"İnsan özgürlüğe mahkumdur." – Sartre, Varlık ve Hiçlik
Bir varlığın tam anlamıyla özgür olabilmesi için varlıktan öteye çıkması gerekir. Çünkü özgürlük, yalnızca belirli eylemlerde bulunabilmek değil, tüm eylemleri gerçekleştirme potansiyeline sahip olmaktır. Ancak var olan bir şey, doğası gereği sınırlıdır ve bu sınırlılık, onun özgürlüğünü kaçınılmaz olarak kısıtlar. Bizim varlığımız sürdüğü sürece, tüm eylemleri gerçekleştirmemiz mümkün değildir. Eğer bu mümkün olsaydı, biz artık varlık olmaktan çıkıp hiçliğe dönüşürdük.
Bu noktada Tanrı kavramını ele alırsak – ki burada Tanrı’nın var olduğunu kabul ederek konuşuyorum – onun da mutlak anlamda özgür olduğunu söylemek güçtür. Eğer Tanrı belirli bir doğaya sahipse, bu doğa onun sınırlarını çizer. Herhangi bir varlığın bir özü, bir yapısı olduğu sürece, onun tamamen özgür olması imkânsızdır. O halde özgürlük, varlık ile çelişen bir kavramdır.
Bilginin varlığı bile özgürlüğümüzü kısıtlar. Bir şey bildiğimizde, o bilgi bizim hareket alanımızı belirler ve bizi belirli çerçeveler içine sokar. Özgürlüğün mutlak biçimde gerçekleşebilmesi için varlığın, varlık dışına çıkması, yani hiçliğe yönelmesi gerekir. Bu da gösteriyor ki biz, özgürlüğe sahip olduğumuz sürece, aslında onun sınırları[2] içinde yaşamaya mahkûmuz. Özgürlüğümüz, onu deneyimlediğimiz anda bir çerçeveye oturur ve böylece kendini sınırlar.
Bu yüzden, insanın özgürlüğü sınırsız değildir; aksine, varlığı sürdüğü sürece özgürlüğü belirli çerçeveler içinde kalmaya mahkûmdur. Tam özgürlük, ancak var olmamayı gerektirir ki bu da paradoksaldır.
Şimdi, verdiğim bu cevaba karşı sorulması muhtemel sorulara gelelim.[1]
Özgürlüğün Sınırları Nasıl Belirleniyor?
Dışsal Sınırlar: Toplum, fiziksel yasalar, biyolojik gerçeklikler gibi varlığımızı çevreleyen unsurlar özgürlüğümüzü belirler. Örneğin, yerçekimi nedeniyle uçmayı seçemeyiz veya toplumun kurallarına tabi olmadan tamamen özgür yaşayamayız.
İçsel Sınırlar: İnsan, kendi bilinci ve bilgisiyle de kendini sınırlandırır. Bilgi, farkındalık ve seçim yapma süreci özgürlüğümüzü hem artırır hem de belirli kalıplara sokar. Örneğin, ahlaki değerlerimiz veya korkularımız, bazı seçenekleri bilinçli olarak reddetmemize sebep olur.
Bu kadar hiçlikten bahsettikten sonra, hiçlik kavramını açmazsak büyük bir eksiklik olur.
Peki Ya Hiçlik İçinde de Özgürlük Var Mıdır?
Eğer hiçlik mutlak bir yokluk anlamına geliyorsa, orada özgürlükten söz etmek imkânsızdır. Çünkü özgürlük, ancak bir varlığın seçim yapabilme kapasitesiyle mümkündür. Ancak Sartre’ın Varlık ve Hiçlik’te bahsettiği "hiçlik", salt yokluk değil, varlığın kendi sınırlarının ötesine geçme potansiyelidir.
Eğer hiçlik içinde bir özgürlükten bahsedilecekse, bu ancak varoluşun sınırsız bir potansiyel taşıdığı anlamına gelir. Ancak bu noktada şu paradoks ortaya çıkar: Hiçlik içinde tamamen özgür olduğumuzu kabul edersek, artık varlıktan söz edemeyiz. O halde insan, özgürlüğü tam anlamıyla deneyimleyebilmek için var olmaktan vazgeçmek zorunda kalır. Bu ise, özgürlüğün kendisini yok eden bir şey olduğu anlamına gelir.[2]
Kaynaklar
- J. Sartre. (2009). Varlık Ve Hiçlik. ISBN: 9789752732957. Yayınevi: İthaki Yayınları.
- J. Sartre. Existentialism Is A Humanism, Jean-Paul Sartre 1946. Alındığı Tarih: 16 Mart 2025. Alındığı Yer: marxists | Arşiv Bağlantısı