Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Yeni Soru Sor
Paylaşım Yap
Sorulara Dön
Bilge İsmail İşeri
Üye 2 Temmuz
4

Felsefedeki kader problemi matematiğe dökülebilirse insanın bu denklemdeki yeri ne olur?

Elbette bugüne dek var olmuş olan her şeyin her şeye olan etkisini hesaplamak mümkün değildir fakat teorik olarak hesaplanabilmesi halinde geleceğin de kesin verilerle bir dökümüne erişilebilir mi? Peki bu durumda insanın bu devasa ve süreğen denklemdeki yeri nedir? Kaderimizi kendimiz belirleyebiliyor muyuz?
1,017 görüntülenme
Felsefedeki kader problemi matematiğe dökülebilirse insanın bu denklemdeki yeri ne olur?
Felsefedeki kader problemi matematiğe dökülebilirse insanın bu denklemdeki yeri ne olur?
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Soruyu Takip Et
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Tüm Reklamları Kapat
4 Cevap
Silinmiş Üye
Silinmiş Üye Evrim Ağacı takipçisi 3 Temmuz

Sorduğunuz şey determinizme oldukça benziyor.

Determinizm, insanların ne yaptığı ile bunun sonucu hakkında olan bir kavramdır. Sebep ve sonuç, bilişsel süreçlerde her zaman birbirine bağlıdır. Bu kavram, bir gözlemcinin bir nesne veya insan hakkında yeterli bilgiye sahip olması durumunda, o nesne veya insanın her sonraki hareketini tahmin edebileceğini varsayar.[1]

Yani, evet. Determinizm gerekli her türlü veriye sahip olduğunuz takdirde olacakları kesin olarak bilebileceğinizi söyler. Burada sorun "yeterli bilgiye sahip olma" kısmındadır. Gerçekten yeterli bilgiye sahip olmak mümkün müdür? Bazı konularda evet. Mesela, güneşin bir yerde tam olarak ne zaman doğup ne zaman batacağını kesin doğrulukta hesaplayabiliyoruz. Aynı şey gelgitler veya güneş ve ay tutulmaları gibi konular için de geçerli. İnsanlık olarak bunları tam olarak çözmüş durumdayız, sebeplerini tam olarak biliyoruz. Yani yeterli bilgiye sahibiz. Ama pek çok konu için bu söz konusu değildir, özellikle daha kaotik durumlar için. İşte Kaos teorisi de tam bundan bahseder:

Tüm Reklamları Kapat

Kaos teorisi, kaotik karmaşık sistemlerin görünen rastgeleliği içinde, altında yatan desenler, bağlantılar, sürekli geri bildirim döngüleri, tekrarlar, kendine benzerlik, fraktallar ve kendi kendine organizasyon olduğunu belirtir. Kaosun temel ilkelerinden biri olan kelebek etkisi, deterministik doğrusal olmayan bir sistemin bir durumundaki küçük bir değişikliğin, daha sonraki bir durumda büyük farklar yaratabileceğini (yani başlangıç koşullarına karşı duyarlılık olduğunu) açıklar. Ölçüm hatalarından veya sayısal hesaplamalardaki yuvarlama hatalarından kaynaklanan başlangıç koşullarındaki küçük farklılıklar, bu tür dinamik sistemler için geniş çapta farklı sonuçlar doğurabilir, bu da davranışlarının uzun vadeli tahminini genel olarak imkansız hale getirir.[2]

Bundan çıkarılacak sonuç bence şudur: "Bilgi güçtür." Elbette pek çok zaman pek çok konuda yeterli bilgiye asla sahip olamayacaksınız. Belki insanlık yeterince gelişmemiş ve söz konusu şeyi yeterince anlamadığı için, belki de söz konusu şeyin kaotikliğinden dolayı. Ama bundan "o zaman o konu hakkında hiç bilgi edinmeye gerek yok" sonucu çıkarılmamalıdır. Çünkü bir konuda edinebildiği kadar bilgi edinmiş biri neredeyse her zaman konu hakkında hiçbir bilgiye sahip olmayıp tamamen rastgele hareket eden birinden daha fazla doğrulukta o şeyin sonucunu kestirilebilecektir. Hiç birimiz Garry Kasparov değil, ama yine de herhangi birimiz tamamen rastgele hamleler yapan bir satranç oyuncusunu neredeyse her zaman yenebilir.

Kaynaklar

  1. Wikipedia. Determinism. (6 Nisan 2002). Alındığı Tarih: 3 Temmuz 2024. Alındığı Yer: Wikipedia | Arşiv Bağlantısı
  2. Wikipedia. Chaos Theory. (24 Eylül 2001). Alındığı Tarih: 3 Temmuz 2024. Alındığı Yer: Wikipedia | Arşiv Bağlantısı
Bu cevap, soru sahibi tarafından en iyi cevap seçilmiştir. Ancak bu, cevabın doğru olduğunu garanti etmez.
3
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Esat Kudret
Akıl yürütmeyi öğrenmeye çalışan bir öğretmenim. 3 Temmuz

EVRENDE BİREYSEL KADER DEĞİL KOLLEKTİF KADER EGEMENDİR! ETKİYEN VE ETKİLENEN…!

IŞIK; DOĞUMU İLE BİRLİKTE SON SÖZÜNÜ ÇOKTAN SÖYLEDİ BİLE. BANA ERİŞEBİLİRSİNİZ FAKAT AŞMAK ŞU AN İÇİN VE BU EVRENDE OLASI DEĞİL!

Tabi ki evet…Kaderimizi kendimiz tayin edebiliriz. Felsefedeki, güya deretminizme dayandırılan kader anlayışı klasik kader anlayışı değildir.

Tüm Reklamları Kapat

Klasik kader anlayışında kadere tabi olan etkisiz elemandır. Her şey önceden belirlenmiştir ve değişmesi, değiştirilmesi mümkün değildir.

Oysa yukarıda zikredilen ve soruya sebep olan kader böyle ele alınamaz.

Elbette bütün verilere sahip olsak tıpkı dini öğretilerde olduğu üzere bir kader tanımı, illaki bir yaratıcıya bağlamasak da, yapabiliriz. Ancak bu verilerin sahip olduğumuz an ve sonrası için durağan olma koşulu yok. Nihayet evrene içkin her şey ve bu içkinliğin ta kendisi olan evren hem her şeye etkiyen hem de her şeyden etkilenendir. Bu ona içkin herkes ve her şey için de bir geçerlidir.

Dolayısı ile bizim bilimsel olarak bütün bilgilere vakıf olabilme durumumuz ancak o an ile sınırlıdır ve her seferinde ışık hızında güncellenmek zorundadır. Hatta ışık hızını aşmalı ki, en düşük sürede bile olsa bir adım önde olabilelim ve bünyesinde gelecek vurgusunun saklı olduğu kader ile ilgili ahkam kesebilelim.

Tüm Reklamları Kapat

Ve evet matematik… Sınır yok sanılsa da aslında evrenin soyut bir yaratısı olarak o da evrenin yasalarına tabi. Nereden mi biliyoruz? Tasarlayıcısı ve İcracısı olan doğadan ve nihayetinde insandan.

Dolayısı ile matematikle de kaderi ancak ön görebilir fakat yüzde yüz kesinlikle bilemeyiz. Çünkü evreni evren yapan en önemli şey devinimdir ve kendisi dahil içerdiği hiçbir şey bundan muaf değildir.

Determinizme gelince: Kullandığı kavramlar sakız gibi her yöne çekilse de esasında söylediği şey şu: Nedensiz sonuç, sonuçsuz neden olmaz. Bu asla kadercilik değildir. Ancak kimileri bunu buradan alıp yetersiz sözlük tanımı üzerinden belirenircilik, belirlenimlilik vb. ifadelerle ve sanki tanrı rolüne soyunmuşçasına misyon biçerek bir yere varmak isteyebilir ancak yanılır.

