Aşağıdaki görseldeki çizimler, Mısır ve Pakistan tepelerinde keşfedilen balina fosillerinin birebir çizimleridir. Bu fosillerin yanında midye, salyangoz ve diğer denizel canlı fosilleri de bulunmuştur. Yukarıdan aşağıya sırasıyla modern bir Grönland balinası (Balaena mysticetus) ile balinaların ataları olarak bilinen 38 milyon yıl önce yaşamış Basilosor (Basilosaurus isis) ve daha eski bir ata olan, 50 milyon yıl önce yaşamış Ambulosetus (Ambulocetus natans) görülmektedir.
Görsel için buraya tıklayabilirsiniz.
Günümüzdeki balina türlerinin bazılarının vücut boşluğu içerisinde tamamen işlevsiz ve boşluk içerisinde yüzen femur ve pelvis kemikleri kalıntıları bulunmaktadır. Körelmiş yapılar olarak bulunan bu organların nesiller içerisinde tamamen yok olacağı düşünülmektedir.
Ancak bu kemiklere bakmaksızın, sadece evrimsel biyoloji bilgilerimizle ileri sürebileceğimiz bir gerçek vardır: Balinalar ve yunuslar memeli olduklarına göre ve memeliler de sürüngenlerden, yani karaya adapte olmuş dört bacaklı canlılardan evrimleştiklerine göre, denizde yaşayan bu memeliler sonradan denizlere geri dönerek bu ortamlara adapte olmuş ve nesiller içerisinde dört bacaklarından arka bacaklarını günümüzde de gördüğümüz şekliyle, yitirmiş olmalıdırlar. Çünkü evrimsel süreç kademeli olarak işler ve bacaklar bir anda yok olmuş olamaz. İşte balinalara günümüzde baktığımızda, aradığımız körelmiş bacak kemiklerini bulabiliriz. Bu da bizlere evrimsel biyolojinin gücünü göstermektedir.
Öte yandan evrimsel biyolojinin verileri bir adım öteye giderek, paleontoloji ile güçlerini de birleştirmektedir. Çıkarılan fosillerde, tam olarak gelişmiş 4 bacaklı türlerden, giderek körelen yapıdaki arka bacaklara sahip türler de keşfedilmiştir (görselde bunlar verilmektedir). Bu kemikler giderek kısalmaktadır. Üstelik günümüzde, bu 2 türün haricinde 4 yeni ara tür daha bulunmuş ve deniz memelilerin denizlere dönüşü sırasında bacaklarının nesiller içerisindeki evrimi kademeli olarak kayıt altına alınabilmiştir.
"Eğer bana boş bir kağıt ve boş bir banka çeki verseydiniz, size Ambulocetus'un olduğundan daha iyi bir ara basamak çizemezdim. Söz ebeliğiyle beyazı siyah, siyahı beyaz yapan o dogmatizm köleleri Ambulocetus'un, teori içerisinde olabilmesi 'imkansız' olarak göstermeye çalıştıkları, o aradıkları ara tür olduğuna asla ikna olmayacaklar." - Stephen Jay Gould (Natural History dergisi, Mayıs 1994)
Dolayısıyla çevresel değişimler, türleri uzun yıllar ve binlerce nesil sonucunda atalarından tamamen farklı türlere evrimleştirebilmektedir. Bu bir doğa yasasıdır. Hep böyle olmuştur ve her daim böyle olacaktır.
Kaynaklar
- Yazar Yok. Evrim Ağacı. (29 Mayıs 2020). Alındığı Tarih: 29 Mayıs 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı