Merhaba.Kütlenin korunumu kanunu gereği elbette.Evet,düşününce anlamsız geliyor ama deneye yanıla soruyu çözmeye çalışalım:Dünyanın gelişiminden kastınız nedir? 1000 yıl önce tuvalet kağıtları yokken dünya daha mı az kütleye sahipti? Tabii ki hayır :) Tuvalet kağıtlarının neyden üretildiğine bakalım.Birincil olarak ağaçtan elbette.Ee,ağaç zaten 1000 yıl önce yok muydu? Demek ki bir dönüşüm söz konusu.Başka bir örneğe belki de en göze batanına bakalım: kentleşme.Kentleşme deyince aklımıza modern kat kat binalar gelir.Tabii ki bir de betonlaşma gelir.Betonun hammaddesine bakalım:çimento,agraga(kum,çakıl,taş),su.Çimento hariç hepsi doğada var gibi görünüyor.Peki çimento nedir? Killi kalkerlerin özel fırınlarda pişirilmesiyle elde edilen ve su katınca da harç dediğimiz yani kuruyunca da beton haline gelen bir maddedir.Kil nedir? Doğada bolca bulunan bir malzemedir.Demek ki "yarattığımız" her şey yoktan var olmadı; dönüştürüldü.Ha bu arada kentleşirken kestiğimiz ağaçların da bir canı, yani kütlesi vardı;unutulmasın.(Bu vesileyle termodinamiğin 1.yasasını da kanıtlamış olduk,merhum fizikçilerimize rahmet olsun:) Dolayısıyla bir enerji ya da bir kütle kaybı söz konusu değil.Genel konteksti anlamak adına verilen örnekler yeterli zannediyorum.Bu ana mentaliteyi anlarsak eğer,bunu,plastiklere vesaireye uygulayarak çevremizi daha net anlamlandırabiliriz.Son olarak,bunu insanlığa dolayısıyla canlılığa da uygulayabilirsiniz; hatta ve hatta suya bile.İçtiğimiz su bile binlerce hatta milyonlarca öncesinin suyu.Canlılar ise tamamen doğal kaynaklı beslendiği için.Yani aldığını yerine koymak kaydıyla.