İnsanlıktan Çıkarma: Başkalarına Zarar Vermek Ne Zaman Kolaylaşır?
- İndir
- Dış Sitelerde Paylaş
Dünya tarihi, insanların birbirine acımasız davranışlar sergilediği olaylarla doludur. Sadece son yüzyıla baktığımızda bile insanların gaz odalarında yakıldığı, akıl almaz işkenceler nedeniyle hayatlarını kaybettiği, kimyasal silahlara maruz bırakıldığı ya da cinsel şiddete uğradığı pek çok olay örneği görebiliriz. Bunlar ve benzeri acımasız eylemleri gerçekleştiren kişilerin genellikle yaptıklarından zevk aldıklarına ilişkin kanıtlar bulmak da zor değildir. Peki, insanlar nasıl bu kadar kolayca, hatta keyif alarak başkalarına zarar verebilirler?
Kötülük psikolojisine ilişkin yapılan çalışmalar bu konuya birçok farklı açıklama getirecektir. Bu noktada, mağdurları insanlıktan çıkarma eğiliminin, şiddeti kolaylaştıran hatta bundan keyif alınmasını sağlayabilen psikolojik mekanizmalar arasında en çok vurgulananlardan biri olduğunu söyleyebiliriz (Haslam, Loughnan, Reynolds ve Wilson, 2007). İnsanlıktan çıkarma (İng: "dehumanization"), en genel ifadeyle insanların diğerlerini insana özgü statünün altında ya da dışında algılanmasıdır (Haslam, 2006).
İnsanlıktan Çıkarmanın Sosyal Psikolojisi
İnsanlıktan çıkarmanın ne şekillerde gerçekleştiğine geçmeden önce insaniliğin ne gibi özellikler kapsamında ele alındığına bakmakta fayda var. İnsanlıktan çıkarmaya ilişkin en güncel yaklaşımlardan olan ikili modele (Haslam, 2006) göre, insaniliği/insan olmayı yansıtan iki özellik grubu vardır:
- İnsanın biricikliğini yansıtan özellikler ve
- İnsan doğası için gerekli özellikler.
İnsanın biricikliğini yansıtan özellikler (medeniyet, gelişim, bilişsel kapasite, vb.) varoluşsal ve evrensel olarak görülürken, insan doğası için gerekli özelliklerin (ahlak, duygusallık, sıcaklık, vb.) sosyal inşa sürecinde geliştiği ve kültürler arasında farklılaştığı gözlenmiştir.
Dolayısıyla, insan olmak için gerekli iki temel özellik grubundan söz ediyorsak insanlıktan çıkarmanın da bu özelliklerden yoksun algılanmakla ilişki olan iki temel boyut üzerinden ortaya çıktığını söyleyebiliriz: hayvansılaştırma (animalization) ve nesneleştirme (objectification).
Hayvansılaştırma
Hayvansılaştırma, diğerlerinin medeniyet ve gelişim gibi insanın biricikliğini yansıtan özelliklerden yoksun olarak algılanmasıdır ve genellikle küçük düşürülme ya da aşağılanma ile karakterize edilir. Hayvansılaştırma eğiliminde sıklıkla karşıdakinin bedensel öğeleri öne çıkarılır ve genellikle tiksinme uyandıran hayvanlarla ilişkilendirilirler.
Bu durumun en belirgin örneklerini II. Dünya Savaşı propagandalarında görmemiz mümkündür. Bu dönemde Japon düşmanlar, Amerikalılar tarafından sıklıkla sıçanlar, yarasalar ve diğer haşaratlar gibi insanlarda tiksinme uyandıran hayvanlar şeklinde resmedilmiştir.
Ruanda soykırımında Hutu grubundan olanların Tutsileri hamamböcekleri olarak nitelendirmeleri de yine hayvansılaştırmanın başka bir örneği olarak karşımıza çıkmaktadır. Burada amaç, dış gruptakileri insandan daha aşağı kategoride bir varlık olarak tanımlayarak onlara zarar verilmesini kolaylaştırmaktadır.
Nesneleştirme
Başkalarının duygusallık ya da yakınlık gibi insan doğası için gerekli özelliklerden yoksun olarak algılanması ise insanlıktan çıkarmanın nesneleştirme boyutu ile ilişkilidir. Nesneleştirilen bireylere bir nesne ya da makinenin özellikleri atfedildiği için genellikle soğuk ya da yapay olarak değerlendirilirler. Ayrıca, nesneleştirilen birine karşı sıklıkla kayıtsızlık hissedilir ve o kişiyle empati kurmakta zorlanılır. Nesneleştirme, diğerlerinin insandan daha aşağıda bir kategoride değil insan dışı bir kategoride değerlendirilmesi ile ilişkilidir.
Günümüzde kadınlar, nesneleştirmenin en yaygın hedefleri arasında yer almaktadırlar. Kadınların nesneleştirilmesi yaygın bir şekilde görünüşleriyle ön plana çıkarılmasına işaret etmektedir ve yapılan çalışmalar da kanıtlarını ortaya koymaktadır.
Heflick ve Goldberg (2009) tarafından yürütülen bir deneyde ilk olarak katılımcılara kadın fotoğrafları sunulmuş ve bir gruptan bu fotoğraflardaki kadının görünüşlerine odaklanmaları istenirken başka bir gruptan ise kadının kişiliğine odaklanmaları istenmiştir. Ardından her iki gruptaki denekler de fotoğraflardaki kadını çeşitli özellikleri açısından değerlendirmişlerdir.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Çalışmanın sonuçlarına göre, kişiliğe odaklanan grupla karşılaştırıldığında, görünüşe odaklanan denekler kadını daha yetersiz, soğuk ve ahlaki açıdan daha zayıf olarak değerlendirmişlerdir. Başka bir deyişle, insan doğası için gerekli özelliklerle daha az ilişkilendirerek nesneleştirmişlerdir.
İnsanlıktan Çıkarmanın İşlevselliği
Karşınızdakini tümüyle insan olarak görürseniz ona kolayca zarar veremeyebilirseniz; ama onu bir fare ya da robot olarak algıladığınızda her şey daha kolay olmaz mı? Bu sorunun cevabını artık biliyoruz.
Bir insanı hayvan ya da bir nesne olarak algıladığımızda davranışlarımızın sonuçları üzerinde ahlaki bir sorumluluk hissetme ihtimalimiz azalır. Naziler, Yahudileri “yeryüzünde sürünen, Davut yıldızıyla işaretlenmiş bir haşarat/parazit” olarak gördükleri için, toplama kamplarında yaptıkları akıl almaz işkencelerden daha az ahlaki kaygı hissetmiştirler.
Daha da ilginç ve öğretici bir örneği Amerika'nın yaptığı bir katliamda görmek mümkündür: My Lai Katliamı’nı gerçekleştiren ABD askerleri, tüm Vietnamlıları "düşman" olarak algıladıkları için hedeflerin sivil olup olmadığıyla ilgilenmemiştir. Vietnam Savaşı sırasında My Lai ve yakınındaki köylerde 347 sivilin Amerikan askerleri tarafından katledildiği bu olay bir gazeteci tarafından ortaya çıkarılmış ve ABD ordu fotoğraflarıyla belgelenmiştir. Olay duyulduktan sonra, operasyonu yöneten Teğmen Calley ile birlikte 14 subay hakkında dava açılır. Dava sürecinde Teğmen Calley ile soruşturmacı arasında şu diyalog geçer:
- S. Neye ateş ediyorlardı?
- A. Düşmana, efendim.
- S. İnsanlara mı?
- A. Düşmana, efendim.
- S. Onlar insan değil miydi?
- A. Evet, efendim.
- S. Onlar insan mıydı?
- A. Evet, efendim. ...
- S. Ne demek istiyorsun, ayrım gözetmiyor muydun?
- A. Köydeki bireyler arasında ayrım yapmadım, efendim. Hepsi düşmandı, hepsi yok edilecekti. (Hammer, 1971).
Teğmen, öldürülen Vietnamlıları insan olarak değerlendirmekten kaçınır ve açıkça görüldüğü üzere, olay zamanında onların hepsini yalnızca düşman olarak algılamaktadır. Bunlar ve benzeri olaylar savaş ya da çatışma dönemlerinde insanlıktan çıkarmanın başkalarına zarar vermeyi kolaylaştıran psikolojik mekanizmalardan biri olduğunu göstermektedir.
Bu konudaki ilk çalışmalarda insanlıktan çıkarmanın yukarıdaki örneklerdeki gibi yalnızca savaş ya da çatışma durumlarına özgü olduğuna ve soykırım, katliam, vahşet gibi sonuçlara yol açacağına inanılırdı. Buna karşın, günümüzde gruplararası süreçleri içeren tüm sosyal durumlarda insanlıktan çıkarmanın gerçekleşebildiğini ve olumlu sosyal davranışların azalması, antisosyalliğin artması, ahlaki sorumluluğun azalması gibi sonuçlara da yol açabileceğini biliyoruz (Haslam ve Loughnan, 2014). Özellikle mülteciler, eşcinseller, kadınlar, azınlıklar gibi dezavantajlı gruplar, insanlıktan çıkarma davranışının daha çok hedefi olmakta ve olumsuz sonuçlarıyla karşı karşıya kalmaktadırlar.
Örneğin, insanlıktan çıkarma ve cinsel saldırganlık arasındaki ilişkiyi inceleyen bir çalışmada (Rudman ve Mescher, 2012) kadınlara yönelik örtük bir insanlıktan çıkarma eğilimi olan erkeklerin onları cinsel açıdan mağdur etme eğilimlerinin daha fazla olduğu gözlenmiştir. Avantajlı bir konumda olan erkekler tarafından, dezavantajlı bir statüde olan kadınların insanlıktan çıkarılması onlara yönelik cinsel şiddeti kolaylaştırmaktadır.
İnsanlıktan Çıkarmanın Avantajları
İnsanlıktan çıkarmanın hep kötü etkilerinden ve sonuçlarından bahsettik. Hiç iyi yanı yok mu derseniz, cevabımız ‘hayır’ olmayacak! Medikal alandaki çalışmalar, bazı durumlarda hastaları insanlıktan çıkarmanın olumlu etkilerinden bahseder.
Lammers ve Stapel (2011) tarafından yapılan bir çalışmada deneklere hayali bir hastanın tedavisi için iki tıbbi yöntem sunulmuş ve böyle bir durumda hangi yöntemi kullanacakları sorulmuştur. Bu yöntemlerden birisi oldukça acı verici ama bir o kadar da etkiliyken, diğer yöntem acısız ama daha az etkilidir. Hastaları insan doğası için gerekli özelliklerden yoksun olarak algılayan katılımcılar, oldukça acı verici ancak hastayı kurtarma ihtimali daha yüksek olan yöntemi diğerlerinden daha fazla tercih etmişlerdir.
Başka bir çalışmada (Vaes ve Muratore, 2013) ise terminal dönemdeki acı çeken hastalarını daha az insanileştiren sağlık çalışanlarının tükenmişlik sendromu belirtilerini daha az gösterdikleri ortaya çıkmıştır. Bu çalışmalara göre, belirli koşullar altında medikal alanda insanlıktan çıkarmanın hasta için etkili tedavi yöntemini seçmekle ve sağlık çalışanlarının daha az tükenmişlik hissetmeleri ile ilgili olabileceği söylenebilir; ancak bu alanda yürütülecek daha fazla sayıda çalışmaya ihtiyaç vardır.
Sonuç ve Öneriler
Medikal etkilerinin dışında genellikle olumsuz etkileri olan insanlıktan çıkarma eğilimi ile nasıl baş edebiliriz?
Gruplararası etkileşimi arttırmak ya da ortak bir üst kimliği teşvik edici girişimlerde bulunmak, gruplar arasındaki ayrımı ortadan kaldıracağı için etkili çözüm yolları olabilir ancak yine de insanlıktan çıkarmanın kökenleri önyargılara dayandığı için üstesinden gelmek o kadar kolay değildir. İnsanlar genellikle planlı ve programlı bir şekilde başkalarını insanlıktan çıkarmaya karar vermezler, bu süreç genellikle otomatik bir şekilde bilinçdışında gerçekleşir.
Yine de karamsar olmayalım! Günlük yaşamımızda bu sürecin bir parçası olup olmadığımızı düşünmekle ya da tarihteki pek çok olayın kahramanı ben olsaydım ne yapardım diye sorgulamakla dahi başa çıkmanın ilk adımlarını atabiliriz:
Teğmen Calley’nin yerinde siz olsaydınız ne yapardınız?
Hitler döneminde yaşasaydınız, toplama kamplarındaki insanlara işkence yapanlardan biri olabilir miydiniz?
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 40
- 10
- 8
- 8
- 8
- 3
- 2
- 2
- 2
- 1
- 1
- 0
- N. Haslam. (2006). Dehumanization: An Integrative Review.. Personality and Social Psychology Bulletin, sf: 252-264. | Arşiv Bağlantısı
- N. Haslam, et al. (2013). Dehumanization And Infrahumanization.. Annual review of psychology, sf: 399-423. | Arşiv Bağlantısı
- N. A. Heflick, et al. (2009). Objectifying Sarah Palin: Evidence That Objectification Causes Women To Be Perceived As Less Competent And Less Fully Human.. Journal of Experimental Social Psychology, sf: 598-601. | Arşiv Bağlantısı
- N. Haslam, et al. (2007). Dehumanization: A New Perspective.. Social and Personality Psychology Compass, sf: 498-516. | Arşiv Bağlantısı
- J. Lammers, et al. (2010). Power Increases Dehumanization.. Group Processes & Intergroup Relations,, sf: 113-126. | Arşiv Bağlantısı
- L. A. Rudman, et al. (2020). Of Animals And Objects: Men’s Implicit Dehumanization Of Women And Male Sexual Aggression.. Personality and Social Psychology Bulletin, sf: 734-746. | Arşiv Bağlantısı
- J. Vaes, et al. (2012). Defensive Dehumanization In The Medical Practice: A Cross‐Sectional Study From A Health Care Worker's Perspective.. British Journal of Social Psychology, sf: 180-190. | Arşiv Bağlantısı
- R. Hammer. (1971). The Court-Martial Of Lt. Calley. ISBN: 978-1131185514. Yayınevi: Coward, McCann & Geoghegan.
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 03/12/2024 18:15:51 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/8881
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.