Temel ilkesi neden sonuç üstüne ayrıca tali olarak (matematiksel olarak) söylediği şudur: Bütün nedenlere vakıf olsak bütün sonuçları biliriz. Zaten hali hazırda tersini yapıyoruz. Bütün sonuçlarda bütün nedenleri çıkarabiliyoruz. Mezo ve makro evrene ait her konuda, atom altı dünyanın bir çok konusunda . Bir tek dolanık parçacıkların hareketinin olasılıkçı oluşu ile başlayan bir sürecin nedenlerini ( henüz) açıklayamıyor. Belki bir müddet sonra açıklayacak belki hiçbir zaman açıklayamayacak ve gerçekten atom altı ölçekte olasılık egemen olacak.

Ancak bu bir şeyi değiştirmiyor. Olasılıkçı olmasının da bir nedenini bir gün mutlaka bulacağız. Bu olasılıkçı oluşunu değiştirmeyebilir fakat nedenini bilmenin önünde engel değildir.

Çoklu kişilik sorunu yaşayanın davranışı öngörülemez doğrudur fakat bu tarz durumda olanın öngörülemez davranışa sahip olabileceği öngörülebilir. Dolayısı ile nedeni de pekala çoklu kişilik olarak nedenlenebilir.

Atom altı dünyanın (dolanık parçacıklar nezdinde) böyle değerlendirilmesinin, “evet öngörülemez çünkü dolanık” tespiti yapılmasının ve dolanık olmanın neden, öngörülemez olmanın ise sonuç olmasının önünde ne engel var.

Başa dönersek: Kader problemi felsefi temelde de matematiğe dökülürse neden sonuç ilişkisinin değişmeyeceği aşikardır. Her ne kadar matematiğin soyut bir alan oluşu ve sonsuzluğu içerişi sanki tezat bir durum yaratıyormuş gibi görünse de aslında tezat bir durum yok. Neticede matematik sadece olasılık problemlerinin ortaya konmasından ibaret değil ve maddi evrene içkin maddi temelli zihinsel süreçlerin yine maddi evrene uyarlanışının ta kendisidir.

Bu haliyle de evet matematik şayet : “Bana bütün öncülleri verin bütün sonuçları size sunayım” diyorsa, elbette ki teorik olarak buna itiraz edemeyiz. Ancak maddi evrenin gelecek maddi kurgusu olarak “kader” söz konusu olduğunda matematik de emin olun şunu söyleyecektir: “Soyut evrende iki ile ikiyi toplayıp dört bulabilirim. Hatta bunu sonsuza kadar da sürdürebilirim. Ancak somut (maddi) evrende bunların toplamı (dört) elmaya, armuda, insana, iklime, galaksiye ve hatta evrene tekabül etmiyorsa, varoluşumu hizmetine adadığım ve beni var eden evren nazarında ne anlamım olur ki…

Yani kısacası : “Benim harikulade ve sınırsız olan soyut öngörüm de evrenin yasalarına tabi. Her şeyi o an itibarı ile elbette sunabilirim fakat “kader” gibi sonrayı önceden belirleyebilmek , her en küçük ölçü biriminde, her etkiye bağlı olarak tepki verip sürekli kendini güncelleyen, sayısız etkiyeni ve etkileneni olan evren söz konusu olduğunda bu mümkün değil. Çünkü her bir durağa vardığımda benim o durağa varışımın etkisiyle bile olsa evrende yeni duraklar o an itibarı ile yeni baştan şekillenecektir. Benim buna yetişecek hızım olabilir fakat aşacak hızım asla. Işık son sözünü doğumu ile birlikte çoktan söyledi bile…

Tüm Reklamları Kapat

Sonuç olarak: Kaderimizi kendimiz belirleyebilir miyiz?

