Kimyasallarla İlgili Herkesin Bilmesi Gereken 5 Basit Gerçek!
"Kimyasal" sözcüğü, inatla olumsuz anlam yüklenen sözcüklerden birisidir. Halbuki etrafınıza ve hatta kendinize bakıp da kimyasal görmemeniz imkansızdır. Fakat insanlar kimyasalları "ölümcül" olarak gördükleri için, tuhaf tuhaf argümanlarla karşılaşmamız da kaçınılmaz olmaktadır. Hal böyle olunca, biz de kimyasallarla ilgili herkesin bilmesi gereken 5 gerçeği bir arada sunmak istedik. Lütfen sonuna kadar okuyun ve anlamaya çalışın. Böylece bir sonraki tartışmanızda "kimyasal" sözcüğünü asıl anlamı haricinde kullanarak kafanızı karıştıran insanlara karşı entelektüel bir savunmanız olur.
Kimyasal Maddelerle İlgili Gerçekler
Gerçek 1: Her Şey Kimyasallardan Oluşmuştur!
Her ne kadar kulağa basit bir kavram gibi gelse de çoğu kişi bunu anlamakta güçlük çekiyor. Kısacası, bildiğimiz her madde kimyasallardan meydana gelmiştir. Biz insanlar bile tamamen, baştan aşağı kimyasallardan oluşmuş canlılarız. Organik olarak satılan gıdaların istisnasız hepsi de dahil olmak üzere her besin, tamamiyle kimyasal içeriklidir. Bitkisel ilaçlar da öyle... Yani birisi “Aşı olmuyorum çünkü kendime veya çocuğuma kimyasal enjekte ettirmek istemiyorum.” dediği zaman, bu o kişinin ne kadar bilgiden yoksun olduğunu gösterir. İnsanların iddia ettiğinin aksine, "kimyasal içermeyen yaşam"" (Chemical-free lifestyle) diye bir şey tek kelimeyle imkansızdır.
Kimyasallar olmadan hayatta kalmanız mümkün değildir. Şu an biz bu yazıyı yazarken ve siz okurken bile dioksit (halk arasında bilinen adıyla "oksijen") isimli kimyasalı soluyoruz. Vücudumuz bu kimyasalı hücresel solunum denilen olay için elektron alıcısı olarak kullanıyor. Bu olay besinlerle aldığımız bir kimyasal olan glikoz gibi karbonhidratları karbondioksit, su ve enerji olarak kullandığımız adenozin trifosfat (ATP) kimyasallarına yıkar. Ayrıca bu olay asetil koenzim A, nikotinamid adenin dinükleotit (NADH) gibi bir sürü enzim ve elektron alıcılarının dahil olmasıyla gerçekleşir. Tahmin edebileceğiniz gibi bunların hepsi kimyasaldır. Buradan anlayacağımız üzere hepimizi büyük birer biyokimya makineleriyiz ve yaptığımız her eylem vücudumuzdaki kimyasal reaksiyonlar sonucu gerçekleşiyor. Bu yazıyı okuyor olmak bile sinir sistemimizde çeşitli kimyasal reaksiyonlar sonucu bilgiyi işleyebilmemiz sayesinde oluyor. Yani aslında kimyasallardan korkmak için hiçbir sebebimiz yok. Bu dünyadaki her şey kimyasallardan meydana gelmiş durumda ve onlar olmadan ölümümüz kaçınılmaz.
