Merhabaaa. Bildiğim kadarıyla birçok psikolojik rahatsızlık var. Ama bir hastalık var çoklu kişilik bozukluğu benim de dikkatimi çeken. Bir beyinde tek karakter değil onlarca karakter var ve bunların kendilerine göre özellikleri bir bilinci var. Yani bu durumda ruh kavramı nerede olucak?
Merhabalar.
Ruhu nasıl tanımladığımız çok önemli. Ruhtan felsefe tarihinde iki şey anlaşılmış. İlki Aristoteles ve Thomas Aquinas'ın anladığı şekilde, ruhun bedenin 'formu' olması. Yani ruh aslında bedenden ayrı değil de bedenin organizasyon biçimine verilen bir isim gibi. İkincisiyse özellikle modern felsefede Descartes ile özdeşleştirilmiş töz düalizmi. Töz derken kastedilen şey bir şeyin yapıldığı 'malzeme' gibi düşünebiliriz. Töz düalizmi için her şeyi meydana getiren iki tür malzeme var: Uzama sahip madde ve düşünen ruh. Bu görüşte ruhtan bedenden tam anlamıyla ayrı var olan ve fiziksel olmayan bir varlık olarak bakılıyor. 'Ruh var mı?' sorusu sorulduğunda genelde Descartes'ın anladığı şey kastedildiği için soruya Descartes'ın kastettiği şeyi kastettiğinizi varsayarak yanıt vereceğim.
Bu tür bir ruhun muhtemelen var olmadığını düşünüyorum. Çoğu zihin felsefecisi, nörobilimci ve bilişsel bilimci de var olmadığını kabul ediyor diyebiliriz. Gerek ruhun bedenle nasıl etkileştiği problemi, gerekse zihnin doğasına dair bilimsel veriler sonucunda Descartesçı ya da Kartezyen Düalizm gözden düşmüş bir görüş. Özellikle çeşitli psikiyatrik hastalıkların ruhun varlığı için sorunlar çıkardığına ben de katılıyorum. Çoklu kişilik bozukluğuna gelmeden önce ruh varsa kanıtlanabilir mi sorusuyla ilgili ufak bir şey söyleyeyim. En azından var olması durumunda kanıtlanamayacağını söylemek için bir gerekçe göremiyorum. Mesela parapsikolojik fenomenler lehinde iyi kanıtlarımız olsaydı, astral seyahat yoluyla normalde elde edilemeyecek bilgilerin edinilebilmesi gibi, bedenden ayrı bir ruha inanmak için çok güçlü bir gerekçemiz olurdu gibi görünüyor. Demek ki ruh var olsaydı ona inanca güçlü dayanaklar sunabilecek en azından bir potansiyel durum var. Ruhun varlığı lehinde çeşitli felsefi argümanlar da var. Bunlar başarılı olsaydı yine ruhun varlığı kanıtlanmış olurdu. En azından başarılı olmaları ihtimalini hemen yok sayamayız.
Çoklu kişilik bozukluğu durumu töz düalizmine inanan biri için ne ifade etmeli? Ben bu rahatsızlığın töz düalistleri için özel bir problem ortaya çıkardığını düşünmüyorum açıkçası. Töz düalistleri çoklu kişilik bozukluğunu aynı ruhun birden fazla ve bütünlük içermeyen psikolojik devamlılık içermesi olarak düşünebilirler. Aynı ruh, yani aynı kişi, radikal şekilde farklı iki psikolojik akışa sahipmiş gibi anlaşılabilir. Bu durumda bir ruhun içinde birden fazla kişinin olduğu değil, tek bir kişinin birbirinden çok farklı psikolojik durumlara sahip olduğunu iddia etmeli töz düalistleri. Eğer çoklu kişilik bozukluğunun gerçekten birden fazla kişinin oluşmasına neden olduğunu düşünüyorsanız ki bunu düşünen felsefeciler var töz düalistleri için bir güçlük çıkar. Çünkü töz düalistleri kişilerle ruhların özdeş olduğunu söyler. Ama aynı ruhun içinde birden fazla kişi olabiliyorsa ve bu kişiler birbirleriyle özdeş değilse bu kişiler ruhla da özdeş olamazlar. Dolayısıyla ruh var olsa bile bu durumda kişilerin ruhlar olduklarını söyleyemeyiz. Ancak dediğim gibi, ben ruhun varlığıyla ilgili özel bir problem ortaya çıktığını düşünmüyorum.
Modern felsefenin kurucusu olarak gösterilen, antik yunan filozoflarına nispeten çok yakın diyebileceğimiz bir tarihte(17.yy) yaşamış plan Rene Descartes bile bu hataya düşmüş ve bir bedenimizin olduğunu ayrıca bir de ruhumuzun olduğunu iddia etmiş ve felsefesini bu zeminde temellendirmiştir ki buna felsefede düalizm deniyor. Descartes ruhun varlığını kanıtlamaya girişriğinde bilimsellikten uzaklaşır ve bocalamaya başlar. Örneğin ruhun epifiz bezinde yer aldığını kanıtlamak için kadavra çalışmaları bile yapmıştır.
Gelin görün ki yine aynı yüzyılda yaşamış bir diğer rasyonilist filozof olan Baruch Spinoza konuyu bana göre çok net açıklamıştır ki onun felsefisinede Monizm deniyor. Spinozaya göre bizler bedenlerimizden ve düşüncelerimizden ibaretiz. Yani mistiklerin ya da inançlı insanların tıpkı bir hayalet-cin gibi tasavvur ettikleri bu ruh denen şey Spinozaya göre Zihindir. Spinoza icin ruh kavramı zihinden başka bir sey değildir. Zihin ise ona göre bedenimizin kendi fikridir. Bir tür farkındalık ve bilinç hali. Ruh hastalıkları diye bilinen bütün rahatsızlıklar zaten zihinsel hastalıklar olarakta bilinir. Ve bilindiği gibi zihin dediğimiz şey beynin aktivitelerinden oluşur, yani bedenimizle doğrudan bağlantılıdır hatta aynı şeydir. (beden-ruh birliği yani Monizm)