Osmanlı Gerçekten Geri mi Kaldı?
Bir Gerileme Masalı mı, Tarihsel Dönüşüm mü?
Yaylım Ateşi
- Özgün
- Ekonomi Tarihi
- Tarih
Bu Makalede Neler Öğreneceksiniz?
- Osmanlı İmparatorluğu'nun 17. yüzyıldaki dönemi, geleneksel 'gerileme' anlayışından farklı olarak, devletin yeniden yapılanma ve dönüşüm süreci olarak değerlendirilmektedir.
- Avrupa'da askerî devrim tartışmaları, orduların yapısal ve teknolojik değişimleriyle modern devletlerin ortaya çıkışını açıklarken, Osmanlı ordusu da ateşli silahları erken benimsemiş fakat lojistik zorluklar yaşamıştır.
- Osmanlı'daki mali dönüşüm, tımar sisteminden iltizam sistemine geçiş ve enflasyon gibi ekonomik değişikliklerle sosyal ve siyasal yapıyı etkileyerek devletin uyum sağlama becerisini göstermiştir.
Osmanlı İmparatorluğu söz konusu olduğunda sıkça duyduğumuz bir ifade vardır: “Gerileme Dönemi.” Bu kavram hem akademik çevrelerde hem de okul kitaplarında kuşaktan kuşağa aktarılmış bir anlatının temelini oluşturur. Ancak bugün, tarihçiler arasında bu anlatı giderek daha fazla sorgulanıyor. Gerçekten bir “gerileme” mi yaşandı yoksa Osmanlı sadece değişen dünya düzenine farklı biçimde mi uyum sağladı?
17. yüzyıl, bu tartışmanın merkezinde yer alıyor. Askerî teknolojideki yenilikler, Avrupa’daki “askerî devrim” iddiaları ve Osmanlı’daki ekonomik dönüşüm… Tüm bunlar “makasın” nerede açıldığını anlamak için ipuçları sunuyor.
Gerileme Paradigması: Bir Efsanenin İzinde
Geleneksel tarih anlayışına göre Osmanlı, Kanuni Sultan Süleyman döneminde zirveye ulaştıktan sonra adım adım çökmeye başladı. 17. yüzyıl yazarları -örneğin Koçi Bey, Kâtip Çelebi, Defterdar Sarı Mehmed Paşa- bu değişimi bir “bozulma” olarak gördüler. Devletin altın çağdan saparak “kanun-i kadim”den uzaklaştığını, liyakatin yerini rüşvetin aldığını ve padişahların artık “kılıç ehli” olmadığını söylediler.
Bu bakış, İbn Haldun’un “devletler canlı organizmalar gibi doğar, büyür, ölür” görüşüyle birleşince Osmanlı tarihine karamsar bir çerçeve çizdi. Ancak bu anlatı, bugünün tarihçileri için fazla tek boyutlu. Çünkü 17. yüzyıl Osmanlısı sadece çözülmekte olan bir yapı değil, aynı zamanda yeniden şekillenen bir devletti.
Revizyonist Tarihçiler: “Gerileme” Değil, “Dönüşüm”
1950’lerden itibaren ortaya çıkan revizyonist tarihçiler bu geleneksel anlatıya yeni bir soluk getirdiler. Bu tarihçilere göre Osmanlı, “gerileyen” değil, “dönüşen” bir devletti. Kurumlar yeniden yapılandırılıyor, padişahın mutlak otoritesi azalıyor, bürokrasi genişliyor, ulema ve sadrazamlar daha aktif bir rol üstleniyordu. Yani padişahın otoritesinin azalması, devletin güç kaybettiği anlamına gelmemeli.
Bu dönemi bazı tarihçiler “sağlamlaştırma dönemi” olarak adlandırır: Bu minvalde Osmanlı artık fetihçi değil, kendi içinde güçlenmeye çalışan bir devletti. Tarihçi Baki Tezcan ise 1580–1826 arasını “İkinci İmparatorluk” olarak görür. Ona göre padişahın mutlak gücü, yerini kurumlar arası dengeye bırakmıştır. Bu dönemi “çöküş” yerine “modernleşmenin erken adımları” olarak görmek, Osmanlı’yı farklı bir gözle anlamamızı sağlar.
