Okyanusun Sessizlik Çığlığı: Gürültü Kirliliği, Ekosistemleri Alt Üst Ediyor!
Bu haber 4 yıl öncesine aittir. Haber güncelliğini yitirmiş olabilir; ancak arşivsel değeri ve bilimsel gelişme/ilerleme anlamındaki önemi dolayısıyla yayında tutulmaktadır. Ayrıca konuyla ilgili gelişmeler yaşandıkça bu içerik de güncellenebilir.
Okyanuslar bildiğimiz gibi muhteşem canlılara ev sahipliği yapar. Bu canlılar, bizim gibi görme duyularına bel bağlamaktansa, işitme duyularına güvenirler. Ses ile iletişim kurar, avlarının, birbirlerinin ya da önlerine çıkabilecek engellerin yerini belirlerler. Fakat bu canlıların hayatlarını yaklaşık 100 yıldır artan bir şekilde zorlaştıran bir şey var: Biz!
Kirlilik dediğimiz zaman aklımıza genelde kimyasal atıklar ya da denizin üzerinde yüzen plastik şişeler gelir; fakat ses en çok göz ardı edilen fakat okyanusta yaşayan canların hayatını önemli ölçüde zorlaştıran kirlilik çeşitlerinden biri. Nature News Feature'da yayınlanan yazı bunun küçümsenmemesi gereken bir mesele olduğunu gösteriyor.
Okyanuslarda Gürültü Kirliliği Büyük Bir Problem!
Kendi hayatımızdan örneklerle düşündüğümüzde bile fark edebileceğimiz üzere yüksek ses, kronik stres yaratan hatta fiziksel zarara ile yol açabilen bir etkendir. Kapınızı önünde aylarca bitmeyen bir inşaat ya da herkesin korna çaldığı bir trafik ortamında tıkılıp kaldığınızı hayal etmemiz yeterlidir. Bir de bunun eş ya da yemek bulmak için sese bel bağlayan bir canlıyı nasıl etkileyeceğini bir düşünün!
Belki bu aşırı ses durumunu anlamak adına bizim için en doğru benzetme sürekli bir sis içerisinde yaşadığımızı hayal etmek olur. Yiyecek alacak olduğumuz bakkal tabelasını sürekli kaçırmak, gasp edilmeye karşı biraz daha korunmasız olmak ve karşıdan gelen yakışıklı/güzel bir insanı hep son anda yanımızdan geçerken bir saniyeliğine görebilmek...
Okyanustaki ses kirliliği düşünüldüğü zaman, tabii ki denize girip de ayak çırpmaktan bahsetmiyoruz. Petrol ya da gaz aramak için yapılan sismik araştırmalar ve bunlar için kullanılan her 10 ya da 15 saniyede bir yüksek sesle patlayan hava tabancalarından bahsediyoruz. Aylarca süren bu tür araştırmalarda, denize gönderdikleri seslerin yansımalarıyla (yani "sonar" yöntemiyle), deniz dibindeki yerin haritasını çıkarıyorlar. Bütün bu karmaşa bittikten sonra, yani istenen madde bulunduktan sonra sondaj aşaması başlıyor - ki hava tabancalarından daha sessiz oldukları söylenemez.
"Bunlar belli bir bölgede yapılan araştırmalar, bütün okyanusta olmuyor ki!" diye düşünebilirsiniz. Ama dünya ticaretinde kullanılan 50.000'den fazla gemiyi de sürekli bir ses kaynağı olarak unutmamak gerekir.
Okyanusun kendisi zaten sessiz bir yer değil. Şarkı söyleyen balinalar, homurdanan balıklar, yağmurlar ve birbirine çarpan kabuklu canlılar gibi yüzlerce ses var ve bunlar nerede ölçtüğümüze bağlı olarak 50 ile 100 desibel arası bir ses aralığında bulunuyorlar.
Bizim etkimize gelirsek, sadece gemilerin genel olarak okyanus sesine her on yılda bir 3 desibel eklediği tahmin ediliyor. Üç desibel deyince küçümsememek lazım. Hatırlatmak lazım ki desibel ölçeği aynı depremler için kullandığımız Richter ölçeği gibi logaritmik gidiyor, yani küçük bir sayı artışı aslında büyük bir değişimi gösteriyor. Üç desibel ise okyanus seslerinde iki katına çıkış anlamına geliyor. İki kat!
Bu artış biliniyor demek yerine tahmin ediliyor dememizin sebebi ise kimsenin düzenli bir şekilde bunu kaydını yapmıyor oluşuydu. Bu durum International Quiet Ocean Experiment (Uluslararası Sessiz Okyanus Deneyi) adlı organizasyonla değişmeye başladı. Kendilerini, "okyanus ses manzaralarını ve sesin okyanus canlıları üzerindeki etkisini anlamak için araştırma, gözlem ve modellemeyi teşvik eden uluslararası bir bilimsel program" olarak tanıtan sitesinde hayvan seslerine, bu konudaki literatüre, akustik gözlem sistemlerinin özelliklerine ulaşılabiliyor.
Pratik olarak ne işe yarıyor diye sorarsanız, geçen sene Global Ocean Observation System (Küresel Okyanus Gözlem Sistemi) adlı çok ciddi bir organizasyonu sesi takip edilmesi gereken ana değişkenlerden biri olarak kabul etmeleri konusunda ikna ettiler.
Gürültü Kirliliği, Deniz Yaşamını Nasıl Etkiliyor?
Eğer hala "Aman canım bu canlılar da 10-15 kilometre uzakta takılıversin!" gibi bir düşünceye sahipseniz 1960'larda yapılmış olan bir deneye bakalım. Avustralya'nın Pert koyunda yarattıkları yüksek bir ses, 20.000 kilometre ötedeki Bermuda sahillerinde saptanıyor. 20.000 kilometre! Bunda ses iletiminde suyun havadan ne kadar farklı olduğunun etkili olduğunu biliyoruz. Ses, suda havaya göre daha hızlı ve daha uzak mesafelere yayılır ve aynı ses suda ve havada farklı şiddette hissedilir.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
1960'larda daha güçlü sonar teknolojilerinin bizim ve okyanus canlılarının hayatına girmesiyle kıyıya vuran gagalı balinalarının sayısının artmasının yüksek ses karşısında panik dalışları yapmaları ve vurgun benzeri bir durumla karşılaşmaları olabileceği düşünülüyor.
Aynı zamanda bu ani sesler balıkların keselerini patlatıyor, planktonları tek seferde biçiyor ya da deniztarağı larvalarında deformasyona yol açıyor. Geçen gemiler gibi daha düzenli sesler ise bazı balinaların bu duruma uyum sağlayıp, sesli bir ortamda bağıran insanlar gibi seslerini yükseltmesine sebep olabiliyor - fakat ya bu duruma uyum sağlayamayan ve şarkı söylemeyi kesen kambur balinalar?
Bazı balıklar bu durumu bir tehlike olarak algıladığı için yaşadığı yerin sınırlarını dolanmaya daha çok vakit ayırdığı için yavrularıyla daha az ilgileniyor ve özellikle zaten yok oluş tehlikesi altında olan türler söz konusunda olduğunda ses bardağı taşıran son damla olabiliyor. Somon balığı azlığından dolayı zaten yemek bulmak konusunda sıkıntı yaşayan katil balinalar, bir de yüksek sesin tetiklediği stresten ötürü zamanlarının %18-25 daha az beslenmeye ayırırlarsa çok kötü olmaz mı? Oluyor.
Ne Yapacağız?
Peki bu konuda iyi hiçbir gelişme yok mu? Var tabii. Mesela bir katil balina popülasyonunun genel olarak yazları avlandığı bir bölgede oradan geçen gemilere biraz yavaşlama talimatı veriliyor ve böylece ses düzeyi önemli bir oranda azalıyor.
Aslında ses kirliliği, çözmesi çok fazla bilgelik ya da teknoloji gerektiren bir sorun değil; sadece biraz iletişim ve anlayış gerektiriyor. Bunun gemiler için maliyeti sadece yarım saatlik bir gecikme olurken, okyanustaki ses oranı %24 oranında azalıyor. Bunun yanında, International Maritime Organizaton (Uluslararası Denizcilik Organizasyonu) karbon emisyonunu 2050'ye kadar yüzde elli azaltacak bir hedefe sahip ve işin güzel tarafı, daha verimli gemiler demek, daha sessiz gemiler demek.
Bu ses düzeyi bir anda azalsa nasıl olurdu diye düşünüyorsanız da bunu iki örneği kayıtlarda mevcut. Birinde Amerika'da gerçekleşen 11 Eylül saldırılarından sonra gemi trafiğinin bir süre azalmasıyla balinaların dışkılarında öncesine göre çok daha az stresle alakalı metabolit bulunduğu gözlenmiş.
İkinci bulgu ise Bali'de her sene kutlanan Nyepi adlı bir gelenekten geliyor. Bir günlük sessizlik temalı bu günde uçaklar kalkmıyor, kimse balık avlamaya çıkmıyor ve turistler bile sahilden uzaklaştırılıp otel odalarına gönderiliyor. Bunu fırsat bilen araştırmacılar suya altı tane hidrofon yerleştiriyor ve ses düzeyinin 6 ile 9 desibel arası düştüğünü görülüyor.
Bu iyi haberler ile morali biraz yerine gelip, balina aşkı artanlar için, Our Planet belgeselinden dört dakikalık kambur balinaları anlatan bir videoyu izlemenizi öneriyoruz:
Sonuç
Bütün bunlar iyi, güzel de bizimle ne alakası var diye sorabilirsiniz. Sonuçta ülkemizin okyanusa kıyısı bile yok.
Fakat bizden önce yaşamış insanların fazla avlanmaları gibi nedenlerle yok olmuş canlıları göremiyor ve hatta bilemiyor olmak bizim için ne kadar can sıkıcıysa biz de bunu bizden sonraki nesiller için düşünmeliyiz. Çünkü biz ne yaptığını farkında olarak yapan, davranışlarının yıllar sonraki sonuçlarını görebilen bir nesiliz. Belki aramızdan sadece bir avuç insan balina görmek istiyor ve görecek fakat önemli olan bizden sonrakilerin de balina gibi muhteşem bir yaratığı görebileceklerini bilmeleri.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 20
- 5
- 5
- 4
- 2
- 2
- 2
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- N. Jones. (2020). Ocean Uproar: Saving Marine Life From A Barrage Of Noise. Nature. | Arşiv Bağlantısı
- N. Jones. (TED Konuşması, 2020). The Dangers Of A Noisy Ocean -- And How We Can Quiet It Down | Nicola Jones.
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 13:56:54 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/8562
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.