Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat
Tüm Reklamları Kapat

Uzay Tabanlı Güneş Enerjisi Santralleri Nasıl Çalışır ve Faydaları Nelerdir?

Uzayda Toplanan Güneş Enerjisini Dünya'da Kullanmak Mümkün Olabilir mi?

Uzay Tabanlı Güneş Enerjisi Santralleri Nasıl Çalışır ve Faydaları Nelerdir?
8 dakika
4,172
Tüm Reklamları Kapat

Uzay tabanlı güneş enerjisi, uzayda güneş enerjisini toplamayı ve bunu dünyaya aktarmayı içinde barındırmaktadır. Uzay tabanlı güneş enerjisi sisteminde güneş panelleriyle donatılmış devasa bir güneş enerjisi uydusu yer almaktadır. Bu paneller elektrik üretir, sonrasında bu elektrik yüksek frekanslı radyo dalgaları aracılığıyla kablosuz bir şekilde dünyaya aktarılır. Bu radyo dalgalarını elektriğe çevirmek için Rectenna adı verilen bir toprak anteni kullanılır. Daha sonra bu elektrik, güç dağıtım şebekesine iletilir.

Uzay tabanlı güneş enerjisi yeni ortaya çıkmış bir fikir değildir; ancak güncel teknolojik gelişmeler, bu olasılığı giderek daha da ulaşılabilir hale getirmektedir.

Tüm Reklamları Kapat

Uzay Tabanlı Güneş Santrallerine Neden İhtiyacımız Var?

Dünya'daki hızlı nüfus artışı, çok sayıda ve büyük sorunlara yol açmaktadır. En büyük sorunlardan biri, yıldan yıla artan enerji ihtiyacıdır. 2011 yılında Kanada'da yapılan araştırmaya göre; 2030-2040 yılları arasında 2010'a göre 2 kat, 2090-2100 yılları arasında ise 2010'a göre 4 kat enerji ihtiyacı ortaya çıkacağı öngörülmektedir.

2011 yılında yaklaşık olarak %82'sini fosil yakıtların oluşturduğu 13.1 milyon ton petrole eş değer enerji kullanılmış ve bu, atmosferdeki karbondioksit oranını arttırmıştır. Bu durumlar göze alındığında yeni enerji kaynaklarının araştırılması gerekli olduğu görülmektedir.

Tüm Reklamları Kapat

Küresel enerji ihtiyacını karşılamak ve karbondioksit salınımını bitirmek amacıyla ortaya çıkan Uzay Tabanlı Güneş Enerjisi, tam bu noktada, gelecek için çok uygun bir kaynak olarak değerlendirilmektedir.

İlk olarak 1968 yılında Dr. Peter Glaser tarafından ortaya atılan bu sistem, Güneş ile elde edilen elektrik enerjisini mikrodalgaya dönüştürüp, bu mikrodalgayı faz dizili anten elemanlarını kullanarak yeryüzündeki alıcı antene ulaştırıp tekrardan elektrik enerjisine dönüştürmeyi amaçlamaktadır. Bu bakımdan, Dyson Küresi'ne yönelik fikirlerin de temelinde yattığı söylenebilir.

Uzay Tabanlı Güneş Santrallerine Yönelik Çalışmalar

1970'lerin başlarında Gerard O'Neill yüksek fırlatma maliyetleri sorununa dikkat çekerek SPS'leri (İng: "Solar Power Satellite") Ay'dan gelen malzemelerle, yörüngede inşa etmeyi önerdi. Ay'dan fırlatma maliyetlerinin, düşük yer çekimi ve atmosferik sürükleme olmaması nedeniyle Dünya'dan çok daha düşük olabileceğini öne sürdü.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

30 Nisan 1979'da NASA, NAS9-15560 kapsamında General Dynamics Convair bölümü tarafından hazırlanan "Uzayda İnşaat İçin Ay Kaynaklarının Kullanımı" (İng: "Lunar Resources Utilization for Space Construction") başlıklı raporda, Ay kaynaklarının kullanımının Dünya temelli malzemelerden daha ucuz olacağı sonucuna vardı.

1995-1997 yılları arasında NASA'nın yürüttüğü Fresh Look Study sonucunda SunTower ve SolarDisc gibi yenilikçi tasarımlar ortaya çıktı.

