Pierre-Simon (Marquis de) Laplace 1749’de doğmuş ve 1827’de vefat etmiş bir Fransız matematikçi ve gökbilimcidir. Onu farklı kılan astronomi’nin olasılıkla açıklanabileceğini düşünmesi olmuştu. Diğer bilim adamları gezegenlerin yerlerini saptamak için çalışmış ama sonunda bunun imkansız olduğunu savunmuşlardır. Laplace ise çan eğrisi grafiğiyle (adını kendisi vermiştir) gezegenlerin olası yerlerini saptamıştır.Olası dememin sebebi hiçbirşeyin olma olasılığı %100 olmamaması ya da insan iradesinde hesaplanamamıştır.Bu nedenle olasılığı en fazla olan mümkün kabul edilmiştir.
Laplace’in Şeytanı şans’ın varlığını reddeder. Ona göre “evrendeki tüm doğa olayları ve o anki varlıkların konumunu bilen ve bunun hesabını yapabilen biri için gelecek aynen geçmiş gibi gözünün önündedir.”
Yani basitleştirmek gerekirse, bir bozuk parayı attığımızda yazı veya tura gelme olasılığı %50 dir. Yani 1 kez havaya attığımız bozuk paranın yazı veya tura gelme olasılığı eşittir. İlk seferde tura geldiğini varsayalım. İkinci attığımızda ilk seferde tura geldiğine göre yazı gelmelidir ama eğer kısa bir hesap yaparsak parayı 2. attığımızda;
Yazı gelmeme olasılığı—>TT (1)
Tura gelmeme olasılığı—>YY(1),
En az bir Yazı gelme olasılığı—>YT,TY(2)
Başka olasıklarda çıkar. İşte Laplace’in Şeytanı burdaki %50 şansın gerçek olmadığını savunup parayı atarken o anki madde konumları ve de bunun gibi şeylerin hesaplanması durumunda(rüzgar hızı,atış açısı,atış şiddeti) neyin gelebileceğini insanın bilebileceğini anlatıyor. Ama bunu işleyecek bir zeka gücü bulmak çok zordur işte burada toplu bilinçaltına geçiyoruz.
Toplu bilinçaltı Carl Jung isimli alman bir psikolog’un teorisidir.
Bilinç dediğimiz şey bir aracıdır. Çoğu insan günde 8 saat uyur, yani hayatımızın üçte birini bilinçsiz olarak geçiririz. Jung bilincin en azından bir kısmının bilinçaltı tarafından yönetildiğine ve etkilendiğine inanıyordu.
Jung bilinçaltını üçe ayırdı. İlk olarak uzun dönemli hafıza vardır. İstediğin zaman hatırlayabileceğin hatıralar. Örneğin, ilkokuldaki öğretmeninin adı gibi.
İkincisi, istendiğinde hatırlanmayan kişisel hatıralardır. Bunlar bir zamanlar bildiğin ve artık hatırlayamadığın yada bastırdığın bir çocukluk travmasıdır. Bu hayıralar da bir şekilde zamanda belli bir şekilde bilincindeydi ama bir nedenden dolayı artık o kadar derine gömülmüşlerki bunları hatırlayamazsın.
Üçüncüsü ise toplu bilinçaltı. Buradaki bilgiler asla bilinçli olamaz çünkü hiçbir zaman bilincinde var olmamışlar. Aslında özünde, toplu bilinçaltında kaynağı belli olmayan bilgiler vardır. Örneğin, yeni doğan bir bebek annesinin göğsünü nasıl emeceğini bilir, yada aç olduğunda ağlamayı. Doğadaki tüm canlıların karmaşık fiziksel becerileri, kendileri ve dünya hakkında bilgileri vardır, ama bunun kaynağının ne olduğu belli değildir.
Biyologlara göre bu bilgiler DNA'mızda kayıtlıdır. Ama şu ana kadar hiçbir biyolog bu bilgilerin nereden geldiği sorusuna yanıt bulabilmiş değil.
Kaynaklar
- Yazar Yok. Kaynak 1. (12 Ekim 2020). Alındığı Tarih: 12 Ekim 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı
- Yazar Yok. Kaynak 2. (12 Ekim 2020). Alındığı Tarih: 12 Ekim 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı
- Yazar Yok. Video. (12 Ekim 2020). Alındığı Tarih: 12 Ekim 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı