Aslında istediğin gibi hareket edebilirsin ama bu seni ne kadar tatmin eder bilemem. Uzay-zaman iç içedir. Yani 3 boyutta yaptığın hareket diğer bir boyut olan zamanı etkiler. Bir benzetmeyle kolayca anlaşılabilir. Doğu doğrultusunda 300 km/s hızla giden bir araç düşün. Şimdi de kuzeydoğu doğrultusuna 300 km/s hızla giden bir araç düşün. Kuzeydoğuya doğru giden aracın hızının kuzeyde ve doğuda iki bileşkesi vardır. Elbette bu bileşkeler 300 km/s hızdan daha az olacaktır. Yani kuzeydoğuya 300 km/s hızla giden bir aracın doğu bileşkesinin hızı 300 km/s den daha az olacaktır. Boyutlarla ilişkisine gelecek olursak dediğim gibi uzay-zaman iç içedir. Tıpkı kuzey ve doğu gibi ilişkileri vardır. Kuzeye uzay doğuya zaman dersek eğer uzayda hareketsizsen tüm hareketin doğuya doğrudur yani zaman olduğu gibi ilerler. Fakat uzayda hareket halindeysen artık sadece doğuya değil kuzeye doğru da hareket ediyorsun demektir ve bu bir bileşke oluşturur. Zamanın hızının azalmasına sebep olur. Yeterince hızlı hareket edersen (hızını ne kadar çok kuzeye yöneltirsen doğudaki hızını o kadar azaltırsın) zamanı neredeyse durma eşiğine getirebilirsin.
Ben de olaya farklı bir açıdan yaklaşmak istiyorum..
Ya bizler de 4. boyut yani zamanda dilediğimiz gibi hareket edebiliyor ancak bunu algılayamıyorsak?.. Yada 4 boyutlu evreni algılayamadığımız için bu boyutta hareket edemiyorsak?..
Örneğin: National Center for Biotechnology Information'da yayınlanan bir makaleye göre:
Çöl karıncaları üzerinde yapılan deneyler bu karıncaların 2D (2 boyutlu) bir dünya algısı olduğunu göstermiş..
Evet bizlerden bir boyut aşağıdalar.. Acaba karıncalardan farkımız nedir diye düşündüğümüzde arada dev bir bilinç ve algı farkı göze batıyor..
Zavallı karıncalara bakıp onlara ‘3D bir dünyada yaşıyorsun kardeşim!..’ diyoruz.. Nasıl algılayamazsın?.. 3D işte her yer.. =)
O yüzden bir cevap vermek yerine başka sorularla ile geliyorum..
Boyut algısı bilinç düzeyi ile ilgili midir?..
Öyleyse Bilinç kaç boyut yukarı çıkabilir yada inebilir?..
İnsanlık bilinç veya algı olarak son düzeyine ulaşmış mıdır, yoksa sınırlara takılı mı yaşa(tıl)maktayız?..
Önce zaman kavramını açıklamak lazım. Zaman, bir boyut olmanın yanısıra maddesel bir nicelik değildir, haliyle zaman etkilenebilir, sonuç doğrultusunda değişebilir ama birincil etken olarak etkileyen, değiştiren olamaz. Örnek vermek gerekirse, bir cismin hızının artması gözlemci tarafından o kişinin zamanının yavaş akması gözlenecektir. Zamanın akışının artması, azalması gibi birincil bir etkenle etkileyen yapamazsınız çünkü bu nitelik sonuç olarak etkilenir, haliyle birincil olarak kurulamaz. Düşündüğünüz de fark edeceksiniz ki zamanın akışı: hızlanmanın, kütle çekimin, entropinin bir sonucudur, haliyle bu etkileyenler olmadan zaman birincil etkileyen olarak kullanılamaz. Yani haliyle zamanın içinde öyle istediğin gibi hareket edemezsin.
Şimdi de boyutsal olarak incelersek, zamanı donmuş bir nehire benzetebiliriz zamanın akışı olarak nitelendireceğimiz, zaman oku diye adlandırdığımız şey ise entropidir. Eğer bir bardağın yere düşüp kırılmasının geriye akmasını istiyorsan yapman gereken şey tüm hızı, enerjiyi geri çevirmektir, böylece zamanda geriye gidebilirsin.
Boyutlar her zaman iç içe ve ilişkilidir. hızlanmanın, kütle çekim etkisinde bulunmanın her zaman, zaman boyutuna da bir etkisi olucaktır. yani aslında farketmesek de zaman boyutunda da değişken bir şekilde hareket ediyoruz. Ama ilk olarak açıkladığım gibi zaman maddesel bir nicelik olmadığı için ben hareketimi zaman boyutunda hızlandırayım, hızıma olan etkisini bulayım diyemezsiniz. Hızımı değiştireyim, zaman boyutuna olan etkisini bulayım diyebilirsiniz çünkü zaman birincil etkileyen olamaz.
