En son bölümde nasıl gördüğümüzü ve gözün katkısını kısaca özetledim, isterseniz bakabilirsiniz ama ben doğrudan esas konuya gireceğim. "Duymak" ve "kulak" da aynı mantıkta işliyor, o yüzden sadece görme eylemine odaklanacağım.
Görme eyleminde görev alan organlar ve etkileşimler "görmez." Biz, bunların tamamının yaşattığı deneyime "görme" eylemi diyoruz. Bu, çok klasik bir mantık safsatası. Kompozisyon Safsatası (İng: "Composition Fallacy"), bir bütünü oluşturan parçalardan herhangi birinin özelliklerinin, bütünün tamamında bulunması gerektiğini savunduğunuzda ortaya çıkar.[1]
Mesela bir arabanın pistonları kendi başlarına ileri gidemezler; ancak arabanın tamamı "ileri gitme" işini yapabilir. Atomlar ve bilinç için de aynı şey geçerlidir. Hatta atomlar ile her şey için aynı şey geçerlidir: Hiçbir atomun sertliği de yoktur; ancak metal serttir. Hiçbir atomun kokusu yoktur; ancak çiçekler kokar. Hiçbir atomun bilinci yoktur; ama canlıların bilinci vardır.[2]
Yani "görmeyen" etkileşimler ve organlar bilinçsiz bir evrim süreci sonunda "görmeye" sebep olabilir. Görmeye sebep olan her etkileşim ve her organ, her "parça", bütünün her yaptığını yapabilmek zorunda değildir. Bu etkileşimler ve organlar bunu "bilerek" de yapmak zorunda değil, bu bilinçsiz bir seçilim sürecinin sonucu. Burada anlatmıştım.
---
Ekstra: Görmenin kısa bir özeti.
Bildiğimiz gibi göz, 5 temel duyu organından biridir. Işık ışınlarına duyarlı reseptörleri barındıran bir organdır ve temel olarak etraftaki varlıkların görsel bilgilerini beyne iletmeye yarayan organdır. Bu işi, dediğimiz gibi yapısında bulunan elektrokimyasal reseptörler aracılığıyla yapar. Hayatın her alanında olduğu gibi, bu konuda somut bir şekilde izah edilebilir. Bu çalışma prensibine çok kısaca bakacak olursak:
Uzayda bazı kaynaklar, bazı fiziksel ve kimyasal sebeplerle ışık ışını paketleri (fotonlar) yayarlar. Bu ışınlar, Dünya'ya (ya da herhangi bir başka yere) ulaşırlar ve bu gezegenlere ve üzerlerindeki ulaşabildikleri her yere çarpıp, yine fizik yasaları etkisi altında yansırlar. Bu yansıma bütün cisimlerin fiziksel özelliklerinin de fotonların yansıma ve kırılma biçimlerinden ötürü dolaylı olarak fotonlarla birlikte taşınmasına sebep olur. Örneğin kıvrımlı bir yüzeyin her noktasına düşen ışık ışınları, farklı yönlere doğru kırılacaktır. Göz, çevreden sürekli olarak gelen bu fotonları yakalamak için özelleşmiş bir organdır. Gözün giriş bölgesi olan göz bebeği'nden (pupil) geçerek içeri giren ışık ışınları, daha sonra özelleşmiş sinir tabakasına ulaşarak geliş açıları, şiddetleri, vb. fiziksel özelliklerine göre çeşitli biçimlerdeki elektrokimyasal sinyallere dönüştürülürler. Bu sinyaller, sinir hücreleri üzerinde beyne taşınır ve beyinde bu sinyalleri okumak üzere özelleşmiş diğer sinir hücrelerince değerlendirilirler. Bu değerlendirme sonucunda bazı kimyasallar oluşturulur ve biz buna uygun tepkiler (düşünce, refleks, vb.) geliştirdiğimizi "sanarız" (aslında verilen bu tepkiler biyokimyasal tepkimelerden başka bir şey değildir).
Burada önemli bir noktayı belirtmekte fayda vardır: herhangi bir şeyi gören, gözümüz değildir; beynimizdir. Gözün tek görevi, etraftan gelen ışık ışınlarını elektrokimyasal sinyallere dönüştürerek, beyne bilgi sağlamaktır. Beyinde gözden gelen sinyalleri değerlendirmek üzere özelleşmiş olan bölgelere hiyerarşik olarak iletilir ve değerlendirilirler. Bu sinyaller sonucunda, beynin farklı bölgelerindeki hücreler, farklı kimyasallar salgılayarak gördüğümüz "şey"in algılanmasını sağlarlar.[3]
Kaynaklar
- E. Alparslan. Parça-Bütün Safsataları: Parçaların Özellikleri Bütünde, Bütünün Özellikleri Parçalarında Görülmek Zorunda Mı?. (14 Şubat 2022). Alındığı Yer: Evrim Ağacı | Arşiv Bağlantısı
- Ç. M. Bakırcı. Herhangi̇ Zekası Veya Bilinci Bulunmayan Atomlardan Oluşan Beynimizin Nasıl Düşünme Yetisi Ve Bilinci Var?. (29 Haziran 2019). Alındığı Yer: Evrim Ağacı S&C | Arşiv Bağlantısı
- Ç. M. Bakırcı. Gözün Evrimi: Görme, Göz Kusurları, Gözde Evrimsel Hatalar Ve Çok Daha Fazlası.... (21 Haziran 2011). Alındığı Yer: Evrim Ağacı | Arşiv Bağlantısı