SPS-ALPHA
SPS-ALPHA
Space News

2000 yılında ABD Ulusal Araştırma Konseyi, bu tür bir enerji kaynağının henüz ekonomik olarak yeterli seviyede olmadığını; fakat teorik olarak bu şekilde enerji üretilebilmesinin mümkün olabileceğini açıkladı. 2002'de Avrupa Uzay Ajansı, Sail Tower tasarımını geliştirmiştir. İlk defa ticari amaçla kullanımı ise 2009 yılında ABD'de Pasifik Gaz ve Elektrik Şirketi ile Solaren Şirketi arasında olmuştur.

NASA 2011-2012 yılları arasında yapılan Innovative Advanced Concept Program kapsamında uzay güneş enerjisi sistemlerinin teknik ve ekonomik olarak uygulanabilirliğini ve gelecek çalışmalara çerçeve oluşturmak için Solar Power Satellite by means of Arbitrarily Large Array (SPS-ALPHA) tasarımını Artemis Innovation Management Solutions LLC firması tarafından geliştirilmiştir.

SolarDisc
SolarDisc
BBC

Günümüzde Çin ve Japonya, ağırlıklı ve aktif olarak bu alanda çalışmalar yapmaktadır. Çin Akademisi Uzay Teknolojileri bölümü, 2015'te yapılan Uluslararası Uzay Gelişim Konferansı'nda 2050 yılına kadar 1 GW (Gigawatt) için ticari yol haritaları, tasarım videoları ve tanımları hakkında bilgi vermiştir. 2014 yılına geldiğimizde Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Enstitüsü (IETT) Spektrum dergisinde Dr. Susumu Sasaki tarafından yayınlanan Uzay Her Zaman Güneşlidir adlı makalede şöyle diyordu:

Tüm Reklamları Kapat

Uzun yıllardır yapılan çalışmalar bilimkurgu içeriklidir, ancak uzay tabanlı Güneş enerjisi gerçek olabilir.

12 Mart 2015'te Japon Uzay Araştırma Ajansı, kablosuz olarak 1.8 kilovatı 50 metre ötede bir alıcıya, elektriği mikrodalgaya çevirerek ilettiklerini daha sonra da tekrar elektriğe çevirdiklerini duyurdu. Bundan kısa bir süre sonra Mitsubishi, 10 kilowatt enerjiyi 500 metre uzaklığa ilettiklerini açıkladı.

Orbital Solar Farm
Orbital Solar Farm
Spectrum IEEE

Birleşik Krallık'tan Bir Örnek

2022 yılında, İngiltere Hükümeti'nin uzayda güneş enerjili bir elektrik santrali inşa edilmesine yönelik 16 milyar Sterlin tutarında bir teklifi değerlendirdiği bildirildi. Uzay tabanlı güneş enerjisi, Birleşik Krallık hükümetinin Net Zero Innovation Portfolio (hükümetin iklim değişikliğine olan katkısını sonlandırmak için yaptığı çalışmalara ayırdığı fon) kapsamında ön plana çıkardığı teknolojiler arasında yer almaktadır. Hükümetin inşa etmek için 16 milyar sterlin ayırmayı değerlendirdiği bu enerji santrali, diğer çalışmalarla birlikte İngiltere'nin 2050 yılına kadar net sıfır emisyonu başarmasını sağlamak için olası bir çözüm olarak tanımlanmıştır.

Frazer-Nash Danışmanlık'ın son raporundan yola çıkılarak, Birleşik Krallık'ta 17 milyar sterlinlik bir uzay tabanlı güneş enerjisi geliştirmesi uygulanabilir bir kavram olarak görülmektedir. Bu projenin önce küçük denemelerle başlaması ve bunların 2040 yılında işleyen bir güneş enerjisi santralinin kurulmasının önünü açması beklenmektedir.

Güneş enerjisi uydusunun çapı 1.7 km, ağırlığı ise 2000 ton civarında olacaktır. Toprak anteni ise kabaca 6.7 km'ye 13 km olarak genişçe bir yer kaplayacaktır. Birleşik Krallık boyunca arazi kullanımı göz önünde bulundurulduğunda bu antenin açık denizde konumlandırılması daha muhtemel görünmektedir.

Tüm Reklamları Kapat

Bu uydu Birleşik Krallık'a 2GW güç sağlayabilecektir. Bu azımsanmayacak miktarda bir güç olsa da, Birleşik Krallık'ın yaklaşık 76GW olan üretim kapasitesine küçük bir katkı olacaktır.

Başlangıçtaki aşırı yüksek maliyeti ve yapılan yatırımın getirisinin yavaş olması nedeniyle projenin özel şirketlerin yapacağı yatırımın yanında devletin önemli kaynaklarına da ihtiyacı olacaktır. Ancak teknoloji geliştikçe, uzay fırlatmalarının ve üretimin maliyeti istikrarlı bir şekilde düşecektir. Bunun yanında projenin kapsamı da seri üretime olanak sağlaması da maliyeti biraz da olsa düşürecektir.

Uzay Tabanlı Güneş Santrallerinin Avantajları

Çok sayıda avantajı bulunan bu sistemin en göze çarpan özelliği, Uzay Tabanlı Güneş Enerjisi sistemlerinin atmosfer dışına konumlanacak olmasından ötürü Güneş ışınlarıyla arasında bir engele takılmadan bu enerjiyi toplayabilecek olmasıdır. Modern Güneş panellerine düşen Güneş ışınları; atmosferik gazlar, bulutlar ve diğer hava olaylarından geçerek bu panellere düşmektedir ve bu nedenle yol boyunca büyük kayıplara uğramaktadır.

Yeryüzünde bulunan güneş panelleri, hava durumuna da bağlı olarak yalnızca gündüzleri enerji üretebilmektedir.
Yeryüzünde bulunan güneş panelleri, hava durumuna da bağlı olarak yalnızca gündüzleri enerji üretebilmektedir.
Wikimedia Commons

Uzay Tabanlı Güneş Enerjisi sistemlerinin bir diğer avantajı ise, neredeyse kesinti olmadan enerji üretimi yapabilecek olmasıdır. Yeryüzündeki paneller, Dünya'nın kendi etrafındaki dönüşünden kaynaklı gece-gündüz döngüleri dolayısıyla günde en fazla 12-14 saat enerji üretimi sağlayabilir. Ayrıca uzayda kütleçekimi olmayacağı için malzeme seçiminde de daha özgür davranmak mümkün olabilecektir.

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
Kolektif Siyaset Seti (7 Kitap)

Bedreddin: Hayatı ve Düşünceleri

Murat Küçük

“Adil bir dünyanın özlemini duyuyordum. O dünyada hepimize yer olmalıydı. Oysa iktidar savaşlarıyla birbirini boğazlayan orduların ayakları altındaydı insanlık. Yoksulların çaresizliğini düşündükçe bir şeyler yapmamız gerektiğini hissediyordum.”

Söz konusu Şeyh Bedreddin olunca yanıtları belki de her daim muğlak sorularla baş başa kalırız. Bir medrese âlimiyken neden tasavvuf yolunda menzil almıştır? Fikirlerinin Anadolu ve Balkanlar’da bu kadar etkili olabilmesinin nedeni nedir? Dinlerin eşitliğine dair düşüncelerinde Hıristiyan-Helen köklerinin etkisi var mıdır? İsyancılara atfedilen özel mülkiyet karşıtı fikirlerin ilham kaynağı gerçekten Şeyh Bedreddin midir? Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal’le yolları nasıl kesişmiştir? İsyanı planlamış mıdır yoksa rüzgârın yönüne doğru mu yürümüştür sadece?

Murat Küçük zihninde bu sorularla altı yüzyıl önceye gidip söyleşiye davet ediyor Bedreddin’i. Daha yakından tanımak istiyor bu akılcı fıkıh âlimi, gönül gözü açık sufi ve isyankarların yoldaşı şeyhi… Tarihin karanlıklarında kalmış olayları hayali bir Bedreddin’le aydınlatma emeliyle akıl ve kalple dolu bir yolculuğa çıkarıyor bizleri.

Okuyucuya Not: Hayali söyleşiler, dünyayı değiştiren, onu anlamamızı sağlayan önemli isimlerle tanışmak veya onları yeniden keşfetmek isteyenlere keyifli bir okuma sağlamak amacıyla hazırlandı. Bu söyleşiler hayal ürünü olsa da biyografik gerçeklere dayanıyor.

