Eh mi (dur mu) Deh mi (yürü mü) ?
Bir karar versek iyi olur!
İnsanlık var oldu olalı, mitolojilerinden destanlarına, felsefelerinden edebiyatlarına, sanatlarına değin her zaman diliminde ve zeminde hep bir düşün izlerini sürmüştür. Gerçek olma olasılığına dair engellenemez arzulara mazhar olmuş bir düşün. Ölümsüzlük düşünün…
Fakat her ne zaman ki bilim bu düşü gerçek kılma adımları atsa, türlü gerekçelerle çark eden bir düş. Ne bekleniyor ki. Sihirli bir değnek ve bunun yaratacağı ve fakat olağan yaşamın akışı içinde hiçbir şeyin değişmeyeceği, hiçbir yan etkisi olmayacak bir ölümsüzlük mü… Masallarda bile yok…
Her gelişmenin artıları gibi eksileri de mutlaka olur, olmakta ve olacak. Ancak müsterih olunması gereken bir şey daha var. Bunları yaratan bizler de gerek sosyal gerek etik gerekse vicdani olarak gelişiyoruz. Hiçbir şey geriye gitmez…
Buna en bariz örnek: Bütün en acımasız eleştiri ve reddedişlerimize rağmen ve tarihsel olarak bunları hak ediyor oluşuna rağmen, bugün içinde yaşadığımız, sömürüyü kutsayan, insanı ve doğayı nesneleştiren, değersizleştiren ve tüketen kapitalizmin bile, mirasını devr aldığı feodal düzenden her konuda en az bin kat daha ileride olduğu gerçeğidir. Bugün bizim nazarımızda ve hatta bilimin nezdinde gerici bir pozisyon içinde olması, öncesinden kat be kat daha ileri olduğu gerçeğine gözlerimizi kapatma hakkı vermez.
Bu durum kanımca klonlama ile ilgili her tür (haklı-haksız) kaygımız, ön yargımız ve hatta reddedişimiz için de geçerlidir.
Bu konudaki ön görüm şudur: Bence ilk başlarda Frankeştayn’ın doğumuna gösterilen tepkiler gibi tepkiler olur. Fakat aslında her birimizin; takma diş, platin, kalp pili, takma kol, bacak, yapay kalp kapakçığı ve nicesi üzerinden kısmi birer Frankeştayn olduğu hatırlanır ve bu tepkiler sönümlenir.
Zira tüm organlarımızın yedeklerinin üretileceği bir zamana doğru gidiyoruz. Bir dükkâna girip maddi gücümüze göre orijinal yahut çıkma, az yahut çok işlevli yedek kol; ampul misali 100 bin saat veya atım garantili kalp vb. alacağımız zamanlara.
Bunun bir adım ötesi şu an için yedeği üretilemeyecek beynimiz için formül arayışı olacak. Ki bu arayış şu anda, belleğimizin dijital ortama transferine yönelik olarak var diye biliyorum.
Bu da başarıldığında, yedek birçok parça ile uğraşılacağına, tüm vücudun bir bütün olarak yeniden üretimi ve dijital ortama aktarılan belleğin bu vücuda transferi, bugün için hem muazzam hem dehşet verici görünse de, bu süreç uzun ve aşamalı bir süreç olacağı için, yarının dünyasında zamanla çürüyen dişe dolgu yapmak kadar olağan görülecek.
Bu süreç boyunca, gerek dini açıdan ve tanrıyı oynama üzerine aşılabilecek türden gerekse etik açıdan ve bir süre sonra kanıksanabilecek türden tartışmalar, çatışmalar eşyanın doğası gereği kaçınılmaz görünüyor .
Bu kadarı da olacak tabi. Fakat son tahlilde insanlığın yaratıları olan felsefenin, edebiyatın, sanatın ve nicesinin temel uğraşı ve nihai hedefi olan ölümsüzlüğe bu zemin üzerinden ne inanç ne de etik açıdan bir şey söylenmez iken; bunu gerçek kılma uğraşı verecek olan bilime, aynı cenahtan bir şey söylenmesinin de çok uzun ömürlü olacağı kanısında değilim.
Bu olağanlaşıp yayılırsa, dünyaya bugünkünden farklı bir şey olacağını düşünmüyorum. Bugün her bir şeyleri ile orijinal insan ve egemen olanların savaş çıkarma ihtimali ne kadar ise, o zaman da (klonların yaygın ve hatta egemen olduğu bir dünyada) savaş çıkarma olasılıkları bu kadar olur kanısındayım.
Bu durumun, güç odaklarınca kötüye kullanılabilme ihtimali yine bugünkü güç odaklarının her tür bilimi kötüye kullanma ihtimali kadar olur. Sonsuz enerji düşü ile parçalanan atomu bombaya dönüştürüp kitlesel kıyım yapan, dünyanın değişik yerlerinde savaş ve iç savaşlarda kimyasal ve kitle imha silahı kullanan, doğayı ve yaşamı yok etme uğraşından geri durmayan kim? Henüz hayatımızda ne yapay zeka ne de ötesi olan klon yok.
Bu nedenle iyimser bakmak lazım. Neticede bilimle birlikte vicdanımızda gelişiyor kuşkusuz. Bundan yoksun olan bir avuç güç odağına rağmen...
Yani korkmak için bir neden olmadığını düşünüyorum.
Hem eh hem deh. Hem ölümsüzlük düşü hem buraya gidecek yola burun kıvırma. Bir karar vermeliyiz. Eh mi, deh mi?