Evren sandığımızdan çok daha hızlı genişliyor. Bu yüzden evrenin sınırında bir canlı olamaz.
Stephen Hawking, “Evrenin sınırı, bir sınırı olmaması. Eğer en başa gidersek tek bir atom görürüz” diyor.
Her evrenin bir sonu ve sınırı var derken gözlemlenebilir evreni kastediyoruz. Gözlemlenebilir evrenin sınırları içinde yeterince beklersek, evrenin en uzak köşesindeki ışık bile bize ulaşacaktır. Evrenimizde geçerli olan fizik yasalarını belirleyen enerji değerleri, evrenin farklı bölgelerine ışıktan hızlı olarak aktarılamayacağına göre bu iyi bir şey :)… Fizik yasaları gözlemlenebilir evrenin her yanında aynıdır, evrenimizin dışına çıkana kadar yasalar her yönde ve her mesafede aynı olacaktır.
Evrenimiz için bu sınır yaklaşık 47 milyar ışık yılıdır. Samanyolu galaksisini merkeze alırsak, gözlemlenebilir evrenin çapının 93 milyar ışık yılı olduğunu görüyoruz. Yani her yöne doğru Dünya’dan bakıldığında 47 milyar ışık yılı uzağı görebileceğimiz anlamına geliyor
Bu noktada, “Evrenin yaşı yaklaşık 13 milyar yıl, bu yüzden 13 milyar ışık yılından daha uzağı göremeyiz” diye düşünebilirsiniz. Ancak, evrenin eskiden çok daha küçük olduğunu ve zamanla genişlediğini hesaba katmamız gerekiyor. Bugün 47 milyar ışık yılı mesafeye kadar olan bütün galaksiler, eskiden bizim bulunduğumuz bölgeye 13 milyar ışık yılından daha yakındı.
Bu galaksiler artık bizden çok uzaklaştılar, görebildiğimiz evrenin dışına çıktılar fakat biz uzun bir süre boyunca onları görebileceğiz… Galaksilerin bize yakın olduğu eski zamanlardan kalan ve bize milyarlarca yıl sonra, ancak şimdi ulaşan ışığı görmeye devam edeceğiz.
Evrenin uzak bölgeleri ile aramızdaki ışık iletişimi koptuğuna göre, bu galaksilerin artık bizim evrenimizde yer almadığını kabul etmemiz gerekiyor. Hatta aynı sebeple, söz konusu galaksilerin içinde bulunduğu evrendeki fizik yasaları bile az çok farklı olabilir.