Ölmeye Yakın Görüldüğü Söylenen Işık, Havada Süzülme ve Sesler Gibi Deneyimlerin Kaynağı Nedir?
İddia
Geçirdiğim kazadan sonra 5 dakika kalbim durdu. Bu sürede havada süzüldüğümü ve tünelin sonunda bir ışık olduğunu gördüm. Bunlar, ölümden sonra bir yaşamın olduğunu ispatlıyor!
Gerçek mi?
Gerçek Taraflar
Ölümden dönen bazı insanların (bu deneyim her ölümden dönende görülmemektedir); beyaz ışık, tünelde yürüme, vücuttan ayrılma gibi anlam veremedikleri halüsinasyonlar görebildiği gerçektir.
Sahte Taraflar
Bu görsel ve işitsel illüzyonların fiziksel olarak anlamlı, gerçek, geçerli bir diğer boyut veya olgunun kanıtı olduğuna dair hiçbir bilimsel temel bulunmamaktadır.
İddianın Kökeni
Ölümden sonra yaşam inancının kökeni, insanlık tarihi kadar eskidir; ancak özellikle de organize inanç sistemlerinin inşası ve bilimsel yöntemlerin ortaya çıkması sonrasında bu iddiaların bilimsel olarak kanıtlanması çabaları başlamıştır. Bugüne kadar bunu başarabilen olmamıştır. Buna rağmen ölüme yakın olan (ama "ölümden sonra" olmayan) bu deneyimler, hatalı bir şekilde, ölümden sonra yaşamın, bilincin, bireysel varlığın devam edeceğine yönelik kanıt olarak sunulmaktadır.
Bilgiler
Fizyolojik olarak ölüme çok yaklaşan insanlarda birçok olağan dışı tepkime meydana gelir. Bu tepkimelerin büyük bir kısmı beyinden kaynaklanır. Beyin, vücudun oksijensiz kalması sonrasında vücudun kontrolünü sağlamak amacıyla yüz binlerce sinyal gönderip alır; ancak bunlar, oksijenin kullanılamamasından ötürü, nöronların ve vücudun pek çok noktasının düzgün çalışamaması dolayısıyla istenildiği gibi gerçekleşemez. İşte bu sebeple, beynin gönderdiği sinyaller beklenmedik durumlar doğurabilir. Bunlardan en meşhur ikisi, gözler önünde ışıkların çakması ve kişinin hafiflediğini ve hatta havada süzüldüğünü hissetmesidir.
Ancak ölüme yaklaşan kişilerin çeşitli fizyolojik tepkiler deneyimlemesinin, yaşamını sürdüren kişilerin deneyimlediği fizyolojik tepkilerden herhangi bir farkı yoktur. Yani bu deneyimler, "ölümden sonrası" ile ilgili değildir; halen "ölümden öncesi" ile ilgili deneyimlerdir.
Bunu uzmanlar da doğruluyor: Edinburgh Üniversitesi ve Cambridge Tıbbi Araştırmalar Konseyi'nin ortaklaşa yaptıkları bir çalışmada uzmanlar, insanın "vücudu dışına çıkması" veya "ölmüş yakınlarıyla karşılaşması" gibi deneyimlerin, ölümden sonraki hayatın kapısının aralanması değil, beyin işlevlerinin 'cilvesi' olduğunu belirtiyorlar.
Ölümün eşiğinde hissedildiği söylenen tuhaf deneyimler, beynin travmatik bir anda insan bedeninin maruz kaldığı tıbbi durumu anlamlandırma çabası olarak yorumlanıyor. Edinburgh Üniversitesi'nde görevli Dr. Caroline Watt şöyle diyor:
Ölümün eşiğinden döndüğünü anlatan insanların dosyalarını incelediğimiz zaman, çoğunun aslında ölüm riskiyle karşı karşıya gelmediğini gördük. Fakat öldüklerini düşünüyorlardı.
Yani söyleyebiliriz ki insanların sözünü ettiği tünel, ölümden sonraki yaşamda değil, beyinde! Peki bunu bilimsel olarak da gösterebilir miyiz?
