Paul K. Feyerabend ,Yönteme Karşı (Against Method), modern bilimin en dokunulmaz kabul edilen varsayımına yöneltilmiş köklü bir itirazdır: Bilimin ilerleyişini yöneten evrensel, nesnel ve bağlayıcı bir “bilimsel yöntem” olduğu fikri. Feyerabend bu kitabında yalnızca bilim felsefesine değil, bilimin toplumsal ve kültürel otoritesine de açık bir meydan okuma getirir.
Kitabın merkezindeki tez çarpıcıdır. Bilim tarihinde ilerlemeyi sağlayan şey yöntemlere sadakat değil, yöntem ihlalleridir. Galileo, Newton, Einstein gibi bilimsel devrimlerin aktörlerini inceleyen Feyerabend, bu figürlerin yerleşik kuralları sistematik biçimde ihlal ettiğini gösterir. Ona göre eğer bugün “bilimsel yöntem” diye öğretilen ilkeler geçmişte katı biçimde uygulansaydı, birçok büyük keşif asla gerçekleşemezdi. Bu nedenle Feyerabend’in ünlü mottosu ortaya çıkar: “Anything goes” (Her şey gider). Bu ifade çoğu zaman yanlış biçimde “kaos çağrısı” olarak okunur; oysa Feyerabend’in kastı, yaratıcılığı bastıran metodolojik dogmatizme karşı epistemolojik özgürlüktür.
Yönteme Karşı, bilimin nesnellik iddiasını da sorgular. Feyerabend’e göre gözlem kuramsız değildir; her gözlem belirli bir dünya görüşü ve dilsel çerçeve içinde yapılır. Dolayısıyla bilim, kendini tarafsız hakikatin tek taşıyıcısı olarak sunduğunda, gerçekte kendi metafizik ve ideolojik varsayımlarını görünmez kılar. Bu noktada Feyerabend, bilimi dinle karşılaştırarak provokatif bir iddiada bulunur: Bilim, modern toplumlarda yeni bir “kilise” işlevi görmektedir.
Kitabın bir diğer önemli boyutu, epistemolojik çoğulculuk savunusudur. Feyerabend, bilimi diğer bilgi biçimlerinden (yerel bilgiler, mitler, geleneksel tıbbî pratikler) üstün gören hiyerarşiyi reddeder. Ona göre bilgi üretimi tek bir rasyonalite biçimine indirgenemez; farklı toplumların farklı doğruluk rejimleri vardır. Bilimi “tek meşru bilgi kaynağı” olarak dayatmak, hem kültürel sömürgeciliğe hem de entelektüel yoksullaşmaya yol açar.
Ancak Yönteme Karşı yalnızca yıkıcı bir eleştiri değildir; aynı zamanda özgürlükçü bir bilim anlayışı önerir. Feyerabend, bilimin devlet gücüyle, eğitim sistemleriyle ve ekonomik iktidarla kurduğu ayrıcalıklı ilişkinin demokratik denetime açılması gerektiğini savunur. Bilim insanlarının otoritesi mutlak değil, tartışılabilir olmalıdır. Bu yönüyle eser, bilimi “ilerlemenin motoru” olarak kutsallaştıran Aydınlanmacı anlatıya karşı radikal bir karşı-hikâye sunar.
Sonuç olarak Yönteme Karşı, rahat okunur bir bilim savunusu değil; okuyucuyu sürekli rahatsız eden, konforlu kabulleri sarsan bir metindir. Feyerabend bilimi yıkmak istemez; aksine onu dogmadan kurtarmak ister. Özgürlüğün yalnızca siyasal alanda değil, bilgi üretiminde de vazgeçilmez olduğunu savunur. Bu nedenle kitap, bilim felsefesiyle ilgilenmeyenler için bile, otorite, özgürlük ve çoğulculuk üzerine düşünmek isteyen herkes için sarsıcı ve hâlâ güncel bir çağrıdır.