Kuşkusuz Bilim..!
Her ikisinin öznesi akıldır. Ve fakat ebeler (felsefe) ne denli önemli olurlarsa olsunlar çocuğu doğuran anadır (bilimdir). Gerçeklik de doğal olarak anasının çocuğudur. Maddenin de maddeye tabi olan her şeyin de…
İlksel olarak bir öncelik sıralaması yaparsak elbette bilime ebelik vasfından dolayı felsefeyi önceleyebiliriz. Fakat bir şeyin önceli olmak ilgili disipline doğrudan analık vasfı yüklemez. Dolayısı ile son tahlilde gerçekliğe giden yol, felsefenin ebeliğinde ve fakat bilimin analığında olduğundan, bilimin yoludur.
Kaldı ki felsefe muazzam bir derya ve her ne kadar çıkış kökeni ve kelime anlamı itibarı ile akıl sevgisi olarak ifade edilse de, dayandığı temeli dahi inkar edebilecek kadar geniş ve farklı bir yelpazeye sahip bir disiplin.
Dolayısı ile bilim; felsefenin geneli üzerinden değil, doğumuna vesile olan akıl sevgisinin vücut bulmuş hali olan maddeci (materyalist) kolunun bir meyvesidir.
Ki bu meyve, sayısız kez ve herkesin ve her kesimin itiraz dahi edemeyeceği dayanaklar ile kendini kanıtlamış, teorik alt yapının da ötesinde pratikte de yaşamsal olan olduğunu yarattığı medeniyet ile de somutlamış bir meyvedir. Adı bilimdir ve dayandığı felsefe diyalektik materyalizmdir.
Dolayısı ile maddenin gerçekliğinin somutlanabileceği yegane zemindir.
Post modern felsefecilere gelince: Nasreddin Hoca’nın “ye kürküm ye” fıkrasındaki kürk ve ona atfedilen şey ne ise, post modernistlerin moderniteye yönelik getirdiği tek açılım "post" üzerindendir. Bu öyle bir "post" ki; varlıktan hiçliğe yolculuğunu varlık treni ile yapar ve aynı treni gerisin geri getirdiğinde, tıpkı filmi geri sarmayı asıl filmmiş gibi göstermek sureti ile ve tersinden hiçlik ile varlığı tanımlama derdine düşer. Yani bir bakıma yok sayma derdine...
Bu, birazda tıkanan kapitalizmin, yükselen işçi sınıfının dayandığı ve bilim ile aynı temele tekabül eden diyalektik materyalizmin altını boşaltmaya, dolayısı ile bunun öngördüğü ve kaçınılmaz olan sınıf savaşlarını inkar etmeye, hatta daha ileri giderek tarihin sonuna hükmetmeye ve bu vesile ile bu ceberrut düzenin ezeli ve ebediliğine hükmetmeye kadar vardırma çabasıdır.
Ve dolayısı ile de işi; her şeyin durağanlığından, değişmezliğinden, doğanın ve maddenin aslında birer yanılsama oluşundan ve platonun idealar dünyasına değin varacak bir bilinemezcilikten dem vurarak, bu soruya vesile ve yegane cevap verebilecek olan bilimin de doğrudan reddine kadar götürür.
Kendisine yönelen-yöneltilen eleştirilere yönelik Post modernizmin (postmodernistlerin); son tahlilde kendini (kendilerini) bir arayış süreci olarak tanımlaması, ceberrut bir düzenin (kapitalizmin) laboratuvarlarında özene bezene ve kafaları akıl ve bilim ile aydınlanabileceklerin sadece kafalarını bulandırmaya yönelik bir Truva atı oluşunu gizlemeye yöneliktir.
Kaynaklar
- Georges Politzer. (2004). Felsefenin Temel İlkeleri. Yayınevi: Sol Yayınları. sf: 544.
- Boguslavski, et al. (2012). Diyalektik Ve Tarihsel Materyalizmin Abecesi. Yayınevi: Sol Yayınları. sf: 334.