Taşıdığımız Neandertal DNA'sı, Fiziksel Görünüşümüzü Etkilemiyor Olabilir!
Eğer Çillerinizin, Kızıl Saçlarınızın ve Hatta Uyku Bozukluklarınızın Neandertal Genlerinizden Size Miras Kaldığını Düşünüyorsanız, Yanılıyor Olabilirsiniz.
Bu haber 4 yıl öncesine aittir. Haber güncelliğini yitirmiş olabilir; ancak arşivsel değeri ve bilimsel gelişme/ilerleme anlamındaki önemi dolayısıyla yayında tutulmaktadır. Ayrıca konuyla ilgili gelişmeler yaşandıkça bu içerik de güncellenebilir.
Eğer çillerinizin, kızıl saçlarınızın ve hatta uyku bozukluklarınızın aile ağacınızdaki Neandertal'den size kaldığını düşünüyorsanız, yanılıyor olabilirsiniz. Neredeyse dünyadaki her insan genomlarında bir miktar Neandertal izi barındırıyor. Fakat onbinlerce İzlandalı genomu üzerinde yapılan çalışma, genomlarımızdaki Neandertal mirasının fiziksel özelliklerimiz veya hastalık eğilimlerimiz üzerinde çok az ,belki de hiç etkisinin bulunmadığını gösteriyor.
Paleogenetikçiler yaklaşık 10 yıl önce çoğu Avrupalı ve Asyalının %1 ila %2 oranında Neandertal DNA'sı taşıdığını keşfettiler. Ayrıca Melanezyalıların ve Avustralya Aborijinlerinin buna ek olarak %3 ila %6 oranlarında, Asya'da yaklaşık 50 bin ila 200 bin yıl öncesinde yaşamış olan Denisovanlardan miras aldıkları DNA'yı taşıdıkları keşfedildi.
Daha sonraki dönemlerde yapılan birçok çalışma, antik insan türlerinden gelen bu gen varyantlarının günümüz insanlarındaki depresyon, kan pıhtılaşması, diyabet ve diğer rahatsızlıklara yakalanma risklerini artırdıklarını gösterdi. Bunun yanında, biyobankalardaki genom ve sağlık verileri ile medikal veritabanlarının taranması yoluyla yapılan çalışmalar bu arkaik DNA'ların, kafatası şekillerinde değişikliğe sabep olduğunu, bağışıklık sistemimizi güçlendirdiğini, göz ve saç rengimize ve güneşe hassasiyetmize etki ettiğini gösteriyordu.
Yaşayan İzlandalılardaki arkaik DNA'ları inceleyen yeni çalışma ise önceki çalışmaların birçoğuna meydan okur nitelikte. Danimarka'daki Aarhus Üniversitesinden araştırıcılar, İzlanda'daki deCODE Genetics veritabanındaki 27,566 İzlandalıya ait genomları tarayıp, bilinmeyen arkaik gen varyantlarını aradılar. Sonuç olarak 56,000 ila 112,000 potansiyel arkaik gen varyantı katoalogladılar.
Bulgularından biri ise tespit ettikleri arkaik DNA'nın %84,5'nin Neandertallerden gelirken, %3.3'ünün Denisovanlardan ve %12.2'sinin ise bilinmeyen kaynaklardan geldiğiydi.
Daha sonra araştırıcılar, 271 fenotipik özelliğin Neandertal ve Denisovan DNA'sı ile ilişkisini araştırdılar. Önceki diğer çalışmaların aksine, ekip incelemelerinde tüm genomları kullandılar, bu da modern insan genlerinin de bu özellikleri etkileyip etkilemediğini görmelerine olanak sağladı. Sonuçları ise çoğu özelliğin modern insan gen varyantlarıyla açıklanabildiği oldu. Yayınladıkları makalede, sahip oldukları arkaik DNA'nın sadece 5 özelliği etkilediğini gösterdiler. Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsünden araştırmanın baş yazarı biyoinformatikçi Laurits Skov, arkaik varyantlardan birini taşıyan erkeklerin prostat kanserine yakalanma risklerinin azaldığını, iki diğer varyantı taşıyan hem kadınların hem de erkeklerin boylarının daha kısa olduğu ve artan seviyede kan pıhtılaşmasına sahip olduklarını gördüklerini belirtiyor.
Daha önce yapılan araştırmaların aksine, araştırıcılar, arkaik DNA ile çiller, saç rengi, göz rengi ve Crohn hastalığı ve lupus gibi otoimün hastalıkları arasında önemli seviyede ilişki olmadığını gösterdiler. Sonuç olarak, Neandertal DNA'sı sadece birçok genin etkileşim içerisinde olduğu komplike özellikler üzerinde küçük bir etkiye sahiplerdi. (Bunun yanında, araştırma ekibi, kafatası şekli ya da bağışıklık foksiyonu gibi Neandertal etkisinin güçlü kanıtlarla desteklendiği özellikleri incelemediler.)
Princeton Üniversitesinden popülasyon genetikçi Joshua Akey, İzlandalılarda Denisovan DNA'sı bulunmasının etkileyici olduğunu söylemekte. Ayrıca, bu kanıtın Denisovanların İzlanda'da yaşamış olduğu anlamına gelmediğini, bu genlerin günümüz İzlandalıları henüz adaya ulaşmadan önce Denisovanlarla çiftleşen Neandertallerden veya modern insanlardan bu grubun atalarına geçtiğini gösteriyor olduğunu belirtiyor. Genomumuzun çoğu modern olduğu için Neandertal genlerinin görece az etkiye sahip olmasının da çok şaşırtıcı olmadığını ekliyor.
Bilgisayarlı biyolog Janet Kelso ise Akey'e katılmanın yanı sıra, Neandertal genlerinin diğer popülasyonlarda farklı etkiye sahip olabileceğini de göz ardı etmemek gerektiğini düşünüyor.
deCODE'un yönetim kurulu başkanı genetikçi Kári Stefánsson, "Şimdilik, Neandertal DNA'sının önceki çalışmaların iddia ettiğinin aksine çok fazla etkiye sahip olmadıklarını kabul etmemiz gerekiyor." diyor. Bunun yanında ise bu konunun üzerine daha çok gitmeyi plandıklarını, Neandertal ve Denisovan genlerinin ekspresyonları üzerine, deCODE veri tabanındaki İzlandalılardaki 5000'den fazla proteini inceleyerek çalışacaklarını belirtiyor.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 16
- 12
- 6
- 5
- 4
- 3
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- Çeviri Kaynağı: Science Magazine | Arşiv Bağlantısı
- L. Skov, et al. (2020). The Nature Of Neanderthal Introgression Revealed By 27,566 Icelandic Genomes. Nature. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 14:47:02 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/8590
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.
This work is an exact translation of the article originally published in Science Magazine. Evrim Ağacı is a popular science organization which seeks to increase scientific awareness and knowledge in Turkey, and this translation is a part of those efforts. If you are the author/owner of this article and if you choose it to be taken down, please contact us and we will immediately remove your content. Thank you for your cooperation and understanding.