Lobotomin Hiç de Kısa Olmayan Tarihine Kısa Bir Bakış...
Lobotomi, beynin prefrontal korteks bölgesindeki bağlantıları kesmek suretiyle yapılan bir nörolojik ameliyat (nöroşirürji) yöntemidir. Daha spesifik olarak, psikocerrahi alanında yer alır ve lobotominin yavaş yükselişi ancak hızlı düşüşü, bir konuda merak uyandırmaktadır: Acaba insanlar bugünün hangi uygulamasına gelecekte dehşetle bakacaklar? Gottlieb Burckhardt’ın bu konuda şöyle bir yorumu var:
Her hekimin farklı bir doğası vardır. Bir tanesi “premum non nocere” yani “zarar vermeme” ilkesine dayanırken, diğeri “melius anceps remedium quam nullum” yani “hiç denememektense, tehlikeli bir yolu denemek daha iyidir” ilkesine dayanır. Benim seçimim ikinci seçenekten yana.
Beyin cerrahisi ve psikiyatrinin eksik tanımlanmış kombinasyonu olan psikocerrahi, uzun zamandır tıptaki en tartışmalı alanlardan biridir. Karmaşık bir tıbbi belirsizlik ve etik konusundaki bölünmeler ile hem hekimlerin hem de filozofların kafasını karıştırıyor. Psikocerrahi alanındaki belki de en bilinen terimlerden biri lobotomidir ve lökotomi, topektomi ve farklı sklerozan unsurlarının nöroenjeksiyonu gibi çeşitli prosedürleri tanımlamak için geniş çapta kullanılır.
Psikocerrahinin Kökeni
Psikocerrahinin kökenleri, Taş Devri’nde yapılan bazı kraniotomilerin (kafatasından kemik çıkarma operasyonu) kanıtlarıyla, MÖ 5100'e kadar izlenebilir. Arkeolojik bulgular, tarih öncesi şamanların bıçaklı bir cerrahi alet ile kişinin kafatasında bir delik açarak kemiği kesmeyi de içeren bir işlem olan trefinasyon yoluyla beyne ulaştıklarını göstermektedir.
Trefinasyonun tarihin erken zamanlarından itibaren yapıldığı belgelenmiştir. Sadece tıp literatüründe değil, aynı zamanda bazı görsel sanat eserlerinde de görülür. Örneğin Rönesans ressamlarından Hieronymus Bosch, en popüler eserlerinden biri olan “The Extraction of the Stone of Madness”da (1494) psikocerrahi trefinasyonunu tasvir etmiştir. Açıkçası, beyin ve davranış arasındaki karmaşık ilişkinin kontrolünde psikocerrahi, uzun zamandır büyük bir role sahiptir.
19. yüzyılın ortalarına kadar psikocerrahi bildiğimiz bir tanıma sahip değilken, bilim camiası nöropsikiyatriye damga vuran bir vaka olan Phineas Gage ile ilgilenmeye başladılar. Bu talihsiz işçi, çalıştığı sırada meydana gelen bir patlamada 109 cm uzunluğunda ve 3 cm kalındaki bir çubuğun prefrontal lobuna saplanmasıyla yaralandı. Şaşırtıcı olan ,bu kazadan sonra Gage’in kayda değer bir fiziksel şikâyeti olmamasıydı; ancak onu tanıyanlara göre, kazadan önceki ve sonraki Gage aynı kişi değildi. Bir zamanlar saygın ve ideal vatandaşken; kolayca sinirlenebilir, çekingen ve aşırı derecede kararsız hale gelmişti. Gage'nin doktoru, vakayı yakından takip etti ve aşağıdaki açıklamayı yayınladı:
Yaralanmasından önce onu tanıyanlar tarafından iyi bir eğitim almamış olmasına rağmen zeki bir iş adamı, dengeli, kurnaz ve kafasına koyduğunu yapan biri olarak tanımlanıyordu. Bu bakımdan zihni kazadan sonra kökten bir şekilde değişti ve tanıdıkları kararlı bir şekilde "O artık Gage değil." demeye başladılar.
Phineas Gage vakası, insanları beynin farklı bölümlerinin spesifik işleyişine ve çeşitli psikiyatrik hastalıkların klinik patolojisiyle nasıl ilişkili olabileceğine dair bütün bir araştırma alanına teşvik etti.
Lobotominin Başlangıcı
Ön lobun gelişmekte olan anlama yetisinden ve insan davranışını şekillendirmedeki yadsınamaz gücünden esinlenen İsviçreli psikiyatrist Gottlieb Burckhardt, beyin-davranış bağlantısı hakkındaki teorilerini bir cerrahi uygulamaya çeviren ilk doktordu. Diğer tedavilerden sonuç alamayan küçük bir şizofreni hastası grubu ile çalışan Burckhardt, hastalığı tedavi etmek için hastanın beyninin bölümlerini çıkardı. Onun deyimiyle bu, “daha hararetli bir şizofreni durumdan daha sakin bir şizofreni boyutuna çevirmek” idi. Burckhardt, 1891'de bildirdiği dönüm noktası niteliğindeki araştırması ile altı şizofreni hastasında, değişen derecelerde başarı ile 10 yıl boyunca çok sayıda açık beyin ameliyatı gerçekleştirdi ve belgeledi. Sonuçlar, altı hastadan üçünün başarılı bir şekilde "sakinleştirilmesi" ve ameliyat sonrası komplikasyon sebebiyle vefat eden hastalar arasında değişiyordu.
Burckhardt, ameliyat sonucunun "en sakinleştirici yöntem" olmasını amaçlasa da, araştırması son derece rahatsız edici ve çok etkisiz olduğu için, tıp camiası tarafından sert bir şekilde reddedildi. Bu yüzden Burckhardt, sonuçlarının yayınlanmasından sonra araştırmasını bıraktı ve psikocerrahi keşifleri birkaç yıl sonra unutuldu.
1930'ların başlarında psikocerrahi, ani ve şaşırtıcı derecede hızlı bir canlanma yaşadı. Avrupa'da Portekizli nörolog António Egas Moniz ve meslektaşı Almeida Lima, frontal korteksler ile talamus arasındaki bağlantıları araştırırken, Burckhardt’ın araştırmasının bazı ilkelerini yavaşça yeniden uygulamaya başladılar. İkili, Burckhardt'ın cerrahi tekniğini daha da iyileştirmek için, beyne lökotom adı verilen geri çekilebilir bir tel halkanın yerleştirilmesini içeren ve lökotomi adı verilen süreçleri daha düzenli olan bir yöntem geliştirdi. Henüz gelişme aşamasında olan ve geliştirmek için yeterli sonuçlar vermeyen bu araştırma, Moniz ve Lina’nın tuttuğu kötü kayıtlara rağmen, bazı siyasi nedenler sebebiyle psikolojik hastalıkların tedavisinde birincil yöntem olarak kullanılmaya başlandı.
Lobotomi, Avrupa çapında popüler hale gelirken, prosedür aynı zamanda bu konuya ilgili ve istekli olan Kuzey Amerikalı tıp kitlesine de tanıtıldı. Nörolog Walter Freeman ve beyin cerrahı James Watts, meslektaşlarının bulduğu sonuçları geliştirmek amacıyla bu değişimi desteklediler. İkili, prosedürü, lökotomun yerleştirilmesi için 1 cm’den daha küçük çaptaki delikten başka bir şeye ihtiyaç duyulmayacak şekilde geliştirdi. Bu, şüphesiz tedaviyi daha kolay ve daha az müdahale gerektiren bir hale getirdi; ama hala ameliyat sonrası komplikasyonların doğal olarak getirdiği risklere sahipti. Bunlar, enfeksiyonlardan ölümlere kadar değişen bir yelpazedeydi.
Freeman, yörünge kemiğinden geçip, prefrontal kortekse geçebilen basit ve buz kıracağına benzeyen bir aletten başka bir şey gerektirmeyen transorbital yaklaşımı geliştiren İtalyan bir meslektaşının çalışmasına hayran kalarak, bu yöntemi 1930'ların sonlarında hızla ve hevesle benimsedi. Freeman ve Watts’ın çalışmaları, lobotomiyi fazlasıyla basitleştirdi ve beyin cerrahına veya steril bir ortama ihtiyaç duymadan yapılabilir hale geldi. Bir müddet sonra Freeman'ın geliştirdiği ve steril olmayan bu yöntem, Watt’ı çalışmadan uzaklaştırdı. İkili, zamanla bağlarını kopardı; ancak Freeman, transorbital lobotomiyi Kuzey Amerika'da yaygınlaştırmak için tutkulu çabasına devam etti. Lobotomiyi destekleyen kanıt eksikliği, nihayet Freeman ve psikocerrahi meslektaşlarını durduruncaya kadar on binlerce psikiyatri hastasına değişen derecelerde başarı ile bu prosedürü uyguladılar.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Lobotominin Düşüşü
Lobotominin yükselişi sıralı ve yavaş bir şekilde gerçekleşirken düşüşü bir anda olmuş gibi görünüyor. Prosedür hakkında artan şüphelerin ortasında, Moniz, daha önceki çalışmaları nedeniyle 1949 Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü'ne layık görüldü. Bir anda, küresel tıp topluluğu eleştirel gözünü Burckhardt, Moniz ve Lima ile Freeman ve Watt'ın araştırmalarına çevirdi ve bu da düşüşün başlamasına sebep oldu. Eleştirmenler, Nobel Ödülü için gerekli olan kriterlerden olan “insanlık için en büyük faydayı” sağlamadığı, aksine büyük bir zarara sebebiyet verdiğini savundu ve bu lobotomi karşıtlığını hızlı bir şekilde tıp literatürüne yerleştirdi.
Lobotominin gerçekten popülerliğini yitirmesi, psikofarmasotik pazarda kloropromazinlerin tanıtılmasına kadar gerçekleşmedi. Kloropromazin, şizofreni tedavisi üzerinde pozitif etkisi olan ilk psikoterapik ilaçtı ve pazardaki ilk yılında yaklaşık iki milyon hasta üzerinde uygulandı. Halihazırda mevcut olan daha güvenli ve daha güvenilir bir seçenek ile lobotomi resmi olarak gözden düştü.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 18
- 16
- 8
- 6
- 5
- 3
- 2
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- Çeviri Kaynağı: BC Medical Journal | Arşiv Bağlantısı
- G. Burckhardt. (1891). Ueber Rindenexcisionen, Als Beitrag Zur Operativen Therapie Der Psychosen. Yayınevi: Allgemeine Zeitschrift fur Psychiatrie und psychisch-gerichtliche Medicin. doi: 10.3931/e-rara-17197.
- K. Anastasia. (1984). History Of Frontal Lobotomy In The United States, 1935-1955. Neurosurgery, sf: 765-772. doi: 10.1227/00006123-198406000-00022. | Arşiv Bağlantısı
- K. W. Alt, et al. (1997). Evidence For Stone Age Cranial Surgery. Nature, sf: 360-360. doi: 10.1038/387360a0. | Arşiv Bağlantısı
- S. Rifkinson-Mann. (1988). Cranial Surgery In Ancient Peru. Neurosurgery, sf: 411-416. doi: 10.1227/00006123-198810000-00001. | Arşiv Bağlantısı
- M. Faria. (2016). Violence, Mental Illness, And The Brain - A Brief History Of Psychosurgery: Part 1 - From Trephination To Lobotomy. Scientific Scholar, sf: 49. doi: 10.4103/2152-7806.110146. | Arşiv Bağlantısı
- G. A. Mashour, et al. (2005). Psychosurgery: Past, Present, And Future. Brain Research Reviews, sf: 409-419. doi: 10.1016/j.brainresrev.2004.09.002. | Arşiv Bağlantısı
- J. I. Ordia. (1989). Neurologic Function Seven Years After Crowbar Impalement Of The Brain. Surgical Neurology, sf: 152-155. doi: 10.1016/0090-3019(89)90204-8. | Arşiv Bağlantısı
- H. Damasio, et al. (1994). The Return Of Phineas Gage: Clues About The Brain From The Skull Of A Famous Patient. ISBN: 264. Yayınevi: Science. sf: 1102-1105.
- J. M. Harlow. (1868). Recovery From The Passage Of Iron Bar Through The Head. ISBN: 2. Yayınevi: Publ Mass Med Soc. sf: 327-347.
- Y. Joanette. (1993). From Theory To Practice: The Unconventional Contribution Of Gottlieb Burckhardt To Psychosurgery. ISBN: 45. Yayınevi: Brain Lang. sf: :572-587.
- E.S. Valenstein. (1996). Great And Desperate Cures: The Rise And Decline Of Psychosurgery And Other Radical Treatments For Mental Illness. Yayınevi: New York: Basic Books.
- W. Freeman, et al. (1937). Prefrontal Lobotomy In The Treatment Of Mental Disorders. ISBN: 30. Yayınevi: South Med J.. sf: 23-31.
- J. D. Pressman, et al. (1988). Sufficient Promise: John F. Fulton And The Origins Of Psychosurgery. Bulletin of the History of Medicine, sf: 1-22. | Arşiv Bağlantısı
- J. Lindsten. The Nobel Prize In Physiology Or Medicine. (26 Haziran 2001). Alındığı Tarih: 10 Aralık 2020. Alındığı Yer: The Nobel Prize | Arşiv Bağlantısı
- R. P. Feldman, et al. (2001). Psychosurgery: A Historical Overview. Neurosurgery, sf: 647-659. doi: 10.1097/00006123-200103000-00041. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 13:53:35 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/9707
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.
This work is an exact translation of the article originally published in BC Medical Journal. Evrim Ağacı is a popular science organization which seeks to increase scientific awareness and knowledge in Turkey, and this translation is a part of those efforts. If you are the author/owner of this article and if you choose it to be taken down, please contact us and we will immediately remove your content. Thank you for your cooperation and understanding.