Bir kimyasalın isminin uzunluğu da onun ne kadar toksik (zehirleyici) olduğunu göstermez. Günümüzde internet ve televizyon aracılığı ile insanlar kimyasallardan korkutulmaya çalışıyor. Hele ki uzun ve okunması zor isimleri varsa... Buna yabancı kaynaklardaki en iyi örnek, son zamanlarda dünya çağında popular hale gelen ‘Food Babe’ ismiyle paylaşımlarda bulunan Vani Hari. Bu kişinin dediğine göre ismini telaffuz edemediğimiz kimyasallar ihtiva eden hiçbir ürünü tüketmemeliyiz. Bu beyan en basit tabirle saçmadır. Mesela retinol, kobalamin, askorbik asit ve kolekalsiferol kimyasallarını ele alalım. Biyokimya derslerinde gördüğümüz üzere bu kimyasallar, insanların telaffuz etmekte zorlandığı isimlere sahip. Ayrıca çoğu kişi askorbik asit adını duyduğunu zaman sanki zararlı bir kimyasalmış gibi algılamakta. Aslında bakacak olursak sözünü ettiğimiz bu kimyasalların halk arasındaki isimleri sırasıyla; A, B12, C ve D vitaminleri ve hepsi sağlığımızı korumamız için çok önemli rollere sahip. Benzer olarak her canlı, yani tükettiğimiz her gıda DNA içerir. DNA, "deoksiribonükleik asit" adının kısaltılmış halidir. Bir kimyasaldır! Yetmedi mi? Bir örnek daha: Size "1,3,7-trimetilpürin-2,6-diyon" verecek olsam kabul eder miydiniz? Ne kadar da korkutucu, değil mi? Bu uzun isim, her gün düzenli olarak tükettiğimiz, gazlı içecekler ve kahvenin içerisinde bolca bulunan "kafein"in kimyasal adıdır. Dolayısıyla bir kimyasalın adına bakarak onun tehdit unsuru olup olmadığını anlayamazsınız.
Sonuç olarak bu yazdığımız kimsayallar uzun isimlere sahipler ve kimisi asit olduğu için kulağa zararlı gibi geliyor. Ancak bunlar canlılar için esansiyel yani zorunlu olarak tüketilmesi gereken kimsayallar ve neredeyse her gıdanın içinde var. Günlük diyetin telaffuz yeteneği ve kimyasalların adlarının uzunluğuna göre yapılması en kısa tabirle saf ve çocukça.
Gerçek 2: Zehirli Olan Kimyasalın Kendisi Değil, Dozudur!
"Toksik (zehirli) kimyasal" diye bir şey yoktur, "toksik doz" vardır. Yani bütün kimyasallar normal dozunda alındığında zararsız ve hatta çoğu durumda yararlıdır. Ancak doz normalin üzerine çıkıp toksik doza ulaştığı zaman zehirleyici etki yapar. "Toksik" olarak bilinen kimyasallar da, aslında belli dozların üzerinde toksiktir. Yoksa kendi başına toksik olan bir kimyasaldan söz edilemez.
Örnek vermek gerekirse insan bedeni, "zehirli" diye tabir ettiğimiz civa, arsenik, siyanür, formaldehit, aluminyum, kurşun ve diğer benzeri kimyasalları barındırmaktadır. Hatta bu kimyasallardan bazıları (formaldehit gibi) vücudumuzda bizzat sentezlenmektedir. Bu kimyasallardan tamamen saf bir hayat sürecek olsanız, sadece kendi yetiştirdiğiniz organik besinleri tüketecek ve hiçbir ilaç kullanmayacak olsanız bile bunlar vücudunuzda var olacaktır ve var olmaya devam edecektir.
Özetleyecek olursak bir kimyasalın zehirli etkisi, onun tükettiğiniz miktarına bağlıdır. Her gün tükettiğimiz ve tüketmememiz halinde yaşamımızı devam ettiremeyeceğimiz su bile yüksek dozlarında zehirlidir. Eğer normal tüketmeniz gerekenden çok daha fazla su tüketirseniz, vücudunuzdaki osmotik basınç olarak adlandırılan su-elektrolit dengesi bozulacak ve ortaya ani ölüm riski çıkacaktır. Bir dahaki sefere birisi sizi yiyeceğinizdeki, ilaçlarınızdaki veya tükettiğiniz herhangi başka bir maddedeki toksik kimyasallar ile korkutmaya çalıştığı zaman ondan şu iki soruya cevap vermesini isteyin:
- Bu kimyasalın insan için toksik dozu nedir?
- Bahsettiğiniz ürün bu kimyasaldan hangi miktarda içeriyor?
Bu iki sorunun cevabı, ürünün güvenilirliğinin belirlenmesi için son derece önemlidir. O ürünün içindeki kimyasalın miktarı ve insan için toksik dozu bilinmeden güvenilir veya zararlı olduğunu söylemek imkansızdır. Bu durumda eğer size bu konuda uyarmaya, korkutmaya çalışan kişiler sorduğunuz bu iki soruya cevap veremezse ne hakkında konuştuklarını bilmiyorlar demektir ve bu durum onları dikkate almamanız için yeterli bir sebeptir. Bir sürü bilim karşıtı argüman bu “doz” gerçeği altında parçalanmaya mahkumdur. Örnek vermek gerekirse günümüzde dünya genelinde çok yaygın olan “aşılar toksiktir” gibi bilimden nasibini almamış kişilerin çıkardıkları bir safsata çoğu insanı yanlış yönlendirmekte ve sağlıklarını tehlikeye düşürmektedir. Halbuki aşılardaki sözde ‘toksik’ kimyasallar tamamen güvenli dozlarda sunulmaktadır ve güvenli olmasının dışında özellikle de çocuklar için de olmazsa olmaz medikal uygulamalarıdır.
Gerçek 3: Bir Kimyasalın “Sentetik” ve “Doğal” Formları Arasında Hiçbir Fark Yoktur!
Son zamanlarda hepimiz sıkça "sentetik kimyasalların" doğal olarak üretilenler kadar güvenli ve yararlı olmadığını hatta zararlı olduğunu çeşitli kaynaklardan okuyor veya duyuyoruz. Peki gerçekten de öyle mi? Gerçek, durmaksızın iddia edilenden oldukça farklı.
Buradaki sorun, kimyanın en temel kavramlarından birinin yanlış anlaşılıp, yanlış bir şekilde sunulmasından kaynaklanıyor. Hepimizin bildiği gibi maddelerin temel yapı taşı atomlardır ve element olarak adlandırdığımız çok çeşitli atomlar vardır. Bu atomların çeşitli yöntemler ile bir araya getirilmesiyle yeni moleküller elde edilir ve bu bir araya getirip birleştirme olayı yeni molekülün özelliklerini belirler. Bu olay sırasında elementlerin hangi şekillerde bir araya getirildiği sonuç ile tamamen alakasızdır ve yeni oluşan kimyasalın davranışını etkilemez.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Örnek verecek olursak, dihidrojen monoksit isimli kimyasal (halk arasında "su" olarak bilinir) 3 atom içerir: 2 hidrojen ve 1 oksijen. Hidrojen de oksijen de birer elementtir. Şu anda, kimya bilimi dahilinde bilinen, sonucunda "su" oluşturabilecek abartısız bir şekilde binlerce farklı kimyasal tepkime vardır. Diğer bir deyişle, binlerce farklı yolla su üretebiliriz ve hangi yolu izlersek izleyelim sonucunda oluşacak olan su her seferinde aynı özellikleri taşıyacak ve aynı şekilde davranacaktır. Üstelik hiçbir kimyager de ona verdiğiniz bir şişe suyun hangi yolla oluşturulduğunu söyleyemeyecektir çünkü dünya üzerindeki diğer bütün sularla özdeş olacaktır.
Sonuç olarak ortaya çıkan son kimyasal aynı olduğunu sürece onun nasıl elde edildiği sağlık açısından önemli değildir. Bilim insanları "sentetik kimyasallar"dan söz ederken, yaygın olan yöntemden farklı bir şekilde (örneğin farklı bir tepkime kullanılarak) üretilen kimyasallardan söz ederler. Eğer illa merak ediyorsanız, bir kimyasalın saflığını sorgulayabilirsiniz. Örneğin üretilen suyun ne tür mineraller içerdiğine bakabilirsiniz. Ancak bir kimyasalı sırf "sentetik" diye zararlı olarak düşünmek saçmalıktır.
Gerçek 4: "Doğal Kimyasallar Kesinlikle Sağlıklı; Yapay Olanlar Kesinlikle Sağlıksız" İfadesi Doğru Değildir!
Bazı kişiler yapay kimyasalların zararlı olduğunu, tüketilmemesi gerektiğini veya doğada kimyasalların doğal olarak bulunmadığı konusunda ısrarcılar. Burada birkaç problem var.
İlk olarak, yukarıda belirttiğimiz gibi kimyasallar yüksek dozlarında toksik, düşük dozlarında güvenlidir. Bu yapay üretilmiş kimyasallar için de aynı şekilde geçerlidir. Sentetik/yapay kimyasalların özünde doğal olaranlardan kimyasal olarak farksız olduğunu hatırlayınız. Bir örnek, doğal olarak üretilen "insülin" ile bakterilerin genleriyle oynanarak onlara ürettirilen "insülin"dir. İki insülin arasında hiçbir fark yoktur. İkisinin de kimyasal formülü birebir aynıdır. İkisi de vücudunuzda birebir aynı tepkimelere neden olur. Dolayısıyla bir şeyin yapay ya da doğal olması, onun sağlık durumuyla ilgili herhangi bir bilgi vermez.
İkinci olarak bu iddia mantıkta Doğaya Başvurma Safsatası (Appeal to Nature Fallacy) olarak bilinir. Bu mantık hatasına düşen insanlar, doğada var olan her şeyin yararlı olup, doğada olmayan ya da doğadaki şekliyle üretilmeyen (yani "sentetik" ya da "yapay" olan) her şeyin zararlı olduğunu öne süren insanlardır. Bu, sıradan ve görüldüğü yerde engel olunması gereken boş bir kuruntudan fazlası değildir. Hiçbir bilimsel temeli bulunmamaktadır. Tam tersine, doğada bulunan çok sayıda "doğal" kimyasal zararlı etkilere sahip olabilmektedir (yine, söz konusu yüksek dozlarda tabii). Örneğin doğa, siyanür ve arsenik gibi çeşitli kimyasallarla doludur ve bir kimyasallın doğallığının onu sağlıklı kıldığını düşünmek için hiçbir geçerli sebep yoktur.
Unutmayın ki kimyasallar, nihayetinde çeşitli elementlerin birleşiminden başka bir şey değildir. Doğanın bu birleşimleri en iyi şekilde yaptığını ya da bizlerin bu birleşimleri güvenli yapamayacağımızı düşünmek için kesinlikle bir sebep yoktur. İnsanların sık sık doğanın üzerine geçemeyeceğimizi söylediğini duyarız ancak bu geçersiz bir iddiadır.
Durup bir dakika düşünün! Eğer yapay kimyasalların uzaklaştırılması gerektiğini düşünüyorsanız bunun savunmayı çalışın. Kendinize neden böyle düşündüğünüzü sorun. Sadece doğal olmadıkların için kötü olduklarını düşünmeniz haricinde sunabileceğiniz herhangi bir sebep var mı? Ufacık bir sebep kırıntısı?
Gerçek 5: Bir Kimyasalın Özelliğini, Bağlandığı Diğer Kimyasallar Belirler!
Kimyasal bileşiklerin çeşitli elemetlerin birleşimiyle yapıldığını söylemiştik. Bu olay sonucu açığa çıkan son ürün, içerdiği diğer elementlerin bireysel özelliklerini taşımayabilir. Sodyum Klorür buna çok güzel bir örnektir. Sodyum, aşırı reaktiftir ve su ile etkileştiğinde patlar. Klor ise, çok çok düşük dozları haricinde yüksek derecede toksiktir. Ancak bu ikisini birleştirirsek her gün tükettiğimiz Soydum Klorür, yani halk arasında bilinen adıyla "sofra tuzu"nu elde etmiş oluruz!
Fark edebileceğiniz gibi her gün kullandığımız sofra tuzu ne sodyumun ne de klorun özelliklerini taşıyor. Tuzu su ile karıştığınızda sodyum gibi bir reaksiyon vermez ve tuz yediğimiz için klor zehirlenmesi yaşamayız. Bu iki elementin kombinasyonu, son ürünün özelliklerini değiştirmiştir. “Tuz tehlikelidir çünkü içinde sodyum ve klor vardır.” demek kulağa ne kadar da mantıksız geliyor değil mi? Tuzun içindeki sodyum artık saf sodyum gibi davranmaz çünkü klor ile bağ kurmuştur. Bundan ötürü bir ürünün zararlı kimyasallar içerdiğini ve bu yüzden zararlı olduğunu düşünüyorsanız, onu zararsız hale getirecek herhangi başka bir kimyasal ile bağ kurmadığından emin olun.
Bazı aşılarda bulunan timerosal adlı madde, bilim karşıtlarının kimyayı ne derece anladığının güzel bir örneğidir. Muhakkak aşıların zararlı olduğunu çünkü civa ihtiva ettiğini ve civanın toksik etkisi olduğunu duymuşsunuzdur. Günümüzde sadece belli tip grip aşılarının civa içerdiğinin ve bu civanın zararsız dozlarda bulunmasının inkar edilmesi bir yana burada başka bir sorun vardır. Aşılarda bulunan civa, timerosal formunda bulunur. Timerosal, etil grubuna bağlanmış civadır. Zehirlenmelere sebep olan formu, metil grubuna bağlanmış olan ve deniz ürünlerinde bulunan metil civadır. Etil ve metil gruplarına bağlanmış civalar aynı şeyler değildir ve aynı şekilde davranmazlar. Klorun sofra tuzundaki sodyumun özelliklerini değiştirdiği gibi, etil grubu da civanın özelliklerini değiştirir.
Sonuç olarak, “Civa zararlıdır ve aşılar civa içerir, bu yüzden aşılar zararlıdır.” demek ile “Sodyum zararlıdır ve sofra tuzu sodyum içerir, bı yüzden sofra tuzu zararlıdır.” demek arasında hiçbir fark yoktur.
Özetleyecek Olursak...
- “Kimyasal”, tehlikeli bir sözcük değildir.
- Her şey ama her şey kimyasallardan oluşur. Su da, oksijen de, yediğiniz besinlerin istisnasız tamamı da kimyasaldır.
- Kimyasallardan oluşmayan hiçbir besin bulunmaz. Bugüne kadar tükettiğiniz bütün besinler “kimyasal”dır.
- Bazı kimyasalların isimleri uzun ve karmaşıktır; ancak tamamen zararsızdırlar. 1,3,7-trimethylxanthine, and 1,3,7-trimethyl-2,6-dioxopurine, her gün tükettiğiniz kahve içerisindeki “kafein” kimyasalının adıdır.
- Bazı kimyasalların adı kısa ve basittir; ancak tamamen ölümcül olabilirler. “Digoksin”, yüksükotu bitkisinden elde edilen bir kimyasaldır ve insanlar için ufak bir dozu bile ölümcüldür.
- Tekil elementlerin özellikleri, o elementlerden oluşan bileşiklerin özelliklerinden farklı olabilir. Örneğin klor, 1. Dünya Savaşı’nda zehir amaçlı kullanılan bir kimyasalken, sodyum klorür bildiğiniz sofra tuzudur.
- Her şeyin ama her şeyin “toksik/ölümcül dozu” bulunur. Arsenik veya plütonyumun zararsız olduğu ufacık bir doz varken; suyun ve oksijenin ölümcül olduğu dozlar vardır.
- “Doğal” demek, “daha iyi” demek değildir. Zehirli sarmaşıklar, ölümcül mantarlar, denizanası zehri, arsenik ve radyoaktivite tamamen “doğal” unsurlardır.
- “Yapay” demek, “daha kötü” demek değildir. Tıp, toplu taşıma, yüksek verimli besinler, giysiler ve internet tamamen “yapay” unsurlardır.
- Bilginin sunuluş biçimi, algı yönetimine neden olabilir. Örneğin “su”, asit yağmurlarının ana bileşenidir ve bu şekilde tüketildiğinde ölümcül olabilir. Bu bilgi, suyun zararlı olduğu anlamına gelmez.
Sonuç
Uzun lafın kısası, etrafınızda sürekli maruz kaldığınız birçok iddia, en temel kimya (ve genel olarak bilim) bilgileriyle çelişen safsatalardan başka bir şey değildir. Eğer ki bir şeyin "aşırı zararlı" olduğu, inatla ama güvenilir kanıtları olmaksızın ileri sürülüyorsa, durup bir düşünün. Yukarıdaki 5 maddenin süzgecinden geçirin ve iddia sahiplerinden kanıt talep edin. Bu kanıtların, güvenilir ve hakemli dergilerde basılmış araştırmalara dayandığından emin olun. Etrafımızda elbette çeşitli dozlarda bize zarar verebilecek kimyasallar var. Yüksek radyoaktiviteye sahip elementler bunun örneklerinden birisi... Ancak gidip de temel bilim bilgileriyle çelişen iddiaları, radyoaktif elementler yutmakla bir tutmak saçmalık olacaktır. Birçok "kimyasal düşmanı"nın iddiası, bundan farksızdır ve dikkate alınmayı bile hak etmez.
Teşekkür: Bu yazıyı hazırlayan Uzay B. Dündar'a teşekkür ederiz.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 27
- 14
- 5
- 4
- 4
- 3
- 2
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- Türev İçerik Kaynağı: The Logic of Science | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/12/2024 20:16:12 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/3720
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.