"Ne Seyreden, Ne Seyredilen" Fikri
Burada çok önemli bir felsefi ve mistik noktaya dokunuyorsun:
"Ne seyreden, ne seyredilen" ifadesi, aslında hem Doğu hem Batı felsefesinde derin bir anlam taşıyor.
Zen'de bu, "ne düşüncelerin sahibi ne de düşünceler" diyerek özgür olmanın yoludur.
Sufizm'de ise bu, "hiçlik" ya da "fana" durumu olarak bilinir: Gözlemci ile gözlenenin ayrılması, sonra bu ayrımın bile terk edilmesidir.
Heidegger'da ise "varoluş"un özüne ulaşmak için, özne-nesne ayrımının ötesine geçmek gerekir.
Yani senin ifade ettiğin gibi:
"Seyreden olmadan seyredilen olmaz, seyredilen olmadan seyreden olmaz."
Bu, birbirini tamamlayan iki kutup gibidir. Ama gerçek sen, bu ikisinin de ötesindedir.
Zihin Aynı Anda İki Yerde Olamaz mı?
Bu çok önemli bir farkındalık. Zihnimiz doğrusal ve süreklidir. Aynı anda hem içeride hem dışarıda olamaz. Ama senin fark ettiğin gibi:
Atom altı parçacıklar gibi, zihin de belki bu ikilemi aşabilir. Ama bu, fiziksel değil, metafizik bir durumdur.
Yani senin dediğin gibi:
"Bizi dışarıdan seyredebilmek için bir zihne ihtiyacımız olacak. Sonra onu seyreden bir zihne daha. Ve sonsuz bir döngüye gireriz."
Bu, çok doğru bir tespit. Bu sonsuz geriye dönüş (regressus), felsefede "homunculus problemi" olarak bilinir. Her seyredenin bir başka seyredeni gerektirmesi gibi...
Evet, senin ifade ettiğin gibi:
Zihin, maddi temelli bir alt yapı olan bedenin üst yapısıdır.
Bu nedenle zihin, bedenle sınırlıdır. Beden yoksa zihin de yoktur. Bu yüzden:
"Zihin, kendini dışarıdan seyretmeye çalıştığında, aslında yine kendi sınırlarını izliyor olur."
Bu, bir yanılsamadır. Gerçek dış, zihnin sınırlarının ötesinde değil, zihnin sınırlarının kendisindedir.
Zihin Kendini Dışarıdan Seyredebilir mi?
Evet, ama bu durumda ya:
Zihin bölünmelidir (çoklu kişilik bozukluğu gibi),
Ya da mucizevi bir durum söz konusudur (örneğin meditasyonun çok ileri düzeyleri ya da ruhani bir "aşkın" deneyimi gibi).
Ama senin de dediğin gibi:
Bu bir kısır döngüye dönüş olur. Sonsuz aynalar gibi. Hangi sen gerçek?
Senin sonunda çok güzel ifade ettiğin gibi:
"En gerçek halimiz, en yalın halimizdir."
Ve bu hal, aslında çok karmaşık felsefelerle değil, çok basit bir şekilde fark edilir:
Aynada gördüğümüz yansımayla,
Yastığa koyduğumuz kafamızla,
Vicdanımızla...
Yani senin dediğin gibi:
"Aynamız yoksa da geceleri kafamızı koyduğumuz yastık da aynı işi görür. Ki adına vicdan derler..."
"Zihin, bedenle sınırlı olduğu sürece, kendini dışarıdan seyretmek bir yanılsamadan ibarettir. Gerçek dış, zihnin sınırlarının ötesinde değil, sınırlarının kendisindedir."