Avrupa’daki Askerî Devrim Tartışmaları
Peki Avrupa gerçekten bir askerî devrim yaşadı mı? Bu kavram, ilk kez 1955’te tarihçi Michael Roberts tarafından ortaya atıldı. Roberts’a göre 16. yüzyılda orduların yapısı kökten değişti: Artık askerler sadece savaş zamanı değil, barışta da maaşlı olarak hizmet veriyordu. Ateşli silahlarla beraber ortaya çıkan “yaylım ateşi” taktikleri, orduların koordinasyon ve disiplin anlayışını bambaşka bir seviyeye taşıdı.
Geoffrey Parker bu düşünceyi daha ileri götürdü. Ona göre bu askerî dönüşüm, Avrupa’da modern devletin doğuşuna zemin hazırladı. Yeni kaleler (trace italienne), top teknolojisi ve artan asker sayısı; daha fazla vergi, daha büyük bürokrasi ve merkezi otoritenin güçlenmesi anlamına geliyordu. Yani savaş meydanındaki yenilikler doğrudan siyasal yapıyı şekillendiriyordu.
Fakat bazı tarihçiler, bu süreci bir “devrim” olarak değil, evrimsel bir değişim olarak tanımlar. Askerî dönüşüm bir anda değil, yüzyıllar boyunca, küçük adımlarla gerçekleşmişti.
Osmanlı Bu Dönüşümün Neresindeydi?
Osmanlı ordusu 15. yüzyıldan itibaren ateşli silahları etkin biçimde kullanmaya başlamıştı. Konstantinopolis kuşatmasında (1453) kullanılan devasa toplar, Osmanlıların teknolojik yenilikleri hızla benimsediğini gösterir. 16. yüzyılda yeniçeriler tüfekli birlikler olarak öne çıkarken Osmanlı topçuluğu Avrupa’daki birçok ordudan daha gelişmiş durumdaydı.
Ancak 17. yüzyılda tablo değişmeye başladı. Uzayan savaşlar, çok cepheli mücadeleler ve ekonomik zorluklar Osmanlı’nın savaş lojistiğini zorladı. Avrupalı devletler daha küçük ama hareketli toplar üretmeye başlarken Osmanlılar ağır topların üstünlüğüne güvenmeye devam etti. Bu durum, hareket kabiliyeti açısından dezavantaj yarattı.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Yine de Osmanlıların “geride kaldığını” söylemek kolaycılık olur. Çünkü aynı yüzyılda Osmanlı, Macaristan’dan Karadeniz’e kadar dört cephede savaşıyordu. Bu ölçekte bir savaş yükünü, dönemin hiçbir Avrupa devleti tek başına taşıyamazdı.
Mâlî Dönüşüm: Paranın Hızlandığı Yüzyıl
Ekonomik cephede ise “fiyat devrimi” tüm Akdeniz’i sarsıyordu. Amerika’dan gelen gümüş Avrupa’ya, oradan da Osmanlı pazarına akıyordu. Bu, enflasyonun yükselmesine ve Osmanlı’nın klasik mali sisteminin zorlanmasına neden oldu. Devlet yeni vergiler koydu, tağşiş (paranın değerinin düşürülmesi) yöntemine başvurdu ve maaşlı ordunun masrafları hızla arttı.
Tımar sisteminin yerini iltizam sistemi aldı, yani vergi toplama yetkisi özel kişilere devredildi. Bu da taşrada yeni bir güç sınıfının, ayanların doğmasına yol açtı. Dolayısıyla mali dönüşüm, sadece ekonomiyi değil, siyasal ve sosyal yapıyı da kökten değiştirdi.
Sonuç
“Osmanlı geriledi mi?” sorusu, aslında “Avrupa ilerlerken Osmanlı neden aynı hızda ilerlemedi?” sorusuna dönüşür. Bu da göreceli bir algı yaratır. Tarihçi Gabor Ágoston’un vurguladığı gibi Osmanlı 17. yüzyılda “geri” değil, “yeniden yapılanma” sürecindeydi. Yani Osmanlı aslında bir çöküş dönemine girmedi. Bu dönem çok boyutlu bir dönüşüm ve değişen şartlara uyum süreciydi. Modern tarihçilik anlayışına göre bu dönem kurumların sağlamlaştırıldığı ve devletin önceki yüzyıla göre yeniden yapılandığı bir süreçti.
Bugün biliyoruz ki Osmanlı’nın uzun ömrü, değişime karşı değil, değişimi yönetme becerisine dayanıyordu. Belki de asıl “makas”, Avrupa’nın askerî ve ekonomik ivmesinin bir anda yükselmesiyle açılmıştı. Bu minvalde söyleyebiliriz ki Osmanlı gerilemedi, sadece değişen yüzyıl şartlarına uyum sağlamaya çalışıyordu.
Dolayısıyla Osmanlı tarihini anlamak için “gerileme” gibi yargılayıcı kavramların yerine, “dönüşüm”, “uyum” ve “pragmatizm” gibi kavramları koymak gerekiyor. Çünkü bazen tarihin gerçek sorusu “neden geriledik?” değil, “nasıl değiştik?” olmalı. Çünkü 17. yüzyılda gerilemeye başladığı iddia edilen bir imparatorluk, 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar nasıl ayakta kalabilirdi ki?
Evrim Ağacı'nda tek bir hedefimiz var: Bilimsel gerçekleri en doğru, tarafsız ve kolay anlaşılır şekilde Türkiye'ye ulaştırmak. Ancak tahmin edebileceğiniz gibi Türkiye'de bilim anlatmak hiç kolay bir iş değil; hele ki bir yandan ekonomik bir hayatta kalma mücadelesi verirken...
O nedenle sizin desteklerinize ihtiyacımız var. Eğer yazılarımızı okuyanların %1'i bize bütçesinin elverdiği kadar destek olmayı seçseydi, bir daha tek bir reklam göstermeden Evrim Ağacı'nın bütün bilim iletişimi faaliyetlerini sürdürebilirdik. Bir düşünün: sadece %1'i...
O %1'i inşa etmemize yardım eder misiniz? Evrim Ağacı Premium üyesi olarak, ekibimizin size ve Türkiye'ye bilimi daha etkili ve profesyonel bir şekilde ulaştırmamızı mümkün kılmış olacaksınız. Ayrıca size olan minnetimizin bir ifadesi olarak, çok sayıda ayrıcalığa erişim sağlayacaksınız.
Makalelerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu makalemizle ilgili merak ettiğin bir şey mi var? Buraya tıklayarak sorabilirsin.
İlgili Sorular
Soru & Cevap Platformuna Git- 4
- 2
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- D. R. M Paşa. (2014). Devlet Adamlarına Nasihatler: Nasâyihü’l-Vüzerâ. Yayınevi: Hece Yayınları.
- G. Agoston. (2006). Barut, Top Ve Tüfek: Osmanlı İmparatorluğu’nun Askeri Gücü Ve Silah Sanayisi. Yayınevi: Kitap Yayınevi.
- G. Agoston. (2017). Osmanlı’da Ateşli Silahlar Ve Askeri Devrim Tartışmaları. Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
- H. W. Lowry. (2021). Erken Dönem Osmanlı Devleti’nin Yapısı. Yayınevi: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.
- C. Kafadar, et al. (2011). Osmanlı Tarihinde Gerileme Meselesi.
- B. Tezcan. (2010). The Second Ottoman Empire: Political And Social Transformation In The Early Modern World. Yayınevi: Cambridge University Press.
- İ. H.Uzunçarşılı. (1995). Büyük Osmanlı Tarihi Iii. Yayınevi: Türk Tarih Kurumu.
- G. Parker. (2006). Askeri Devrim: Batı’nın Yükselişinde Askeri Yenilikler. Yayınevi: Küre Yayınları.
- İ. Haldun. (2021). Mukaddime. Yayınevi: Dergah Yayınları.
- K. Çelebi. (2020). Siyaset Nazariyesi. Yayınevi: Büyüyenay Yayınları.
- P. İ. Efendi. (1981). Peçevi Tarihi. Yayınevi: Kültür Bakanlığı Yayınları.
- J. Hathaway. (2011). Osmanlı Tarihinin Dönemlere Ayrılması Sorunu: 15-18. Yüzyıllar. Yayınevi: Timaş Yayınları.
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 14/11/2025 13:27:45 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/21721
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.