Oldukça Sınırlı Olan İnsan Algısı, Dünya Dışı Akıllı Yaşam Arayışını Yanlış Yönlendirebilir mi? Uzaylıları Algılayabilir miyiz?
Dünya dışı yaşamın nasıl olması gerektiğine dair varsayımlarımız ve önyargılı fikirlerimiz, algılarımızı etkileyerek bizi yanlış yönlendirebilir.
Dünyaların çokluğu ve evrenin başka yerlerinde akıllı yaşamın varlığı düşüncesi, MÖ 6. yüzyılın Antik Yunan Sokratik filozoflarından bu yana insanlığın ilgisini çekmiştir. 16. yüzyılda modern bilimin ortaya çıkışı, bilimsel yöntem kullanılarak nihayet evrenin başka yerlerinde yaşam olasılığının ampirik (deneysel) olarak araştırılabileceği araçları sağladı. Son 30 yılda binlerce ötegezegenin keşfedilmesi, bilim insanlarının, Dünya dışı yaşamla temasın önümüzdeki 20 yıl içinde gerçekleşebileceğini düşünmelerine yol açtı. Böyle bir senaryo gerçekleşecek olsaydı, herhangi bir Dünya dışı yaşamı algılayabilir miydik?
Bu yazımızda, insan aklının ve çevremizdeki dünyaya ilişkin algılarımızın, insan duyularımıza ve deneyimlerimize çok yabancı ve bilinmeyen bir yaşamı keşfetme arayışlarımıza nasıl yardımcı olabileceğini veya engelleyebileceğini inceleyeceğiz. Bu arayışta, eğer varsa, yaşamın ne olması gerektiğine dair kendi insani yorumlarımız ve algılarımız ne şekildedir?
İnsan Algısı, Oldukça Sınırlıdır!
Gerçekliğin doğası ve onun hakkında bilgi edinme şeklimiz, antik çağlardan beri hararetli felsefi tartışmaların konusu olmuştur. Bazı filozoflar, gerçekliği, insan duyularından ve algılarından bağımsız olarak var olan bir şey olarak görürken, bazıları ise dış gerçeklik olarak algıladığımız şeyin, aklımızdaki zihinsel bir yapıdan başka bir şey olmadığını iddia etmişlerdir. Son yıllarda insan beyninin fizyolojisi ve iç işleyişi üzerine yapılan araştırmalar, gerçeğin nihayetinde bu zıt dünya görüşleri arasında bir yerde olabileceğini gösteriyor gibi görünüyor.
Beş duyumuzun yardımıyla çevremizdeki dünyayı deneyimliyoruz. Oldukça karmaşık olmasına rağmen, kapsamları çok sınırlıdır ve bize fiziksel gerçekliğin çok küçük bir bölümünü algılamamıza izin verir. Örneğin, gözlerimiz yalnızca tüm elektromanyetik spektrumun çok küçük bir kısmı olan görünür ışık dalga boylarına duyarlı olacak şekilde evrimleşirken, kulaklarımız yalnızca belirli bir dar aralıktaki ses frekanslarına duyarlıdır. Cambridge Üniversitesi'nde bir kozmolog ve teorik fizikçi olan John Barrow, şöyle yazıyor:[1]
Dünyaya dair kendi zihinsel resimlerimiz, diğer herhangi bir karasal yaşam formundan daha karmaşık olsa da, yine de eksiktir. Dikkate değer bir şekilde, eksik olmaları gerektiğini anlayacak kadar eksiksizler. Bir sandalyeye baktığımızda, onun hakkında gözlemciler için mevcut olan bilgilerin sadece bir kısmını algıladığımızı biliyoruz. Duyularımız sınırlıdır. Işığın yalnızca bazı dalga boylarını "görüyor", yalnızca bir dizi kokuyu "kokluyor", yalnızca bir dizi sesi "duyuyor"uz. Hiçbir şey gözlemlemezsek, bu hiçbir şeyin olmadığı anlamına gelmez. Hem niceliksel hem de niteliksel olarak duyularımızın kapsamı, aynı zamanda kıt kaynakları tahsis etmesi gereken uyarlanabilir bir seçim sürecinin sonucudur. Binlerce kat daha duyarlı olan gözlere sahip olacak şekilde evrim geçirebilirdik ancak bu yetinin, başka yerlerde kullanılabilecek kaynaklar ile karşılanması gerekirdi. Bizler, kıt kaynakların verimli bir şekilde kullanılmasını sağlayan bir duyu paketiyle sonuçlandık.
Tür olarak, genel fiziksel gerçekliğin belirli yönlerine duyarlı bir dizi duyu organını geliştirdiğimize göre, göremediğimiz şeyin varlığını nasıl algılayabiliriz? Neyse ki, teknolojimizin yardımıyla, çevremizdeki dünyayı anlayışımızın kapsamını genişletebiliriz. Çok hassas ve gelişmiş Dünya ve uzay tabanlı araçların yardımıyla, tüm elektromanyetik spektrumda evreni gözlemleyebilir ve bizim için tamamen bilinmeyen şeyleri açıklığa kavuşturabiliriz.
Yine de duyusal bilgi, algıyı oluşturan şeyin sadece bir parçasıdır. Son yıllarda, nörobilim ve algısal psikolojideki çeşitli ilerlemeler, gerçeklik algımızın ne ölçüde olduğunu ortaya çıkarmaya başladı. Çevremizdeki dünya, nihayetinde, duyularımızla algıladığımız dış uyaranlar ile bu hislerin beynimizde yorumlanma şekli arasındaki karmaşık etkileşimin sonucudur. Psikoloji, algıyı, beynimizin dış dünyadan gelen uyaranlara anlam verdiği zihinsel süreç olarak tanımlar, bu da bizim gerçeklik deneyimimizi yaratır.
Bu sürecin işleyiş şekli, yetiştirilme tarzımızın kültürel şartlanmasından duygularımıza, hislerimize ve kişisel deneyimlerimize kadar pek çok şeye büyük ölçüde bağlıdır. Eğitsel psikolog Kendra Cherry şöyle yazıyor:[2]
Psikolojide, algısal küme olarak bilinen şey budur. Algısal bir küme, temelde olayları yalnızca belirli bir şekilde görme eğilimidir. Algısal kümeler çevremizdeki dünyayı nasıl yorumladığımızı ve ona nasıl tepki verdiğimizi etkileyebilir ve bir dizi farklı faktörden etkilenebilir.
Yazar ekibinden Don ve Sandra Hockenbury ise şöyle yazıyor:[3]
Algılama, bir bireyin beklentilerinden, güdülerinden ve ilgilerinden de etkilenebilir. Algısal küme terimi, nesneleri veya durumları belirli bir referans çerçevesinden algılama eğilimini ifade eder. Algısal kümeler genellikle bizi makul ölçüde doğru sonuçlara götürür. Eğer götürmeseydi, daha doğru olan yeni algısal kümeler geliştirirdik. Ancak bazen algısal bir küme bizi yanıltabilir. Örneğin, UFO'lara büyük ilgi duyan biri, alışılmadık bulut oluşumlarını bir uzaylı aracı olarak kolayca yorumlayabilir.
Arizona Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nde araştırmacı olan Mary Peterson şöyle söylüyor[4] :
Daha ileri çalışmalar, bunun sürekli ve büyük ölçüde bilinçaltı bir süreç olduğunu göstermiştir. Pek çok teorisyen, beynin, tüm bunları işlemesi için çok fazla enerjiye ihtiyaç duyduğunu ve nihayetinde ise yalnızca algılayacağınız şeyi işlemeye zaman harcayacağını düşünmektedir. Yani, aslında beyniniz neyi algılayacağınıza karar veriyor. Tüm bilgileri işliyor ve sonra en iyi yorumun hangisi olduğunu belirliyor... Bu, beynin her zaman ne yaptığına dair bir bakış açısı sunuyor. Her zaman çeşitli olasılıkları gözden geçiriyor ve dışarıda olanlar için en iyi yorumu belirliyor. En iyi yorum ise duruma göre değişebilir.
Dünya dışı yaşamın nasıl olması gerektiğine dair varsayımlarımız ve önyargılı fikirlerimiz, algılarımızı etkileyebilir ve bizi, hiçbirinin olmadığı yerde yaşamın varlığına dair kanıtlar görmeye yönlendirebilir. Aynı kavramlar ve varsayımlar, herhangi bir olası gerçek kanıtı kabul etmemizi de engelleyebilir mi?
