Bu soruyu cevaplamak için ölümü anlamak yeterli olacaktır diye düşünüyorum.
Ama yine de kısa bir özet: "Doğal nedenlerle öldü." ya da "Yaşlılıktan öldü." dediğimizde aslında kastettiğimiz, ilerleyen yaştan ötürü yeterince bozulmuş bir sistemin organlarından bir veya birkaçını, bakteriler veya mantarlar gibi patojenlerin istilası sonucu iflas etmesi ve sonrasında tüm sistemin çökmesidir. Bu organ kalp, karaciğer, böbrekler, vs. olabilir. Ancak durup dururken ölmek diye bir şey yoktur; mutlaka iflas eden bir organ ve o organı iflas ettiren bir organizma veya süreç bulunmaktadır.
Ölümün Varlığının Fizik Açısından Anlamı ve Sebepleri
Ölümü anlamanın anahtarı, var oluşun fiziksel temelini anlamaktan geçiyor. Bizler, biyolojik varlıklar olduğumuz için her şeyi biyolojik olarak görmeye alışığız. Dolayısıyla ölümle ilgili bir açıklama yapacağımız zaman da aklımız ilk etapta hemen biyolojiye gidiyor. Halbuki biyoloji, kendisinden daha temel iki bilimin üzerine kurulmuş bir bilim dalıdır: fizik ve kimya. Bu iki bilim dalında olanlar, biyolojide olanların temelini oluşturmaktadır. Bir fizik yasasının biyolojideki etkisini hemen görmek kolay değildir; ancak dikkatli ve eğitimli bir göz, bu ilişki ve etkileşimi fark edecektir. Dolayısıyla bu alanlardan bilgi almaksızın ölümü anlamak mümkün değildir.
Ölümün Fiziksel Nedeni: Entropi
Ölüme fiziksel açıdan yaklaştığımızda karşımıza iki gerçek çıkar: İlki, kapalı sistemlerde entropinin, yani düzensizliğin daima artmak zorunda olduğu gerçeğidir. Termodinamiğin ikinci yasası bunu söyler. Açık sistemlerde ise entropi artışına dışarıdan enerji alarak karşı koymak mümkündür. Yani entropi ile enerji arasındaki ilişki iyi anlaşılmalıdır: Entropinin mutlak suretle artması gerektiği sistemler, dışarıdan enerji veya kütle akışı olmayan sistemlerdir. Ancak canlılar bu tarz sistemler değillerdir. Dışarıdan enerji de alırlar, kütle de...
Bir düşünün: Yemek yediğinizde ne yapıyorsunuz? Düzenli halde bulunan bir besin kaynağını parçalıyor, yani düzensiz hale getiriyorsunuz. Bunu yaparken, besinlerin içindeki kimyasal bağlarda bulunan enerjiyi hücreleriniz içinde açığa çıkarıyorsunuz. Açığa çıkan bu enerjiyi kullanarak hücre, doku ve organlarınızda onarım, gelişim ve benzeri işleri hallediyorsunuz. Yani bir yerlerde düzensizlik gene artıyor; ancak ondan elde ettiğiniz enerji ile siz, düzenli halinizi sürdürüyorsunuz.
Ölümün bununla bir ilgisi var gibi gözüküyor; çünkü ölümle birlikte artık enerji akışı da duruyor, beslenemiyoruz ve hücrelerimiz dağılmaya başlıyor. Yani biz de kapalı bir sisteme dönüşüyoruz, dolayısıyla entropiye yenik düşerek düzensiz hale geliyoruz.
Ama ölümü fiziksel olarak tanımlayacak olursak: Bir nevi, termodinamiğin ikinci yasasına belli bir süre direndikten sonra yenik düşmek gibi gözüküyor.
İşte tam da bu entropi kavramı dolayısıyla doğada hiçbir varlık belirli sürelerin üzerinde var olamamaktadır. Her şeyin, hatta belki de Evren'in kendisinin de bir ömrü vardır. Fizik yasaları, doğa içerisinde bir devinimi, değişimi ve dönüşümü tetiklemektedir. Hiçbir varlık, Evren içerisinde sabit yapılı değildir. Her şey ama her şey değişir. Gözümüze oldukça sabit gelen bir nesne içerisindeki atomlar bile sürekli titreşim halindedir; atom altı parçacıkları her an değişim içerisindedir. Bu hareketler ve değişimler, bir maddenin göze her ne kadar sabitmiş gibi gelse de, aslında sürekli değiştiğini göstermektedir.
Yani hiçbir maddenin bir an önceki haliyle bir an sonraki hali birebir aynı değildir. Kısaca, az sonra açıklayacağımız biyolojik sebeplerden ötürü ölüm gerçekleşmeseydi bile, fizik yasalarından dolayı bir noktada bütünlüğümüzün yer yer ya da tamamen bozulması gerekirdi. Belki 100 yıl içerisinde, belki 1 milyon yıl içerisinde...
Ölüm ile ilgili daha fazla bilgi için makaleye bakabilirsiniz.
Kaynaklar
- Yazar Yok. Evrim Ağacı. (3 Aralık 2019). Alındığı Tarih: 3 Aralık 2019. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı