Leibniz'de Töz Sorunu ve Doğruluk Ayrımı
Descartes ve Spinoza gibi Leibniz de evrenin tutarlı ve kuşatıcı bir felsefi açıklamasını inşa etmeyi hedeflemiştir, kendinden önceki iki filozofta olduğu gibi, töz kavramını merkeze almıştır.[1] Descartes, üçlü bir töz anlayışını savunmuştur. Spinoza ise tek töz olarak Tanrı'yı kabul etmiştir ve Descartes'ın töz olarak öne sürdüğü yer kaplama ve zihni, Tanrı'nın öz nitelikleri olarak öne sürmüştür. Leibniz, yer kaplamanın bir tözün öz niteliği olamayacağını savunmuştur, gerekçesi ise yer kaplamanın çoğulluğu içermesinden dolayı ancak tözler kümesine ait olabilmesidir, ona göre her tekil töz, yayılımsız olmalıdır.[2] Leibniz’in töz anlayışına bakıldığında, tözlerin çoğulluğunu savunarak Aristotelesçi görüşe geri döndüğü söylenebilir.[1]
1. Töz Görüşü
Leibniz’e göre töz ne tektir ne de üç tanedir, töz sonsuzdur; tözün bir sayısı yoktur. Leibniz, töz kavramı yerine monad kavramını kullanmaktadır. Monad, bileşiklere giren yalın tözden başka bir şey değildir.[3] Leibniz'e göre monadlar ancak bir anda başlayıp bir anda bitebilir, onlar yaratma aracılığıyla ortaya çıkıp yok etme yoluyla sona erebilir.[3] Monadlar tek olan şeylerdir, parçaları yoktur ve onlar bölünemez. Onlar, var olan temel şeylerdir; bu haliyle monadları atomlara benzetmek mümkündür. Leibniz, monadların değişime uğradığını kabul etmektedir fakat bu değişim dışsal bir nedenden dolayı değil, içsel bir nedenden dolayıdır; monadlar dışarıdan etkilenmemektedir, monadların penceresi yoktur.[3] Ona göre, iki monadın nedensel bir ilişkisi olamaz, varmış gibi göründüğünde duyular bizi yanıltır. Leibniz’e göre monadlar, entelegheialar* olarak adlandırılabilir. Monadlar kendilerinde bir yetkinliğe sahiptir, onları iç etkinliklerinin kaynağı, deyim yerindeyse cisimsiz bir otomat kılan belli bir kendine yeterlik vardır.[3]
Bu kuram Leibniz'in karşısına başlıca iki sorun çıkarır. İlki, eğer monadlar gerçekten kendi içlerindeyseler, Leibniz çevremizde gözlemekte olduğumuz görünüşteki nedensel bağları nasıl açıklayacaktır? Yani Leibniz, dünyamızdaki şeylerin düzenli bir biçimde birbirlerine etki ve tepki vermesi olgusunu nasıl açıklar? İkinci sorun, eğer monadlar gerçekten tamlığa sahiplerse (yani kendilerinin başına gelen ve gelecek olan her şeyi içeriyorlarsa), Leibniz olgu doğruları sınıfının olumsal niteliğini koruyacak mıdır?[1] Bu iki sorunun cevabı da, en yüksek monad olan Tanrı'ya bağlıdır.
Şeylerin en son gerekçesi, zorunlu bir monadda olmalıdır; bu zorunlu monadda değişimlerin ayrıntısı, onların kaynaklarındaki gibi, yalnızca üstün bir biçimde var olur; Tanrı dediğimiz budur.[3] Tanrı tektir ve yeterlidir çünkü birbirine bağlı bütün ayrıntıların yeterli gerekçesidir. Tanrı evreni yaratırken birbirinden bağımsız olarak çalışması gereken bütün monadların en yetkin bütününü oluşturacak şekilde bir araya getirmiştir.[1] Yetkinlik, şeylerin sınırları ya da bağları bir yana bırakıldığında, geriye kalan kesin gerçekliğin miktarıdır. Tanrı, başlangıçtaki “yalın monad”dır, diğer bütün monadlar yaratılmıştır; yani Tanrı'nın ürünüdür. Tanrı, zihnindeki sonsuz sayıda olanaklı evrenden en uygunu bu olduğu için, bunu yaratmıştır ve bu seçiminin yeterli bir nedeni vardır.[3] Yaratılmış olan monadlar, yetkinliklerine Tanrı etkisiyle sahip olurlar, eksiklikleri doğaları gereğidir.[3] Tanrı ve yaratılmış olanların arasındaki ayrım budur, Tanrı yetkindir; yaratılmış olanlar yetkin değildir, onlara yetkinliklerini Tanrı vermektedir. Tanrı olmaksızın hiçbir şey var olamaz, hiçbir şey olanaklı da olamaz.[3] Bu zorunlu varlıkta öz, var oluşu içinde taşımaktadır, bir şeyin gerçek olması için, olanaklı olması yetmektedir. Olumsal varlıklar, var olma gerekçelerini bu zorunlu varlıktan almaktadır.[3]
2. Hakikate İlişkin Ayrım: Akıl Doğruları ve Olgu Doğruları
Leibniz, tüm doğru önermeleri, “akıl doğruları” ve “olgu doğruları” olmak üzere ikiye ayırmıştır.[2], [1] Bu ilkeye göre, bir önermenin karşıtı çelişki içeriyorsa, bu önermemizin doğru olduğunu gösterir. Örneğin “Dörtgen, dört kenarlıdır.” önermesinin çelişiğini aldığımızda, elde ettiğimiz önerme “~(Dörtgen, dört kenarlıdır)” önermesidir. Bu da “Dörtgenin dört kenarlı olduğu doğru değildir.” demektir. Bu ise çelişkili bir ifadedir, o yüzden ana önermemiz doğrudur.
Olgu doğruları ise yeter-sebep ilkesine dayanmaktadır,[3] başka bir deyişle, olguların doğrulukları için, yeterli bir gerekçe olmalıdır.[3] Olgu doğruları, olumsal doğruluklardır, akıl doğrularının aksine, onların tersini düşünmek mümkündür. Örneğin; “Tüm kargalar siyahtır.” önermesi, olumsaldır; bunun tersini, herhangi bir mantıksal çelişkiye düşmeden düşünmek mümkündür. Bu anlatılanlardan yola çıkarak, akıl doğrularının apriori, olgu doğrularının aposteriori olduğu söylenebilir.
Olgunun var olması ve bilinmesi için, o olgunun neden başka türlü değil de öyle olduğunu açıklayacak yeterli bir neden olmalıdır. Var olan bu dünya, Tanrı'nın zihnindeki sonsuz mümkün dünyalardan en iyisidir,[3] Leibniz için dünyada meydana gelen her şey, en yüksek monadı yaratıcı ediminden kaynaklanmaktadır.[1] Olgu doğruları için yeterli gerekçe Tanrı'dadır. Tanrının sonsuz mümkün dünyalar içinden bunu yaratmasının yeterli bir nedeni vardır. Olgu doğrularına yeterliliğini veren Tanrı'dır.
Sonuç olarak bakıldığında, Leibniz tözü çoğulcu bir yapıda ele almıştır. Bu görüş, bir nevi Aristotelesçi ousia görüşüne dönüş olarak görülebilir. Leibniz, aynı zamanda töz yerine monad adını kullanmıştır. Bu monadlar birbirini etkilememektedir. Son olarak hakikat ayrımına baktığımız zaman, Leibniz hakikati akıl doğruları ve olgu doğruları olmak üzere ikiye ayırmıştır. Akıl doğruları a priori, kesin ve çelişmezlik yasasına dayanırken olgu doğruları olumsaldır, yani başka türlü de olabilmektedir. Onların, öyle olmalarının yeterli bir sebebi vardır ve bu sebep Tanrı'dadır. Çünkü Tanrı, mümkün dünyalar arasından en mükemmel olanını yaratmıştır. Başka bir deyişle olgu doğruları yeter sebebini Tanrı'dan almaktadır.
Notlar
* Leibniz, bu terimi Aristoteles'in kullandığı anlamdan farklı kullanmaktadır, Aristoteles’te entelekheia, bir süreç olarak energia’nın sona erdiği bir yetkinlik ya da gerçekleşme durumudur ve bu ikisi arasındaki ayrım keskin değildir; Leibniz ise bu kavramı kendinde kendi değişimlerinin ilkesini taşıyan bireysel töz veya güç anlamında kullanır.[4]
** Bu ayrımın, felsefe tarihinde önemli bir filozof olan Hume'da etki bıraktığını söylemek mümkündür. Hume, insan aklının nesnelerini, idea ilişkileri ve olgu durumları olmak üzere ikiye ayırmıştır. İdea ilişkileri alanında zorunluluk vardır ve bu alan a prioridir, olgu durumları ise olumsaldır ve a posterioridir, yani bu alanda zorunluluk yoktur, örneğin güneşin yarın doğması kadar, doğmaması da mümkündür.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
İçerikle İlgili Sorular
Soru & Cevap Platformuna Git- 7
- 3
- 2
- 2
- 2
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 08/11/2024 15:31:24 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/9367
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.