Bu açıdan bakıldığında, insan türünün galaksinin başka bir bölümünde yeterince gelişmiş bir uygarlığın varlığını kabul etmesi ve anlaması ne kadar mümkün olabilir? Nörobiyolojimiz ve zihnimiz, karasal ortamların fiziksel gerçekliğinin küçük bir bölümünü algılamak ve anlamak için evrimleştiyse, tamamen yabancı bir şeyi anlamak için ne kadar donanımlıdırlar? Yoksa evrendeki tüm yaşam arasında paylaşılan, bu soruyu alakasız kılan bir ortak varoluş var mıdır? Bilim insanı ve fütürist Michio Kaku şu örneği veriyor:[5]
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Diyelim ki ormanın ortasında bir karınca tepemiz var ve karınca tepesinin hemen yanında, on şeritli bir süper otoyol inşa ediyorlar. Karıncalar on şeritli bir süper otoyolun ne olduğunu anlayabilir mi? Karıncalar, yanlarına otobanı inşa eden varlıkların teknolojisini ve niyetlerini anlayabilirler miydi?
Astronom ve araştırmacı Thanassis Vembos'a göre bu tür analojiler, yalnızca organik yaşam biçimlerinin varlığını ima ettikleri için biraz yanıltıcıdır:
Zihnimizi, bizi cezbeden ve bizi belirli düşünce kalıplarına ve gerçekliğin tanımlarına hapseden "yaşam" ve "zeka" gibi kelimelere verdiğimiz katı tanımlardan arındırmalıyız. Bir tarlada büyüyen tek şey buğday mıdır? Karahindiba ve mantarlar da var. Ve tüm gezegende sadece böyle olan tek bir tarla mı var? Bu nedenle, başka çiçekler ve ağaçların yanı sıra kendine özgü bir çeşitliliğe sahip bir hayvan alemi yok mu? Hayal etsenize, evrende farklı madde biçimleri olduğu gibi, organik veya inorganik maddeden tamamen farklı durumlar da söz konusu olabilir. Ara bir durum değil, tam anlamıyla farklı olan.
Kendimizi, Dünya dışı yaşamın olması gerektiğini düşündüğümüz yerleşik kalıpların dışına çıkmaya zorlamak, uzun vadede bir tür olarak en iyi hayatta kalma stratejilerimizden biri olabilir. Aynı zamanda algı farklılığı, Fermi Paradoksu için birçok olası çözümden birisi olarak örnek gösterilebilir. Astronom ve popüler bilim anlatıcısı Carl Sagan'ın içgörülü bir şekilde belirttiği gibi:
Daha derin bir anlamda Dünya dışı zeka arayışı, kim olduğumuzu araştırmaktır.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
İçerikle İlgili Sorular
Soru & Cevap Platformuna Git- 15
- 5
- 4
- 4
- 2
- 2
- 1
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- Çeviri Kaynağı: AmericaSpace | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. Barrow. The Artful Universe Expanded, Oxford University Press. (20 Kasım 2020). Alındığı Tarih: 20 Kasım 2020. Alındığı Yer: | Arşiv Bağlantısı
- ^ K. Cherry. Perceptual Sets In Psychology. (20 Kasım 2020). Alındığı Tarih: 20 Kasım 2020. Alındığı Yer: | Arşiv Bağlantısı
- ^ S. Hockenbury, et al. Psychology, Fifth Edition, Worth Publishers. (20 Kasım 2020). Alındığı Tarih: 20 Kasım 2020. Alındığı Yer: | Arşiv Bağlantısı
- ^ M. Peterson. ‘Your Brain ‘Sees’ Things Even When You Don’t’, Association For Psychological Science. (20 Kasım 2020). Alındığı Tarih: 20 Kasım 2020. Alındığı Yer: | Arşiv Bağlantısı
- ^ M. Kaku. Impossible Science. (20 Kasım 2020). Alındığı Tarih: 20 Kasım 2020. Alındığı Yer: | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 14:48:55 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/9572
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.
This work is an exact translation of the article originally published in AmericaSpace. Evrim Ağacı is a popular science organization which seeks to increase scientific awareness and knowledge in Turkey, and this translation is a part of those efforts. If you are the author/owner of this article and if you choose it to be taken down, please contact us and we will immediately remove your content. Thank you for your cooperation and understanding.