Kısa cevap: hayır. Uzun cevap: çook zor; zaten gerek de yok.
Zeka, bilinç gibi kavramları ayrıca deşmek gerekebilir, ama konuyu dağıtmamak adına, "canlıyı hayatta tutmaya yarayan bir yanılsama" olduğunu not edeyim. İsteyen daha detaylı olarak araştırabilir. Çok gerekmedikçe, gezegenimizdeki canlılar bile çok detaylı bir bilinç seviyesine ulaşmıyorlar. (Ulaşanlar da birbirlerini rencide edip duruyorlar.)
İçinde bulunduğumuz evren, akıllı canlıların varlığına imkan tanıyor, ki bu da aslında geçici bir dönem. Daha genel olarak, evrenimizin yasaları, maddenin oluşmasına ve görece uzun süre istikrarlı kalmasına izin veriyor. Karbon bazlı akıllı canlıların ortaya çıkması için birkaç milyar yıllık evrim süreci gerektiğinden, fiziksel saldırılardan (göktaşı, gamma radyasyonu, güneş patlamaları vs.) az-çok yalıtılmış sakin kaya gezegenlere ve oksijen, hidrojen, azot gibi elementlere ihtiyaç var. Başka elementler de teoride hayatı oluşturabilir, ama ben paramı her zaman karbona yatırırım. Sakin ortam için büyük mesafeler iyi bir başlangıç. Yani diğer gezegenlere, asteroidlere yakın durmak istemezsiniz. O da yetmez, tektonik hareketler, dağlar, bayırlar, ırmaklar, deltalar ve ayarında enerji gerekir. Bir nevi hassas bir yemek tarifi gibi duruyor, hayatın oluşumu.
Evrenin bizim gibi gözlemcilere izin vermesi, daha makro gözlemcileri imkansız kılmaz, ama mesafelerin büyüklüğünü ve bilgi akışının ışık hızıyla sınırlı olmasını dikkate almak zorundayız. Evrenin farklı köşelerinin şu anki genişlemeyle birbirinden nedensellik ilişkisini kaybettiğini biliyoruz. Yani bazı bölgeler, diğerlerinden haberdar bile olmayacak. Bu da "evrensel gözlemci" için bir nevi bunamak anlamına gelir. Kaldı ki, evrenin farklı köşeleri arasında, bizim beynimizdeki kadar hızlı bir bilgi akışı olduğu zaten söylenemez. Temel birimimiz galaksiler veya galaksi kümeleri ise, aralarındaki etkileşim radyasyon ve kütle çekiminden ibaret.
Girişte bilincin bir yanılsama olduğuna değinmiştim. Evrene bilinç atfetmek, dinler, simülasyon teorisi vb. kurguların mantığı tartışılabilir, ancak kesin söylenebilecek şey, bu tür açıklamaların gene kendi zihnimizin hayatta kalma stratejilerinden biri olduğu. Yani bu tür konularda yanılma ihtimalimiz yüksek. Çevremizi basitleştirerek de olsa anlamak ihtiyacı duyarız. Çoğu zaman tüm detaylara aklımız ermez. O nedenle karmaşık yapılara baktığıızda "herhalde bilinçli ve benden üstün biri yaptı" demeyi seçeriz. İlk bakışta basit bir açıklama gibi görünse de, Occam'ın usturası prensibine göre, bilinçli yapılar çok daha fazla varsayıma dayanırlar. Kendimizi çok iyi anladığımızı varsayıp, çevremizde de benzer ve üstün yapılar görmek istememiz (en azından işimize gelince - yoksa örn. hayvanların bilinci o kadar da ilgimizi çekmiyor), anlaşılır bir davranış. Muhtemelen çocukken yetişkinlerin varlığını temel almakla da ilgili.
Özetle, evrenin hareketlerine, kendi koşullarımıza özgü bir bilinç atfediyoruz, ancak hem evren varolmak için böyle bir şeye ihtiyaç duymaz, hem de bizim anladığımız anlamda "kendinin farkında" bile olmak zorunda değil (olsa, muhtemelen çok yalnızlık çeker). Evrenin yapısından "bilinç" çıkamayacağını kanıtlayamayız elbette, ama çıkabileceğini arzu etmek gibi zaaflarımızı göz önünde bulundurmalıyız.