Gezi Ruhu ve Politik Teori

Murat Özbank

2013 yılının Haziran ayında, Taksim Meydanı ve Gezi Parkı’nı dolduran çok dilli, çok dinli, çok ideolijili, çok kimlikli insan çoğulluğu arasında bir “ruh” dolaştı: özgürlük ve demokrasi ruhu. Bu ruh, Türkiye’de siyasal hayatı ve siyasal tahayyülü derinden etkileyebilecek gelişmelerin ve arayışların yolunu açtı. Peki nasıl doğmuş, nasıl büyümüştü bu ruh? Dile gelecek olsa hangi kavramlarla konuşur, nasıl bir kuramsal zemine yaslanırdı?

Gezi Ruhu ve Politik Teori bu sorulara yanıt arayan, öznellikle nesnelliği, bir siyaset gözlemcisinin kavramsal bakışıyla bir katılımcının heyecan, umut ve öfkesini harmanlayan, hem politik hem de teorik bir kitap. Bir yandan 2013 Haziran’ının o ateşli günleri üzerine yeniden düşünmek için bir fırsat veriyor, bir yandan da Weber, Arendt, Schumpeter ve Habermas’ın siyasete dair teorileri ve kavramlarıyla tanıştırıyor bizi. Hem politikaya ve politik teoriye merak duyanlar için bir başlangıç sunuyor, hem de Gezi olaylarının demokratik siyasetin bugünü ve geleceği açısından anlamı üzerine düşünmek isteyenlere özgün, berrak ve samimi bir üslupla rehberlik ediyor.

Gezi Ruhu ve Politik Teori olayların gerçekliğini doğrudan sunan bir fotoğraf değil, çıplak gözle görülenlerin gerisindeki ruhu, “Gezi Ruhu”nu yansıtan bir portre çalışması. Tam da o ruhun içerdiği öznelerarası niteliğe uygun şekilde…

WEBER’DEN ARENDT’E GEZİ’DE POLİTİK GÜÇ VE ŞİDDET

ERDOĞAN’DAN SCHUMPETER’E GEZİ’DE DEMOKRASİ VE POLİTİK MEŞRUİYET

GEZİ’DEN HABERMAS’A DEMOKRASİ VE İNSAN HAKLARI

İşgal Et-İtaatsizlik Üzerine Üç Tez

W. J. T. Mitchell, Bernard E. Harcourt, Michael Taussig

Occupy hareketinin bir başka örneği de 2013 yılında Gezi Parkı Direnişi’yle Türkiye’de yaşandı. Direnişle birlikte Türkiye’de birçok ezberin bozulduğuna şüphe yok. Peki, Tahrir Meydanı’yla Zuccotti Park’ın “işgal”inin ardından tüm dünyayı etkisi altına alan bu hareketin temeli neye dayanıyor, talebi ne?

İşgal Et, Orta Doğu’dan New York, Chicago, Londra, Berlin, Frankfurt, Quebec ve Hong Kong gibi şehirlere uzanan “kamusal alanı işgal etme” eylemlerinin dinamiklerini üç farklı açıdan ele alıyor.

Taussig’in, eylemcilerin işgal ettiği Zuccotti Park üzerine kendi gözlemlerini etnografyayla harmanlayarak yazdığı açılış makalesinin ardından Bernard E. Harcourt “sivil itaatsizlik” ile “siyasi itaatsizlik” arasındaki önemli farkı inceliyor. Occupy Wall Street eylemcilerinin “siyasi itaatsiz”ler olarak, yani siyasi söylemleri ve stratejileri reddederek yeni, radikal bir protesto biçimini nasıl hayata geçirdiklerini gözler önüne seriyor. Son olarak medya eleştirmeni ve kuramcısı W. J. T. Mitchell, Occupy imgelerinin kitle iletişim araçları ve sosyal medya aracılığıyla tüm dünyaya yayılmasını mercek altına alıp devrim anıtı olarak “boş alan”ın nasıl kullanıldığını irdeliyor.

“Belirli talepleri olmadığı için Occupy hareketinin ilkel ve dağınık olduğunu düşünüyorlar. Sanki eşitlik bir talep, üstelik bireyi de gerçekliği de yeniden tanımlayan hem ahlaki hem ekonomik bir talep değilmiş gibi.”