Bunun haricinde, zamanda yaptığımız ileri yöndeki seyahati değiştriebilir miyiz? Geri yönde seyahat yapabilir miyiz? Az önce söylediğim gibi zaman aslında donmuş bir nehirden ibaret ve bu nehirdeki anların arasında farklı seyahat etmenin yolu da entropiyi geriye çevirerek zamanın ters işlemesi olacaktır. Bunun haricin de zamanda geçmişe yolculuk teorik olarak aşağıdaki metotları kullanarak yapılır: (WİKİPEDİA)
Tabii bunlar da bir tez, kimse gerçeği tam olarak bilemiyor. Yani ışık hızına ulaştığında zamanda nasıl geriye gideceği, solucan deliklerinin zaman dokusunu tam anlamıyla nasıl böldükleri ve yapacağınız seyahat de nereye gideceğiniz, alcubierre sürücüsünün nasıl çalışacağı.....
Video kayıtlarını zamanda ileri geri oynatabiliyoruz. Video kayıtları "2 boyut"ta pixellerin birim zamanda değişiminden ibaret. Algıladığımız uzay ve zamanın dokusu ile etkileşim halinde olan başka boyut(lar) mevcutsa, daha fazla boyutu algılayabilen yaşadığımız uzayı zamanda ileri geri oynatabilir.
Uzay boyutu ile zaman boyutu benzer şekilde çalışmaz. Zaman boyutu Entropi yasalarına tabiidir. Ayrıca uzay boyutunda da tam olarak istediğin gibi hareket edemezsin. İleri geri hareket ederken bir uzay noktasını diğerinin üzerine katlayamazsın veya sıfır zamanda başka bir yerde olmazsın. Ayrıca uzay boşluğunu tamamen yok edemezsin ama ışık hızına yaklaşarak zaman ile istediğin gibi oynayabilirsin.
Her halukarda bu uzay-zamandaki varlıklar olarak fizik yasalarına tabii durumdayız. Herşey aynı doğaya sahip olsaydı biz olmazdık zaten.
öncelikle boyut kavramını açıklığa kavuşturmak lazım boyut her hangi bir cisimin konumunu tarif etmek için gerekli olan bilgidir bunlar hareket edebiliceğimiz 3 yön olsada konumu tarif etmek için yeterli olmuyor bunlar bunun için zaman belirtmemiz lazım yani aslında zamansal boyut ve uzaysal boyut farklıdır o şekilde düşünemeyiz zaman hakında biraz daha düşünmek istersen Carlo rovelli nin ya zaman var olmasaydı kitabını deniyebilirsin diğer zamanın diğer 3 boyut gibi mutlak olmamasından (bazı yerlerde yavaş bazı yerlerde hızlı akmasını kastediyorum) zamanın aslında illüzyon olduğunu idda ediyor tabi ben böyle yazınca saçma geldi ama o daha fazla şey sunuyor daha mantıklı
Baştan söyleyeyim cevabim kurgusal olacak.
Yaşamı ikiye ayıralım. 1.Deneysel Yaşam 2.Teorik Yaşam olsun. Boyut kavramını her duyduğumuzda aklimiza deneysel yaşam geliyor. Fizikte boyut kavramı daha çok teorik yaşam için kullanilir. Boyutu teorik yaşamda bir fonksiyon olarak düşün. Fonksiyonda her bir boyut farkli harflerle ifade edilsin. Mesela x,y,z,t Sen fonksiyonda x yerine (x-1) yani geri ya da (x+1) ileri yazabilirsin değil mi? Ayni şekilde fonksiyonda zaman yerine de (t-1) geçmiş ya da (t+1) gelecek yazabilirsin. Özet olarak teorik yaşamda boyutların hepsi hareket edebilir.