Kaderlerini çapımız (etki gücümüz) oranında evrene içkin her şeyin ve hatta evrenin kendisinin bile kaderini belirleyebilmenin, onlar açısından da bize dönük olağan ve sıradan olduğunu hesaba katarak elbette kaderimizi kendimiz belirleyebiliriz. Neticede evrende bireysel değil, her tür etkiye açık ve aynı şekilde tepki verebilen kollektif bir kader vardır. Bizler aynı anda hem tabi hem özgür, hem etkiyen hem de etkileneniz. Hepsi bu…Sevgiyle…

Kaynaklar

  1. Friedrich Engels. (1996). Doğanın Diyalektiği. Yayınevi: Sol yayınları. sf: 416.
3
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Doruk Günveren
ChatGPT bunu şöyle yanıtlıyor 3 Temmuz

Felsefedeki kader problemi genellikle insanın özgür iradesi ile determinizm arasındaki ilişkiyi ele alır. Determinizme göre, her olay önceden belirlenmiş nedenlerle meydana gelir ve bu durumda geleceği de belirleyen faktörler mevcuttur. Eğer bu problem matematiğe dökülebilseydi, insanın bu denklemdeki yeri, bir deterministik sistem içindeki bir nokta gibi düşünülebilirdi.

Matematiksel olarak deterministik bir sistemde, insanın kararları ve eylemleri de bu sistem içinde belirlenmiş bir şekilde gerçekleşir. Bu bağlamda, insanın ne yapacağı, ne düşüneceği gibi kararlar, sistemdeki girdilere (geçmiş deneyimler, çevresel etkiler, genetik yapı vb.) bağlı olarak önceden belirlenmiş olabilir.

Ancak, felsefi tartışmalar genellikle insanın özgürlüğü ve kaderi arasındaki ilişkiyi sorgulamakta ve bu konuda çeşitli argümanlar ileri sürmektedir. Matematiksel bir modelleme, bu tartışmalara katkı sağlayabilir ancak insanın tam olarak "bir denklemdeki yeri" diye bir kesin konumlandırma yapmak, felsefi bakış açıları ve insan bilincinin karmaşıklığı göz önüne alındığında zor olabilir.

Tüm Reklamları Kapat

3
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Yasin Kayalar
Yasin Kayalar
183K UP
Yaklaşık 21 yıldır Bilim ve felsefe ile ilgilenir 7 Temmuz

Sorunuzu felsefi temelli sormuşsunuz ama bilim temelli bir cevap olacak.

Kuantum fiziği determinizmi yani belirlenimciliği yıktı. Artık evrenin olasılıkcı işlediğini biliyoruz. Peki bu pasif bir olasılıkcı doğa mı? Elbette hayır. Daha önce hem cevaplarımda hem de aklımdan geçenlerde bir çok bilgi paylaşımı yaptığım gibi bu her an aktif bir 'olasılıkların kaynadığı' kuantum fokurdamaya dayanan bir doğa. Yani hiç bir şey yada nesne evrende sabit değil. Bu bize yanıltıcı bir bilinçsel ilizyon. Makro deneyimlerimizde var olduğunu zannettiğimiz sabitlik durağanlık tamamen bir bilinç deneyimine dayanan ilizyondur. Bunun yerine bütün herşey her an kuantum dalgalanma halindedir. İşte bu noktada anlamamız gereken şey de tam olarak şudur; bir cisim kuantum fokurdarken veya dalgalanırken an be an olasılıkcı doğası etkindir ve her an bir çok olasılık gerçekleşip çok kısa bir süre de kaybolmaktadır. İşte kuantum fiziğinin ortaya koyduğu indeterminizmin gerçek durumu ve bize anlattığı budur.

Einstein ve onun gibi düşünen bilim insanları kuantum fiziğinin ortaya koyduğu bu olasılıkcı doğayı kabul edemeyip mutlaka bizim bilmediğimiz veya belirleyemediğimiz 'gizli değişkenler' olduğunu iddia etseler de bu doğrulanmayıp tam aksine yanlışlanmıştır. Kısacası evrene içkin olarak zaten mikro düzeyde her olasılık her an gerçekleşip kaybolur yani evrende gizli değişkenler olmadan evren kendi içindeki salınımları ile (dalgalanma) hareket eder. Evrende herşeyin herşeyi etkileme potansiyelini taşıması da bundandır. Sizin vücudunuzdaki bir elektronun davranışı evrenin öte bir yanındaki bir başka elektronun davranışı etkileyebilir yada bunun tersi. (Kuantum dalga denklemleri bu durumun matematiğin ortaya koyar. Bu denklemler bir dalganın fonksiyonunu evrene yayılmış olarak açıklamaktadır) Bu bize evrenin inanılmaz derece kompleks bir yer olduğunu gösterir. Bu açıdan bu durum yeterince kavrayış geliştirenler için evrende koas değil tam aksine aşırı komplesk bir düzenin olduğunu ve herşeyin görünmez etkileşimlerle birbirine bağlı olduğunu ortaya koyar.

Tüm Reklamları Kapat

Gelelim insanın bu tablodaki yerine ve kader anlayışına. Beyinlerimiz de yukarıdaki evrene dahil olduğuna göre aslında beyinlerimizde kuantum dalgalanmadan nasibini alır. Bazı zamanlarda bir anda beliren düşünce ve fikirlerimiz olması da esasen bu dalgalanmaların eseridir. Yani ne düşüneceğimiz bile esasen evrenin kendisindeki salınımlardan etkilenmektedir. Tabi bunun tersi de doğru ne düşündüğümüz de evreni etkileme potansiyelini taşır. Ama bunun ne zaman ne boyutta olacağını biz belirlemeyiz. Ama bu etki olasılığı kuantum fiziğine göre her zaman vardır. Kuantum fiziğinin klasik fiziği nasıl altüst ettiğini insanlar tam olarak anlayamadı ve mikro ve makro ayrımı yaparak klasik fiziğe dayalı düşünenler kuantum fiziğinin ortaya koyduğu şok edici gerçeklerden kendilerini sıyırmış ve konforlu klasik mekanik anlayışlarını bozmamış oldular. Oysa iş sanıldığının çok ötesinde boyutlarda şok yaratması gereken durumdadır ki Einstein gibi bir dahinin kuantum fiziğini kabul edememesi de bunun en net örneklerindendir.

Son bir şey de ne düşündüğümüzü bizim belirleyebildiğimiz anlar olması ve kadermize etki edebilmemiz için bilinç özelliklerimizin zaman ve mekâna aşkın olması zorunludur. Aksi halde ne düşündüğümüzü biz değil beyinlerimiz ve onun hareketleri belirler. Bizim kaynaksız beynimizi ateşlememiz için zaman ve mekan ötesi bilinç sahibi olmamız zorunludur. Peki buna sahip miyiz. Buna dair detayları Twitter hesabımda açıkladım. Şunu da belirtelim ki klasik fiziğe göre belirlenimci düşünenlerin (metaryalistlerin)özgür iradesi olması hiç bir biçimde mümkün değildir.

0
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Daha Fazla Cevap Göster
Cevap Ver
Evrim Ağacı Soru & Cevap Platformu, Türkiye'deki bilimseverler tarafından kolektif ve öz denetime dayalı bir şekilde sürdürülen, özgür bir ortamdır. Evrim Ağacı tarafından yayınlanan makalelerin aksine, bu platforma girilen soru ve cevapların içeriği veya gerçek/doğru olup olmadıkları Evrim Ağacı yönetimi tarafından denetlenmemektedir. Evrim Ağacı, bu platformda yayınlanan cevapları herhangi bir şekilde desteklememekte veya doğruluğunu garanti etmemektedir. Doğru olmadığını düşündüğünüz cevapları, size sunulan denetim araçlarıyla işaretleyebilir, daha doğru olan cevapları kaynaklarıyla girebilir ve oylama araçlarıyla platformun daha güvenilir bir ortama evrimleşmesine katkı sağlayabilirsiniz.
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close