-Michael Taussig

“İktidarla uzlaşmayı, geleneksel siyasete uymayı, kurallara göre oynamayı en baştan reddeden Occupy yeni bir siyasi angajman, yeni bir siyaset biçimi yarattı. Geleneksel siyasetin kelime haznesine meydan okuyan, kullandığımız grameri muğlaklaştıran, siyasetin dilini bütün oyunbazlığıyla çarpıtan yeni bir angajman biçimiydi bu.”

-Bernard E. Harcourt

“Belki de ‘boş alan’ yalnızca devrimin değil… gelecek yeni bir demokrasi, yeni bir küresel düzen ihtimalinin de tek gerçek anıtıdır.”

-W. J. T. Mitchell

Marcel Duchamp ve İşin Reddi

Maurizio Lazzarato

Zamanı ve dünyayı yaşamanın bambaşka bir yolu olarak tembel eylem!

“Duchamp kapitalist toplumdaki vazife, rol ve ölçülere teslim olmayarak hem sanatsal hem de ücretli işi inatla reddetmiş, üstelik sanatın ve sanatçının tanımlarına meydan okumakla da yetinmemiştir.” Onun radikal eylemsizliği kapitalist toplumun üç sacayağına birden meydan okumasından ileri gelir: Mübadele, mülkiyet ve emek.

Maurizio Lazzarato, Marcel Duchamp’ın yerleşik iktidar ilişkilerini askıya almanın, politik kırılmayı mümkün kılan koşulları yaratmanın ve yeni bir öznelliğin inşasının başlangıç noktası olarak tanımladığı “işin reddi” ve “tembel eylem” kavramlarını, hem sosyoekonomik bir eleştiri hem de felsefi bir kategori olarak ele aldığı kitabında, henüz çözülememiş bir ihtilafa işaret ederek Duchamp üzerinden yeni bir kapı aralıyor: “Amaçlanan çalışmama özgürlüğü müdür yoksa çalışarak özgürlüğe kavuşmak mıdır?”

“İşin reddi” ve “tembel eylem” bir olanağa işaret eder ve “Olanak bir zerreciktir,” der Duchamp. Artık aynı şekilde görüp aynı şekilde duymadığımız bu olanağa erişmekse başka bir yaşam biçimine bağlıdır, “zerreciğin tembel sakinleri” gibi.

Marx Okumak

Slavoj Žižek , Frank Ruda ve Agon Hamza

Bu kitapta sunulan felsefi okuma, Marx ile Platon, Descartes ve Hegel arasında üretken olabilecek kısa devreler sunmak üzere şekilleniyor: Kapitalist mağarada Platoncu Marx, öznellik düşmanlarına öznelliği savunan Kartezyen Marx, emek temelinde özilişkisel bir olumsuzluk gören Hegelci Marx bir araya geliyor.

Günümüzün önemli Marksist düşünürlerinden Žižek, Ruda ve Hamza, cesur bir felsefi hamleyle Marx’ı yeni bir özgürleşme siyasetine zemin sunabilecek tarzda yeniden yorumluyorlar. Sonuçta, parçacık fiziğinden güncel siyasi eğilimlere uzanan bir turla kapitalizmin içinde bulunduğu krize farklı bir yaklaşım getiren muhayyel, yaratıcı ve deneysel bir okuma çıkıyor karşımıza.

“Çok yerinde bir zamanlamayla kaleme alınmış bu eserde yazarlar, alışılagelmiş şekilde Hegel eleştirisi üzerinden Marx’ı anlama yaklaşımını tersine çeviriyor, işe Marx’tan başlayıp sonra Hegel’e dönüyorlar. Önümüze yepyeni bir entelektüel ufuk açıyorlar.”

Kojin Karatani

“Marx Okumak bizi günümüzde Marx’ın kazandığı yeni önemi anlamaya çağırdığı kadar, felsefe ile Marx’ı buluşturmanın gücünü de ortaya koyuyor. Her sayfası felsefi bir Marksizmi nasıl tasavvur edilebileceğini ortaya koyan ilham verici fikirlerle dolu.”

