Merhabalar, bu soruya birden fazla cevap vermek mümkün. Çünkü oldukça farklı parametrelerin etkileşimi sonucu ortaya çıkan şeyler olan dinlerden bahsediyoruz.
Spoiler Alert* Acelesi olanlar için cevap İnsan beyninin bilişsel becerileri yeteri kadar geliştiğinde coğrafi olarak birbirlerinden bağımsız olsalar dahi hepsi aynı ilkel içgüdülere hala sahipti. Buda atalarımızı anlamlandıramadıkları her şeye bir kurgu/hikaye üretmeyi itti. Sonuçta bir şeyleri bilmemektense ona herhangi bir anlam yüklemek daha az korkutucu geldi. Tabi bunun başka bir çok avantajı da vardı. Bu avantajlar ( sosyokültürel ekonomik psikolojik biyolojik vb.) dini inanç kavramının beslenmesine yardımcı olmuştur, olmaya devamda edecektirler. Spoiler Alert*
Yapbozun parçaları
Eğer bu yapboz için olabildiğince hızlı bir sonuç istiyorsak, bu şüphesiz insan olma zincirimize en son eklediğimiz halka olan kültür diyebiliriz. Özellikle yaklaşık olarak M.Ö 70 bin yıl önce bir noktada bir şeyleri anlamak için genel bir zeka, birbirini anlamak ve soyut fikirleri aktarabilmek ve yeni kavramlar yaratabilmek için oluşturulan erken-dil atalarımız arasında ilk kültürleri yaratmak için yeterli oldu. Çok önemli bir nokta ise hikaye anlatıcılığı kavramıydı. Bu adımlar insanlık tarihinin (topluluk ve kabile fark etmeksizin) çoğu için ortak bir durumdu.
Kritik Nokta
Bunun sonrasında yaşanan tarım devrimi bizi daha kritik bir noktaya itti. Bir araya gelme, ortak kimlikler geliştirme ve hikayeler anlatarak bilgi alışverişi ortaya çıktı. Bunun tarihteki ilk fiziksel örneklerinden biri sayılan ve M.Ö 12 bin yılında yapılan göbekli tepenin tapınağının da ortaya bu şekilde çıktığı düşünülüyor. Ve yaklaşık 2 bin yıl kullanıldı.
Yukarıda sayılan her adımın kaçınılmaz olarak uğrayacağı son nokta hikayeler üretmekti, çünkü insan yapısı nedeniyle her şeyi bilemeyecek ve bilmediği fakat maruz kalmak zorunda olduğu ölüm vb. durumları soyut kavramlarla basitleştirecekti. Böylelikle hikaye anlatıcılığı aktif olarak ortaya çıkmış oldu. Sonuç itibariyle dönemin entelektüel kişileri olan kabile şamanları zekalarını kullanarak hikayeleri anlatmaya devam etti. Kimisi iyi niyetle kimisi yönetmek için fakat temelde hepsi içgüdüsel olarak bilinmezle mücadele içindi. Sonuçta ortada kesin olan şey bilinmezlik karşında üretilen hikayelerdi. Hikayelerin bir kısmı büyüyüp inanç oldu bir kısmı ise unutularak yok oldu.
Sonuç olarak
Tüm bunların sonucunda farklı coğrafi ortamlar, biyolojik etmenler ve fiziki şartlar fark etmeksizin yeterli şartlar ve bilişsel zeka sağlandığında atalarımızın yaptığı her şey topluluklarının gelişimleri için gerekli adım olan din kavramını ortaya çıkardı. Din ise kültürümüzün tamamlayıcı bir parçası olarak devam etti. Tapınak yapmaktan gökyüzünün ötesine uçan gemilere vardırdı. Kısacası bu kaçınılmaz bir durumdu. Her ne yaparsak yapalım hala biyolojimiz nedeniyle zayıfız. Bu da bizi mücadele için farklı yollara itiyor ve hala atalarımızın metotlarını kullanıyorken buluyoruz kendimizi. Umarım yardımcı olabilmişimdir.
Not: Cümle düşüklüğü ve hatalarım için kusura bakmayın lütfen.
Eğer konu hoşunuza gittiyse şunları öneririm
Okumak için
Yuval Noah Harari "Hayvanlardan Tanrılara Sapiens"
İzlemek için
The Story of God with Morgan Freeman