2 boyutlu bir yüzey düşün bu yüzeyde de bir serhat olsun bu serhat dikdörtgen bir odanın içinde olsun odanın her yerine gidebilir değil mi bir de bu serhatın odanın ve dünyasındaki her şeyin boyutunun 1 planck uzunluğu yani evrendeki ölçülecek en küçük uzunluk olduğunu varsayalım serhat 2 boyutlu bir evrende x ve y eksenlerini biliyor. z eksenini de biliyor ancak etrafındaki her ama her şey 1 planck uzunluğa sahip olduğu için z eksenini gözlemleme şansı yok ne kadar düşünse de ya işte bu planck ın üzerine 1 planck daha koy işte sana 2 planck sonra üzerine çık böylece diğer boyut olmuş olsun diye etrafında bunu yapmasına imkan yok çünkü onun evreni 2 boyutlu bir evren. bunu gözlemleyebilir bunu deneyimleyebilir bunun üzerine çıkamaz. aynı şekilde sen de 3 boyutlu bir evrende yaşıyorsun her ne kadar zamanın varlığından haberdar olsan da sanki elini uzatsan tutacakmış gibi hissetsen de 4. boyuta ulaşmadan ne yazik ki bu imkansız tabiki tamamen bana göre :)
3+1 boyut etkisinde, ve uzay zaman ın ortak bir dokuyu oluşturduğunu kabul ederek,
mekanda hareket edebiliyor olup, aynı dokuya dahil olan zamanda hareket edemiyor olmamız aslında bir çelişki.
Kütle sahibi bütün cisimler, zaman boyutunun rölatif etkisine maruz kalmakta. Bu nedenle hareket, mekandaki değişikliği daha görünür, zamandaki hareketi daha anlaşılamaz hale getirmekte. Ama bunu biz anlayamıyoruz.
Mekandaki hareket ışık hızına yaklaşırsa bunu anlayabiliriz. Teorik-teknik olarak mekandaki hız ışık hızına yaklaşırsa, zamanda ileri ya da geri gitmek mümkündür. Ki küçük miktarlarda yapıldı zaten. Bu durum gösterdi ki, bize göre SONRA ve GEÇMİŞ de şu an kadar GERÇEK ve VAR.
Yakın gelecekte hız konusunda teknik yeniliklerle ulaşılabilecek farklı çözümler, zaman boyutu ile etkileşimimizi daha okunur hale getirecek.
Mustafa inanç arkadaş gayet detaylı anlatım yapmış genel kabul görende bu fakat bana göre
hareket arttıkca cisimlerin hareketi azaldığından o nesneler için değişim yavaş işler atomic titreşim gibi hareketleri yavaşlar
aslında zaman yavaşlamaz zaten zaman soyut bir kavramdır
değişim yavaşlar zaman yerine değişim kavramı kullanılırsa daha kolay anlaşılabilir
örnek ışık hızında giden nesne saat diyelim olay saatin çarklarının uzaydaki hızından dolayı yavaşlamasıdır tek yönlü gitmeside şart değil ışık hızında bir ipin ucunda döndürülen şeyler içinde geçerlidir çünkü hareketi artırmak periyodik olarak katlanan bir güç gerektirdiğinden çarkı döndürecek güç nesnenin uzaydaki hızana göre yetersiz gelmeye başlayacaktır çarkların sürtünmesini sıfır varsayıyorum.
Boyutlrar olduguna inanmıyorum zamanı geldiğinde zamanada inanmıyorum ayrıca geniş anlatımlar sunacağım para huzur akademik kariyerim olduğunda tüm boyutlar tek bir boyuttur düşünceme göre birazda diktörtgen şeklimizden dolayı prizma olsadık farklı düşünürdük derin konu biliyorum anlatmam için çaba gerek
2 boyutlu 1 boyutlu bir şeyin olması münkün değildir hiç bir güç akıl bunu yapamaz
sorunun cevabınıda vermiş oldum zaman yok o yüzden boyut degildir hesaplanabilir algıdır bence
hareket dursaydı zaman kavramı kalkardı
hareket varlığın işlevleşmesidir
bu işlevsellikde zaman algısını doğurur
Asıl sebep, zaman denilen kavramın ne olduğu ve tanımı ile alakalıdır. Zaman kavramı, insanlar tarafından entropi ile ilişkilendilirilmiş ve zamanın ilerlediği yön ile entropinin arttığı yön eşdeğer olacak şekilde belirlenmiştir. Bu şu anlama gelir, "geçen yıllarımız" derken fiziken "evrende artan toplam entropimiz" demek istiyoruz.
Entropinin ne olduğu ile ilgili bir bilgi almak istiyor isen internet üzerinden gerekli kaynakları bulacağını düşünüyorum. Küçük bir hatırlatma yapacak olursam - ki genelde entalpi ile karıştırılır; entropi, düzensizliğin ölçüsüdür.
Zaman boyutunda diğer boyutlar gibi ileri veya geri hareket edememizin sebebi fizik ve kimyada bolca işlenen Termodinamik kanunlarında yatıyor. İkinci termodinamik kanunu der ki "Evrende kendiliğinden gerçekleşen bütün süreçler evrenin entropisinde bir artışa yol açar (ΔS ≥ 0)."[1]. Bu şu anlama gelir, evren zamanda ileriye gitmek zorundadır. Pek tabi, bu metni okuyan sizlerin aklına gelebileceği bir soru olacaktır: "E neden zorunda ki!?".
Zorunluluk nedeni hakkında derin bir bilgim olmamasına rağmen, elimden geldiğince açıklamaya çalışacağım. Evrendeki bir sonraki durumumuzu anlatabilecek milyarlarca olasılık bulunur. Bu olasılıklar birazdan bardağınızın kırılacağı, karşınızdaki apartmana uçak düşeceği, dünyadaki tüm suyun yok olacağı, kaleminizdeki ucun biteceği gibi bir çok olayı kapsayabilir. Biraz düşünüldüğünde, evrendeki bir sonraki durumun bir önceki duruma göre daha düzenli olmasının ihtimali, daha düzensiz olmasının ihtimalinden çok daha düşük olacağı hemen akla gelecektir. Bunu o çok bilindik kırılmış bardak örneği ile pekiştirelim. Bir bardak ile su içtiğinizi düşünelim ve bir anda elinizden bu bardağın düştüğünü varsayalım. Bu bardağın yere çarptığını ve kırılıp geri sektiğini hayal edin ve tam o anda zamanı durdurun. Şimdi size sorum şu olacaktır, birbirine oldukça yakın ancak kırılmış cam parçalarının aşağıda listelediğim hangi duruma dönmesi daha olağandır?
Özellikle abartarak yazdığım bu durum size inandırıcı gelmeyebilir ancak evrende bu durum gayet olağandır. Cevabınızın yüksek ihtimalle, rastgele dağılmış pozisyonda yere düşmeleri (2. madde) olduğunu düşünüyorum. Ki haklısınız da! İlk maddedeki durumun kesinlikle gerçekleşmeyeceğini size kanıtlayamayız, ancak o durumun gerçekleşme ihtimalinin milyar milyar milyar katta bir gibi maddenin gerçekliğini bile sorgulatacak kadar küçük bir ihitmal olduğunu söyleyebiliriz.
Bundandır ki, evrendeki her olağan olay düzensiz olmaya meyillidir. Bu düzensizliğe gidiş entropi ile açıklanır ve termodinamiğin ikinci yasasınca belirtilir. Termodinamiğin ikinci yasası, zamanın geriye akmasını engeller çünkü zaman da entropinin ileriye akışı ile ilgilidir.
Konu ile ilgili daha detaylı bilgi almak isterseniz Evrim Ağacı'ndaki "Entropi Nedir? Büyük Patlama'dan Kozmos'a Entropi ve Kaostaki Düzen" yazılı makaleyi okuyabilirsiniz. Bağlantıyı ikinci kaynak olarak bırakacağım.
Entropiyi anlatırken mümkün mertebe "evren" sözcüğünü kullanmaya çalıştım. Bunun sebebi entropinin lokal bölgelerde artmak yerine azalma yönüne gidebileceğiydi. Bu konuyu araştırmayı da sizlere bırakıyorum.
zaman bizim uydurduğumuz bir kavram olduğu için oluşan yanılsamadan başka bir şey değil. eğer sadece cisimlerin hareket ettiğini düşünüp zamanı görmezden gelecek olursak (tabiki buna karşı çıkan olucaktır) öyle bir okun olmadığını entropinin geriye işleyebildiğini görürüz. zamanda geriye gitmekten kastımızın atomların diziliminin öyle olmasını istediğimiz durum olduğunu farkettiğimizde bunun bir önemi olmadığı anlaşılıyor. geçmişe gitmenin bir hayal olduğu yüzümüze çarpıyor. sadece madde , enerji ve konumlar var. konumlar tekrar edebilir ama biz buna geçmiş demiyoruz. Bir düşünce deneyi yapalım diyelim ki 2000 yılının herhangi bir günündeki evrendeki tüm atomların, parçacıkların ,enerji paketlerinin; yerini, hızını , hızlarının yönlerini biliyoruz(heisenberg abi yapamazsın demiş ama boşverin şimdi onu) ve bunu tekrar oluşturan sihirli bir makinemiz var düğmeye basıyoruz ve makine kendi atomları da dahil tüm evreni o hale getiriyor[tanrının eli (:]. Bunun sonucunda 2000 yılındayız değil mi ama bir yandan da zaman geçti çünkü gelecekteyiz. ve bu konumların sonsuz zamanda tekrar edebileceği biliniyor. Açılıp kapanan evren modelindeki gibi sürekli tekrar eden bir evrende olduğumuzu farz edersek söylediğim daha anlamlı olacaktır.