Çocuk Gelecektir!
20-30 yaş aralığındaki genç ve üremeye hazır neslin ölümü de çok elem vericidir. Fakat neslin devamı açısından üremeye hazır olmasına rağmen; hem bunu öncelemeyişi hem de çocuklara kıyasla dünyanın “zevklerinden” nispeten payına düşeni almış var sayılışı, aksine çocukların bundan ağırlıklı ölçüde mahrum kalışı üzüntüyü ve onların adına kat kat arttırmaktadır.
Çocuklara yönelik hassasiyet kanımca evrensel bir hassasiyettir. Dünyada bir canlı yoktur ki bebesi şirin olmasın, yılanın bile.
Acizliği, başkalarına muhtaç oluşu ve tırnak içinde; bencillik, çıkar, zarar verme eğilimi (istisnaları var), ortaklaşmadan kaçınma, benmerkezcilik (istisnaları var), kin gütme, iradilik, kimlik ve kişilik vb. yetilere ve bunlara dönük tercihlerde bulunma iradesine henüz sahip olamayışından kaynaklı hiçbir şeyden sorumlu tutulamayacağı temeli üzerinden çocuklar "cennet kuşu" var sayılır.
Onlara yönelik temel yaklaşımımız da bu ölçütler üzerinden olunca ve empatik duygumuz, ağırlıklı olarak kadınların analık duygusu üzerinden ağır basınca, ölümün çocuklar için adil olmadığı ve asla olmayacağı kanaat hakim olur. Bu kanaat bu durumun (ölümün) gerçekleşmesi durumunda adalet duygumuza (vicdanımıza) çok ağır bir darbe indirir. Bu durumda en inançlımız bile “tanrısına” isyan eder.
Çocukların, geleceğin kendisi olması açısından üzüntümüzün derinliği soyun devamına yönelik biyolojik evrimsel bir temele oturtulabilir. Fakat geriye kalanı kanımca kültürel evrimimizin bir neticesinden ibarettir.
Bu cevabın evrimsel açıdan açıklayıcı olmadığını kabul etmem lazım. Ancak bu durumun psikolojik ve sosyolojik dayanaklarına yönelik merak uandırabilmişsem ne mutlu.
Kaynaklar
- Doğan Cüceloğlu. (1996). İnsan Ve Davranışı Psikolojinin Temel Kavramları. Yayınevi: Remzi Kitap Evi. sf: 591.
- Doğan Cüceloğlu. (2019). Savaşçı. Yayınevi: Remzi Kitap Evi. sf: 400.