Bilimi temel almayan insanların nasıl başarılı olabildiklerine dair sorunuz, birçok katmanlı ve derin bir meseleye işaret ediyor. Bu konuya felsefi bir bakış açısıyla yaklaşırken, başarıyı nasıl tanımladığımız ve bilim ile diğer bilgi türleri arasındaki ilişkileri nasıl anladığımız önemlidir.
Başarı kavramı öznel ve görecelidir. Her birey için başarı farklı anlamlar taşıyabilir. Bazı insanlar için başarı, finansal zenginlik ve kariyer ilerlemesi anlamına gelirken, diğerleri için bu, kişisel mutluluk, aile bağları veya topluma katkı sağlama olabilir. Bu çeşitlilik, başarıya giden yolların da çok farklı olabileceğini gösterir.
Bilimsel bilgi, modern dünyada birçok başarı öyküsünün temelini oluşturur. Teknolojik yenilikler, tıbbi ilerlemeler ve mühendislik harikaları, bilimsel keşiflerin doğrudan sonuçlarıdır. Ancak, insan yaşamının ve başarısının tüm yönleri bilimsel bilgiyle açıklanamayacak kadar karmaşıktır. Burada, başka bilgi türlerinin ve becerilerin devreye girdiğini görürüz.
Öncelikle, insanların sahip olduğu pratik bilgi ve sezgisel zekadan bahsetmek gerekir. Antik Yunan'dan beri, felsefeciler pratik bilgi (techné) ile teorik bilgi (episteme) arasındaki farkı tartışmışlardır. Techné, bir zanaatkârın ustalığı ya da bir işin nasıl yapılacağını bilme yetisi olarak tanımlanabilir. Bu tür bilgi, genellikle deneyim ve uygulama yoluyla kazanılır ve kitaplardan veya formel eğitimden ziyade günlük yaşamda öğrenilir. Örneğin, bir marangozun yaptığı işte başarılı olması, yıllar süren deneyim ve pratik bilgiye dayanır, ve bu bilgi türü çoğu zaman bilimsel temellere dayanmaz.
İkinci olarak, insan ilişkileri ve sosyal beceriler de büyük bir rol oynar. Duygusal zeka, empatinin ve sosyal bağ kurma yeteneğinin bir parçasıdır. Bir kişinin diğer insanlarla nasıl etkileşimde bulunduğu, duygularını nasıl yönettiği ve sosyal ağlarını nasıl inşa ettiği, iş hayatında ve kişisel yaşamda büyük başarılar getirebilir. Bu yetenekler bilimsel bilgiyle doğrudan ilişkili değildir, ancak insan yaşamında hayati öneme sahiptir.
Ayrıca, motivasyon ve kararlılık gibi kişisel özellikler de başarıda belirleyici olabilir. Bu özellikler, bireyin zorlukların üstesinden gelme ve hedeflerine ulaşma kapasitesini artırır. Birçok girişimcinin, bilimsel bilgiye dayanmaksızın, sadece azim ve yaratıcılıkla büyük başarılar elde ettiğine tanık oluruz. Bu, insan doğasındaki yaratıcı ve yenilikçi ruhun bir yansımasıdır.
Bir de, kültürel ve toplumsal bağlamlar da önemlidir. Her toplumun, bireylerin başarıya ulaşması için sunduğu farklı yollar ve fırsatlar vardır. Geleneksel bilgi, yerel bilgi sistemleri ve kültürel değerler, bir bireyin başarılı olmasında önemli rol oynayabilir. Örneğin, bazı toplumlarda geleneksel tıp uygulamaları veya tarımsal bilgi, bilimsel yöntemlerden çok daha etkili ve geçerli kabul edilebilir.
Felsefi açıdan bakıldığında, bu çeşitlilik insan yaşamının zenginliğini ve karmaşıklığını yansıtır. Aristoteles'in "Nikomakhos'a Etik" adlı eserinde, eudaimonia kavramı, yani "iyi yaşam" veya "mutluluk" üzerinde durulur. Aristoteles'e göre, iyi yaşam, sadece teorik bilgiyle değil, aynı zamanda pratik bilgelik (phronesis) ve erdemlerle de ilgilidir. Bu açıdan, bir bireyin başarıya ulaşması, bilimsel bilgiye sahip olup olmamasından çok daha geniş bir çerçevede değerlendirilebilir.
Sonuç olarak, bilimi temel almayan insanların hayatta başarılı olabilmesi, insan yaşamının ve bilgi türlerinin karmaşıklığına işaret eder. Başarı, sadece bilimsel bilgiye dayanmaz; pratik bilgi, sezgisel zeka, duygusal ve sosyal beceriler, kişisel özellikler ve kültürel bağlamlar da bu başarıda rol oynar. Felsefi bir perspektiften, bu durum insan doğasının çok yönlülüğünü ve bilgi türlerinin çeşitliğini vurgular. Bu çeşitlilik, bireylerin farklı yollarla başarıya ulaşabileceğini ve yaşamlarını anlamlandırabileceğini gösterir.