Hipertansiyon Nedir? Yüksek Tansiyonun Riskleri ve Tedavi Seçenekleri Nelerdir?
Bu içerik tıp ve sağlık ile ilişkilidir. Sadece bilgi amaçlı olarak hazırlanmıştır. Bireysel bir tıbbi tavsiye olarak görülmemelidir. Evrim Ağacı'ndaki hiçbir içerik; profesyonel bir hekim tarafından verilen tıbbi tavsiyelerin, konulan bir teşhisin veya önerilen bir tedavinin yerini alacak biçimde kullanılmamalıdır.
- Türkçe Adı Hipertansiyon
- İngilizce Adı Hypertension
- OMIM 145500
- Diğer İsimleri Yüksek Tansiyon, Yüksek Kan Basıncı, Arteriyel Hipertansiyon
Kan basıncı, kanı dolaşım sisteminde hareket ettiren kuvvettir ve yaşam için hayati önem taşır. Kanımızı dolaşım sistemi etrafında akmaya zorlayan basınç olmadan, atardamarlarımız aracılığıyla dokulara ve organlara oksijen veya besin iletilemez. Bağışıklık ve insülin gibi hormonlar için beyaz kan hücresi ve antikor sağladığı için de ayrıca hayati önem taşır.
Hipertansiyon, atardamarlardaki kan basıncının tehlikeli bir şekilde yükseldiği, uzun süreli tıbbi bir durumdur ve genellikle semptomlara neden olmaz. Bununla birlikte, uzun süreli hipertansiyon, felç, koroner arter hastalığı, kalp yetmezliği, atriyal fibrilasyon, periferik arter hastalığı, görme kaybı, kronik böbrek hastalığı ve bunama için önemli bir risk faktörüdür.
Hipertansiyonun iki ana türü vardır:
- Esansiyel (birincil) Hipertansiyon: Vakaların yaklaşık %90-95'i esansiyeldir, spesifik olmayan yaşam tarzı ve genetik faktörler nedeniyle yüksek tansiyon olarak tanımlanır. Riski artıran yaşam tarzı faktörleri arasında diyette aşırı tuz, aşırı vücut ağırlığı, sigara ve alkol kullanımını bulunur.
- Sekonder (ikincil) Hipertansiyon: Vakaların geri kalan %5-10'u bu gruptadır. Kronik böbrek hastalığı, böbrek arterlerinin daralması, endokrin bozukluğu veya doğum kontrol haplarının kullanımı gibi tanımlanabilir bir nedenden dolayı yüksek tansiyon olarak tanımlanan sekonder hipertansiyon olarak kategorize edilir.
Kan basıncı, kalp kaslarının ne zaman gevşeyip ne zaman kasıldığını ifade eden sistol ve diyastol terimleri ile ifade edilir; gevşeme dönemine diyastol, kasılma dönemine sistol denir.
Çoğu yetişkin için, istirahatteki normal kan basıncı 100-130 milimetre cıva (mmHg) sistolik ve 60-80 mmHg (mmHg) diyastolik aralığındadır. İstirahatte kan basıncı sürekli olarak 130/80 veya 140/90 mmHg ve üzerindeyse hipertansiyon mevcuttur. Çocuklar için farklı numaralar geçerlidir.
24 saatlik bir süre boyunca ambulatuvar (yatarak olmayan, ayaktan) kan basıncı izlemesi, hastanede yapılan ölçümden daha doğru görünmektedir.
Yaşam tarzı değişiklikleri ve ilaçlar kan basıncını düşürebilir, sağlık komplikasyonları riskini azaltabilir. Bu değişiklikler arasında kilo kaybı, fiziksel egzersiz, tuz alımının azaltılması, alkol alımının azaltılması ve sağlıklı bir diyet yer alır. Yaşam tarzındaki bu değişiklikler yeterli olmazsa tansiyon ilaçları kullanılır.
Patofizyoloji
Kan basıncı, kişinin sağlık durumu, duygusal durumu, arterlerdeki oksijen ve karbondioksit miktarları, beyne giden kan akışı, cinsel aktivite, fiziksel acı ve stres gibi çeşitli dış faktörlerden etkilenen bir parametredir.
Fizyolojik olarak kan basıncını etkileyen beş faktör bulunur:
- Kalp Debisi (Kardiyak Çıkış): Kalp debisi, kalpten ventriküller boyunca kan akışının hacmidir ve genellikle dakikada litre (L/dak) olarak ölçülür. Kalp debisi, kalbin atış hızı ile atım hacminin çarpılmasıyla hesaplanır. Kalp atış hızını veya atım hacmini veya her ikisini birden yükselterek kalp debisinin artmasına neden olan herhangi bir faktör, kan akışını hızlandıracak ve kan basıncını yükseltecektir. Bu faktörler sempatik uyarımı, katekolaminleri (epinefrin ve norepinefrin), tiroid hormonları ve artan kalsiyum iyon seviyelerini içerir. Tersine, kalp atış hızını veya atım hacmini ya da her ikisini birden azaltarak kalp debisini azaltan herhangi bir faktör, kan akışını azaltacak ve arteriyel basıncı azaltacaktır. Bu faktörler arasında parasempatik uyarımı, artan veya azalan potasyum iyon seviyeleri, azalan kalsiyum seviyeleri, anoksi (oksijensizlik) ve asidoz bulunur.
- Periferik Vasküler Direnç: Periferik vasküler direnç, herhangi bir kopartmanın (bölmenin) artan içeriği barındıracak şekilde genişleyerek sağladığı uyumu ifade eder. Örneğin, metal bir boru uyumlu değilken, bir balon uyumludur. Bir arterin uyumu ne kadar büyük olursa, artan direnç ya da kan basıncı olmaksızın kan akışındaki dalgalanmalara uyum sağlamak için o kadar etkili bir şekilde genişleyebilir. Damarlar, arterlerden daha uyumludur ve daha fazla kan tutmak için genişleyebilir. Vasküler hastalık arterlerin sertleşmesine neden olduğunda (örneğin, ateroskleroz veya arteriyoskleroz), uyum azalır ve kan akışına direnç artar. Sonuç, daha fazla türbülans, damar içinde daha yüksek basınç ve azalmış kan akışıdır. Bu da, kalbin daha fazla çalışmasına neden olur.
- Dolaşımdaki Kanın Hacmi: Dolaşımdaki kanın hacmi, vücutta hareket eden kan miktardır. Artan venöz dönüş, özel baroreseptörlerin bulunduğu atriyumun (kulakçık) duvarlarını gerer. Baroreseptörler, basınca duyarlı reseptörlerdir. Atriyal baroreseptörler ateşlenme hızlarını artırdıkça ve artan kan basıncı nedeniyle gerildikçe, kalp merkezi sempatik uyarıyı artırarak ve kalp atış hızını artırmak için parasempatik uyarıyı engelleyerek yanıt verir. Bunun tersi de geçerlidir.
- Kanın Viskozitesi: Kanın viskozitesi, kanın kalınlığının bir ölçüsüdür ve kandaki plazma proteinlerinin ve oluşan elementlerin varlığından etkilenir. Kan viskozdur ve dokunuşa biraz yapışkandır. Sudan yaklaşık beş kat daha büyük bir viskoziteye sahiptir. Kanın viskozitesi, kan basıncı ve akışı üzerinde dramatik bir etkiye sahiptir.
- Damar Duvarlarının Elastisitesi: Damar duvarlarının elastisitesi, germe ve sıkıştırmadan sonra normal şekline dönme kapasitesini ifade eder. Çapı 10 mm'den büyük damarlar tipik olarak elastiktir, bol elastik lifleri ventriküllerden pompalanan kan içlerinden geçerken genişlemelerine ve dalgalanma geçtikten sonra geri tepmelerine izin verir. Arter duvarları sert olsaydı ve genişleyip geri tepmeseydi, kan akışına karşı dirençleri büyük ölçüde artar ve kan basıncının daha da yüksek seviyelere çıkmasına neden olurdu. Bu da, kalbin, her pompada atılan kan hacmini (atım hacmi) arttırmak ve yeterli basınçla akışı korumak için daha fazla pompalamasını gerektirirdi. Artan bu basınca tepki olarak da arter duvarlarının daha da kalınlaşması gerekirdi.
Esansiyel hipertansiyonun patogenezi çok faktörlü ve karmaşıktır. Çok sayıda faktör, hümoral aracılar, vasküler reaktivite, dolaşımdaki kan hacmi, vasküler çap, kan viskozitesi, kalp debisi, kan damarı elastikiyeti ve nöral stimülasyon dahil olmak üzere kan basıncını modüle eder. Bu bileşenlere ek olarak genetik yatkınlık, diyetle aşırı tuz alımı ve adrenerjik tonus gibi daha birçok faktör katkıda bulunduğundan, esansiyel hipertansiyon bir "tanı"dan ziyade "tanımlama" olarak kabul edilebilir.
Hem hayvanlarda hem de insanlarda hipertansiyonun patofizyolojisine yönelik araştırmalar, hipertansiyonun immünolojik bir temeli olabileceğini ortaya koymuştur. Çalışmalar, hipertansiyonun bağışıklık hücrelerinin renal infiltrasyonu ile ilişkili olduğunu ve farmakolojik immünosupresyonun veya patolojik immünsupresyonun hayvanlarda ve insanlarda kan basıncının düşmesine neden olduğunu ortaya koymuştur. Kanıtlar, T lenfositlerin ve T hücresinden türetilen sitokinlerin (örneğin, interlökin 17, tümör nekroz faktörü alfa) hipertansiyonda önemli bir rol oynadığını göstermektedir.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Esansiyel hipertansiyonun doğal seyri, ara sıra oluşan hipertansiyondan yerleşik hipertansiyona doğru gelişir. Uzun, değişmez bir asemptomatik dönemden sonra, kalıcı hipertansiyon, aorta ve küçük arterlere, kalbe, böbreklere, retinaya ve merkezi sinir sistemine uç organ hasarının belirgin olduğu komplike hipertansiyona dönüşür.
Esansiyel hipertansiyonun ilerlemesi aşağıdaki gibidir:
- 10-30 yaş arası kişilerde prehipertansiyon (artmış kalp debisi ile)
- 20-40 yaş arası kişilerde erken hipertansiyon (artmış periferik direncin belirgin olduğu)
- 30-50 yaş arası kişilerde yerleşik hipertansiyon
- 40-60 yaş arası kişilerde komplike hipertansiyon
Yukarıdan da anlaşılacağı gibi, daha genç bireyler, yüksek kalp debisi (yüksek debili hipertansiyon) ile ilişkili hipertansiyon ile başvurabilirler. Yüksek debili hipertansiyon, böbrek tarafından hacim ve sodyum tutulmasından kaynaklanır, bu da artan atım hacmine ve sıklıkla adrenerjik hiperaktivite ile kardiyak stimülasyona yol açar. Sistemik vasküler direnç genellikle hipertansiyonun bu erken evrelerinde artmaz. Bununla birlikte, hipertansiyon devam ettikçe, yeniden şekillenme, vazokonstriksiyon ve vasküler seyrekleşme dahil olmak üzere vasküler adaptasyonlar meydana gelir ve bu da artan sistemik vasküler dirence yol açar. Bu durumda, kalp debisi genellikle normaldir veya hafifçe azalır ve dolaşımdaki kan hacmi normaldir.
Belirti ve Semptomlar
Hipertansiyona nadiren semptomlar eşlik eder ve teşhisi genellikle tarama yoluyla veya ilgisiz bir sorun için sağlık hizmeti alınırken konulur. Yüksek tansiyonu olan bazı kişiler baş ağrısı (özellikle başın arkasında ve sabahları), sersemlik (baş dönmesi), vertigo, kulak çınlaması (kulaklarda uğultu veya tıslama), görme bozukluğu veya bayılma nöbetleri bildirmektedir. Bununla birlikte, bu semptomlar, yüksek tansiyonun kendisinden ziyade ilişkili kaygı ile ilgili olabilir.
İkincil (Sekonder) Hipertansiyon
İkincil hipertansiyonun semptomları, yüksek tansiyon ile birlikte hareket eden durumun veya hastalığın tipine bağlı olarak değişebilir. Örneğin, Cushing sendromu, yüksek tansiyona neden olmasının yanı sıra, sıklıkla trunkal obeziteye, glikoz intoleransına, buffalo kamburluğu (boyun ve omuzların arkasında bir yağ kamburluğu) ve mor karın çatlaklarına neden olur. Diğer örnekler şunları içerebilir:
- Feokromositoma: Terleme, kalp atışlarının sıklığı veya kuvvetinde artış, baş ağrısı, anksiyete
- Tiroid sorunları: Bitkinlik (yorgunluk), kilo alımı veya kilo kaybı, sıcağa veya soğuğa tahammülsüzlük
- Conn sendromu veya birincil aldosteronizm: Vücuttaki düşük potasyum seviyelerine bağlı zayıflık
- Obstrüktif uyku apnesi: Gündüz aşırı yorgunluk veya uyku hali, horlama, uyku sırasında solunumda duraklamalar
Hipertansif Kriz
Şiddetli yüksek kan basıncı (sistolik 180 veya diyastolik 110'a eşit veya daha yüksek), hipertansif kriz olarak adlandırılır. Hipertansif kriz, uç organ hasarının yokluğuna veya varlığına göre sırasıyla acil hipertansif kriz veya çok acil hipertansif kriz olarak kategorize edilir:
- Acil Hipertansif Kriz: Yüksek kan basıncından kaynaklanan uç organ hasarına dair bir kanıt yoktur. Bu durumlarda, kan basıncını 24 ila 48 saat içinde kademeli olarak düşürmek için oral ilaçlar kullanılır.
- Çok Acil Hipertansif Kriz: Bir veya daha fazla organda doğrudan hasar olduğuna dair kanıt vardır. En çok etkilenen organlar beyin, böbrek, kalp ve akciğerleri içerir ve semptomlar arasında kafa karışıklığı, uyuşukluk, göğüs ağrısı ve nefes darlığı sayılabilir. Çok acil hipertansif krizde, devam eden organ hasarını durdurmak için kan basıncının daha hızlı düşürülmesi gerekir, ancak bu yaklaşım için randomize kontrollü çalışma kanıtı yoktur.
Gebelikte Hipertansiyon
Hipertansiyon, gebeliklerin yaklaşık %8-10'unda görülür. Altı saat arayla 140/90 mm Hg'den yüksek iki kan basıncı ölçümü, gebelikte hipertansiyon için tanı koydurucudur. Hamilelikte yüksek tansiyon, önceden var olan hipertansiyon, gestasyonel hipertansiyon veya preeklampsi (gebelik zehirlenmesi) olarak sınıflandırılabilir.
Preeklampsi, hamileliğin ikinci yarısında ve doğumdan sonra artan kan basıncı ve idrarda protein varlığı ile karakterize ciddi bir durumdur. Gebeliklerin yaklaşık %5'inde görülür ve dünyadaki tüm anne ölümlerinin yaklaşık %16'sından sorumludur. Preeklampsi ayrıca doğum sırasında bebeğin ölüm riskini de ikiye katlar. Preeklampside genellikle herhangi bir semptom görülmez ve rutin tarama ile saptanır. Preeklampsi semptomları ortaya çıktığında en yaygın olanları baş ağrısı, görme bozukluğu, kusma, midede ağrı ve şişliktir.
Preeklampsi bazen hipertansif bir acil durum olan ve görme kaybı, beyin şişmesi, nöbetler, böbrek yetmezliği, pulmoner ödem ve yaygın damar içi pıhtılaşma dahil olmak üzere birkaç ciddi komplikasyonu olan eklampsi adı verilen hayatı tehdit eden bir duruma ilerleyebilir.
Buna karşılık, gestasyonel hipertansiyon, hamilelik sırasında idrarda protein olmadan yeni başlayan hipertansiyon olarak tanımlanır.
Çocuklarda Hipertansiyon
Sistemik hipertansiyon çocuklarda yetişkinlere göre daha az görülür, ancak çocuklarda hipertansiyon insidansı yaklaşık %1-5'tir. Küçük çocuklarda hipertansiyon varlığı genellikle altta yatan bir hastalık sürecinin (sekonder hipertansiyon) göstergesidir. Çocuklarda sekonder hipertansiyon vakalarının yaklaşık %5-25'i renovasküler hastalığa bağlanır.
Gelişme geriliği, nöbetler, sinirlilik, enerji eksikliği ve nefes almada zorluk yenidoğanlarda ve küçük bebeklerde hipertansiyon ile ilişkilendirilebilir. Daha büyük bebeklerde ve çocuklarda hipertansiyon baş ağrısına, açıklanamayan sinirliliğe, yorgunluğa, gelişme geriliğine, bulanık görmeye, burun kanamalarına ve yüz felcine neden olabilir.
Hipertansif Kalp Hastalığı
Kontrolsüz ve uzun süreli kan basıncı yükselmesi, kalbin miyokard yapısında, koroner damar sisteminde ve iletim sisteminde çeşitli değişikliklere yol açabilir. Bu değişiklikler sırasıyla sol ventrikül hipertrofisi, koroner arter hastalığı, çeşitli iletim sistemi hastalıkları ve klinik olarak anjina veya miyokard enfarktüsü, kardiyak aritmiler (özellikle atriyal fibrilasyon) ve konjestif kalp yetmezliği olarak kendini gösteren miyokardın sistolik ve diyastolik disfonksiyonunun gelişmesine yol açabilir. Bu nedenle, hipertansif kalp hastalığı, genellikle yüksek tansiyonun doğrudan veya dolaylı etkilerinin neden olduğu sol ventrikül hipertrofisi, koroner arter hastalığı, kardiyak aritmiler ve konjestif kalp yetmezliği gibi kalp hastalıklarına uygulanan bir terimdir.
Bu hastalıklar genellikle kronik olarak yükselmiş kan basıncına yanıt olarak gelişse de, kan basıncının belirgin ve akut yükselmesi, aynı zamanda, geleneksel olarak kronik hipertansiyon ile ilişkili semptomların herhangi birine altta yatan bir yatkınlığın vurgulanmasına da yol açabilir.
Hastalıkla İlişkili Genler, Etken Faktörler ve Risk Faktörleri
Hipertansiyon çevresel ya da genetik nedenlere bağlı olarak gelişebilen primer olabileceği gibi renal, vasküler ve endokrin nedenler gibi birden fazla etiyolojiye sahip sekonder olabilir. Esansiyel hipertansiyon, erişkin vakaların %90-95'ini oluşturur ve hastaların küçük bir yüzdesinin (%2-10) ikincil bir nedeni vardır. Hipertansif acil durumlar çoğunlukla yetersiz ilaç tedavisi veya yetersiz uyum ile tetiklenir.
Çevresel ve Genetik/Epigenetik Nedenler
Hipertansiyon, kalıtımı karmaşık görünen çoklu genlerin yanı sıra çevresel faktörlere ikincil olarak gelişir. Ayrıca obezite, diyabet ve kalp hastalığı da genetik bileşenlere sahiptir ve hipertansiyona katkıda bulunur.
DNA metilasyonu ve histon modifikasyonu gibi epigenetik fenomenler de hipertansiyonun patogenezinde yer almıştır. Örneğin, yüksek tuzlu bir diyet, metilasyonun neden olduğu nefron gelişimini ortaya çıkarıyor gibi görünmektedir. Hamilelik sırasında annenin yeterince su alamaması ve protein kısıtlaması, fetüste renin-anjiyotensin ekspresyonunu arttırır. Zihinsel stres, otonomik tepkiyi artıran bir DNA metilazını indükler. Serin proteaz inhibitörü gen metilasyonunun paterni hamile kadınlarda preeklampsiyi öngörür.
Tek genlere bağlı ikincil hipertansiyon nedenleri çok nadirdir. Bunlar arasında Liddle sendromu, glukokortikoidle tedavi edilebilen hiperaldosteronizm, 11 beta-hidroksilaz ve 17 alfa-hidroksilaz eksikliği, belirgin mineralokortikoid fazlalığı sendromu ve tip II psödohipoaldosteronizm bulunur.
Sekonder Hipertansiyonun Nedenleri
Hipertansiyonun renal nedenleri (%2.5-6) aşağıdaki gibi renal parankimal hastalıkları ve renal vasküler (renovasküler) hastalıkları içerir:
- Polikistik böbrek hastalığı
- Kronik böbrek hastalığı
- İdrar yolu tıkanıklığı
- Renin üreten tümör
- Liddle sendromu
Renovasküler hipertansiyon, vakaların %0.2-4'üne neden olur ve klinik olarak atipik hipertansiyon ve kronik böbrek hastalığının önemli bir nedeni olarak giderek daha fazla tanınmaktadır, ikincisi böbrek iskemisinden kaynaklanmaktadır. Renovasküler hastalık ve hipertansiyonun bir arada bulunması, bu tip esansiyel olmayan hipertansiyonu kabaca tanımlar. İntravasküler müdahale sonrası hipertansiyon düzeldiğinde geriye dönük olarak daha spesifik tanılar konur.
Vasküler nedenler şunları içerir:
- Aort koarktasyonu
- Vaskülit
- Kollajen damar hastalığı
Endokrin nedenler %1-2'yi oluşturur ve eksojen veya endojen hormonal dengesizlikleri içerir. Eksojen nedenler arasında steroid uygulaması yer alır. Sekonder hipertansiyonun en yaygın şekli böbrek kaynaklıdır.
Diğer bir yaygın endokrin nedeni, oral kontraseptif (gebelik önleyici) kullanımıdır. Renin-anjiyotensin-aldosteron sisteminin (RAAS) aktivasyonu olası mekanizmadır, çünkü anjiyotensinojenin hepatik sentezi oral kontraseptiflerin östrojen bileşeni tarafından indüklenir. Oral kontraseptif alan kadınların yaklaşık %5'inde, tedavinin kesilmesinden sonraki 6 ay içinde azalan hipertansiyon gelişebilir. Oral kontraseptifle ilişkili hipertansiyon için risk faktörleri arasında hafif böbrek hastalığı, ailede esansiyel hipertansiyon öyküsü, 35 yaşından büyük yaş ve obezite bulunur.
Terapötik amaçlar için kullanılan diğer steroidlerin eksojen uygulaması da, özellikle duyarlı bireylerde, esas olarak hacim genişlemesi yoluyla kan basıncını arttırır. Steroid olmayan antiinflamatuar ilaçlar (NSAID) ayrıca kan basıncı üzerinde olumsuz etkilere sahip olabilir. NSAID'ler hem siklooksijenaz-1 (COX-1) hem de COX-2 enzimlerini bloke eder. COX-2'nin inhibisyonu, sodyum tutulumunu artıran natriüretik etkisini engelleyebilir. NSAID'ler ayrıca prostaglandinlerin vazodilatör etkilerini ve vazokonstriktör faktörlerin, yani endotelin-1'in üretimini de engeller. Bu etkiler, normotansif veya kontrollü hipertansif bir hastada hipertansiyonun indüklenmesine katkıda bulunabilir.
Endojen hormonal nedenler şunları içerir:
- Birincil hiperaldosteronizm
- Cushing sendromu
- Feokromositoma
- Konjenital adrenal hiperplazi
Nörojenik nedenler şunları içerir:
- Beyin tümörü
- Otonom disfonksiyon
- Uyku apnesi
- İntrakraniyal hipertansiyon
Hipertansiyona neden olan ilaçlar ve toksinler şunları içerir:
- Alkol
- Kokain
- Siklosporin, takrolimus
- NSAID'ler
- Eritropoietin
- Adrenerjik ilaçlar
- Efedrin içeren dekonjestanlar
- Likoris (meyan kökü dahil) veya efedrin (ve efedra) içeren bitkisel ilaçlar
- Nikotin
Diğer nedenler aşağıdakileri içerir:
- Hipertiroidi ve hipotiroidi
- Hiperkalsemi
- Hiperparatiroidizm
- Akromegali
- Obstrüktif uyku apnesi
- Gebeliğe bağlı hipertansiyon
Obstrüktif uyku apnesi (OUA), uyku saati başına ortalama en az 10 apneik ve hipopenik epizod olarak tanımlanan ve gündüz aşırı uykululuğa yol açan yaygın fakat sıklıkla teşhis edilmeyen uykuyla ilişkili bir solunum bozukluğudur. Çok sayıda çalışma, OUA'nın, yaş, cinsiyet ve obezite derecesi ayarlandıktan sonra bile, esansiyel hipertansiyon gelişimi için bağımsız bir risk faktörü olduğunu göstermiştir.
Hipertansiyonu olan bireylerin yaklaşık yarısında obstrüktif uyku apnesi vardır ve obstrüktif uyku apnesi olanların yaklaşık yarısında hipertansiyon vardır. Apne atakları, sempatik sinir aktivitesinde çarpıcı artışlar ve kan basıncının muazzam yükselmeleri ile ilişkilidir. Uyku apnesi olan bireyler, kısmen yüksek hipertansiyon insidansıyla ilişkili olarak kardiyovasküler mortalitede artışa sahiptir.
Hipertansif Krizlerin Nedenleri
En sık görülen hipertansif acil durum, kronik esansiyel hipertansiyonu olan hastalarda kan basıncında açıklanamayan hızlı bir artıştır. Hipertansif aciller gelişen hastaların çoğunda yetersiz hipertansif tedavi veya ilaçlarının aniden kesilmesi öyküsü vardır.
Hipertansif krizlerin diğer nedenleri arasında eğlence amaçlı ilaçların kullanımı, aniden klonidin kesilmesi, feokromositoma (böbrek üstü bezi tümörü) çıkarılması sonrası ve sistemik sklerozun yanı sıra şunlar yer alır:
- Renal parankimal hastalık: kronik piyelonefrit, birincil glomerülonefrit, tübülointerstisyel nefrit (tüm ikincil nedenlerin %80'ini oluşturur).
- Böbrek tutulumu olan sistemik bozukluklar: sistemik lupus eritematozus, sistemik skleroz, vaskülitler
- Renovasküler hastalık: aterosklerotik hastalık, fibromüsküler displazi, poliarteritis nodoza
- Endokrin hastalığı: feokromositoma, Cushing sendromu, primer hiperaldosteronizm
- İlaçlar: kokain, amfetaminler, siklosporin, klonidin (geri çekilme), fensiklidin, diyet hapları, oral doğum kontrol hapları
- İlaç etkileşimleri: trisiklik antidepresanlar, antihistaminikler veya tiramin içeren gıdalar ile monoamin oksidaz inhibitörleri
- Merkezi sinir sistemi faktörleri: CNS travması veya Guillain-Barré sendromu gibi omurilik bozuklukları
- Aort koarktasyonu
- Preeklampsi/eklampsi
- Ameliyat sonrası hipertansiyon
Dirençli Hipertansiyonun Nedenleri
Dirençli hipertansiyon, aynı anda farklı etki mekanizmalarına sahip üç veya daha fazla antihipertansif ilaç reçete edilmesine rağmen hedef seviyenin üzerinde kalan yüksek kan basıncı olarak tanımlanır. Reçete edilen ilaçları belirtildiği şekilde almamak, dirençli hipertansiyonun önemli bir nedenidir.
Dirençli hipertansiyon, "nörojenik hipertansiyon" olarak bilinen bir etki olan otonom sinir sisteminin kronik olarak yüksek aktivitesinden de kaynaklanabilir. Barorefleks'i uyaran elektrik tedavileri, bu durumdaki kişilerde kan basıncını düşürmek için bir seçenek olarak araştırılmaktadır.
Dirençli hipertansiyonun bazı yaygın ikincil nedenleri arasında obstrüktif uyku apnesi, feokromositoma, renal arter stenozu, aort koarktasyonu ve primer aldosteronizm yer alır.
Teşhis Yöntemleri
Hipertansiyon ile yüksek kan basıncı tanısı arasındaki ayrımı bilmek önemlidir. Yüksek kan basıncı, hastanın yüksek bir bulguya sahip olduğu izole bir okuma anlamına gelir. Hipertansiyon, hastanın kronik yüksek kan basıncı kriterlerini karşıladığı klinik bir tanıyı ifade eder. Hipertansiyon bir tedavi protokolünü hızlandıracaktır, oysa yüksek bir bulgu sadece izleme gerektirebilir.
Amerikan Kalp Derneği, en az iki ayrı sağlık bakımı ziyaretinde en az üç dinlenme ölçümü yapılmasını önerir. Birleşik Krallık Ulusal Sağlık ve Bakım Mükemmelliği Enstitüsü, klinik kan basıncı 140/90 mmHg veya daha yüksekse, hipertansiyon tanısını doğrulamak için ayaktan kan basıncı izlemesini önerir.
Kan Basıncının Ölçümü
Hipertansiyonun doğru bir şekilde teşhis edilebilmesi için doğru tansiyon ölçüm tekniğinin kullanılması şarttır. Kan basıncının yanlış ölçümü yaygındır ve kan basıncı okumasını 10 mmHg'ye kadar değiştirebilir, bu da yanlış teşhise ve hipertansiyonun yanlış sınıflandırılmasına neden olabilir.
Kesin tanı için kullanılan kan basıncı, hastadan farklı zamanlarda alınan 2 veya 3 ölçümün ortalaması olmalıdır:
- Hasta en az 30 dakika boyunca egzersiz yapmamış, kafein tüketmemiş veya sigara içmemiş olmalı
- Bir sandalyede (muayene masası değil) en az 5 dakika, sırtı desteklenmiş, ayakları yerde düz ve bacakları çapraz olarak oturmuş olmalı
- Kolları, manşetin yerleştirildiği alanı kapatan hiçbir giysi olmadan kalp seviyesinde desteklenmeli
- Tansiyonu ölçülen kişi bu süreçte konuşmaktan ve hareket etmekten kaçınmalı
İlk ziyarette kan basıncı her iki koldan ölçülmeli; sonraki ölçümlerde daha yüksek okuma veren kol kullanılmalıdır. Mekanik cihazlar periyodik olarak kalibre edilmelidir; otomatik okuyucular genellikle hatalıdır.
Kan basıncı her iki kolda da ölçülür, çünkü bir kolda diğerinden >15 mm Hg daha yüksek olan kan basıncı, üst damar sisteminin değerlendirilmesini gerektirir.
Beyaz Önlük Hipertansiyonu
Beyaz önlük sendromu olarak da bilinen beyaz önlük hipertansiyonu, insanların (başka ortamlarda sergilemedikleri halde) klinik bir ortamda normal aralığın üzerinde bir kan basıncı seviyesi sergiledikleri, kararsız hipertansiyon şeklidir. Fenomenin bir klinik ziyareti sırasında yaşanan kaygıdan kaynaklandığına inanılmaktadır.
Konvansiyonel tespit yöntemlerinden alınan güvenilmez önlemler sonucu teşhis zorlaşmaktadır. Bu yöntemler genellikle sağlık profesyonelleri ile bir arayüz içerir ve çoğu zaman sonuçlar, diğer birçok faktörün yanı sıra bireyin kan basıncındaki değişkenlik, teknik yanlışlıklar, hastanın kaygısı, yakın zamanda baskılayıcı maddelerin yutulması ve konuşma gibi bir dizi faktör tarafından karartılır.
Ayakta kan basıncı izleme ve evde kan basıncı izleme cihazı kullanılarak hastanın kendi kendine ölçümü, beyaz önlük hipertansiyonu olanları veya beyaz önlük etkisi yaşayanları kronik hipertansiyonu olanlardan ayırt etmek için giderek daha fazla kullanılmaktadır.
Maskeli Hipertansiyon
Maskeli hipertansiyon, bir hastanın kan basıncının günlük yaşam sırasında normal aralığın üzerinde olduğu, ancak klinik ortamında olmadığı zıt bir fenomendir.
Hastanın Tıbbi Öyküsü (Anamnez)
Öykü, bilinen hipertansiyon süresini ve önceden kaydedilmiş kan basıncı düzeyleriyle beraber şunları içerir:
- Koroner arter hastalığı
- Kalp yetmezliği
- Uyku apnesi
- Yüksek sesle horlama öyküsü veya semptomları
- Eşlik eden diğer ilgili bozuklukların (örneğin, felç, böbrek fonksiyon bozukluğu, periferik arter hastalığı, dislipidemi, diyabet, gut) öyküsü veya semptomları
Bunlara ek olarak, egzersiz düzeyleri, tütün, alkol ve uyarıcı ilaçların kullanımı, kafein içeren (enerji içecekleri, çay, kahve) içeceklerin kullanımı gibi bilgiler de öyküye dahil edilebilir.
Testler ve Diğer Tanı Yöntemleri
Hipertansiyon ne kadar şiddetli ve hasta ne kadar gençse değerlendirme o kadar kapsamlıdır. Genellikle, hipertansiyon yeni teşhis edildiğinde, hedef organ hasarını tespit etmek ve kardiyovasküler risk faktörlerini belirlemek için rutin testler yapılır. Bu testler şunları içerebilir:
- İdrar tahlili ve spot idrar albümini:kreatinin oranı
- Kan testleri (kreatinin, potasyum, sodyum, açlık plazma glukozu, lipid profili ve sıklıkla tiroid uyarıcı hormon)
- EKG
Ayaktan kan basıncı izleme, renal radyonüklid görüntüleme, göğüs röntgeni, feokromositoma için tarama testleri ve renin-sodyum profili çıkarma rutin olarak gerekli değildir.
İlk testler ve muayene sonuçlarına bağlı olarak başka testler gerekebilir. İdrar tahlili albüminüri (proteinüri), silindirüri veya mikrohematüri saptarsa veya serum kreatinin düzeyi yükselirse, böbrek böbrek boyutunu değerlendirmek için ultrasonografi yararlı bilgiler sağlayabilir. Diüretik kullanımına bağlı olmayan hipokalemisi olan hastalar primer aldosteronizm ve yüksek tuz alımı açısından değerlendirilir.
EKG'de geniş, çentikli bir P dalgası atriyal hipertrofiyi gösterir ve spesifik olmamasına rağmen hipertansif kalp hastalığının en erken belirtilerinden biri olabilir. İskemi kanıtı olsun veya olmasın sürekli apikal baskı ve yüksek QRS voltajı ile gösterilen sol ventrikül hipertrofisi daha sonra ortaya çıkabilir. Bu bulgulardan herhangi biri mevcutsa, sıklıkla ekokardiyografi yapılır. Anormal lipid profili veya koroner arter hastalığı semptomları olan hastalarda, diğer kardiyovasküler risk faktörleri (örneğin, C-reaktif protein) için testler faydalı olabilir.
Aort koarktasyonundan şüpheleniliyorsa, göğüs röntgeni, ekokardiyografi, BT veya MR tanıyı doğrulamaya yardımcı olur.
Ayırıcı Tanı
Hipertansiyonun ayırıcı tanısı şunları içerir:
- Amfetamin toksisitesi
- Anksiyete bozuklukları
- Uyku apnesi
- Kokaine bağlı kardiyomiyopati
- Kalp yetmezliği
- Hipertiroidi, tiroid fırtınası ve graves hastalığı
- Hipertrofik kardiyomiyopati
- Miyokardiyal enfarktüs
- Fensiklidin toksisitesi
- Birincil aldosteronizm
- Hemorajik inme
- İskemik inme
Yetişkinlerde Sınıflandırma
18 yaş ve üzeri kişilerde hipertansiyon, kabul edilen normal değerden sürekli olarak yüksek olan sistolik veya diyastolik kan basıncı ölçümü olarak tanımlanır.
Prehipertansiyon bir hastalık kategorisi değildir. Bunun yerine, hem hastaların hem de klinisyenlerin bu riske karşı uyarılması ve müdahale etmeye ve hastalığın gelişmesini önlemeye veya geciktirmeye teşvik edilmesi için hipertansiyon geliştirme riski yüksek olan bireyleri belirlemek için seçilen bir atamadır.
Prehipertansif bireyler, kan basıncı düzeylerine göre ilaç tedavisi için aday değildir, ancak gelecekte hipertansiyon geliştirme risklerini azaltmak için yaşam tarzı değişikliği yapmaları kesin ve açık bir şekilde önerilir. Ayrıca, diyabet veya böbrek hastalığı da olan prehipertansiyonu olan bireyler, yaşam tarzlarında değişiklikğe rağmen kan basınçlarını 130/80 mmHg veya altına düşürmeyi başaramazsa, uygun ilaç tedavisine aday olarak kabul edilebilirler.
Prehipertansiyonu olan ve zorlayıcı endikasyonu olmayan bireyler için hedef, yaşam tarzı değişiklikleri ile kan basıncını normal seviyelere indirmek ve önerilen yaşam tarzı değişiklikleri kullanarak BP'nin ilerleyici yükselişini önlemektir.
Çocuklarda Hipertansiyon
Hipertansiyon, yenidoğanların yaklaşık %0.2 ila 3'ünde görülür; ancak sağlıklı yenidoğanlarda kan basıncı rutin olarak ölçülmez. Yüksek riskli yenidoğanlarda hipertansiyon daha sık görülür. Yenidoğanda kan basıncının normal olup olmadığına karar verirken gebelik yaşı, postkonsepsiyonel yaş ve doğum ağırlığı gibi çeşitli faktörlerin dikkate alınması gerekir.
Birkaç ziyarette yüksek kan basıncı olarak tanımlanan hipertansiyon, çocukların ve ergenlerin %1 ila %5'ini etkiler ve uzun vadeli sağlıksızlık riskleri ile ilişkilidir. Kan basıncı çocuklukta yaşla birlikte yükselir ve çocuklarda hipertansiyon, çocuğun cinsiyeti, yaşı ve boyuna uygun 95. persentil değerine eşit veya daha yüksek üç veya daha fazla durumdaki ortalama sistolik veya diyastolik kan basıncı olarak tanımlanır. Kan basıncındaki yükseklik, bir çocuğu hipertansiyonlu olarak nitelendirmeden önce, tekrarlayan ziyaretlerde doğrulanmalıdır. Çocuklarda prehipertansiyon, ortalama sistolik veya diyastolik kan basıncının 90. persentilden büyük veya ona eşit, ancak 95. persentilden düşük olması olarak tanımlanmıştır.
Ergenlerde, hipertansiyon ve prehipertansiyonun yetişkinlerde olduğu gibi aynı kriterler kullanılarak teşhis edilip sınıflandırılması önerilmiştir.
Tedaviler veya İdare Yöntemleri
Hipertansiyonun etkin yönetimi ve tedavisi, klinisyenlerin ve hastaların farmakolojik ve farmakolojik olmayan müdahaleleri dengelemek ve hedef organ hasarını önlemek için birlikte çalışmasını gerektirir.
Hipertansiyon genellikle 140/90 mmHg ila 160/100 mmHg arasında bir kan basıncı elde etmek için tedavi edilir. Yapılan bir incelemeye göre, kan basıncının 5 mmHg düşürülmesi, felç riskini %34 ve iskemik kalp hastalığı riskini %21 azaltabilir; bunama, kalp yetmezliği ve kardiyovasküler hastalıktan ölüm olasılığını azaltabilir.
Yaşam Tarzı Değişiklikleri
Yüksek tansiyonun önlenmesi için yaşam tarzı değişiklikleri esastır ve bunlar genellikle hipertansiyonu yönetmede ilk adımlardır. Hipertansiyonu olan bireylerde kardiyovasküler hastalık risk faktörleri değerlendirilirken, kan basıncını olumlu yönde etkileyen ve genel kardiyovasküler hastalık riskini azaltan yaşam tarzlarına dikkat edilmelidir.
Diyet Değişiklikleri
Amerikan Kalp Derneği, günlük ortalama sodyum klorür tüketiminin 6 g'ı geçmemesini önermektedir; bu, kan basıncını 2-8 mm Hg azaltabilir.
Bir dizi çalışma, sodyum klorür alımı ile kan basıncı arasındaki ilişkiyi belgelemiştir. Sodyum klorürün etkisi, ailesinde hipertansiyon öyküsü olan orta yaşlı ila yaşlı bireylerde özellikle önemlidir. Sodyum klorür alımında orta derecede bir azalma, kan basıncında küçük bir azalmaya yol açabilir
Diyette potasyum, kalsiyum ve magnezyum tüketimi, kan basıncı ile ters bir ilişkiye sahiptir. Bu elementlerin daha az alımı, sodyumun kan basıncı üzerindeki etkisini güçlendirir. Oral potasyum takviyesi hem sistolik hem de diyastolik kan basıncını düşürebilir. Aynı şekilde, kalsiyum ve magnezyum takviyesi kan basıncında küçük düşüşler sağlayabilir.
Kilo Verme ve Egzersiz
Kilo kaybı, ideal vücut ağırlığının %10'undan fazla olan bir hastada her 10 kg kilo kaybı için kan basıncını 5-20 mm Hg düşürebilir. Mütevazı bir kilo kaybı bile (%5) kan basıncında azalmaya ve insülin duyarlılığının artmasına neden olabilir.
Düzenli aerobik fiziksel aktivite kilo kaybını kolaylaştırabilir, kan basıncını düşürebilir ve genel kardiyovasküler hastalık riskini azaltabilir. Orta derecede yoğun fiziksel aktivite ile kan basıncı 4-9 mm Hg düşürülebilir. Bu aktiviteler arasında haftada 5 gün, günde 30 dakika tempolu yürüyüş yer alır. Haftada 3-4 kez 20-30 dakikalık daha yoğun egzersizler de kan basıncını düşürebilir ve ek sağlık yararlar sağlayabilir.
Hamilelikte Hipertansiyonun Yönetimi
Hamile hastalarda antihipertansif tedavinin amacı maternal kardiyovasküler veya serebrovasküler olay riskini en aza indirmektir. Kronik hipertansiyon, preeklampsi, süperempoze preeklampsi ile kronik hipertansiyon, gestasyonel hipertansiyon ve geçici hipertansiyon olarak kategorize edilen hipertansif bozukluklar, özellikle ilk trimesterde maternal, fetal veya neonatal morbidite ve mortaliteye katkıda bulunabilir.
Normal gebelikte kadınların ortalama arter basıncı gebeliğin ilk yarısında 10-15 mm Hg düşer. Hafif kronik hipertansiyonu olan kadınların çoğu (yani sistolik kan basıncı 140-160 mm Hg, diyastolik kan basıncı 90-100 mm Hg) kan basıncında benzer bir düşüşe sahiptir ve bu dönemde herhangi bir ilaca ihtiyaç duymayabilir. Tersine, 110 mm Hg'den yüksek diyastolik kan basıncı, plasental abruption ve intrauterin büyüme kısıtlaması riskinde artış ile ilişkilendirilmiştir ve 160 mm Hg'den yüksek sistolik kan basıncı, maternal intraserebral kanama riskini artırır.
Yaşam tarzı değişiklikleri, gebelik sırasında kardiyovasküler komplikasyon riski düşük olan evre 1 hipertansiyonlu gebe kadınların tedavisi için genellikle yeterlidir. Yaşam tarzı değişiklikleriyle ilgili kısıtlamalar arasında aerobik egzersiz ve obez hamile kadınlarda bile kilo verme yer alabilir. Sodyum alımının azaltılması ve tütün ve alkol kullanımından kaçınılması, esansiyel hipertansiyonu olan bireylere benzer.
Sistolik kan basıncı 160 mm Hg'den veya diyastolik kan basıncı 100-105 mm Hg'den yüksekse hamile kadınlarda antihipertansif tedaviye başlanmalıdır. Farmakolojik tedavinin amacı, diyastolik kan basıncının 100-105 mm Hg'nin altında ve sistolik kan basıncının 160 mm Hg'nin altında olması olmalıdır.
İlaç Seçimi
Gebelikte kronik hipertansiyon tedavisinin amacı maternal riski azaltmak olsa da, antihipertansif ajan seçimini büyük ölçüde yönlendiren fetal güvenliktir. Metildopa, güvenlik profili nedeniyle genellikle tercih edilen birinci basamak ajandır.
Göz önünde bulundurulabilecek diğer ilaçlar arasında labetalol, beta blokerler ve diüretikler bulunur. Kronik hipertansiyonlu gebe kadınlarda klonidin ve kalsiyum antagonistlerinin kullanımına ilişkin veriler sınırlıdır; bununla birlikte, fetal toksisite ve ölüm riski nedeniyle anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibitörleri ve anjiyotensin II reseptör antagonistlerinden kaçınılmalıdır.
Çocuklarda Hipertansiyonun Yönetimi
Yüksek Tansiyonun Önlenmesi, Tespiti, Değerlendirilmesi ve Tedavisine İlişkin Ortak Ulusal Komite'nin (JNC 7) Yedinci Raporuna göre, pediatrik hipertansiyon, yaş, boy ve cinsiyete göre 95. persentil veya daha yüksek tekrarlanan ölçümlerde devam eden yüksek kan basıncı olarak tanımlanır. Obez, hareketsiz yaşam tarzına sahip veya ailesinde hipertansiyon veya kardiyovasküler hastalık öyküsü olan çocuklarda daha fazla kronik hipertansiyon vakası görülür.
Tüm hipertansif çocuklarda yaşam tarzı müdahaleleri başlatılmalıdır. Yaşam tarzı değişiklikleri kan basıncı kontrolü için yetersiz olduğunda veya kan basıncı daha yüksek olan hastalarda başarısız olduğunda, farmakolojik tedavi düşünülmelidir. Genel olarak, çocuklarda antihipertansif ajanların seçimi yetişkinlerdekine benzer, ancak dozlar daha küçüktür ve yakından titre edilmelidir. Cinsel yönden aktif genç kızlarda ve hamilelerde antihipertansif tedavide aşırı dikkatli olunmalıdır; anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibitörleri ve anjiyotensin II reseptör blokerları kullanılmamalıdır.
Şiddetli hipertansiyonu olan akut hasta bebeklerde sürekli IV (intravenöz) infüzyonları en uygun başlangıç tedavisidir. IV infüzyonlarının avantajları çoktur; en önemli avantajı, istenen kan basıncına ulaşmak için infüzyon hızını hızla artırma veya azaltma yeteneğidir. Malign hipertansiyonu olan herhangi bir yaştaki hastalarda olduğu gibi, serebral iskemi ve kanamayı önlemek için kan basıncında çok hızlı bir düşüşten kaçınmak için özen gösterilmelidir. Özellikle prematüre bebekler, periventriküler dolaşımın olgunlaşmamış olması nedeniyle zaten yüksek risk altındadır.
Dirençli Hipertansiyonun Yönetimi
Dirençli hipertansiyon, biri diüretik olan üç veya daha fazla farklı sınıftaki antihipertansif ajanlarla tedaviye rağmen kontrol edilemeyen kan basıncı veya dört ilaçlı bir rejimde kontrol edilen kan basıncı olarak tanımlanır. Veriler, düşük doz spironolakton ilavesinin, primer hiperaldosteronizm olsun ya da olmasın, dirençli hipertansiyonu olan hastalarda önemli aditif kan basıncı düşüşü sağladığını göstermektedir. Bununla birlikte, dirençli hipertansiyonu olan hastaların üçte birinden fazlasında ayaktan kan basıncı normaldir, bu da doğru tanı ve tedaviyi sağlamak için hastaları izlemenin önemini vurgulamaktadır.
Hastalar ayrıca dirençli hipertansiyonu olanlarda %66 kadar yüksek olduğu bildirilen ilaç uyumsuzluğu açısından da izlenmelidir. Risk altındaki hastalar da gizli obstrüktif uyku apnesi için test edilmelidir.
Diyabet ve Hipertansiyonun Yönetimi
Hipertansiyon sadece diyabetik bireylerde orantısız olarak yüksek olmakla kalmaz, aynı zamanda hipertansif hastalarda diyabet riskini 5 yıl içinde 2,5 kat artırır. Ek olarak, hipertansiyon ve diyabet, kardiyovasküler hastalık, felç, böbrek hastalığının ilerlemesi ve diyabetik retinopati için risk faktörleridir.
Her rutin klinik bakım ziyaretinde kan basıncı ölçülmelidir. Yüksek kan basıncına (≥ 140/90 mm Hg) sahip olduğu tespit edilen hastalarda, hipertansiyon teşhisi için ayrı bir günde yapılan ölçümler de dahil olmak üzere çoklu ölçümler kullanılarak kan basıncı doğrulanmalıdır.
Kan basıncının ortostatik ölçümü, hipertansiyonun ilk değerlendirilmesi sırasında ve takip sırasında periyodik olarak veya ortostatik hipotansiyon semptomları mevcut olduğunda ve ortostatik hipotansiyon teşhisi konulursa düzenli olarak yapılmalıdır.
Diyabetli ve hipertansiyonlu hastaların çoğu, <140 mm Hg sistolik kan basıncı hedefi ve < 90 mm Hg diyastolik kan basıncı hedefi ile tedavi edilmelidir. <130/80 mm Hg gibi düşük sistolik ve diyastolik kan basıncı hedefleri, aşırı tedavi yükü olmadan elde edilebiliyorsa, yüksek kardiyovasküler hastalık riski taşıyan bireyler için uygun olabilir.
Sistolik kan basıncı >120 mm Hg veya diyastolik kan basıncı >80 mm Hg olan hastalar için, yaşam tarzı müdahalesi fazla kilolu veya obez ise kilo vermeyi içerir.
Hipertansiyon tedavisi, diyabetli hastalarda kardiyovasküler olayları azalttığı gösterilen şu ilaç sınıflarını içermelidir:
- Anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibitörleri (ACEI'ler)
- Anjiyotensin II reseptör blokerları (ARB'ler)
- Tiyazid benzeri diüretikler
- Dihidropiridin kalsiyum kanal blokerleri
Kan basıncı hedeflerine ulaşmak için genellikle çoklu ilaç tedavisi gerekir (ancak ACEI'ler ve ARB'lerin bir kombinasyonu değil). Hasta bir ilaç sınıfını tolere edemiyorsa, bir diğeriyle değiştirilmelidir. Anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibitörleri (ACEI) gibi ilaçlar, şeker hastalarında kan basıncını kontrol etmek için yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu ilaçlar sadece kan basıncını kontrol etmekle kalmaz, aynı zamanda diyabette böbrek hastalığının gelişimini geciktirir veya önler. Birçok çalışma, yüksek tansiyonu olan şeker hastalarında ACEI'nin ilk tercih ilaç olması gerektiğini göstermiştir..
Tüm şeker hastaları sigarayı bırakmalıdır. Diyabet ve sigara kombinasyonu genellikle ayak parmaklarının ve ayakların kesilmesine yol açar. Kan şekerinizi düzenli olarak kontrol edin ve iyi dengelendiğinden emin olun, çünkü bu kan şekerlerinin normal sınırlar içinde kalması sağlanarak diyabet komplikasyonlarının çoğu önlenebilir.
Egzersiz tüm şeker hastaları için bir zorunluluktur. Günde iki kez 30 dakika yürümek, yoğun spor aktiviteleriyle uğraşmayanlar için uygun bir alternatif olabilir. Kilo vermek de faydalıdır çünkü bunun kan şekeri kontrolünü iyileştirdiği, insülin duyarlılığını artırdığı ve kan basıncını düşürdüğü gösterilmiştir.
Farmakolojik Tedavi
Hedeflenen kan basıncına ulaşmak için yaşam tarzı değişiklikleri yetersizse, hipertansiyonun tedavisi ve yönetimi için çeşitli ilaç seçenekleri vardır. Genel olarak "antihipertansif" olarak adlandırılan bu ilaçlar yüksek tansiyonu iyileştirmez, ancak normal bir aralığa getirmeye yardımcı olurlar. Bu yüzden, ilaçları kullanırken sağlıklı yaşam tarzı değişikliklerine ayak uydurmak hala önemlidir.
Diüretikler
Genellikle doktorunuzun ilk deneyeceği yüksek tansiyon ilacı türüdür. Böbreklerinizin vücudunuzdan tuz ve su almasına yardımcı olurlar. Kan damarlarınızda toplam sıvı daha az olduğu için içerideki basınç daha düşük olacaktır. Kullanılan ilaçlar şunları içerebilir:
- Amilorid (Midamor)
- Bumetanid (Bumex)
- Chlorthalidone (Hygroton)
- Klorotiyazid (Diuril)
- Furosemid (Lasix)
- Hidroklorotiyazid veya HCTZ (Esidrix, Hydrodiuril, Microzide)
- İndapamid (Lozol)
- Metolazon (Mykrox, Zaroxolyn)
- Spironolakton (Aldakton)
- Triamteren (Direnyum)
Bazen tek bir hapta birden fazla diüretik alabilirsiniz. Örneğin:
- Amilorid + hidroklorotiyazid (Moduretic)
- Spironolakton + hidroklorotiyazid (Aldactazide)
- Triamteren + hidroklorotiyazid (Dyazid, Maxzide)
Beta Blokerlar
Beta blokerler, adrenalin olarak da bilinen epinefrin hormonunun etkilerini bloke ederek çalışır. Beta blokerler, kalbin daha yavaş ve daha az kuvvetle atmasına neden olarak kan basıncını düşürür. Beta blokerler ayrıca kan akışını iyileştirmek için damarları ve arterleri genişletmeye yardımcı olur.. Bu grupta kullanılan ilaçlar şunları içerebilir:
- Asebutolol (Sektral)
- Atenolol (Tenormin)
- Betaksolol (Kerlon)
- Bisoprolol (Zebeta)
- Carteolol (Cartrol)
- Metoprolol (Lopressör, Toprol XL)
- Nadolol (Kordon)
- Nebivolol (Bistol)
- Penbutolol (Levatol)
- Pindolol (Visken)
- Propranolol (İnderal)
- Sotalol (Betapace)
- Timolol (Blocadren)
Alfa Blokerlar
Alfa blokerler bir tür tansiyon ilacıdır. Norepinefrin adı verilen bir hormonun daha küçük arter ve damarların duvarlarındaki kasları sıkıştırmasını önleyerek kan basıncını düşürürler. Sonuç olarak, kan damarları açık ve rahat kalır. Bu kan akışını iyileştirir ve kan basıncını düşürür.
- Doksazosin (Kardura)
- Prazosin (Minipress)
- Terazosin (Hitrin)
Anjiyotensin Dönüştürücü Enzim (ACE) İnhibitörleri
ACE inhibitörleri, kan basıncını düşürmek için damarları ve arterleri gevşetmeye yardımcı olan ilaçlardır. ACE inhibitörleri vücuttaki bir enzimin kan damarlarını daraltan bir madde olan anjiyotensin II üretmesini engeller. Bu daralma yüksek tansiyona neden olabilir ve kalbi daha fazla çalışmaya zorlar. Anjiyotensin II ayrıca kan basıncını yükselten hormonları da salgılar. Kullanılan ilaçlar şunları içerebilir:
- Benazepril (Lotensin)
- Captopril (Capoten)
- Enalapril (Vasotec)
- Fosinopril (Monopril)
- Lisinopril (Prinivil, Zestril)
- Moexipril (Univasc)
- Perindopril (Aceon)
- Quinapril (Accupril)
- Ramipril (Altace)
- Trandolapril (Mavik)
Anjiyotensin II Reseptör Blokerleri (ARBs)
Anjiyotensin II reseptör blokerleri, kan basıncınızı düşürmek ve kalbinizin kan pompalamasını kolaylaştırmak için damarlarınızı ve atardamarlarınızı gevşetmeye yardımcı olur. Anjiyotensin, vücudunuzdaki kan damarlarınızı daraltan bir kimyasaldır. Bu daralma kan basıncınızı artırabilir ve kalbinizi daha fazla çalışmaya zorlayabilir. Anjiyotensin II reseptör blokerleri, anjiyotensin II'nin etkisini bloke eder. Sonuç olarak, ilaç damarlarınızın ve arterlerinizin genişlemesine izin verir. Bu gruptaki ilaçlar şunları içerebilir:
- Kandesartan (Atakand)
- Eprosartan (Teveten)
- Irbesartan (Avapro)
- Losartan (Çozar)
- Telmisartan (Micardis)
- Valsartan (Diovan)
Renin İnhibitörleri
Bunlar, ACE inhibitörlerinin ve ARB'lerin yaptığı işlemin aynısını hedefler, böylece kan damarlarınız sıkışmaz. Ancak bunun yerine enzim renin üzerinde çalışırlar. Hormon yapılmadan önce reaksiyonları tetiklemesini durdururlar.
- Aliskiren (Tekturna)
Kalsiyum Kanal Blokerları (CCBs)
Kalsiyum antagonistleri olarak da adlandırılırlar. Kalsiyumun kalp ve atardamar hücrelerine girmesini önleyerek çalışırlar. Kalsiyum, kalbin ve atardamarların daha güçlü bir şekilde sıkışmasına (kasılmasına) neden olur. Kalsiyumu bloke ederek, kalsiyum kanal blokerleri kan damarlarının gevşemesine ve açılmasına izin verir.
- Amlodipin (Norvasc)
- Bepridil (Vasokor)
- Diltiazem (Cardizem, Dilacor, Tiazac)
- Felodipin (Plendil)
- İsradipin (DynaCirc)
- Nikardipin (Cardene)
- Nifedipin (Adalat, Procardia)
- Nisoldipin (Sular)
- Verapamil (Calan, Covera, Isoptin, Verelan)
Merkezi Alfa Agonistleri
Beyninizin kalp atış hızınızı hızlandıran ve kan damarlarınızı daraltan sinyaller göndermesini engellerler. Sonuç olarak, kalp o kadar sert pompalamaz ve kan vücudun damarları ve atardamarlarında daha kolay akar.
- Klonidin (Katapres)
- Guanabenz (Wytensin)
- Guanfasin (Tenex)
- Metildopa (Aldomet)
Vazodilatörler
Vazodilatörler, kan damarlarını açan (genişleten) ilaçlardır. Arter ve toplardamar duvarlarındaki kasları etkileyerek kasların gerilmesini ve duvarların daralmasını engellerler. Sonuç olarak, kan damarlardan daha kolay akar, basınç düşer. Kullanılan ilaçlar şunları içerebilir:
- Hidralazin (Apresolin)
- Minoksidil (Loniten)
Kombinasyonlar
Bazı ilaçlar farklı ilaç türlerini birleştirir. Örneğin:
- Bisoprolol hidroklortiyazid (Ziac), beta bloker ve idrar söktürücü
- Carvedilol (Coreg), alfa bloker ve beta bloker
- Labetalol (Normodyne, Trandate), alfa bloker ve beta bloker
- Olmesartan hidroklortiyazid (Benicar), ARB ve idrar söktürücü
Tedavi Takibi
Yüksek tansiyon yönetiminde en önemli unsur takip bakımıdır.
- Yüksek tansiyon ilaç tedavisine başladıktan sonra tansiyon hedefine ulaşana kadar en az ayda bir kez doktorunuzu görmelisiniz. Yılda bir veya iki kez, doktorunuz kanınızdaki potasyum seviyesini (diüretikler bunu düşürebilir ve ACE inhibitörleri ve ARB'ler bunu artırabilir) ve diğer elektrolitleri ve BUN/kreatinin seviyelerini (böbreklerin sağlığını kontrol etmek için) kontrol edebilir.
- Tansiyon hedefine ulaştıktan sonra kalp yetmezliği gibi başka hastalıklarınız olup olmadığına bağlı olarak her 3 ila 6 ayda bir doktorunuzu görmeye devam etmelisiniz.
- Şeker hastalığınız varsa veya kalp krizi veya felç geçirdiyseniz, tekrarlayan olayları önlemek için kan basıncınızı daha yakından izlemeniz gerekir. Hangi kan basıncı ölçümlerini hedeflemeniz gerektiği konusunda doktorunuza danışabilirsiniz.
- Arterlerin yaşlanması ve sertleşmesi ile sistolik kan basıncınız yükselebilir. Bir zamanlar işe yarayan bir tedavi artık işe yaramayabilir. İlaç dozunuzun değiştirilmesi gerekebilir veya size yeni bir ilaç reçete edilebilir.
- Periyodik olarak takip ziyaretlerinizde kalp, göz, beyin, böbrek ve periferik arterlerde yüksek tansiyona bağlı olabilecek hasarlara karşı tarama yaptırmalısınız.
- Takip ziyaretleri, doktorunuza ilacınızdan kaynaklanan yan etkiler hakkında bilgi vermek için iyi bir zamandır. Yan etkilerle başa çıkmak için önerileri olabilir veya duruma göre tedavinizi değiştirebilirler.
- Takip ziyaretleri, yüksek kolesterol ve obezite gibi diğer ilişkili risk faktörlerini izlemek için harika bir fırsattır.
Müddet Tahminleri (Prognoz)
Hipertansiyon teşhisi konan çoğu kişi, yaşlandıkça artan kan basıncına sahip olacaktır. Tedavi edilmeyen hipertansiyon, ölüm riskini artırmasıyla ünlüdür ve genellikle sessiz bir katil olarak tanımlanır. Hafif ila orta şiddette hipertansiyon, tedavi edilmezse, başlangıçtan sonraki 8-10 yıl içinde insanların %30'unda aterosklerotik hastalık riski ve %50'sinde organ hasarı riski ile ilişkilendirilebilir.
Dirençli hipertansiyonu olan hastalar, özellikle belirli komorbiditeleri (örneğin, kronik böbrek hastalığı, iskemik kalp hastalığı) olanlarda kötü sonuçlar açısından daha yüksek risk altındadır. Dirençli hipertansiyonu olan ve kan basıncı daha düşük olan hastaların bazı kardiyovasküler olaylar (örneğin, inme, koroner kalp hastalığı veya kalp yetmezliği) için daha düşük bir riske sahip olduğu görülmektedir.
Kan basıncı arttıkça iskemik kalp hastalığı veya felç yüzünden ölüm giderek artar. Kan basıncında 115/75 mm Hg'nin üzerindeki her 20 mm Hg sistolik veya 10 mm Hg diyastolik artış için, hem iskemik kalp hastalığı hem de felç için ölüm oranı iki katına çıkar.
Hipertansif acillerin morbidite ve mortalitesi, başvuru sırasındaki son organ disfonksiyonunun derecesine ve daha sonra kan basıncının kontrol edilme derecesine bağlıdır.
Komplikasyonlar
Hipertansiyon komplikasyonları, kan basıncının sürekli yükselmesinden kaynaklanan klinik sonuçlardır. Hipertansiyon, aterosklerozun kendisi için bir risk faktörü olduğundan, aterosklerozun tüm klinik belirtileri için bir risk faktörüdür.
Kalp yetmezliği, koroner arter hastalığı, felç, böbrek hastalığı ve periferik arter hastalığı için bağımsız bir predispozan faktördür. Sanayileşmiş ülkelerde kardiyovasküler morbidite ve mortalite için en önemli risk faktörüdür.
Kalp ve Kan Damarlarını Etkileyen Komplikasyonlar
Hipertansif kalp hastalığı, hem kalbin hem de kan damarlarının yapısındaki değişikliklerden ve vücut anormal derecede yüksek tansiyona adapte olurken işlevlerindeki değişikliklerden kaynaklanır. Kalbi bir sıvı devresine karşı çalışan bir pompa olarak hayal ettiğinizde, devre içindeki basınç arttığında o pompanın artan çalışmasını gözünüzde canlandırabilirsiniz. Kalıcı yüksek tansiyonun neden olduğu bazı değişiklikler, ACE inhibitör ilaçları kullanılarak tedavi ile kısmen tersine çevrilebilir.
Hipertansiyon, mekanik stresin bir sonucu olarak hayati organ ve damarların aşınmasına ve yıpranmasına neden olur. Kan damarlarının vücuttaki kan akışını düzenleyen mekanizmaları vardır ve yüksek kan basıncı oluştuğunda kan damarları ilk tepkide daralır. Sonunda, kan damarlarının duvarları kalınlaşır ve doku hasarı meydana gelir, bu da damar duvarlarının sertleşmesine neden olur.
Beyni Etkileyen Komplikasyonlar
İnme komplikasyonları, beyni besleyen kan damarlarının kanamasından kaynaklanabilir veya daha sık olarak, sürekli yüksek tansiyon nedeniyle hasar gören arterlerdeki zayıf kan akışından kaynaklanabilir. İnmelerin yaklaşık %85'i iskemik veya zayıf kan akışından kaynaklanır.
Beyni etkileyen hipertansif hastalığın başka bir tezahürü hipertansif ensefalopatidir. Bu durum, çok yüksek tansiyonda kan akışındaki değişikliklerin neden olduğu beyindeki şişmeden kaynaklanan, sıklıkla baş ağrısı ve mide bulantısının eşlik ettiği zihinsel durumdaki bir değişikliği ifade eder. Bu durum malign hipertansiyon veya hipertansif acil durum ile ilişkilidir.
Hipertansiyon, yaşlanan bir popülasyonda bozulmuş biliş ile de ilişkilidir. Hipertansiyona bağlı kognitif bozukluk ve demans, "stratejik" daha büyük bir damarın tıkanmasına bağlı tek bir enfarktüsün veya subkortikal beyaz cevher iskemisi ile sonuçlanan tıkayıcı küçük damar hastalığına bağlı çoklu laküner enfarktüslerin bir sonucu olabilir.
Gözü Etkileyen Komplikasyonlar
Gözün hipertansif hastalığı, hipertansif retinopati olarak bilinir. Gözün retinasında, kan damarlarındaki değişiklikler sonunda damar bütünlüğünün bozulmasına neden olur ve hassas retina dokusuna kan veya yağ asitleri sızabilir. Bu da, kalıcı görme değişikliği ile sonuçlanabilir.
Böbreği Etkileyen Komplikasyonlar
Hipertansiyon, kronik böbrek hastalığı ve son dönem böbrek hastalığı için bir risk faktörüdür. Kalıcı yüksek tansiyon, sıklıkla diyaliz gerektiren kronik böbrek hastalığının önde gelen nedenlerinden biridir. Kan böbreklerden süzülür ve böbreğin küçük kan damarları kronik kontrolsüz hipertansiyon nedeniyle hasar gördüğünde, vücut atıkları süzemez hale gelir.
Böbrek hasarı olan kişiler sonunda, atık ürünleri kan dolaşımından uzaklaştırabilen diyaliz makinelerine bağlı olarak saatler harcarlar veya böbrek nakli gerektirebilirler. Her iki durumda da komplikasyonun önlenmesi tercih edilir ve daha az karmaşıktır.
Diyabet ve Hipertansiyona Bağlı Komplikasyonlar
Diyabetin, biri hipertansiyon olan çeşitli komplikasyonları vardır. Veriler, diyabet gelişen bireylerin en az yüzde 60-80'inin sonunda yüksek tansiyon geliştireceğini göstermektedir. Yüksek tansiyon, erken evrelerde kademelidir ve tam olarak gelişmesi en az 10-15 yıl sürebilir. Diyabetin yanı sıra yüksek tansiyonu artırabilecek diğer faktörler arasında obezite, insülin direnci ve yüksek kolesterol seviyeleri yer alır. Genel olarak, şeker hastalarının yüzde 25'inden azı kan basıncını iyi kontrol eder. Diyabette yüksek kan basıncının varlığı, esas olarak kalp hastalığı ve felçten kaynaklanan ölümlerde 4 kat artış ile ilişkilidir.
Diyabetli kişilerde yüksek tansiyon geliştirmesinin başlıca nedeni, arterlerin sertleşmesidir. Diyabet, ateroskleroz sürecini hızlandırma eğilimindedir. Bir diğer gerçek de, diyabetin vücuttaki hem büyük hem de küçük kan damarlarını etkilemesidir. Zamanla kan damarları yağ depolarıyla tıkanır, uyumsuz hale gelir ve elastikiyetini kaybeder. Kan şekerlerini iyi kontrol edemeyen diyabetik kişilerde ateroskleroz süreci çok daha hızlıdır. Yüksek tansiyon sonunda kalp yetmezliğine, felçlere, kalp krizlerine, körlüğe, böbrek yetmezliğine, libido kaybına ve bacaklarda kan dolaşımının zayıflamasına yol açar. Ayaklara kan temini tehlikeye girdiğinde, enfeksiyon ve ampütasyon şansı da artar.
Tüm şeker hastaları, kan basıncındaki hafif yükselmelerin bile sağlığa zararlı olabileceğini bilmelidir. Araştırmalar, kan basıncında hafif bir yükselme olan şeker hastalarının, şeker hastalığı olmayan bireylere göre 2-3 kat daha fazla kalp hastalığı riskine sahip olduğunu göstermiştir.
Kan basıncı ölçümleri değişiklik gösterir, ancak uzmanlar kan basıncının 140/80'in üzerinde olmamasını tavsiye eder. Ayrıca, yüksek tansiyon sessiz bir hastalıktır ve bu nedenle tüm şeker hastalarının tansiyonlarını düzenli olarak kontrol etmeleri veya düzenli olarak bir doktor muayenehanesinde kontrol ettirmeleri hayati önem taşır.
Görülme Sıklığı ve Dağılımı (Epidemiyoloji)
Hipertansiyon, dünya çapında kardiyovasküler hastalık ve erken ölümün önde gelen nedenidir. Nüfus artışı ve yaşlanma ile birlikte, kontrolsüz hipertansiyonu olan kişilerin sayısı son yıllarda önemli ölçüde artmıştır.
Dünya Sağlık Örgütü 2021 yılı verilerine göre:
- Dünya çapında 1.13 milyar insanın hipertansiyonu var.
- Dünya çapında 30-79 yaşları arasındaki tahmini 1,28 milyar yetişkinin hipertansiyonu var, çoğu (üçte ikisi) düşük ve orta gelirli ülkelerde yaşıyor.
- Hipertansiyonu olan yetişkinlerin tahminen %46'sı bu duruma sahip olduklarının farkında değiller.
- Hipertansiyonu olan yetişkinlerin yarısından azı (%42) teşhis ve tedavi görmektedir.
- Hipertansiyonu olan 5 yetişkinden yaklaşık 1'i (%21) bunu kontrol altına almaktadır.
- Bulaşıcı olmayan hastalıklara yönelik küresel hedeflerden biri, 2010 ve 2030 yılları arasında hipertansiyon prevalansını %33 oranında azaltmaktır.
Antihipertansif ilaçların yaygın kullanımı nedeniyle, küresel ortalama kan basıncı son kırk yılda sabit kalmış veya biraz azalmıştır. Buna karşılık, özellikle düşük ve orta gelirli ülkelerde hipertansiyon prevalansı artmıştır.
Önlem Yöntemleri
Hipertansiyon ömür boyu süren bir rahatsızlıktır. Optimal kontrol için, yaşam tarzı değişiklikleri ve farmakolojik tedaviye uzun vadeli bir bağlılık gereklidir. Bu nedenle, tekrarlanan derinlemesine hasta eğitimi ve danışmanlığı, yalnızca tıbbi tedaviye uyumu artırmakla kalmaz, aynı zamanda kardiyovasküler risk faktörlerini de azaltır. Kan basıncında küçük bir azalma bile önemli sağlık yararları sağlar. Diyastolik kan basıncında 2 mm Hg'lik bir azalmanın felç riskini %15 ve koroner kalp hastalığı riskini %6 azalttığı tahmin edilmektedir.
Hipertansiyonun önlenmesi aşağıdaki müdahalelerle sağlanabilir:
- Kilo kontrolü ve obezitenin önlenmesi
- Yeterince fiziksel aktivite
- Tuz, toplam yağ ve kolesterolü düşük beslenme
- Yeterli potasyum, kalsiyum ve magnezyum alımını sağlayan diyet
- Meyve ve sebzeler ve az yağlı et, balık ve süt ürünleri açısından zengin bir diyet
- Sınırlı alkol tüketimi
- Sigara içmekten kaçınma
- Kokain gibi yasa dışı uyuşturucuların kullanımından kaçınma
Etimoloji ve Hipertansiyonun Tarihi
Hipertansiyonun klinik yönlerine ilişkin farkındalık antik çağlara dayanmaktadır. Çin Sarı İmparator'un (Huang Di) Dahili Tıp Klasiği'nde (MÖ 2600) şöyle yazar: “…Kanda çok fazla tuz kullanılırsa nabız sertleşir.” Antik çağlarda 'sert nabız hastalığının' tedavisi akupunktur, damar çıkarma ve sülüklerle kanamayı içeriyordu. Palpe edilen nabız ile kalp ve beyin rahatsızlıklarının gelişimi arasındaki ilişki eski Mısırlı doktorlar tarafından Ebers Papirüsünde (MÖ 1550) anlatılmıştır.
Ancak, hipertansiyonun modern tarihi, De Motu Cordis adlı kitabında kan dolaşımını tanımlayan doktor William Harvey'nin (1578-1657) çalışmasına dayanan kardiyovasküler sistemin anlaşılmasıyla başladı. 1733'de İngiliz din adamı Stephen Halen bir manometre icat etti ve atlarda arteriyel kan basıncının ölçümlerini yaptı. Bu, yayınlanan ilk kan basıncı ölçümüydü.
Hipertansiyonun klinik bir varlık olarak tanınması ise 1896'da İtalyan doktor Scipione Riva-Rocci tarafından kaf bazlı cıvalı tansiyon aletinin icadıyla geldi. Radyal nabzın artık belirgin olmadığı kaf basıncını not ederek tepe sistolik kan basıncını ölçtü. 1905 yılında Rus doktor Nikolai Korotkoff, tansiyon aleti manşeti söndürülürken bir arter steteskopla oskülte edildiğinde duyulan sesleri tanımladı. Korotkoff sesleri olarak adlandırılan bu sesler, sistolik ve diyastolik kan basıncı ölçümlerini ve kan basıncının klinik kaydını tanımlamaya yardımcı oldu.
Esansiyel hipertansiyon terimi (Alm: "Essentielle Hypertonie"), hiç bir nedeni bulunmayan yüksek kan basıncını tanımlamak için 1911'de Eberhard Frank tarafından icat edildi. Başkan Franklin D. Roosevelt'e kadar tedavi edilmeyen hipertansiyonun etkileri kamuoyunun dikkatini çekmedi. Roosevelt'in 54 yaşında hipertansiyonu olduğu belgelendi, ancak 1941'de 188/105 kan basıncı için fenobarbital ve masaj tedavisi reçete edildiğinde dört yıl daha tedavi görmedi.
Şubat 1945'te, Roosevelt, nefes darlığı, ortopne ve uyuşukluk dahil olmak üzere kalp yetmezliği kanıtlarıyla sağlığının bozulduğu not edildiği Yalta Konferansı sırasında 260/150'ye kadar kan basınçlarını kaydetmişti. 12 Nisan 1945 sabahı, Roosevelt bir portre seansı için otururken şiddetli bir oksipital baş ağrısı bildirdikten sonra 300/190'lık bir kan basıncı kaydedildi. Daha sonra bilincini kaybetti ve öldü.
Roosevelt'in ölümü, II. Dünya Savaşı'ndan önce çok az etkili antihipertansif ilaç olduğu ve mevcut ajanların kötü tolere edildiği gerçeğinin altını çizdi. Hipertansiyonu tedavi etmek için farmakolojik olmayan yöntemler arasında katı sodyum kısıtlaması bulunurken, diğer tedaviler arasında tifo basil gibi pirojen enjeksiyonları ve sempatektomi ve adrenalektomi gibi cerrahi yöntemler yer alıyordu. Sodyum tiyosiyanat 1900'lerde hipertansiyon için kullanılan ilk kimyasaldı, ancak toksisite ve marjinal etkinlik kullanımını sınırladı. Ek olarak, doktorlar bu potansiyel olarak ölümcül hastalığı agresif bir şekilde tedavi etme gereğini tek tip olarak kabul etmediler.
Hipertansiyon ile kardiyovasküler veya renal hastalıktan ölüm arasındaki ilişkiyi gösteren 1930'lardan elde edilen sigorta şirketlerinden elde edilen aktüeryal verilere rağmen, hipertansiyon yönetiminin uygulanması 1950'lere kadar yaygın değildi.
İlaç tarafında, II. Dünya Savaşı'ndan sonra hekzametonyum, hidralazin ve reserpin kullanıldı. 1950'lerde, hipertansif hastalarda iyi tolere edilen ve yaşam süresini açıkça uzatan diüretik klorotiyazidin kullanıma girmesiyle bir atılım meydana geldi.
İngiliz doktor James Black, 1960'ların başında beta blokerları geliştirdi. Ardından kalsiyum blokerları geldi. Renin-anjiyotensin sisteminin keşfi, daha sonra anjiyotensin-reseptör blokerlarına ve renin inhibitörlerine yol açan anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibitörlerinin geliştirilmesine yol açtı.
Çağdaş hipertansiyon yönetiminin tarihi, koruyucu kardiyolojide büyük bir başarılı çabanın heyecan verici bir öyküsüdür.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 2
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- CDC. Facts About Hypertension | Cdc.gov. (27 Eylül 2021). Alındığı Tarih: 29 Nisan 2022. Alındığı Yer: Centers for Disease Control and Prevention | Arşiv Bağlantısı
- D. T. Lackland, et al. (2015). Global Burden Of Cardiovascular Disease And Stroke: Hypertension At The Core. Canadian Journal of Cardiology, sf: 569-571. doi: 10.1016/j.cjca.2015.01.009. | Arşiv Bağlantısı
- I. Hernandorena, et al. (2017). Treatment Options And Considerations For Hypertensive Patients To Prevent Dementia. Expert opinion on pharmacotherapy, sf: 989-1000. doi: 10.1080/14656566.2017.1333599. | Arşiv Bağlantısı
- N. R. Poulter, et al. (2015). Hypertension. Lancet (London, England), sf: 801-812. doi: 10.1016/S0140-6736(14)61468-9. | Arşiv Bağlantısı
- O. A. Carretero, et al. (2000). Essential Hypertension. Part I: Definition And Etiology. Circulation, sf: 329-335. doi: 10.1161/01.cir.101.3.329. | Arşiv Bağlantısı
- B. Yang, et al. (2018). Global Association Between Ambient Air Pollution And Blood Pressure: A Systematic Review And Meta-Analysis. Environmental pollution (Barking, Essex : 1987), sf: 576-588. doi: 10.1016/j.envpol.2018.01.001. | Arşiv Bağlantısı
- P. K. Whelton, et al. (2018). 2017 Acc/Aha/Aapa/Abc/Acpm/Ags/Apha/Ash/Aspc/Nma/Pcna Guideline For The Prevention, Detection, Evaluation, And Management Of High Blood Pressure In Adults: A Report Of The American College Of Cardiology/American Heart Association Task Force On Clinical Practice Guidelines. Hypertension (Dallas, Tex. : 1979). doi: 10.1161/HYP.0000000000000065. | Arşiv Bağlantısı
- N. R. C. Campbell, et al. (2015). Using The Global Burden Of Disease Study To Assist Development Of Nation-Specific Fact Sheets To Promote Prevention And Control Of Hypertension And Reduction In Dietary Salt: A Resource From The World Hypertension League. Journal of clinical hypertension (Greenwich, Conn.), sf: 165-167. doi: 10.1111/jch.12479. | Arşiv Bağlantısı
- J. Naish. (2014). Medical Sciences E-Book. ISBN: 9780702052491. Yayınevi: Saunders Ltd.. sf: 562.
- D. H. Lau, et al. (2017). Modifiable Risk Factors And Atrial Fibrillation. Circulation, sf: 583-596. doi: 10.1161/CIRCULATIONAHA.116.023163. | Arşiv Bağlantısı
- PubMed. (2013). 2013 Esh/Esc Guidelines For The Management Of Arterial Hypertension: The Task Force For The Management Of Arterial Hypertension Of The European Society Of Hypertension (Esh) And Of The European Society Of Cardiology (Esc). European Heart Journal, sf: 2159-2219. doi: 10.1093/eurheartj/eht151. | Arşiv Bağlantısı
- P. A. James, et al. (2014). 2014 Evidence-Based Guideline For The Management Of High Blood Pressure In Adults: Report From The Panel Members Appointed To The Eighth Joint National Committee (Jnc 8). JAMA, sf: 507. doi: 10.1001/jama.2013.284427. | Arşiv Bağlantısı
- V. M. Musini, et al. (2019). Pharmacotherapy For Hypertension In Adults 60 Years Or Older. The Cochrane Database of Systematic Reviews. doi: 10.1002/14651858.CD000028.pub3. | Arşiv Bağlantısı
- J. Sundström, et al. (2015). Effects Of Blood Pressure Reduction In Mild Hypertension. Annals of Internal Medicine, sf: 184-191. doi: 10.7326/M14-0773. | Arşiv Bağlantısı
- X. Xie, et al. (2016). Effects Of Intensive Blood Pressure Lowering On Cardiovascular And Renal Outcomes: Updated Systematic Review And Meta-Analysis. The Lancet, sf: 435-443. doi: 10.1016/S0140-6736(15)00805-3. | Arşiv Bağlantısı
- D. Diao, et al. (2012). Pharmacotherapy For Mild Hypertension. The Cochrane Database of Systematic Reviews. doi: 10.1002/14651858.CD006742.pub2. | Arşiv Bağlantısı
- S. R. Garrison, et al. (2017). Blood Pressure Targets For Hypertension In Older Adults. The Cochrane Database of Systematic Reviews. doi: 10.1002/14651858.CD011575.pub2. | Arşiv Bağlantısı
- V. M. Musini, et al. (2017). Pharmacotherapy For Hypertension In Adults Aged 18 To 59 Years. The Cochrane Database of Systematic Reviews. doi: 10.1002/14651858.CD008276.pub2. | Arşiv Bağlantısı
- D. L. Kasper. (2004). Harrison's Principles Of Internal Medicine. ISBN: 9780071391405. Yayınevi: McGraw-Hill Medical Publishing. sf: 1463-1481.
- I. J. Marshall, et al. (2012). Lay Perspectives On Hypertension And Drug Adherence: Systematic Review Of Qualitative Research. The BMJ, sf: e3953-e3953. doi: 10.1136/bmj.e3953. | Arşiv Bağlantısı
- T. Wong, et al. (2007). The Eye In Hypertension. The Lancet, sf: 425-435. doi: 10.1016/S0140-6736(07)60198-6. | Arşiv Bağlantısı
- G. Beevers. (2007). Abc Of Hypertension. ISBN: 9781405130615. Yayınevi: Bmj Publishing Group.
- M. A. Rodriguez, et al. (2010). Hypertensive Crisis. Ovid Technologies (Wolters Kluwer Health), sf: 102-107. doi: 10.1097/CRD.0b013e3181c307b7. | Arşiv Bağlantısı
- P. E. Marik, et al. (2007). Hypertensive Crises: Challenges And Management. Chest, sf: 1949-1962. doi: 10.1378/chest.06-2490. | Arşiv Bağlantısı
- A. V. Chobanian, et al. (2003). Seventh Report Of The Joint National Committee On Prevention, Detection, Evaluation, And Treatment Of High Blood Pressure. Hypertension (Dallas, Tex. : 1979), sf: 1206-1252. doi: 10.1161/01.HYP.0000107251.49515.c2. | Arşiv Bağlantısı
- M. I. Perez, et al. (2008). Pharmacological Interventions For Hypertensive Emergencies. The Cochrane Database of Systematic Reviews. doi: 10.1002/14651858.CD003653.pub3. | Arşiv Bağlantısı
- J. M. Dionne, et al. (2012). Hypertension In Infancy: Diagnosis, Management And Outcome. Pediatric Nephrology, sf: 17-32. doi: 10.1007/s00467-010-1755-z. | Arşiv Bağlantısı
- G. B. Ehret, et al. (2011). Genetic Variants In Novel Pathways Influence Blood Pressure And Cardiovascular Disease Risk. Nature, sf: 103-109. doi: 10.1038/nature10405. | Arşiv Bağlantısı
- R. P. Lifton, et al. (2001). Molecular Mechanisms Of Human Hypertension. Cell, sf: 545-556. doi: 10.1016/S0092-8674(01)00241-0. | Arşiv Bağlantısı
- N. Kato, et al. (2015). Trans-Ancestry Genome-Wide Association Study Identifies 12 Genetic Loci Influencing Blood Pressure And Implicates A Role For Dna Methylation. Nature Genetics, sf: 1282-1293. doi: 10.1038/ng.3405. | Arşiv Bağlantısı
- R. S. Vasan, et al. (2002). Residual Lifetime Risk For Developing Hypertension In Middle-Aged Women And Men: The Framingham Heart Study. JAMA, sf: 1003-1010. doi: 10.1001/jama.287.8.1003. | Arşiv Bağlantısı
- P. Carrera-Bastos, et al. (2011). The Western Diet And Lifestyle And Diseases Of Civilization. Research Reports in Clinical Cardiology, sf: 15-35. doi: 10.2147/RRCC.S16919. | Arşiv Bağlantısı
- A. E. Mesas, et al. (2011). The Effect Of Coffee On Blood Pressure And Cardiovascular Disease In Hypertensive Individuals: A Systematic Review And Meta-Analysis. The American Journal of Clinical Nutrition, sf: 1113-1126. doi: 10.3945/ajcn.111.016667. | Arşiv Bağlantısı
- A. Vaidya, et al. (2010). Vitamin D And Hypertension. Hypertension, sf: 774-779. doi: 10.1161/HYPERTENSIONAHA.109.140160. | Arşiv Bağlantısı
- J. Sorof, et al. (2002). Obesity Hypertension In Children. Hypertension, sf: 441-447. doi: 10.1161/01.HYP.0000032940.33466.12. | Arşiv Bağlantısı
- D. A. Lawlor, et al. (2005). Early Life Determinants Of Adult Blood Pressure. Ovid Technologies (Wolters Kluwer Health), sf: 259-264. doi: 10.1097/01.mnh.0000165893.13620.2b. | Arşiv Bağlantısı
- PubMed Central (PMC). (2020). Pharmacotherapy For Hyperuricaemia In Hypertensive Patients. The Cochrane Database of Systematic Reviews. doi: 10.1002/14651858.CD008652.pub4. | Arşiv Bağlantısı
- A. Fares. (2013). Winter Hypertension: Potential Mechanisms. International Journal of Health Sciences, sf: 210. doi: 10.12816/0006044. | Arşiv Bağlantısı
- E. M. Aguilera, et al. (2020). Periodontitis Is Associated With Hypertension: A Systematic Review And Meta-Analysis. Cardiovascular Research, sf: 28-39. doi: 10.1093/cvr/cvz201. | Arşiv Bağlantısı
- J. D. Wilson. (1998). Williams Textbook Of Endocrinology. ISBN: 9780721661520. Yayınevi: Saunders. sf: 729-749.
- E. Grossman, et al. (2012). Drug-Induced Hypertension: An Unappreciated Cause Of Secondary Hypertension. The American journal of medicine, sf: 14-22. doi: 10.1016/j.amjmed.2011.05.024. | Arşiv Bağlantısı
- J. Jiang, et al. (2015). Association Between Arsenic Exposure From Drinking Water And Longitudinal Change In Blood Pressure Among Heals Cohort Participants. Environmental Health Perspectives, sf: 806. doi: 10.1289/ehp.1409004. | Arşiv Bağlantısı
- L. N. Abhyankar, et al. (2012). Arsenic Exposure And Hypertension: A Systematic Review. Environmental Health Perspectives, sf: 494. doi: 10.1289/ehp.1103988. | Arşiv Bağlantısı
- L. Meng, et al. (2012). Depression Increases The Risk Of Hypertension Incidence: A Meta-Analysis Of Prospective Cohort Studies. Journal of hypertension, sf: 842-851. doi: 10.1097/HJH.0b013e32835080b7. | Arşiv Bağlantısı
- L. C. Hawkley, et al. (2010). Loneliness Matters: A Theoretical And Empirical Review Of Consequences And Mechanisms. Annals of behavioral medicine : a publication of the Society of Behavioral Medicine, sf: 218-227. doi: 10.1007/s12160-010-9210-8. | Arşiv Bağlantısı
- M. Roerecke, et al. (2018). Sex‐Specific Associations Between Alcohol Consumption And Incidence Of Hypertension: A Systematic Review And Meta‐Analysis Of Cohort Studies. Journal of the American Heart Association: Cardiovascular and Cerebrovascular Disease. doi: 10.1161/JAHA.117.008202. | Arşiv Bağlantısı
- J. Conway. (1984). Hemodynamic Aspects Of Essential Hypertension In Humans. Physiological reviews, sf: 617-660. doi: 10.1152/physrev.1984.64.2.617. | Arşiv Bağlantısı
- P. Palatini, et al. (2009). The Role Of Cardiac Autonomic Function In Hypertension And Cardiovascular Disease. Current Hypertension Reports, sf: 199-205. doi: 10.1007/s11906-009-0035-4. | Arşiv Bağlantısı
- O. Andersson, et al. (2009). Prediction Of Future Hypertension By Casual Blood Pressure Or Invasive Hemodynamics? A 30‐Year Follow‐Up Study. Blood Pressure, sf: 350-354. doi: 10.1080/08037050410004819. | Arşiv Bağlantısı
- B. Folkow. (1982). Physiological Aspects Of Primary Hypertension.. Physiological Reviews, sf: 347-504. doi: 10.1152/physrev.1982.62.2.347. | Arşiv Bağlantısı
- H. A. J. S. Boudier, et al. (2006). The Microcirculation And Hypertension. Ovid Technologies (Wolters Kluwer Health), sf: S147???156. doi: 10.1097/00004872-199212000-00016. | Arşiv Bağlantısı
- E. L. Schiffrin. (1992). Reactivity Of Small Blood Vessels In Hypertension: Relation With Structural Changes. State Of The Art Lecture.. Hypertension. doi: 10.1161/01.HYP.19.2_Suppl.II1-a. | Arşiv Bağlantısı
- M. E. Safar, et al. (1987). Arterial And Venous Compliance In Sustained Essential Hypertension.. Hypertension, sf: 133-139. doi: 10.1161/01.HYP.10.2.133. | Arşiv Bağlantısı
- J. Steppan, et al. (2011). Vascular Stiffness And Increased Pulse Pressure In The Aging Cardiovascular System. Cardiology Research and Practice, sf: 1-8. doi: 10.4061/2011/263585. | Arşiv Bağlantısı
- A. Chobanian. (2007). Isolated Systolic Hypertension In The Elderly. The New England Journal of Medicine, sf: 357. | Arşiv Bağlantısı
- S. J. Zieman, et al. (2005). Mechanisms, Pathophysiology, And Therapy Of Arterial Stiffness. Arteriosclerosis, Thrombosis, and Vascular Biology. | Arşiv Bağlantısı
- L. G. Navar. (2010). The Dominant Contributor To Systemic Hypertension: Chronic Activation Of The Sympathetic Nervous System Vs. Activation Of The Intrarenal Renin-Angiotensin System: Counterpoint: Activation Of The Intrarenal Renin-Angiotensin System Is The Dominant Contributor To Systemic Hypertension. Journal of Applied Physiology, sf: 1998. doi: 10.1152/japplphysiol.00182.2010a. | Arşiv Bağlantısı
- M. Esler, et al. (2010). Point: Chronic Activation Of The Sympathetic Nervous System Is The Dominant Contributor To Systemic Hypertension.. Journal of Applied Physiology. | Arşiv Bağlantısı
- D. Versari, et al. (2009). Endothelium-Dependent Contractions And Endothelial Dysfunction In Human Hypertension. Wiley, sf: 527-536. doi: 10.1111/j.1476-5381.2009.00240.x. | Arşiv Bağlantısı
- C. Marchesi, et al. (2008). Role Of The Renin-Angiotensin System In Vascular Inflammation. Trends in Pharmacological Sciences, sf: 367-374. doi: 10.1016/j.tips.2008.05.003. | Arşiv Bağlantısı
- J. L. Gooch, et al. (2014). Targeting The Immune System To Treat Hypertension: Where Are We?. Current Opinion In Nephrology and Hypertension, sf: 473-479. doi: 10.1097/MNH.0000000000000052. | Arşiv Bağlantısı
- H. Adrogué, et al. (2007). Sodium And Potassium In The Pathogenesis Of Hypertension.. The New England Journal of Medicine, sf: 1966-1878. doi: 10.1056/NEJMra064486. | Arşiv Bağlantısı
- V. Perez, et al. (2014). Sodium-To-Potassium Ratio And Blood Pressure, Hypertension, And Related Factors. Advances in Nutrition, sf: 712-741. doi: 10.3945/an.114.006783. | Arşiv Bağlantısı
- W. S. Aronow, et al. (2011). Accf/Aha 2011 Expert Consensus Document On Hypertension In The Elderly. Journal of the American Society of Hypertension, sf: 259-352. doi: 10.1016/j.jash.2011.06.001. | Arşiv Bağlantısı
- A. J. Viera. (2017). Screening For Hypertension And Lowering Blood Pressure For Prevention Of Cardiovascular Disease Events. The Medical clinics of North America, sf: 701-712. doi: 10.1016/j.mcna.2017.03.003. | Arşiv Bağlantısı
- A. S. Vischer, et al. (2017). Principles Of Blood Pressure Measurement - Current Techniques, Office Vs Ambulatory Blood Pressure Measurement. Advances in experimental medicine and biology, sf: 85-96. doi: 10.1007/5584_2016_49. | Arşiv Bağlantısı
- A. L. Siu, et al. (2015). Screening For High Blood Pressure In Adults: U.s. Preventive Services Task Force Recommendation Statement. Annals of Internal Medicine, sf: 778-786. doi: 10.7326/M15-2223. | Arşiv Bağlantısı
- S. S. Franklin, et al. (2012). Unusual Hypertensive Phenotypes. Hypertension, sf: 173-178. doi: 10.1161/HYPERTENSIONAHA.111.182956. | Arşiv Bağlantısı
- K. Kario. (2009). Orthostatic Hypertension A Measure Of Blood Pressure Variation For Predicting Cardiovascular Risk. Circulation Journal, sf: 1002-1007. doi: 10.1253/circj.CJ-09-0286. | Arşiv Bağlantısı
- R. S. Padwal, et al. (2009). The 2009 Canadian Hypertension Education Program Recommendations For The Management Of Hypertension: Part 1 – Blood Pressure Measurement, Diagnosis And Assessment Of Risk. Canadian Journal of Cardiology, sf: 279-286. doi: 10.1016/S0828-282X(09)70491-X. | Arşiv Bağlantısı
- Revue Medicale Suisse. Hypertension Artérielle Diastolique Isolée : Faut-Il Encore S’en Préoccuper ?. (1 Ekim 2018). Alındığı Tarih: 29 Nisan 2022. Alındığı Yer: Revue Medicale Suisse doi: 10.53738/REVMED.2018.14.618.1607. | Arşiv Bağlantısı
- T. G. Pickering. (2007). Isolated Diastolic Hypertension. Wiley, sf: 411-413. doi: 10.1111/j.1524-6175.2003.02840.x. | Arşiv Bağlantısı
- G. Mancia, et al. (2007). 2007 Esh-Esc Practice Guidelines For The Management Of Arterial Hypertension. Ovid Technologies (Wolters Kluwer Health), sf: 1751-1762. doi: 10.1097/HJH.0b013e3282f0580f. | Arşiv Bağlantısı
- B. Williams, et al. (2004). Guidelines For Management Of Hypertension: Report Of The Fourth Working Party Of The British Hypertension Society, 2004—Bhs Iv. Journal of Human Hypertension, sf: 139-185. doi: 10.1038/sj.jhh.1001683. | Arşiv Bağlantısı
- T. Unger, et al. (2020). 2020 International Society Of Hypertension Global Hypertension Practice Guidelines. Hypertension, sf: 1334-1357. doi: 10.1161/HYPERTENSIONAHA.120.15026. | Arşiv Bağlantısı
- American Academy of Pediatrics (AAP). (2005). The Fourth Report On The Diagnosis, Evaluation, And Treatment Of High Blood Pressure In Children And Adolescents. American Academy of Pediatrics (AAP), sf: 555-576. doi: 10.1542/peds.114.2.S2.555. | Arşiv Bağlantısı
- A. Chiolero, et al. (2013). Screening For Elevated Blood Pressure In Children And Adolescents: A Critical Appraisal. JAMA Pediatrics, sf: 266-273. doi: 10.1001/jamapediatrics.2013.438. | Arşiv Bağlantısı
- S. R. Daniels, et al. (2013). Blood Pressure Screening In Children And Adolescents: Is The Glass Half Empty Or More Than Half Full?. JAMA Pediatrics, sf: 302-304. doi: 10.1001/jamapediatrics.2013.439. | Arşiv Bağlantısı
- D. J. M. Janet. (2011). Expert Panel On Integrated Guidelines For Cardiovascular Health And Risk Reduction In Children And Adolescents: Summary Report. Pediatrics, sf: S213-S256. doi: 10.1542/peds.2009-2107C. | Arşiv Bağlantısı
- V. A. Moyer. (2020). Screening For Primary Hypertension In Children And Adolescents: U.s. Preventive Services Task Force Recommendation Statement*. Annals of Internal Medicine, sf: 613. doi: 10.7326/0003-4819-159-9-201311050-00725. | Arşiv Bağlantısı
- P. K. Whelton, et al. (2002). Primary Prevention Of Hypertension: Clinical And Public Health Advisory From The National High Blood Pressure Education Program. JAMA, sf: 1882-1888. doi: 10.1001/jama.288.15.1882. | Arşiv Bağlantısı
- The Lancet. (2016). Evidence-Based Policy For Salt Reduction Is Needed. The Lancet, sf: 438. doi: 10.1016/S0140-6736(16)31205-3. | Arşiv Bağlantısı
- M. Law, et al. (2003). Lowering Blood Pressure To Prevent Myocardial Infarction And Stroke: A New Preventive Strategy. Health Technology Assessment, sf: 1-94. doi: 10.3310/hta7310. | Arşiv Bağlantısı
- S. S. Daskalopoulou, et al. (2015). The 2015 Canadian Hypertension Education Program Recommendations For Blood Pressure Measurement, Diagnosis, Assessment Of Risk, Prevention, And Treatment Of Hypertension. Canadian Journal of Cardiology, sf: 549-568. doi: 10.1016/j.cjca.2015.02.016. | Arşiv Bağlantısı
- J. A. Arguedas, et al. (2013). Blood Pressure Targets For Hypertension In People With Diabetes Mellitus. Cochrane Database of Systematic Reviews. doi: 10.1002/14651858.CD008277.pub2. | Arşiv Bağlantısı
- PubMed Central (PMC). (2020). Blood Pressure Targets For The Treatment Of People With Hypertension And Cardiovascular Disease. The Cochrane Database of Systematic Reviews. doi: 10.1002/14651858.CD010315.pub4. | Arşiv Bağlantısı
- J. A. Arguedas. (2020). Blood Pressure Targets In Adults With Hypertension. The Cochrane Database of Systematic Reviews. doi: 10.1002/14651858.CD004349.pub3. | Arşiv Bağlantısı
- A. Qaseem, et al. (2017). Pharmacologic Treatment Of Hypertension In Adults Aged 60 Years Or Older To Higher Versus Lower Blood Pressure Targets: A Clinical Practice Guideline From The American College Of Physicians And The American Academy Of Family Physicians. Annals of Internal Medicine, sf: 430-437. doi: 10.7326/M16-1785. | Arşiv Bağlantısı
- J. T. ., et al. (2014). Evidence Supporting A Systolic Blood Pressure Goal Of Less Than 150 Mm Hg In Patients Aged 60 Years Or Older: The Minority View. Annals of Internal Medicine, sf: 499-503. doi: 10.7326/m13-2981. | Arşiv Bağlantısı
- M. Brunström, et al. (2016). Lower Blood Pressure Targets: To Whom Do They Apply?. Elsevier BV, sf: 405-406. doi: 10.1016/s0140-6736(15)00816-8. | Arşiv Bağlantısı
- T. Semlitsch. (2021). Long‐Term Effects Of Weight‐Reducing Diets In People With Hypertension. The Cochrane Database of Systematic Reviews. doi: 10.1002/14651858.CD008274.pub4. | Arşiv Bağlantısı
- L. Huang, et al. (2020). Effect Of Dose And Duration Of Reduction In Dietary Sodium On Blood Pressure Levels: Systematic Review And Meta-Analysis Of Randomised Trials. BMJ. doi: 10.1136/bmj.m315. | Arşiv Bağlantısı
- S. Joshi, et al. (2019). Plant-Based Diets And Hypertension. SAGE Publications, sf: 397-405. doi: 10.1177/1559827619875411. | Arşiv Bağlantısı
- R. Xu, et al. (2020). Effect Of Green Tea Supplementation On Blood Pressure. Ovid Technologies (Wolters Kluwer Health). doi: 10.1097/MD.0000000000019047. | Arşiv Bağlantısı
- L. G. Glynn, et al. (2010). Interventions Used To Improve Control Of Blood Pressure In Patients With Hypertension. Cochrane Database of Systematic Reviews. doi: 10.1002/14651858.CD005182.pub4. | Arşiv Bağlantısı
- J. M. Chen, et al. (2009). Blood Pressure Lowering Efficacy Of Diuretics As Second‐Line Therapy For Primary Hypertension. Cochrane Database of Systematic Reviews. doi: 10.1002/14651858.CD007187.pub2. | Arşiv Bağlantısı
- C. S. Wiysonge, et al. (2017). Beta‐Blockers For Hypertension. Cochrane Database of Systematic Reviews. doi: 10.1002/14651858.CD002003.pub5. | Arşiv Bağlantısı
- W. Vongpatanasin. (2014). Resistant Hypertension: A Review Of Diagnosis And Management. JAMA, sf: 2216-2224. doi: 10.1001/jama.2014.5180. | Arşiv Bağlantısı
- J. Zubcevic, et al. (2011). Autonomic-Immune-Vascular Interaction: An Emerging Concept For Neurogenic Hypertension. Hypertension, sf: 1026. doi: 10.1161/HYPERTENSIONAHA.111.169748. | Arşiv Bağlantısı
- M. Wallbach, et al. (2018). Baroreceptors In The Carotid And Hypertension—Systematic Review And Meta-Analysis Of The Effects Of Baroreflex Activation Therapy On Blood Pressure. Nephrology Dialysis Transplantation, sf: 1485-1493. doi: 10.1093/ndt/gfx279. | Arşiv Bağlantısı
- M. S. Sarwar, et al. (2013). Resistant Hypertension: Underlying Causes And Treatment. Drug Research, sf: 217-223. doi: 10.1055/s-0033-1337930. | Arşiv Bağlantısı
- W. F. Young. (2018). Diagnosis And Treatment Of Primary Aldosteronism: Practical Clinical Perspectives. Wiley, sf: 126-148. doi: 10.1111/joim.12831. | Arşiv Bağlantısı
- M. C. Acelajado, et al. (2019). Treatment Of Resistant And Refractory Hypertension. Circulation Research, sf: 1061-1070. doi: 10.1161/CIRCRESAHA.118.312156. | Arşiv Bağlantısı
- M. Heydari, et al. (2014). The Medieval Origins Of The Concept Of Hypertension. Heart Views : The Official Journal of the Gulf Heart Association, sf: 96. doi: 10.4103/1995-705X.144807. | Arşiv Bağlantısı
- G. L. Bakris, et al. (1989). The Evolution Of Antihypertensive Therapy: An Overview Of Four Decades Of Experience. Journal of the American College of Cardiology, sf: 1595-1608. doi: 10.1016/0735-1097(89)90002-8. | Arşiv Bağlantısı
- American College of Cardiology. Harold On History | Historical Perspectives On Hypertension - American College Of Cardiology. (20 Kasım 2017). Alındığı Tarih: 17 Mayıs 2022. Alındığı Yer: American College of Cardiology | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 16:38:24 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/11694
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.