Todd McGowan, Vermont Üniversitesi

Mümkün Ütopya: Yaşanabilir Bir Toplum İçin Stratejiler

Michael Albert

“Zihinler değişiyor. Rejimler çöküyor. Yeni yapılar doğuyor. Çalkantılı zamanlar, çalkantılı değişimler yaşanıyor. Yine de zaferin kaçınılmaz olduğunu söyleyemeyiz. Peşine düşülen hedeflere erişmek için insanlar acı ve öfkeden sıyrılıp harekete geçmeli, bölünmüşlükten beraberliğe ve mücadeleden zafere yürümeli. Anlık zaferlerin ötesinde yeni toplumsal ilişkiler biriktiren ve çeşitlendiren kazanım yörüngelerine ihtiyacımız var.”

“Yeni bir toplum yaratma yolunda aktivist bir ‘toplumsal değişim ekibi’ işe nereden başlayacağını, nihai hedefini ve başlangıç noktasından bitiş noktasına nasıl gideceğini bilmek zorundadır. Bu kitabın konusu işte tam olarak budur.”

Mümkün Ütopya yaşanılabilir bir toplum için yeni seçenekler, davranışlar ve sonuçlar doğuracak yeni uygulamalar üzerine bir çalışma. Michael Albert mevcut gerçekliğe dair kıyamet senaryolarının kurgulandığı günümüzde sabırlı, ağırbaşlı ve cüretkâr olmanın altını çizerek “İnsanların küçümsendiği bir sığınak yerine karşılıklı yardım için bir aracıya dönüşen hareketleri” nasıl yaratabileceğimize kılavuzluk edecek bir teori ortaya koyuyor. Bunu yaparken bizi bir arada tutan hükümet, ekonomi, akrabalık ve kültürün birbirleriyle, değişimle ve tarihle ilişkisini anlamaya ve bildiğimiz toplumsal hiyerarşileri yaratmadan işlevlerini nasıl yerine getirebileceklerini görmeye yardımcı oluyor.

Birbirimiz adına nasıl harekete geçebiliriz?

Harekete geçtiğimizde karşılıklı olarak nasıl fayda sağlarız?

Kendimizi nasıl örgütleriz?

Siyasal bağlantılarımız sebebiyle ne tür faydalar ve sorumluluklar ediniriz?

İnsanlar bir toplumsal harekete katıldıktan ve o hareketin tanımlanmış hedefleriyle aynı çizgiye geldikten sonra neden o hareketi terk ederler?

Mevcut kurumların kalıcılığını önden kabullenerek yalnızca kötü yanlarını iyileştirmekle mi yetineceğiz (yani reformist olacağız) yoksa mevcut kurumları ihtiyaç duyulan işlevlerini yeni yollarla karşılayan yeni kurumlarla mı değiştireceğiz (yani devrimci olacağız)?”

“Mümkün Ütopya adil bir dünya yaratabilecek dinamik bir hareket isteyen aktivistlerin yüzleştiği birçok soruyu yanıtlıyor.”

Bill Fletcher, Jr.

Rota

Politikada Yönümüzü Nasıl Bulacağız?

Bruno Latour

“Yaşayabileceğimiz bir toprağı nasıl bulacağız? […] Nereye gideceğimizi de, nasıl yaşayacağımızı da, kimlerle birlikte yaşayacağımızı da bilmiyoruz. Bir yer bulmak için ne yapmalıyız? Yönümüzü nasıl bulacağız?”

Toprak mefhumunun yapısı değişiyor, tüm aidiyetler dönüşüm sürecinde, herkes evrensel anlamda paylaşılabilir bir dünyanın, içinde yaşanabilir bir toprağın eksikliğiyle karşı karşıya ve yerküre direnmeye başladı; tarihte ilk defa insan toplumları, yer sisteminin insan eylemine verdiği tepkileri kavramak zorunda… Bruno Latour, Rota’da çizdiği bu manzaranın “belli bir tarihsel eğrinin sonu”na işaret ettiğini iddia ediyor ve bunu toplumsal sınıf mücadelesinin, bir jeo-toplumsal yer mücadelesine dönüşümü olarak yorumluyor.

