Felsefeci John Cearle, 1980'li yıllarda bu sorunun tam kalbine yönelen bir düşünce deneyi geliştirmişti. Searle, deneye Çin Odası Argümani adını vermişti. Deneyi şöyle açıklayalım: Bir odaya kilitlenmiş durumdayım. Bana kapıdaki küçük bir yarıktan sorular gönderiliyor; yazılanlar ise tümüyle Çince. Çince bilmiyorum ve bu kâğıt parçalarında yazılmış olduğu hakkında en ufak bir fikrim yok. Ancak odada kitaplarla dolu bir kütüphane simgelere vereceğim yanıtlarla ilgili olarak adım adım izleyebileceğim talimatlar içeriyor. Simge gruplarına bakıyorum ve yanit olarak hangi Çince simgeleri kopyalamam gerektiğini söyleyen kitap talimatlarını bire bir uyguluyorum. Bunları bir kâğıda yazip kapıdaki yarıktan diğer tarafa iletiyorum. Çince bilen karşı taraf yanıtımı aldığında, yazdıklarım ona bir şey ifade ediyor. Onun bakış açısından, odanın içindeki her kimse, sorularına kusursuz biçimde yanıt verdiğine göre Çinceyi anladığı kesin. Onu kandırmiş oluyorum bu durumda; çünkü yaptığım şey, olup bittiğine dair hiç bir şey anlamadan bir dizi talimatı uygulamaktan ibaret. Yeterince zamana ve yeterince büyük bir talimatlar dizisine sahip olduğum sürece, bana Çince sorulmuş neredeyse her tür soruyu yanitlayabilirim. Ama simgeleri bütün gün kurcaladığım halde, anlamları hakkında en ufak bir fikrim yok.
Bilimcim yok ama görünüşte Çinceyi anlayıp düşünebiliyorum.
Kaynaklar
- Yazar Yok. Beyin Senin Hikayen, David Eagleman. (10 Ağustos 2019). Alındığı Tarih: 10 Ağustos 2019. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı