Bilim tarihine baktığımızda, kanun tanımının çok ciddi hataları olduğunu görürürüz. Bunlardan ilki, günümüzden birkaç asır önce yaşamış ve bu kanun tanımını yapmış insanların, kanunların evrenin her noktasında aynı şekilde geçerli olduğunu düşünmeleriydi. İkinci ciddi hata ise, insanların kanunların değişmez/değiştirilemez unsurlar olması gerektiğini düşünmeleri ve bunu tanım dahilinde kullanmış olmalarıdır.
Bu tanım, bilimin güç kazandığı 16. yüzyıl ve sonrasındaki birkaç asır için oldukça mantıklıydı. Örneğin Newton'un fizik alanında, birçok bilim insanının kimya ve hatta bir miktar biyoloji alanında keşfettikleri kanunlar, hiçbir zaman değişmez ve her koşulda etkili gibi gözükmekteydi. Örnek olarak Newton'un Kütleçekimi "Kanunu"nu ele alacak olursak, gerçekten de "elmanın, Dünya'nın çekiminden ötürü her zaman yere düşmesi ve bunun çekimin olduğu her ortam için bu şekilde olması gerektiği" düşünülmekteydi. İlerleyen yıllarda önce İzafiyet Kuramı'nın, sonrasında ise Kuantum Kuramı'nın Newton'un değişmez ve evrensel olarak görülen, en temel "yasalarına" darbeler indirmesi ve bilim camiasının "varlık" ve "oluş" fikirlerine klasik görüşlerden tamamen farklı bakmamız gerektiğini göstermesi, öncelikle fizik dünyasını, sonrasında ise bütün bilim camiasını "kanun" kelimesi literatürden kaldırmaya; en azından yukarıda verdiğimiz tanımını gözden geçirmeye zorlamıştır. Bu noktadan birçok sonuç çıkarmak mümkündür:
İlk olarak, Fizik'teki gelişmeler bize her şeyin göreceli olduğunu, hiçbir şeyin sabit olmak zorunda olmadığını ve hatta çoğu zaman olamayacağını da göstermiştir. Çünkü Evren'imiz tek olmak zorunda değildir, Büyük Patlama'nın sonucunda oluşabilecek değişkenler de sadece bu şekilde değildir. Dolayısıyla her Evren'de, her koşulda, farklı sonuçlar elde etmek, farklı "yasaların" etki etmesi ve bunların değişime açık olması son derece muhtemeldir.
İkinci olarak, bu Evren içerisinde dahi her "yasa", her koşulda geçerli olamaz. Örneğin cisimler arasında bir "çekim kuvveti"nin olduğunu söyleyen Newton Yasaları, atom altı parçacık seviyesinde kesinlikle kullanılamayacak kadar hatalıdır. Her ne kadar günlük yaşantıda, milimetreler ile kilometreler arasında ifade ettiğimiz boyutlarda bu "yasalar" kullanışlı ve iyi bir yakınsama olsa da, gerçeği tam olarak yansıtmamaktadır. Sadece boyut kavramı bile, yasaların değişmesini gerektirmektedir.
Son olaraksa kanunlar her ne kadar değişmezlik ve evrensellik konusunda yanılıyor olsa da, esasında bir konuda doğrudurlar: etrafımızda olan olaylara bir yaklaşım sunmakta ve onların ne olduğunu açıklamaktadırlar. Dolayısıyla kanunların bu tek olumlu tarafını alıp, ya terminolojik tanımını gözden geçirmemiz, ya da yeni bir terim geliştirmemiz gerekmektedir. Kaynaktan kaynağa bu yaklaşım farklı olabilmektedir. Kimi bilimsel kaynak "kanun" derken esasında aşağıda yapacağımız tanımı kullanmaktayken kimisi "kanun" ya da "yasa" kelimesini literatürlerinden tamamen çıkarmıştır. Biz, Evrim Ağacı olarak aşağıdaki terimi ve tanımı tercih etmekteyiz, ancak eğer ki herhangi bir noktada "yasa"lardan bahsedecek olursak, bilin ki bahsettiğimiz yine de aşağıdaki tanımıyla kanunlar olacaktır:
Bilimsel gerçekler (doğa yasaları/kanunları veya doğal gerçekler), en genel tanımlarıyla, içinde yaşadığımız Evren'in koşulları sabit kaldığı sürece geçerli olan, içeriğini tekrar eden ya da sürdüren, Evren'in var oluşundan ve bu var oluşa bağlı olarak ortaya çıkan, doğadaki olgu (fenomen) ve olayların tümüdür. Kısaca ve daha basitçe tanımlamak gerekirse doğa yasaları, doğayı gözlediğinizde, sabit olarak gerçekleşen ve pek çok durumda geçerli olan bilgilerdir. Örneğin Dünya üzerinde bir topu havada nerede bırakırsanız bırakın, top yere doğru hareket eder. Bu bir bilimsel gerçektir.
En yukarıda yaptığımız tanımıyla bir kanun değildir, çünkü hem Evren'in her köşesindeki yapı ve süreçlerin birbiriyle tamamen aynı olup olmadığını bilememekteyiz, hem de top, Evren'deki her yerde düşmek zorunda değildir (örneğin uzay boşluğunda). Yani etrafımızda sürelene olay ve olguların sınırları net olarak tanımlanmak zorundadır: "Top, üzerinde belli bir yer çekimi olan ve bu çekimin düşüşe engel olabilecek bütün kuvvetleri yendiği durumlarda, normal koşullarda, havada serbest düşmeye bırakıldığında her zaman yere doğru hareket eder."
Fakat bu kısıtlandırmada da karşımıza çıkan sorun, kısıtlandırmaya giderken varsayımlar yapmak zorunda kalmamızdır. Bu varsayımlarımız ise, artık bilimsel gerçeklerden çıkıp, bilimsel açıklamalar yapıyor olduğumuzun göstergesidir ve terminolojik olarak "bilimsel gerçek/doğa yasaları" kavramının sınırlarını aşmamızı gerektirmektedir. Bu da, hata yapmamız demektir. Örneğin yukarıdaki kısıtlandırmada, topun yere düşmesinin "yerin onu çekmesinden ötürü" olduğu iddia edilmektedir. Ancak İzafiyet Kuramı ve Kuantum Mekaniği'ne göre, esasında cisimler arasında bir "çekim" kuvveti bulunmamaktadır. Büyük cisimlerin uzay/zaman düzlemini bükmesinden ötürü, daha ufak cisimlerin yörünge hareketleri, bizde cisimlerin "düşüyor gibi" görünmesi hissini yaratmaktadır. Bu sebeple, varsayımımız hatalıdır veya her daim, hatalı olmaya açıktır.
Daha düzgün bir önerme, şu şekilde olabilir: Dünya üzerinde, yerden yüksek bir noktadan serbest bırakılan cisimler, yere doğru hareket ederler. Bu ise bir "kanun" olmaktan çok, bir gerçeği anlatmaktadır. İşte bu sebeple, kanunları kullanmak yerine, doğal gerçeklere başvurmak daha isabetli olacaktır.
Bu kısmı özetlememiz gerekirse:
Eğer ki kanunları genel-geçer olarak kullanacaksak ve değişmez/evrensel, olduğunu iddia edeceksek, gerçekçilikten uzaklaşmış oluyoruz ve dolayısıyla bilim sınırları dışına çıkıyoruz.
Eğer ki kanunları daha sıkı ve net bir şekilde tanımlayacak olursak, varsayımlar yapmak zorunda kalıyoruz ve bunların test edilmesinin gerekliliği ve her kişinin farklı varsayımlardan yola çıkabileceğinin getirdiği öznellik sorunu, yine bilim sınılarının dışına çıkmamız demektir.
Bu sebeplerle, bu yazıdan çıkarmamız gereken dersleri, yeri geldikçe verecek olursak:
Bilimde, kanun diye bir kavram yoktur! Modern bilim sınırları dahilinde, eğer ki "kanun" veya "yasa" kelimelerini kullanıyorsanız, bahsettiğinizin değişmez/evrensel olamayacağını ve zaman/mekana göre tanımlanmış olduğunu unutmamanız gerekmektedir. Bu bağlamda, etrafımızda olan ve kendini tekrar eden olay ve olguları doğa/bilim gerçekleri olarak tanımlamak daha güvenli ve isabetli olacaktır. Kanun derken bundan bahsediliyorsa, sorun yoktur.
Kaynaklar
- Yazar Yok. Evrim Ağacı. (29 Haziran 2020). Alındığı Tarih: 29 Haziran 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı