Obezite, Virüs Yoluyla Yayılan Bulaşıcı Bir Hastalık Olabilir mi?
- İndir
- Dış Sitelerde Paylaş
Randy, 62 yaşında ve 1.80 boyunda. 1950'lerde Glasford, Illinois'de bir çiftlikte büyüdü. Randy, bir çiftçi ailesinin katı disiplini ile büyüdü. Beş yaşından itibaren şafakta yataktan kalkar ve kahvaltıdan önce inekleri sağmak için çizmelerini ve kot pantolonunu giyer, samanları kaldırır ve kümesleri temizlerdi. Randy, gün içinde ve dışında, hava durumu veya nasıl hissettiği fark etmeksizin, fiziksel olarak zorlu olan işlerini yaptı. Sadece işi bittiğinde kahvaltı için mutfağa giderdi.
Tavuklara bakmak zor bir işti; ağıllara girmek, kuşları kirli kafeslerinden çıkarmak ve onları bir kafese tıkmak dahil... Bu süreç her zaman biraz korkutucuydu, çünkü hayvanlar bütün gece kapalı kaldıktan sonra oldukça saldırgan olabiliyorlardı. Bu olaylardan birinde, Randy sadece 11 yaşındayken, özellikle büyük ve huysuz bir horoz, pençesini Randy'e savurdu ve bacağını ciddi biçimde yaralandı. Randy, derisinin parçalandığını hissetti ve acı içinde çığlık attı. Bu acının bacağını kalın bir balık kancası tarafından parçalanması gibi hissettirdiğini söyledi. Horoz, uzun bir kesik bıraktı ve Randy'nin bacağından ayak bileğine kadar kan aktı. Tavuklar kafeslerinde bir gece geçirdikten sonra oldukça pis oldukları için Randy, yarayı temizlemek için hemen eve koştu.
Birkaç gün sonra Randy, iştahında bir değişiklik olduğunu fark etti. Sürekli acıkıyordu. Yiyeceklere düşkünlüğünün artmıştı ve sürekli yiyecekleri düşünüyordu. Öğünler arasında yemeye başladı ve nihayet akşam yemeğine oturduğunda ise aşırı yemeye başladı. Randy, aslında hep sıska bir çocuk olmuştu, ancak sadece 1 yıl içinde yaklaşık 10 kilo aldı. Ailesi, biraz erken gibi görünse de bunun sebebinin ergenlik olabileceğini düşündü. Ailedeki diğer herkesin zayıf olduğu göz önüne alındığında, tombulluğu zaten olağan dışıydı.
Randy, disipline yabancı değildi. Kendini daha az yemeye zorladı, daha düşük kalorili yiyeceklere geçti ve daha fazla egzersiz yaptı. Ancak ergenlik çağındayken kilosu, normalde olması gerekenin 30-40 üzerinde gidip geliyordu. "Çiftlikte geçirdiğim en hareketli yıllar olmasına rağmen, bu kiloları almaya engel olamadım." diyor.
Randy'nin ailesi, kilosunu kontrol etme çabalarını destekledi. Ona daha düşük kalorili yiyecekler yaptılar, egzersiz yapması için zaman tanıdılar ve istemediği şeyleri yemesi için ona baskı yapmadılar. Ancak Randy, üniversite boyunca kilosuyla mücadele etmeye devam etti.
Randy, her şeyin değiştiği zamanı düşünmeye başladı. Arkadaşları arasında en zayıf çocuktu. Ta ki o o horoz, bacağını kesene dek...
Hint Tavuklarının Tuhaf Hikayesi
Hindistan'ın Mumbai kentinde Nikhil Dhurandhar, babası Vinod'un adımlarını takip ederek obeziteyi tedavi etmeye çalışıyordu. Ancak Nikhil, Dünya'nın dört bir yanında obezite doktorlarını rahatsız eden aynı engelle karşılaştı:
Sorun, hastalar için uzun süre sürdürülebilir olan, anlamlı kilo kaybına sahip olabilecek bir yöntem üretemememdi. Hastalar geri gelmeye devam etti.
Dhurandhar için işler bir gün değişiverdi: Babası ve bir aile dostu olan veteriner patolog S. M. Ajinkya ile çay içiyorlardı. Ajinkya, onlara Hint kümes hayvanları endüstrisinde binlerce tavuğu öldüren bir salgını anlattı. Virüsü tanımlayan ilk kişi olmuş ve kendi baş harflerini kullanarak, SMAM-1 adlandırmıştı. Ajinkya, otopsi sonrasında tavukların timuslarının (timüs, kemik iliği gibi birincil lenf organlarından biridir) küçüldüğünü, böbrek ve karaciğerlerinin büyüdüğünü ve karınlarında yağ birikintilerinin bulunduğunu açıkladı.
Dhurandhar, bunun olağan dışı olduğunu düşündü; çünkü tipik olarak virüsler kilo almaya değil, kilo vermeye neden olur. Ajinkya, hikayesine devam etmek üzereydi ama Dhurandhar onu durdurdu:
Az önce bana doğru gelmeyen bir şey söyledin. Tavukların karınlarında çok fazla yağ olduğunu söyledin. Virüs onları şişmanlatıyor olabilir mi?
Ajinkya, dürüstçe "Bilmiyorum." yanıtını verdi ve Dhurandhar'a bu sorunun cevabını aramasını önerdi. Bu kritik sohbet, Dhurandhar'ı doktora projesinin bir parçası olarak, bir virüsün yağlanmaya neden olup olamayacağını konusunu araştırmaya itti.
Dhurandhar, azimle araştırmalarını sürdürdü ve 20 sağlıklı tavuk kullanarak bir deney düzenledi. Yarısına SMAM-1 bulaştırdı ve diğer yarısını sağlıklı bıraktı. Deney sırasında her iki tavuk grubu da aynı miktarda yiyecek tüketmişti. Deneyin sonunda sadece SMAM-1 virüsü bulaşmış tavuklar şişmanlamıştı. Bununla birlikte enfekte tavuklar, daha şişman olmalarına rağmen, enfekte olmayan kuşların kanında daha düşük kolesterol ve trigliserit seviyeleri tespit etmişti. Dhurandhar şöyle diyor:
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Oldukça paradoksaldı, çünkü daha şişman bir tavuğunuz varsa, daha yüksek kolesterol ve dolaşımdaki trigliseritlere sahip olmalarını beklersiniz, ancak bu seviyeler beklendiği gibi değildi.
Sonuçları doğrulamak için bu sefer 100 tavuk kullanarak bir tekrar deneyi kurdu. Yine sadece kanında SMAM-1 virüsü bulunan tavuklar şişmanladı. Bu durum, Dhurandhar'ın ilgisini çekmişti. Görünüşe göre bir virüs, tavuklarda obeziteye neden oluyordu.
Dhurandhar, bunu nihai olarak gösterebilecek bir test yolu üzerinde düşündü. Üç grup tavuğu ayrı kafeslere yerleştirdi: enfekte olmayan bir grup; enfekte olan ikinci bir grup; ve enfekte olan ve olmayan tavukları bir arada barındıran üçüncü bir grup. Üç hafta içinde, enfekte olanlarla aynı kafesi paylaşan enfekte olmayan tavuklar, virüsü kapmış ve izole edilmiş enfekte olmayan kuşlara kıyasla önemli miktarda vücut yağı kazanmıştı. Görünüşe göre anormal yağlanma, gerçekten bulaşıcı olabilir gibi görünüyordu.
Dhurandhar bir bilim insanı. Mantıklı ve sakin biri. Ama o bile, bu fikrin şaşırtıcı olduğunu kabul etmek zorunda kaldı. Bu, birinin üzerine hapşırmanın obeziteyi bulaştırabileceği anlamına mı geliyor?
Bu, artık hayvanlarda mümkün görünüyordu... Peki ya insanlarda? Virüsü insanlara enjekte etmek etik olmayacaktı, ancak Dhurandhar, obezite hastaların geçmişte virüs kapmış olup olmadıklarını görmek için test etmenin bir yolunu buldu. Dhurandhar bu yolu şöyle anlatıyor:
O zamanlar obezite kliniğim vardı ve hastalara tedavileri için kan testleri yapıyordum. Biraz kan alıp, SMAM-1'e karşı antikor testi yapabileceğimi düşündüm. Antikorlar, hastanın geçmişte SMAM-1 ile enfekte olup olmadığını gösterecekti. Geleneksel görüş, tavuklar için evrimleşmiş bir adenovirüsün insanları enfekte etmediği yönündedir, ama yine de kontrol etmeye karar verdim. Test ettiğimiz kişilerin %20'sinin SMAM-1 antikorları için pozitif olduğu ortaya çıktı. Ve bu %20, tıpkı tavuklarda olduğu gibi, antikor negatif bireylere kıyasla daha kiloluydu, vücut kitle indeksi daha yüksekti, kolesterolü ve trigliseritleri daha düşüktü.
Dhurandhar, SMAM-1 ile enfekte olmuş kişilerin, enfekte olmayanlardan ortalama 15 kilo daha ağır olduğunu gözlemledi.
Kilolar Gelmeye Devam Ediyor!
Nikhil Dhurandhar, Hindistan'da yağlanma konusundaki merakının peşinden giderken, Randy de kendi çözümlerini arıyordu. Kısa bir süre öğretmenlik yaptıktan sonra, çiftçiliği sevdiği için 1977'de aile topraklarına geri döndü. Randy evlendi ve dört çocuğu oldu. Aile yemeklerinde ve tatil toplantılarında herkesle birlikte yerdi, ama diğerlerinden daha az yemeye çalışırdı. Yine de ağırlığı artıyordu: 30'lu yaşlarının sonunda 136 kilogramı aşmıştı. Her zaman aç hissettiğini hatırlıyor, ancak buna ayak dirediğinde bile kilo veremiyordu.
Çevremdeki herkesten çok daha az yemek yiyerek birkaç iyi hafta gidebiliyordum ama diyetimi sadece 1 öğün bile bırakırsam, bum, kilo geri geliyordu.
Yemeğini kontrol etme çabası kısmen başarılı olsa bile, Randy mutlu değildi.
Size her zaman aç olmanın nasıl bir şey olduğunu söyleyemem. Bu devam eden bir stres. Deneyin. Öğüt veren çoğu insan, bunu hissetmek zorunda kalmamıştır bile.
1989 sonbaharında Randy, ticari bir ehliyet için başvurdu. Başvuru, tıbbi muayene gerektiriyordu. İdrar testinden sonra hemşire Randy'ye kendini iyi hissedip hissetmediğini sordu. "Yuvarlanıp gidiyoruz." diye yanıtladı.
Ancak hemşire, Randy'ye laboratuvarın idrar örneğine glikoz solüsyonu döktüğünü düşündüğü için tekrar kan örneği vermesi gerektiğini söyledi. Kan analizi, Randy'nin glikoz seviyesinin 500 mg/dL'ye yakın olduğunu gösterdi (normal bir değer 100'dür). Yani laboratuvar, idrar örneğinde bir hata yapmamıştı; Randy'nin sayıları anormal derecede yüksekti.
Alarma geçen hemşire, Randy'nin doktoruna haber verdi. Doktor, daha sonra onu açlık kan şekeri seviyeleri için test etti. Sonuçlar, Randy'nin insülin direncine ve şiddetli diyabete sahip olduğunu gösterdi.
Birden fazla diyet deneyip başarısız olan Randy ve doktoru, en iyi umudun şiddetli şeker hastalarına uygulanan bir hastane programı olduğuna karar verdiler. Personel, kan şekerini düzenlemek için insülin enjeksiyonlarının optimal dozajını ve zamanlamasını belirlemek için Randy'nin kanını sık sık test etti. Randy, hastalara belirli miktarda et, karbonhidrat, sebze ve yağ porsiyonu veren Diyabetik Değişim diyetini öğrendi. Ekmek dahil tüm rafine karbonhidratları kesti.
Yıllardır ne bir dilim ekmek yiyorum, ne de bir dilim pizza...
Ama böylesi bir program bile yeterli olacak mıydı? Randy, ne kadar çaba sarf ederse etsin, kilosunu kontrol etmekte her zaman zorlanmıştı. Çocukluğundan beri porsiyonları kontrol ederek, egzersiz yaparak ve sosyal yemeklerden kaçınarak şişmanlıkla savaşıyordu. Ama bu yüksek disiplin seviyesi bile, kendi şişmanlığıyla baş ölçüşemiyordu. Randy, kilosunu kalıcı olarak kontrol altına almak zorundaydı. Hastane ortamı yardımcı oldu. Ancak, diyete sıkı sıkıya bağlı kalmasına rağmen, sadece birkaç kilo verebildi.
Amerikalılarda Virüs
Dhurandhar, Madison'daki Wisconsin Üniversitesi'nde Dr. Richard Atkinson yönetiminde doktora sonrası bir burs kazandıktan sonra, sonunda sevdiği şeyin peşinden gitme özgürlüğüne kavuştuğu için heyecanlıydı. Virüslere karşı yoğun bir merakı vardı ve cevaplar bulmaya başlamak için can atıyordu. Ancak Hindistan'da birlikte çalıştığı SMAM-1 virüsünün örneklerini almaya çalıştığında, ABD Tarım Bakanlığı ona ithalat lisansı vermeyi reddetti. Derin bir hayal kırıklığına uğradı.
SMAM-1'i alamayan Dhurandhar, araştırma için virüs satan bir şirkete başvurdu. Katalogları yaklaşık elli insan adenovirüsünü içeriyordu.
İnsan adenovirüsünü sipariş edecektim ama tek bir adenovirüs yoktu - 50 farklı insan adenovirüsü vardı! Bu yüzden yine kalakaldım. Hangi birini sipariş edecektim? Bir numara, iki numara, üç numara, 50, 49, 48 numara... Hangisinden başlayacağız? Bu yüzden, biraz tahmin yürüterek ve çoğunlukla şansla, 36 numaralı virüs suşuyla çalışmaya karar verdik. 36 numaralı virüsü sevdik, çünkü antijenik olarak eşsizdi - yani gruptaki diğer virüslerle çapraz reaksiyona girmeyecekti ve diğer virüslere karşı olan antikorlar onu etkisiz hale getiremezdi.
Bu, rastlantısal bir seçimdi. Ama gerçekten de Ad-36'nın (Adenovirüs 36) tavuklarda SMAM-1 ile benzer niteliklere sahip olduğu ortaya çıktı. Atkinson, Ad-36'nın mutasyona uğramış bir SMAM-1 formu olabileceğini düşündü. Dhurandhar, tavukları Ad-36 ile enfekte ettiğinde, tıpkı SMAM-1'de olduğu gibi yağları arttı ve kolesterolleri ve trigliseritleri azaldı.
Dhurandhar, hatalı pozitif bir sonuç almadığından emin olmak istedi ve bu yüzden başka virüslerin tavuklarda yağ üretmediğinden emin olmak için, başka bir grup tavuğa CELO adlı bir virüs enjekte etti. Ek olarak, hiçbir şey enjekte edilmemiş bir grup tavuğu besledi. Üç grubu karşılaştırdığında, sadece Ad-36 grubu şişmanladı. Dhurandhar, daha sonra deneyleri fareler ve marmosetler üzerinde denedi. Her durumda, Ad-36 hayvanları şişmanlattı.
Şimdi büyük soruyu sormanın zamanı geldi: Ad-36'nın insanlar üzerinde herhangi bir etkisi olur mu? Dhurandhar ve Atkinson, hayatlarının bir noktasında bu virüsle enfekte olduklarını gösteren Ad-36 virüsüne karşı antikorları olup olmadığını görmek için, 500'den fazla insan denek üzerinde test yaptı. Ekibi, obez olan deneklerin %30'unun Ad-36 için pozitif çıktığını, ancak obez olmayan bireylerin yalnızca %11'inin pozitif olduğunu ortaya koydu: Oran, 3'e 1'di. Ek olarak, Ad-36 için pozitif çıkan obez olmayan kişiler, virüse hiç maruz kalmamış olanlardan önemli ölçüde daha şişmandı. Bir kez daha virüs, yağlanma ile ilişkilendirildi.
Ardından Dhurandhar, daha da sıkı bir deney tasarladı. Ad-36'nın varlığı için ikiz çiftlerini test etti. Şöyle anlatıyor:
Tam olarak varsaydığımız gibi çıktı: Ad-36 pozitif eş ikizler, Ad-36 negatif diğer ikizlere kıyasla önemli ölçüde daha şişmandı.
Tabii ki araştırma için insan deneklere virüs bulaştırmak etik değildi. Bu nedenle çalışma, kesin olarak doğrulanamazdı. Ancak Dhurandharğ şöyle diyor:
Yaptığımız deney, virüsün insanlara bulaşmasını sağlamanın ötesinde, insanlarda virüsün rolünü göstermeye en çok yaklaşabileceğiniz şey.
Yağları Yönetmenin Yeni Bir Yolu: Suçlamayı Durdurun
Randy'nin doktoru, yıllardır onu tedavi ediyordu ve hastasının mücadelesinin zor bir şekilde devam ettiğini biliyordu. Doktor, Randy'yi zorlu obezite vakalarında bir miktar başarı elde eden bir endokrinolog olan Wisconsin Üniversitesi'nden Richard Atkinson'a yönlendirdi.
Randy, eğer yağ miktarını kontrol altına alamazsa öleceğini bilerek, Atkinson'ı görmeye gitti. Randy'nin Atkinson hakkında fark ettiği ilk şey, onun kibarlığıydı. Randy'yi kilosu konusunda suçlu hissettirmedi. Şöyle diyor:
Başkaları olsa sizi suçlardı. Geçmişinize dönüp, buraya gelmek için ne yaptın diye soruyorlar. Bu çok yargılayıcı. Atkinson, bunların hiçbirini yapmadı. Tamam, şimdi buradayız, nasıl düzelteceğiz dedi. Bu yaptığı çok gelecek odaklıydı.
Atkinson, obeziteyi tedavi etmek için uzun vadeli bir program tasarlamıştı. Hastalarına obezitenin kronik bir hastalık olduğunu ve "sonsuza kadar" tedavi göreceklerini açıkladı. Programın ilk üç ayında hastalar, haftada birkaç gün bir araya gelerek, obezite ve yağın temellerini anlatan bir konferansa katıldılar. Daha sonra ziyaretler, 1-2 haftada bire, ardından 1-2 ayda bire düştü. Kilo almaya başlayanlardan daha sık ziyaretlere devam etmeleri istendi. Deneklerin kaydolmak için tam programa bağlı kalmaları gerekiyordu.
Atkinson, ayrıca Randy'yi yeni doktora sonrası asistanı, Hindistan'dan genç bir bilim insanı olan Dr. Nikhil Dhurandhar ile tanıştırdı. Dhurandhar, Randy'yi muayene etti ve kan örneklerini inceledi. Randy, Ad-36'ya karşı antikorlar için pozitif test çıkmıştı. Bu da muhtemelen geçmişte bir noktada virüs bulaşmış olduğu anlamına geliyordu.
Randy, çocukken o horoz tarafından tırmalandığını ve daha sonra iştahının patladığını ve hızla kilo almaya başladığını hatırladı. Yiyecek ve hızlı yağ birikimi ile ilgili sorunları şimdi anlaşılmıştı. Çalışmadaki tavuklar, marmosetler, ikizler ve diğer insanlar gibiyse, Ad-36 ile enfeksiyonu vücudunun yağ biriktirmesine sebebiyet veriyordu. Randy, şöyle diyor:
Atkinson ve Dhurandhar'ın benim için yaptıkları hayatımı değiştirdi. Her şeyi anlamlandırdılar. Çok özgürleştirici ve çok güçlendiriciydi.
Bir Virüs, Nasıl Obeziteye Neden Olabilir?
Ad-36 gibi bir virüs nasıl yağa neden olur? Atkinson şöyle açıklıyor:
Ad-36'nın insanları şişmanlattığını düşündüğümüz üç yol var: (1) Kandan glikoz alımını artırır ve onu yağa dönüştürür; (2) yağ oluşturan bir enzim olan yağ asidi sentaz yoluyla yağ moleküllerinin oluşumunu artırır; ve (3) kemiğe veya yağa dönüşebilen kök hücrelerini yağa dönüştürerek tüm yağı tutacak daha fazla yağ hücresinin oluşturulmasını sağlar. Böylece var olan yağ hücreleri büyür ve vücut onlardan daha fazlasını üretmeye başlar.
Araştırmacılar, horoz tırmalamasının Randy'nin enfeksiyonunun başlangıcı olabileceğini kabul ediyor. Ancak uzmanlar, Ad-36'nın tavuklardan insanlara bulaşabilirliği hiçbir zaman doğrudan incelenmedi. Dhurandhar ve Atkinson, Ad-36'nın şişmanlığa katkısını gösteren birkaç güçlü çalışma yapmış olsa da, şüpheler devam ediyor. Atkinson şöyle anlatıyor:
Ad-36'nın şişmanlığa neden olduğu veya şişmanlıkla ilişkili olduğu 15 farklı çalışmayı sunduğum bir konferansta konuşma yaptığımı hatırlıyorum. Sonunda, iyi bir arkadaşım bana "Buna inanamam işte..." dedi. Bir sebep vermedi; sadece inanmadı. İnsanlar, şişmanlığa neden olan tek şeyin yemek yemek ve egzersiz yapmamak olduğu inancına gerçekten sıkışıp kalıyorlar. Ama daha fazlası var.
Dhurandhar ekliyor:
Bilim ile inanç arasında bir fark var. İnandığınız şey inanca aittir, bilime değil. Bilimde, verilerle ilerleriz. Şüpheci insanlarla karşılaştım, ama onlara nedenini sorduğumda, kesin bir sebep belirleyemiyorlar. Bilim, inançla ilgili değildir, gerçekle ilgilidir. Bilimde bir söz vardır: "Tanrı'ya inanırız ancak geri kalan herkes veri sunmak zorunda."
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 29
- 18
- 5
- 5
- 3
- 3
- 2
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- Çeviri Kaynağı: Wired | Arşiv Bağlantısı
- S. Tara. (2016). The Secret Life Of Fat: The Science Behind The Body's Least Understood Organ And What It Means For You. ISBN: 9780393244830. Yayınevi: W. W. Norton Company. sf: 236.
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 13:59:14 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/10872
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.
This work is an exact translation of the article originally published in Wired. Evrim Ağacı is a popular science organization which seeks to increase scientific awareness and knowledge in Turkey, and this translation is a part of those efforts. If you are the author/owner of this article and if you choose it to be taken down, please contact us and we will immediately remove your content. Thank you for your cooperation and understanding.