Eğer algıladığımız şeylerin anlamı ve tanımları daha altı düzeylerde değişiyorsa bu durumda gerçek algılanan mi yoksa algıladığımızdan bağımsız alt düzeylerdeki biçim mi. Örneğin bir taş atomlardan oluşur bir pamuk da. Eğer bu iki maddeyi atom düzeyinde tanımlarsak bunlara dair bir çok algıladığımız özellik kaybolur. Biz algıladığımız gerçeklik düzeyinde yaşıyoruz. Kavramlarımız, tanımlamalarımız algılarımız bu düzeyde oluşuyor. Bu nedenle Bizim gerçeğimiz bilincin algıladığı bir gerçeklik düzeyi. Yani algıladığımız ve evreni bize tanıtan düzey bu. Dahası qualia problemi nedeniyle her zihin kendi oluşturduğu gerçekliği yaşama potansiyelini de taşıyor. Çünkü her zihin kendi deneyimine ve dünyasına mahkumdur özünde. Kişinin yaptığı değerlendirme biçimine ve kabule göre kendi gerçekliğini beyinlerimiz yaratabilecek ve bunu da yaşatabilecek esnekliktedir. Yani insanın gerçekliği bilince ( bilincin edindiği bilgiye veya kabule) bağlıdır. Bu nedenle gerçek nedir ne değildir konusunda bunları bilerek ve gözeterek değerlendirme yapmak gerek. Platonun ideaları da düşünsel dünyadaki düşünsel nesnelerle ilgilidir. Platon biraz daha derine inerek ideaları bilincin ürünü olarak ele alacak şekilde tanımlamıştır.