Tünel Hissini Nörobiyolojik Olarak Yaratmak Mümkün!
Ölüm sırasında yaşandığı iddia edilen deneyimlerin sıradan fizyolojik süreçler olduğunu ispatlamanın en kolay yolu, bu süreçlerin yapay olarak da yaratılıp yaratılamayacaklarını sınamaktır. Eğer bir his sinirbilimsel olarak, yapay yöntemlerle yeniden yaratılabiliyorsa, bu olgunun "fizik-ötesi bir doğası" olmasını beklemek doğru olmaz.
Gerçekten de uzmanlar, beynin algı ve bilinçten sorumlu kısmının uyarılması ile bu hissin yapay olarak yaratılabileceğini söylüyor.
Hatta sinirlere doğrudan müdahale etmeye gerek bile yok! Pilotlar, yerçekimi ivmesinden kaynaklanan G-kuvvetinde uçtuklarında kimi zaman kan basıncının aşırı yükselmesinden kaynaklanan baygınlıklar yaşayabiliyor, bu sırada tünelden geçme duygusuna kapılabiliyor ya da göz merkezinde bir kaç saniyeliğine görüşü kaybedebiliyorlar.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
ABD'de yapılan bir diğer araştırmaya göre ise tünelin ucundaki ışık, göze yeterli kan ve oksijen gitmemesi ile açıklanabiliyor. Organ yeterli besine erişemeyince, buradaki sinirler beyne uyarı sinyalleri iletir ve bunlar beyinde görsel verinin karışması ve tünel benzeri uzun bir kayma algısı olarak algılanabilir.
Şunu anlamak gerekiyor: Bu deneyimlerin ölüm-sonrası ile ilişkili olmadığı gerçeği, bu deneyimlerin kendisinin gerçek olmadığı anlamına gelmiyor! Tam tersine, bu deneyimi anlayabilirsek, ölen insanların neler hissetiğini çok daha iyi anlayabiliriz ve ölüme-yakın olan kişilere verilen sağlık hizmetlerinin kalitesini arttırabiliriz. New York Eyalet Üniversitesi'nden Dr. Sam Parnia ise, sadece ölüp dirilme hissinin değil, mutluluktan depresyona tüm duyguların beyin süzgecinden geçtiğini kaydediyor:
Beyinde bunlardan sorumlu olan alanları bulmak, ya da aynı hissi yaratabilmek, deneyimin hakiki olmadığı anlamına gelmiyor. Aksi halde, aşk, mutluluk ve depresyon da gerçek değil demek gerekirdi. Pek çok kişi de beynin işlemediği (kalp krizi gibi) anlarda bir şeyler gördüğünü anlatıyor. Bunları sırf beyin ile açıklamak mümkün değil, çünkü beyin devre dışı halde. Yaşayanlar açısından gerçek görünen bu tür ölümün eşiğinden dönme deneyimleri, biz geri kalanlar için de ölümün nasıl bir şey olduğuna dair ipucu veriyor.
Trends in Cognitive Science yer alan makalede, uzmanlar şöyle yazıyor:
Tüm bunlar bir araya geldiğinde, bilimsel deneyimler, ölümün eşiğinden dönüşün tüm boyutlarının nöro-psikolojik ya da psikolojik temelleri olduğunu düşündürüyor.
Bir diğer deyişle, eldeki bilimsel kanıtlar, ölüme yaklaşma deneyiminin tamamen biyolojik bir süreç olduğunu gösteriyor.
Her İddiayı Ciddiye Almamak Gerekli...
Işık gördüğünü ya da havada süzüldüğünü iddia eden insanların çoğu aslında ölüme yaklaşmamıştır. Ölmeye yaklaştıklarını düşünmelerine sebep olan hastalıklardan ötürü, beyinleri ve sinir sistemlerinin geri kalanı düzgün çalışamamaktadır ve bu sebeple, tıpkı yukarıda açıklandığı gibi, beklenmedik tepkimeler doğabilmektedir. Yapılan araştırmalar, ışık gördüğünü iddia edenlerin aslında ölüme yaklaşmakla hiçbir ilgileri olmadığını ortaya koymuştur.
