Siyah bir renk değil ışıksızlık halidir. Işıksızlık hali diyorum çünkü tüm renkler ışık 'oyunu'dur. Cisimlerin renkleri esasen yoktur. Işığın bir kısmını emip veya soğurup kalanı yansıtarak renk algısı bu şekilde oluşur. Yani renkler cisimlerin özelliği değil ışığın var ettiği bir algıya dayanır. Mesela gökkuşağı renkleri ışığın farklı dalga boylarına ayrışmış halidir.
Öte yandan karanlığın tanımı daha zordur. Çünkü biz görmesek de evren ışıklarla (görülebilir ışığın düşük dalga boyları ile) doludur. Bu da karanlığı zihnimizin var ettiği anlamına gelir. Ama asıl tartışma şudur karanlık bir şey midir yoksa hiç bir şey midir? Zihnimizin içinde (çünkü zihnimizin dışında karanlik diye bir şey yoktur) seyrettiğimiz karanlık tam olarak nedir. Açıkçası tanımsız bir şey gibi durmaktadır. Bunu tanımlamak zordur ve belirsizdir. Çok sıradan ve basit gibi dursa da bunu tanımlamak çok zordur. Zihnimizin içindeki karanlığı izlemek (mesela gözünüzü kapatarak) ilginç bir deneyim. Karanlık bu açıdan görülebilir bir şey mi. Eğer böyleyse karanlık da 'bir şey' demektir. Gözümüzü kapattığımızda karanlığı görmeye ve izleyebilmeye devam etmek görmenin de niteliğini ve sıradan bildiklerimize meydan okur hale getirir. Çünkü gören tam olarak nedir görmek eyleminin özü nerede olur. Gözler de veya gözler ile ise o zaman gözümüzü kapattığımızda karanlığı nasıl seyredebilriz. Bu oldukça can alıcı bir sorudur ve sorunun cevabı açıktır ki görmek beyinle ilgili bir durumdur. Yani beyinde (görme merkezinde) oluşan görüntüler izlenir ve görülür. Dış uyaranlara bağlı olarak görme merkezinde elektro kimyasal girişim örüntüleri özel bir biçimde işlenerek oluşan iz düşüm görülmekte izlenmektedir. Bu olağan üstü, şaşırtıcı ve beklenmedik bir durumdur.
Dahası da var. Tek gözünüzü kapattığınızda doğrudan kapanan göze ait karanlığı göremezsiniz. Bu durumda sadece gördüğünüz görüş alanı daralır ama görme merkezi görüntü aldığı için bu durumda tek gözdeki karanlığı görmeniz mümkün değildir. Bu da yine görme merkezinin 'ayna' (yada 'ekran') gibi bir yapıda olduğunu ve her iki göze bağlı oluşturulan görüntülerin bütünleşik ve üst üste binerek görme merkezinde tümleşik tek bir görüntü ve 3 boyutlu) hale getirilerek oluşturulduğunu gösterir. Bu da beyinde ikilik nasıl tekliğe veya tekilliğe dönüştürülür iyi bir örnektir. Ayrıca bu durumda yine yukarıdaki görmenin özünün beyinde gerçekleştiğine bir diğer kanıttır. Çünkü iki gözden gelen uyaranların gözlerde birleştirilmeyip beyinde görme merkezinde birleştirilmesi ve görme deneyiminin de bu birleşik görüntü görülerek olmasının başka anlamı yoktur.