Tam da onun için yaşar!
Yaşamın en nihayetinde sona ereceği bilincine sahip olduğu için.
Kaldı ki bizi var eden temel yapı taşları hemen yok olmazlar, sadece dönüşürler ve diğer dönüşenlerle birlikte bir araya gelip yeni yapılar inşa ederler.
Neticede bizler de bizden önce dönüşen sayısız varlığın oluşturduğu çorbanın bir ürünüyüz. Belki de bu şekilde bakmak daha akla yatkın olanıdır. Şayet bizden önceki varlıklar bir sona varıp temel yapı taşlarına dönüşüp bir çorbayı var etmemiş olsalardı biz de var olmazdık. Yani bizlerin sona eren yolculuğu bizden öncekilerden alınmış bir emaneti bizden sonrakine devretmek olarak da algılanabilir.
Ölüm korkusu tüm korkular gibi olağan bir duygudur. Ancak buradaki temel mesele korkmamak değil korkuya teslim olmamaktır. Ve devamında akıl ve bilim ile ne olup ne olmadığımız konusunda bilgi sahibi olmak ve doğanın bizi de var eden yasalarına saygı duymaktır.
Bu konuda bencil olamayız. Hal böyle iken bize düşen yaşamı layığı ile sürdürebilmek ve sonrasına bir hoş seda bırakacak denli sahip olduğumuz omurganın onur adına hakkını verebilmektir.
Hem sonsuz diye bir şey evrenimiz için ve şu an için geçerli değildir. Gerekli de değildir. Belli bir yaşa geldikten sonra "yeter artık, huzurla gideyim" diyen sayısız insan tanıdım. Yaşamı bir armağan belleyip tadını çıkarmak ve zamanı geldiğinde de başkalarına vakur bir eda ile devretmeyi bilmek lazım. Bize devredildiği gibi. Sevgiyle...