Latour dünyanın karşılaştığı üç büyük sorunu bu dönüşüm temelinde değerlendirerek göç krizinin, iklim durumunun inkârının ve inanılmaz boyutlara ulaşan eşitsizliğin aslında tek bir olay olduğunu iddia ediyor. Artık Küresellik/Yerellik, Sağ/Sol, Batı hayranlığı/karşıtlığı üzerinden politika yapmanın geçersiz kaldığını, onun yerine “Modernleşmenin birbiriyle çelişkili kıldığı, aslında birbirini tamamlayan iki hareketi” gözetmemiz gerektiğini söylüyor: bir yandan toprağa bağlanmak, öte yandan dünyasallaşmak.

Devamını Göster
₺590.00
Kolektif Siyaset Seti (7 Kitap)
  • Dış Sitelerde Paylaş

Jeostatik yörüngede bulanan bu sistem, yeryüzünde ihtiyaç duyulan enerji altyapısını azaltabilir, güç dağıtım merkezlerinin yakınına yerleştirilerek yeryüzündeki israflı enerji transferini ortadan kaldırabilir.

Uzay Tabanlı Güneş Enerjisi Şu Anda Neden Kullanılmıyor?

Böyle avantajlara sahip olan bu sistemi maalesef henüz aktif olarak gerçekleştirilmemesinin bazı nedenleri var. Bu nedenlerin başında, maliyet gelmektedir: Günümüzde bu sistemlere yönelik pratik uygulamalar bulmak mümkün olsa da bu tür bir teknolojinin maliyetlerinin şu anda çok yüksek olması, bu teknolojilere yatırım yapılma ihtimalini azaltmaktadır.

Maliyeti artıran nedenlere de bakalım: İlk başta güneş panellerinin ağırlığı bir zorluk olarak görüldüyse de, aşırı hafif güneş pillerinin geliştirilmesiyle bu zorluğun üstesinden gelinmiştir. Başta hafifletilmiş güneş pilleri, kablosuz güç aktarımı ve uzay robotiği gibi önemli teknolojilerdeki gelişmeler sayesinde uzay tabanlı güneş enerjisi teknik olarak uygulanabilir hâle gelmiştir.

Yörüngedeki robotlar tarafından çok sayıda güneş modülünün bir araya getirilmesiyle oluşan uzay tabanlı güneş enerjisi santrali, modüler bir tasarıma sahiptir. Bütün bu parçaları uzaya taşımak zor ve masraflıdır. Daha da önemlisi, yalnızca bir uzay tabanlı güneş enerjisi santralini bir araya getirmek için bile çok fazla uzay mekiği fırlatmak gerekmektedir. Bu santrallerin uzun vadede karbon salınımını azaltacak şekilde tasarlanmış olmasına rağmen uzay mekiği fırlatmak, maliyetinin yanı sıra kayda değer miktarda karbon salınımına neden olmaktadır. Uzay mekikleri henüz tamamen yeniden kullanılabilir değildir; ancak SpaceX gibi şirketler, bu durumu değiştirmek için çalışmaktadır. Fırlatma sistemlerinin tekrar kullanılabilir hale gelmesi uzay tabanlı güneş enerjisinin toplam maliyetini önemli ölçüde azaltacaktır. 

SpaceX'in Kaliforniya, Hawtorne'daki Genel Merkezi
SpaceX'in Kaliforniya, Hawtorne'daki Genel Merkezi
Wikimedia Commons

Uzay tabanlı güneş enerjisi santrali başarıyla inşa edilse dahi, işleyiş sırasında ortaya çıkacak uygulamaya dayalı sıkıntılar da bulunmaktadır. Örneğin güneş panelleri, uzay çöpleri nedeniyle hasar görebilirler. Buna ek olarak, uzayda bulunan paneller dünyanın atmosferi tarafından korunmadığı için daha yoğun bir güneş radyasyonuna maruz kalacaklardır. Böylece dünyada olduğundan daha hızlı yıpranacaklar; bu da üretebildikleri enerjinin azalmasına neden olacaktır.

Özellikle de yörüngedeki enerji üretim ve dağıtım sistemlerinin tamir ve bakım maliyetlerinin de çok yüksek olmasından ötürü (ve bunlar üzerinde çalışmak zorunda kalacak astronotların yüksek derece de radyasyona maruz kalması), bu yatırımları riskli hale getirmektedir. Buna ek olarak, insan faktörünü elemek adına üretilecek telerobotlar, maliyeti bir hayli arttıracaktır.

Kurulumu uzayda olup diğer enerji kaynaklarından daha çok kullanılabilmesi için enerji üretimi ve kablosuz enerji iletimi gibi teknolojilerin henüz yeterli seviyede olmaması da bu sorunların başlarından gelmektedir. Şu anda var olan teknolojiler, atmosferik kayıplardakinden bile büyük enerji kaybına yol açmaktadır. Doğru Akım (DC) ile radyo frekansı (RF) arasındaki yüksek verimli enerji dönüşümü için çalışmalar hala sürmektedir.

Sonuç

2050 yılına kadar küresel enerji talebinin yaklaşık %50 artacağı öngörülmektedir. Uzay tabanlı güneş enerjisinin 2050 yılına kadar net sıfıra ulaşılmasına yardımcı olup olmayacağı belirsizliğini korumaktayken çeşitli ve esnek şekilde enerji depolama, hidrojen ve yenilenebilir enerji sistemlerindeki gelişmeler gibi diğer teknolojiler daha iyi anlaşılabilir ve daha kolay uygulanabilir durumdadır. 

Zorluklarına rağmen, uzay tabanlı güneş enerjisi heyecan verici araştırma ve geliştirme fırsatları için bir öncü rolünü üstlenmektedir. Gelecekte küresel enerjinin sağlanmasında teknolojinin büyük bir rol oynaması muhtemeldir. Ayrıca uzay tabanlı güneş enerjisi dünyada yükselen enerji talebini karşılamaya ve küresel ısınmayı durdurmaya yardım etmek için önemli bir unsur olabilir.

Bu Makaleyi Alıntıla
Okundu Olarak İşaretle
22
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla

İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.

Soru & Cevap Platformuna Git
Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?
  • Muhteşem! 16
  • Tebrikler! 9
  • Bilim Budur! 7
  • Umut Verici! 7
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 5
  • Merak Uyandırıcı! 5
  • İnanılmaz 2
  • Korkutucu! 1
  • Güldürdü 0
  • Üzücü! 0
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
Kaynaklar ve İleri Okuma
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 28/03/2024 18:23:01 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/10338

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Tüm Reklamları Kapat
Keşfet
Akış
İçerikler
Gündem
Hızlı
Gezegen
Egzersiz
Yangın
Kuantum Fiziği
Diyet
Mavi
Antibiyotik
Balina
Evrim Tarihi
Genetik Değişim
İngiltere
Şiddet
Tür
Türlerin Kökeni
Hayatta Kalma
Gebelik
Doğal
Biyocoğrafya
Radyoaktif
Oyun
Astrofizik
Buz
İyi
Damar
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Gündem
Kafana takılan neler var?
Bağlantı
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Bu platformda cevap veya yorum sistemi bulunmamaktadır. Dolayısıyla aklınızdan geçenlerin, tespit edilebilir kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Ekle
Soru Sor
Sosyal
Yeniler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
Bu Makaleyi Alıntıla
Evrim Ağacı Formatı
APA7
MLA9
Chicago
B. Öztürk, et al. Uzay Tabanlı Güneş Enerjisi Santralleri Nasıl Çalışır ve Faydaları Nelerdir?. (13 Mayıs 2021). Alındığı Tarih: 28 Mart 2024. Alındığı Yer: https://evrimagaci.org/s/10338
Öztürk, B., Bakırcı, Ç. M., Özyazgan, . (2021, May 13). Uzay Tabanlı Güneş Enerjisi Santralleri Nasıl Çalışır ve Faydaları Nelerdir?. Evrim Ağacı. Retrieved March 28, 2024. from https://evrimagaci.org/s/10338
B. Öztürk, et al. “Uzay Tabanlı Güneş Enerjisi Santralleri Nasıl Çalışır ve Faydaları Nelerdir?.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, 13 May. 2021, https://evrimagaci.org/s/10338.
Öztürk, Berhan. Bakırcı, Çağrı Mert. Özyazgan, . “Uzay Tabanlı Güneş Enerjisi Santralleri Nasıl Çalışır ve Faydaları Nelerdir?.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, May 13, 2021. https://evrimagaci.org/s/10338.
ve seni takip ediyor

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close