Saf Enerjiyle Beslenen, "Elektrikli Yaşam" Formlarıyla Tanışın!
Yeryüzündeki diğer tüm canlıların aksine, bu sıradışı bakteriler enerjiyi en saf halinde kullanıyorlar. Elektron yiyip, elektron soluyorlar ve onlar her yerdeler!
Bir elektrotu yere saplayın, elektronları toprağa pompalayın ve bekleyin. Onlar gelecekler: elektrik yiyen canlı hücreler. Bakterilerin hayatta kalmak için çok çeşitli enerji kaynakları kullandıklarını biliyorduk ama hiçbiri bunun kadar tuhaf değildi. Frankenstein’in galvanik enerjiyle hayat verdiği canavarı düşünün, fakat bu “elektrik bakterileri” son derece gerçekler ve her yerde bitiveriyolar.
Yeryüzündeki diğer tüm canlıların aksine, elektrik bakterileri enerjiyi en saf halinde kullanıyorlar; kayalardan ve metallerden elde edilmiş elektronlar şeklindeki yalın elektriği... Zaten iki türü biliyorduk; Shewanella ve Geobacter. Şimdi biyologlar gösteriyor ki biraz elektrik şerbetiyle bakterileri cezbederek çok daha fazlasını kayalardan ve deniz balçığından çıkarmak mümkün. Pil elektrotlarında bakteri yetiştiren deneyler gösteriyor ki bu tuhaf, akıllara durgunluk veren yaşam formları esas olarak elektrik yiyor ve salgılıyorlar. Los Angeles’taki Güney Kaliforniya Üniversitesi’nden Kenneth Nealson şöyle söylüyor:
Bu pek de sürpriz sayılmaz.
Biliyoruz ki, özüne indiğimizde, hayat tam bir elektron akışıdır: Aşırı miktarda elektron içeren şekerleri yersiniz ve elektronları seve seve taşıyan oksijeni solursunuz. Hücrelerimiz şekerleri parçalar ve elektronlar bir dizi karmaşık kimyasal reaksiyonlarla hücrelerimizin içinde dolaşırlar; ta ki elektrona aç olan oksijene geçirilene kadar.
Bu süreçte hücreler, hemen hemen tüm canlılar için enerji deposu görevi gören bir molekül olan ATP’yi üretirler. Elektronların hücre içerisinde dolaşması, ATP yapımının püf noktasıdır. Nealson diyor ki:
Hayat çok zekidir. Yediğimiz herşeyden elektronları emmenin yolunu bulur ve onları kontrol altında tutar. İşte tüm enerjimizi bu şekilde üretiriz ve bu, dünyadaki her organizma için aynıdır. Enerji elde edilebilmesi için elektronların akışı mecburidir. İnsanlar nefes alamadıklarında bu yüzden birkaç dakika içinde ölürler. Oksijen kaynağını kesmiş olursunuz ve böylece elektron akışı da kesilmiş olur.
Çoğu canlıda vücut, elektronları, oksijene geçirilene kadar hücreler boyunca güvenli bir şekilde taşınacakları, moleküllerin içine yerleştirir. Elektrik bakterilerinin keşfi gösteriyor ki bazı çok basit yaşam formları şekerli besinler olmadan, minerallerin yüzeyinden elektronları toplayarak, enerjiyi en saf halinde kullanabiliyorlar. Nealson şunları ekliyor:
Anlarsınız işte, bu bakteri gerçekten yabancı. Bir bakıma uzaylı. Bunun insanlardaki oldukça tehlikeli karşılığı, parmaklarımızı prize sokarak enerji elde edebilmemiz olurdu.
Nealson’un ekibi, şimdi bu bakterileri, ne şeker ne de başka herhangi bir besin maddesi olmadan, sadece elektrikle canlı tutarak, direkt olarak elektrotlarda yetiştiren bir avuç insandan oluşuyor. Ekip bu bakterileri yetiştirmek için deniz yatağından çökelti toplayarak laboratuvara getiriyor ve elektrotları bu çökeltinin içine yerleştiriyor.
İlk olarak, çok az daha farklı bir voltaj uygulamadan önce, çökelti boyunca var olan doğal voltajı ölçüyorlar. Çok az daha yüksek bir voltaj, aşırı miktarda elektron sunar; çok az daha düşük bir voltaj ise elektrotun elektronlarını vermek isteyen herhangi bir şeyden onları güçlük çekmeden alabilmesi anlamına geliyor. Çökelti içerisindeki böcekler, bir akım oluşturacak şekilde, ya yüksek voltajdan gelen elektronları “yiyebilirler” ya da düşük voltajlı elektrotun üzerine elektron “soluyabilirler”. Bu akım araştırmacılar tarafından, ele geçirdikleri yaşam biçiminin bir işareti olarak algılandı. Nealson sözlerine son veriyor şunları söyleyerek:
Aslında buradaki fikir; çökeltiyi almak, elektrotları içine batırmak ve 'Pekala, kim bundan hoşlanır?' diye sormak.
Şok Edici Solunum
Ağustos 2014'te Kaliforniya, Sacramento’daki Goldschmidt yerbilim konferansında, Nealson’un laboratuvarından Shiue-lin Li, Kaliforniya’daki Santa Catalina limanından toplanmış olan çökelti içerisinde “elektrik soluyanları” yetiştirme hakkındaki deneylerin sonuçlarını sundu. Yine Güney Kaliforniya Üniversitesi’nden Yamini Jangir, Kaliforniya’nın Mojave Çölü’ndeki Ölüm Vadisi’nden toplanmış olan “elektrik soluyanların” yetiştirilmesi hakkındaki ayrı deneyleri sundu.
Ardından, St. Paul’deki Minnesota Üniversitesi’nden Daniel Bond ve meslektaşları, demir bir elektrodtan elektron toplayan bir bakteri türünü yetiştirmeyi başarabildiklerini gösteren deneyler yayınladılar. Jangir’in danışmanı Moh El-Naggar şöyle diyor:
Bu araştırma, ‘elektrik yiyenlerin’ besin maddesi olmaksızın bir elektron kaynağı üzerinde yetişebildiğini gösteren, şu ana kadar sahip olduğumuz en ikna edici örnek olabilir.
Fakat Nealson daha fazlasının geleceğini söylüyor. Nealson’un doktora öğrencisi Annette Rowe, elektrik tüketen sekiz farklı bakteri çeşidi teşhis etti. Şimdi bu sonuçlar yayımlanmaya hazırlanıyorlar. Nealson bilhassa heyecanlı çünkü Rowe her biri diğerinden farklı birçok elektrik bakterisi türü bulmuş ve bunların hiçbiri Shewanella ya da Geobacter gibi birşey değil.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Jangir ve El-Naggar’ın elektrik bakterilerini yetiştirmeyi istemelerinin asıl sebebi bu gizli biyosferi keşfetmek. El-Naggar şunları sölüyor:
Bu çok büyük bir olay. Bu olay bilmediğimiz bütün bir mikrobiyal dünyanın varlığını gösteriyor. Birbirleriyle etkileşimlerini taklit etmek için elektrotları kullanıyoruz. Eğer yapabilirsek, üretimi yapılamayan bakterilerin üretimini yapmaya çalışacağız.
Araştırmacılar, aşağılarda hangi canlıların yaşadığını görebilmek için Güney Dakota’daki bir altın madeninin içine batarya kurmayı planlıyorlar. Ayrıca NASA da yerin derinliklerinde yaşayan canlılarla ilgileniyor çünkü böyle organizmalar genellikle çok az bir enerjiyle hayatta kalıyorlar ve güneş sisteminin diğer kısımlarındaki yaşam formlarına ışık tutabilirler.
Bununla birlikte, elektrik bakterilerinin dünyamızda da uygulanması mümkün kullanımları olabilir. Yaşadıkları çevreden kendi ihtiyaçları olan elektriği toplarken, aynı zamanda lağım ve pis yeraltı sularının temizlenmesi gibi yararlı işler yapan biyo-makinelerin yapılması gibi... Nealson bu makinelere kendini şarj eden yararlı aletlet diyor.
Pratik kullanımları bir tarafa, bir başka heyecan verici bakış açısı ise elektrik bakterilerinin “Yaşamı sürdürmek için gerekli olan minimum enerji miktarı nedir ?" gibi yaşamla ilgili temel soruların irdelenmesinde kullanılmasıdır. New York, Troy’daki Rensselaer Politeknik Enstitüsü’nden Yuri Gorby:
Bunun için deneylerin bir sonraki aşamasına ihtiyacımız var. Bakteriler tek bir elektrot üzerinde değil ; iki elektrotun arasında yetiştirilmelidir. Bu bakteriler bir elektrottan gelen elektronları etkili bir şekilde yiyeceklerdir ve bir enerji kaynağı olarak kullanacaklardır ve sonra da yedikleri elektronları diğer elektrotun üzerine boşaltacaklardır.
Gorby, hem elektron yiyen hem de elektron soluyan bakteri hücrelerinin yakında keşfedileceğine inanıyor ve şunları söylüyor:
İki elektrotun arasında yetişmiş bir elektrik bakterisi, hemen hemen sonsuza kadar kendini sürdürebilir. Teorik olarak, eğer hiç birşey bu bakteriyi yemezse veya yok etmezse, o zaman bu organizmayı süresiz olarak yaşatabilmemiz gerekir.
Elektrodlara uygulanan voltaj miktarını değiştirmek de mümkün olabilir. Hücrelere verilen enerji, hücrelerin minimum enerji miktarıyla yaşadıkları noktaya kadar düşürülebilir. Bu durumda, hücreler üreyemeyebilir ve büyüyemeyebilirler fakat hücre makinesinin çalışmasını hala sağlayabilirler. Gorby'nin son sözleri ise şöyle:
Hücrelere verilen enerjinin görevi, bu hücrelerin yaşamlarını ve yaşama yeteneklerini sürdürmek olacaktır.
Bir elektrik bakterisinin hayatta kalmasını sağlamak için ne kadar elektrik şerbeti gerekir? Bu soruyu yanıtlarsanız, var oluşla ilgili en temel sorulardan birinin cevabını da vermiş olursunuz.
Çamurdaki Kablo
Elektrik bakterileri çeşitli şekil ve boyutlarda karşımıza çıkıyor. Birkaç yıl önce biyologlar, bazı tüy benzeri filamentlerin hücreler arasında ve hücrelerin etraflarına bir ileri bir geri elektron taşıdıklarını ve kablolar gibi davrandıklarını keşfettiler. Biyologlar bu filamentleri mikrobiyal nanokablolar olarak isimlendirdiler.
Danimarka’daki Aarhus Üniversitesi’nden Lars Peter Nielsen ve meslektaşları, on binlerce elektrik bakterisinin halka şeklinde zincirler oluşturmak ve bu şekilde birkaç santimetre boyunca elektron taşımak için bir araya gelebildiğini keşfettiler. Bu birkaç santimetre, sadece 3 ya da 4 mikrometre uzunluğundaki bir bakteri için çok büyük bir mesafedir. Bakterilerin yaşadığı deniz yatağı çamurunda oksijen yoktur ve oluşturdukları bu zincir sayesinde arkadaşlarıyla el ele tutuşarak, deniz suyunda çözünmüş oksijene kolayca ulaşabilirler.
Elektron yiyicilerin varlığını tespit etmenin bir yolu da, su dolu sığ bir tabağa bir parça çamur koymak ve tabağı kendi etrafında döndürmektir. Tabağı döndürdüğümüzde içerisindeki çamur parçalara ayrılmalıdır. Eğer ayrılmıyorsa, bakterilerin oluşturduğu kablolar tarafından bir arada tutuluyor olması muhtemeldir. Nielsen:
Böyle bakteriler baktığımız heryerde karşımıza çıkıyorlar.
Elastik Biyokablolar
Kulağa şaka gibi gelebilir ama öyle değil. İlk çalışmalar gösteriyor ki böyle bakteri kabloları, tost makinenizi elektrik şebekesine bağlayan kablolar gibi, elektriği iletebilirler. Bu gelişmeler, elastik ve laboratuvar üretimi biyokabloları kapsayan ilginç araştırma alanları yaratabilir.
Teşekkür: Bu yazıyı çeviren Haydar Bahtiyar'a teşekkür ederiz.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 13
- 9
- 7
- 7
- 6
- 5
- 2
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- Çeviri Kaynağı: New Scientist | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 13:32:41 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/2740
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.
This work is an exact translation of the article originally published in New Scientist. Evrim Ağacı is a popular science organization which seeks to increase scientific awareness and knowledge in Turkey, and this translation is a part of those efforts. If you are the author/owner of this article and if you choose it to be taken down, please contact us and we will immediately remove your content. Thank you for your cooperation and understanding.