Mesela tetrodotoksin isimli toksini ele alalım. Kendisi gelip, Na-K iyon kanallarını kapatıyor ve nörokimyasal aksiyon potansiyeli oluşmasını engelliyor. Böylece kaslarda felç, kalpte yavaşlama oluyor, sonra ölüm. Kurbanların reseptörlerine bağlanabilen bu tarz toksinler, ev sahibi kurbağanın reseptörlerine bağlanamıyor. Zira kendisinin reseptörlerinin şekli daha farklı olmalı. Çünkü evrimsel süreci içerisinde mutasyonlar birikerek, ilk önce toksine (venom değil, poison) karşı bir tolerans, ardından onu vücutta çoğaltabilme özelliği oluşuyor. Dolayısıyla kendi reseptörlerine bağlanıp, orayı tıkamıyor. Kısaca reseptörlerinin şekli, toksine uygun olmadığı için diyebiliriz.
Zaten poison'un nasıl ürettikleri de pek bilinmiyor. Yedikleri canlılar (termit, karınca vs) yardımı ile kazandıkları düşünülüyor. Keza bazı toksin üreten bakteri türleri de toksinlerini, enfekte oldukları bakteriyofaj genomu sayesinde kazanıyorlar.
Venom ve poison arasındaki farkı da anlatmak lazım:
Venom, üretildikten sonra kanallar yardımı ile vücudun dışına enjekte edilen ve kurbanın kan dolaşımına "ısırma, sokma" ile bulaşan toksin türü. Örneğin engerek, kobra, akrep, vatoz.
Poison ise vücudun mukus tabakası içerisinde bulunan ve yenilmemek için kurbanın sindirim sistemine geçen toksin türü. Örneğin ok kurbağası, bazı yumuşakçalar.
Her ikisi de bezlerde üretilir. Poison için istisnalar olabilir. Venom yüzeye bir kanal yardımı ile açılırken; poison genelde mukozada serbest halde bulunur. Bazı balık türlerinin dikenlerinde de bulunabilir.
Temel mantığı venom saldırı içindir; poison ise savunma için.