Aslında sadece dinlere değil birçok farklı şeye inanırız. Ahlaka, siyasi ideolojilere, yaşamın kutsallığına hatta benlik olgumuza. Örneğin, yaşamın kutsal olduğunu söyleriz, bu fikre nerdeyse tüm insanlar inanmıştır. Bu inanca göre insan yaşamı nerdeyse en değerli şeydir. Oysa hayvansal gıda endüstrisi için hayvan hakları o kadar da önemli değil gibi gözükmektedir. Süt üretmek için ineğin yavrusunu ondan erken yaşlarda ayırabilmeyi, bir insan yavrusunu annesinden ayrıma ile aynı görmeyiz. Fark nedir biz daha mı fazla acı çekmekteyiz, bizi özel kılan ne ? Yapılan araştırmalar hayvanların da annelerinden ayrıldığında ya da küçük besi ortamlarında yaşadığında acı çektiğini tespit etmiştir. İnsan acısını ve yaşamını diğer acı ve yaşamlardan üstün görmek de bir inançtır. İnsan toplumlarının işlemesi inançlara/mitlere bağlıdır. Örneğin, liberal ekonomi özgürlüklere inanır, özgürlüklere inanan bir başka kişi bir şirket kurar. Bu şirket gerçek değildir, ama binlerce kişi apple için çalışmaya ve üretime devam eder. Apple inançı/mit'i binlerce birbirini tanımayan insanın bir arada çalışmasını sağlamıştır. Şirketlerden, uluslara, kominizimden kapitalizime bunların hepsi temelinde inançları barındırır. Bu inançlar ise toplumumuzu düzenler.
Peki inanç olmayan bir yapı var mı ?
Kısmen bilimi bu inançlardan farklı bir noktaya koyabiliriz. Bilim bir araçtır aslında, bir yöntemdir. Bu yöntem büyük yıkıcı füzeler üretmek amacı güden kişilerde de çalışır, aya insan göndermek için uğraşan gruplarda da çalışır. İnançsız biri de aşı çalışmalarını bu yöntemleri uygulayarak devam ettirebilir, inançlı biri de. Ama bilimin bir ahlak yasası oluşturamaz. ''İnsan hakları bir gerçektir'' önermesini bilim kanıtlayamaz. Bilim belirli olguları bize sunar bu olguları yorumlamak ve değerlendirmeyi ise insanlar yapar. Bilim ''ineklerin yavrularından ayrılması kötü bir şeydir.'' demez o kötüyü ya da iyiyi belirleyemez çünkü kötü ya da iyi de bir inançtır, bir kabuludur ama bilim ineklerin yavrularından ayrılması yüzünden ''acı'' çektiklerini tespit edebilir ve bu olguya göre biz bunun kötü ya da iyi olduğunu ortaya koyabiliriz ama bu duruma iyi ya da kötü demek bilimin bir bulgusu değildir, bizim bilimin ortaya koyduğu gerçeği yorumlamamızdır.
Ama tabiki yaşamın kendisi hatta bilim de bazı kabullere dayanır. Bugün insanlar başka insanların da bilincinin olduğunu kabul eder, bu da bir inançtır. Her şey benim beynimin içinde oluyor olabilir. Kabul ettiğimiz şey başka ''bilinçlerin'' de olabilmesidir.
Sonuç olarak bir şeyin inanç olup olmadığını belirlemek için o şey üzerine düşünmemiz lazım. Bu şey bir ideoloji ise ''bu ideolojinin temelinde ne yatıyor ?'' Sorununu kendimize sorabiliriz ama bence inancın sınırlarını keşfetmek karmaşık ve zor bir iş. Sonuçta bilinci biyokimyasal süreçlerin ortaya çıkardığı kurgular olarak da tanımlayabiliriz.
Fikirlerin çoğunun kaynağı, homo sapiens ve homo deus kitapları, kitaplar inançlarımızı, bilinç ve davranışlarımızı ve daha birçok şeyi bence güzel bir şekilde anlatıyor. Okumanı öneririm.
Teşekkürler.
Kaynaklar
- Yazar Yok. Bilimfili. (23 Nisan 2020). Alındığı Tarih: 23 Nisan 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı