Buradaki hata evrimin nasıl işlediğini anlamamak. Sanki insan tamamen rastgele bir şekilde son hali ile var olmuş gibi anlamışsınız.
Oksijensiz bir ortamda hayatta kalamazdık; oksijene muhtacız. Halbuki oksijen, gezegenimizde sürekli var olmuş bir kimyasal madde değildir! Oksijen, günümüzden 2.4 milyar yıl kadar önce, ilk defa evrimleşen fotosentetik siyanobakteriler sayesinde atmosfere bu denli yayılabilmiştir. Hatta canlılığın ilk evrimleştiği, günümüzden 4-3.8 milyar yıl öncesi arasında, atmosferde bulunan serbest oksijen oranının %5'in, hatta bir ihtimalle %1'in bile altında olduğu düşünülmektedir.
Dolayısıyla atmosferde dikkate değer bir serbest oksijen varlığına rastlanmamaktaydı. Yani Dünya'da canlılık, oksijene ihtiyaç duymaksızın evrimleşmiştir. Daha sonradan, dediğimiz gibi günümüzden 2.4 milyar yıl kadar önce, siyanobakterilerin ilk defa evrimleşip, havadaki karbondioksit gazını oksijene çevirebilen fotosentez mekanizmasının ortaya çıkmasıyla birlikte atmosferimizdeki oksijen seviyeleri artmaya başlamıştır. Bütün canlılar, oksijen ile etkileşime geçmek zorunda kalmışlardır.
Bu sizce neye sebep oldu? Dünya tarihinin gördüğü en yıkıcı soy tükenişlerinden birine! Evet, gezegenimiz tarihinin en yıkıcı olaylarından birisi, Büyük Oksidizasyon (Oksitlenme) Olayı olarak bilinen, atmosfere oksijen gazının bol miktarda ilk defa salındığı bu dönem olmuştur! Bu olay sonucunda, o dönemde var olmuş türlerin hemen hepsi yok olmuştur!
Neden? Çünkü oksijen zehir etkisi yaratmaktaydı. Oksijen, o dönemde halihazırda var olan canlıların kimyasal yolaklarına dahil olup, vücutlarındaki kimyasallara bağlanarak ve o bu yolaklardaki kimyasal tepkimelerin devam etmesine engel olmaktaydı. Bunu bir yerde demirin paslanması ya da karbonmonoksitin alyuvarlarınıza bağlanarak sizi zehirlemesi gibi düşünebilirsiniz. Oksijen ile bağ kuran kimyasallar, halihazırda yapmaları gereken diğer işleri yapamadılar. Sırf bu nedenle, canlılığın çok büyük bir kısmı kısa bir sürede yok olmuştur! Bu olayı öğrenen bir kişinin, çevrenin içinde bulunduğu canlılara göre değiştiğini iddia etmesi mümkün değildir.
Peki bu oksitlenme olayından sonra nasıl oldu da canlılık varlığını sürdürebildi? O dönemdeki canlıların ezici çoğunluğu oksijene uyumlu değillerdi ve dediğimiz gibi yok oldular. Ancak bir grup canlı, oksijenin varlığında da varlıklarını sürdürebilecek yapıdaydı. Yani oksijeni kullanmıyorlardı da, oksijen varlığından olumsuz da etkilenmiyorlardı. Bu canlılara oksijene toleranslı canlılar adını vermekteyiz. Bunlar, genellikle tek hücreli veya çok ilkin, koloni-benzeri çok hücreli canlılardı.
İşte oksijene muhtaç da olmayan, ondan olumsuz da etkilenmeyen bu canlılar, bir anda avantajlı konuma geçmişlerdir. Bu avantaj, kendilerinin çok üstün olmasından değil, diğerlerinin ortama adapte olamamış olmasındandır. Oksijene dirençsiz olan canlılar, ciddi miktarlarda elendikçe, dirençli olanlar göreli bir avantaj kazanmış oldular.
Oksijene dirençli bu canlılar içindeki çeşitlilik, bir noktadan sonra, atmosferde bol miktarda bulunabilen oksijeni belirli kimyasal işler için kullanabilecek şekilde değişmelerini mümkün kıldı. Yani oksijene toleranslı olan türler içindeki çeşitlilik, oksijeni bünyelerine dahil eden varyantlara sahip olabiliyordu ve bunlar azınlıkta olduğu için soy hatlarını çok ciddi bir şekilde tehdit etmiyordu.
Bunun ana sebebi, bu popülasyonlar içinde durmaksızın süregelen mutasyonlar ve bunlardan yeni özellikler üretenlerin avantajlı konuma geçerek seçilmeleridir. Bu varyantlardan (çeşitlerden) bazıları, oksijeni işlevsel hale getirebilmeyi başarmıştır. İşte bu tarz mutasyonlara, avantajlı (faydalı) mutasyonlar demekteyiz. Doğal Seçilim, bu faydalı mutasyonları seçerek, oksijeni dirençli bakterilerden, oksijeni kullanan (aerobik) bakterilerin evrimleşmesini mümkün kılmış oldu.
İşte bizler, bu aerobik canlıların soyundan gelmekteyiz. Dolayısıyla oksijene ihtiyaç duymaktayız. Oksijen, biz var olalım diye bu gezegenin içine konulmuş bir element değildir! Çünkü oksijene direnç gösteremeyen ataların, aksi takdirde belki günümüze kadar ulaşabilecek bütün soy hatları da yok olmuştur. Belki oksijen bu kadar zehirli olmasaydı, günümüzde oksijene ihtiyaç duymayan çok çeşitli canlılar var olabilecekti.
Yani ağaçlar da siyonobakteriler de bilmiyordu, "Aa insanın buna ihtiyacı olur şimdi şuraya oksijen koyayım biraz." diye de bir durum değil.
Eşeyli üremenin tarihi de çok eski. Buna şimdi burada girmeyeyim. Yani burada da "Şimdi eşeyli ürüyor bunlar, bir tane de eş ekleyelim." diye de bir durum yok. İlk insan, ilk at, ilk deve diye de bir şey yoktur evrimde. Buna da girmeyeyim şimdi, aşağıya linkleri ekliyorum. Bu arada sitedeki Evrime Giriş, Evrimi Anlamak ve Evrimin İşleyişi yazı dizilerine de göz atmanızı önemle tavsiye ederim.
https://evrimagaci.org/amitoz-uremenin-eseysiz-uremenin-eseyli-uremenin-ve-cinsel-organlarin-evrimi-24
https://evrimagaci.org/ilk-insan-asla-var-olmadi-5498
170 görüntülenme
Kaynaklar
-
Ç. M. Bakırcı. Faydalı Mutasyonlar Ve Tasarım İllüzyonu: Evren'deki Her Şey İnsanlar İçin Mi Var?. (29 Mayıs 2019). Alındığı Tarih: 21 Kasım 2020. Alındığı Yer: Evrim Ağacı
| Arşiv Bağlantısı