Ölümün eşiğinden döndüklerini anlatanların sıkça sözünü ettiği bir unsur, "öldükleri bilinci", yani "ölüm hissi" adı verilen tuhaf bedensel deneyim. Ancak bu hissi başka şartlar altında deneyimlemek de mümkün: "Cotard Sendromu" ya da "yürüyen ceset sendromu" denilen bir hastalık, bireylerin öldüğünü düşünmesine yol açıyor. Bu gibi durumlar ağır travma sonrasında, ya da tifo ve multipl skleroz hastalıklarının ileri safhalarında ortaya çıkabiliyor.
Memler: Duyduğunuzu Deneyimlersiniz!
"Kültür parçacıkları" olarak düşünebileceğimiz memlerin yayılmasıyla, ölüme yaklaşan kişilerin beyinleri uzun yıllardır şartlandıkları "Ölüme yaklaşan insanlar ışık görürler." bilgisini hatırlayıp gerçekleşmesine sebep olabilmektedir.
Bunun sebebi, özellikle de oksijen bulamayan bir beynin vücut fonksiyonlarını sürdürebilmek için fazlasıyla çaba sarf etmesidir. Oksijenin azalması sonucu hücresel fonksiyonlar bozulurken, beyinde bu süreçte bol miktarda elektrik atımı yaşanır. Bunların bir kısmı anıları tetikleyerek, kişinin "hayatını bir film şeridi gibi görmesine" neden olabilir. Ölüm sırasında rastgele ve istemsiz olarak çağrılan bu anılar, belki de beynin vücudu hayatta tutmak için ileri sürdüğü bir biyolojik motivasyon olarak görülebilir.
Beyin, ölüme yakınken de veri işlemeyi sürdürür ve dolayısıyla vücuttan gelen ölüm ile ilişkili tüm sinyalleri de değerlendirmeye çalışır. Bilincimiz, bu sırada olan biteni anlamlandırmaya çalışır. Tam da bu sırada anıların rastgele çağrılıyor olması dolayısıyla, "ölüm ile ilişkili olan bilgilerin" de hatırlanması ve deneyimlenmesi çok beklendiktir.
Bir kısım insanın ölüm-öncesi deneyimlerinin popüler kültürde yaygınlaştırılması sebebiyle her birimiz "o şekilde" bir deneyim yaşamayı bekleriz; ancak bu, biyolojik olarak anlamlı değildir. Anılarımızın neredeyse tamamı ömrümüz içinde öğrendiğimiz bilgilerden oluştuğu için, popüler kültürün ölümle ilgili çizdiği tablo da, bizim ölümden beklentimizi belirlemektedir. Dolayısıyla ölüm anında bu "klişe" deneyimlerin yaşanacağı beklentisi, bu yönde anıların çağrılmasını ve "ışık", "tünel", "bulut", "vücuttan ayrılıp uçmak" gibi deneyimlerin yaygın olarak yaşanmasını tetikliyor olabilir.
Sonuç
Eldeki bilimsel veriler, ölüme yakın kişilerin deneyimlerinin tamamının sıradan (ama ölüm korkusu ve ölüm fizyolojisi dolayısıyla normalde deneyimlemediğimiz) sinirbilimsel olgular olduğunu göstermektedir. Bu durum, söz konusu deneyim ve hislerin ölümden sonrası ile değil, ölümden önce faaliyetlerini sürdüren beyin ile ilgili olduğuna işaret etmektedir.
Her ne kadar ölümden sonra yaşamın veya bilincin devam etmediğini ispatlamak mümkün değilse de, ölümden sonra bu tür olguların bulunduğunu pozitif olarak ispatlamayı başaran hiçbir çalışma bugüne kadar yapılmış değildir. Bilimin boş hipotez ve ispat yükü olguları çerçevesinde ispatlanması gereken, ölüm öncesi ile ölüm sonrası arasında gerçekten de bu tür bir sürerliğin bulunduğudur - ve bu, bugüne kadar yapılabilmiş değildir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 30
- 15
- 8
- 6
- 4
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 22/12/2024 12:20:53 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/767
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.