Geyikler ve Sığınlar Neden Boynuzlarını Dökerler?
Bu haber 4 ay öncesine aittir. Haber güncelliğini yitirmiş olabilir; ancak arşivsel değeri ve bilimsel gelişme/ilerleme anlamındaki önemi dolayısıyla yayında tutulmaktadır. Ayrıca konuyla ilgili gelişmeler yaşandıkça bu içerik de güncellenebilir.
Alaska'da bir kapı zili kamerasına yakalanan, bir sığının bir anda boynuzlarını döktüğü ve ani bir olay karşısında ürkerek gecenin karanlığında kaybolduğu görüntülerin ardından dünyanın her yerinden insanlar, bu olayın nedenini sorgulamıştı.
Sığınlar, dünyanın en büyük geyik türüdür; erkekleri omuz hizasında yaklaşık 180 santimetreden daha uzun olabilir ve 36 kilogramı bulan boynuzlarıyla ağırlıkları 800 kilogram civarına ulaşabilir.
Montana Üniversitesi'nde bir yaban hayatı biyoloğu olan ve Blackfeet Kabilesi'nin (Montana'da bir Amerikan Yerlisi kabilesi) bir üyesi olan Landon Magee, sığınlardan şöyle bahsediyor:[1]
Sığınların yaşam alanlarında bulunmak biraz tehlikelidir. Özellikle de yavruları olan bir dişi sığına yaklaşacak olursanız hayvanın sinirlenmesi işten bile değildir.
İnsanlar tarafından pek şahit olunmasa da boynuzlarını dökmek erkek sığın, geyik, Kanada geyiği ve Cervidae familyasının diğer üyeleri için son derece normaldir ve bu olayı her yıl yaşarlar. Cinsiyet açısından tek istisna ise dişi Ren geyikleridir, onlar da familyanın erkekleri gibi boynuz sahibi olur ve dökerler. Maine İç Su Balıkları ve Vahşi Yaşam Departmanı'nda sığınlar üzerine çalışan biyolog Lee Kantar, şunları söylüyor:
Erkek bir sığının boynuzları, doğumundan bir yıl kadar sonra büyümeye başlar ve genel olarak her yıl şekil ve hacimce gelişir. 11 yaşlarına girene kadar gelişim devam eder, sonrasında ise minimum düzeye iner.
Her Hayvanın Boynuzu Aynı mı?
Çoğu insan, çiftlik hayvanlarının boynuzlarıyla geyik, sığın gibi hayvanların boynuzlarını bir tutmak gibi bir yanılgıya düşer; fakat işin aslına bakıldığında bunların arasında büyük bir fark vardır.
Koç, keçi, inek ve daha pek çok memeliyi süsleyen boynuzlar aslında direkt olarak kafataslarının bir parçasıdır ve asla dökülmezler. Bizim de saç ve tırnaklarımızda bulunan bir protein olan keratinden oluşurlar; ölüdürler ve tabanlarına yeni maddeler eklendikçe her yıl büyürler. Yaklarda ve bazı antilop türlerinde dişiler de bu kafatası çıkıntılarına sahiptir.[2]
Bu cansız yapıların aksine, çatal boynuzlar yaşam doludur. Maine'de sığın yavrularını yakalamak için kar fırtınasını bekleyen Kantar, bir e-postasında şöyle söylüyor:
Çatal boynuzlar ilkbaharın başlarından yaz sonuna kadar hızla büyüyüp gelişen, yüksek oranda damarlanmış dokulardır.
Yılın çoğunda, boynuzların olması gereken bölge ince, kadifemsi kıllarla kaplıdır. Ve bu bölgenin altında, alttan alta büyüyen kemik yapısı için kalsiyum, fosfor ve diğer besinleri taşıyan kanla dolu damarlar bulunur. Boynuzların oluşumu içinse bu kadife bölgedeki dokunun ölmesi ve hayvan tarafından kazınması gerekmektedir, böylece dövüşe hazır kemikleri ortaya çıkabilir.
Çatal boynuzların oluşumu ve gelişimi memeliler sınıfında en hızlı oluşan veya gelişen doku olarak bir Guinness Dünya Rekoruna sahiptir.[3] Yaz döneminde, yani sürecin pik noktasında boynuzlar, günde neredeyse 2.5 santimetre kadar uzayabilir.
Boynuzlar Neye Yarıyor?
Boynuzlar çoğunlukla birer silah olarak görülse de aslında üremek için gelişmiş enstrümanlardır. Bir dişi için rekabete girişileceği sırada küçük boynuzlara sahip bir erkek, büyük boynuzlara sahip bir erkek tarafından kolaylıkla caydırılabilir. Kantar'a göre dişi, heybetli boynuzlara sahip bir erkeği fiziksel olarak daha formda algılayabilir ve onunla çiftleşmeyi tercih edebilir.
Sığınlar, yalnızca aynı büyüklükteki iki erkek karşı karşıya geldiğinde dövüşe tutuşurlar. Boynuzlarını birbirilerine geçirir ve hangisinin daha avantajlı konuma geçeceğini görmek için onları sağa sola döndürüp birbirilerini iterler. Erkek sığınlar ayrıca bazen birbirilerini böğürlerinden veya butlarından boynuzlayarak ölümcül yaralara ya da karşılarındakinin yırtıcılara yahut doğa koşullarına yenik düşmesine neden olabilir. Bu tarz düelloların nispeten nadir olmasının sebebi de budur, çünkü çok fazla şeye mâl olabilirler.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Geyikgiller Neden Boynuzlarını Dökerler?
Sonbahardaki üreme mevsimi, ya da başka bir deyişle "kızgınlık" geçtiğinde geyikgiller erkeklerinin artık boynuzlarına ihtiyacı yoktur. Aslına bakılırsa başlarındaki bu ihtişamlı süsler omuzlarında birer yük olmaya başlar.
Yaban hayatı sorumluları ve biyologlar her yıl, yanlışlıkla boynuzlarını birbirine kenetlemiş erkek geyikgillere dair ihbarlar alıyorlar. Bu duruma düşmüş olan erkekler aldıkları yaralar, açlık ya da yırtıcıların saldırması sonucu genellikle hayatlarını kaybediyor.
Bütün bunların yanı sıra boynuzlar geyikgiller için, özellikle de insanlara yakın yerlerde yaşayanlar geyikler için kendi başlarına bile bir tehdit olabilir: Geyikler, sığınlar ve Kanada geyikleri sıkça dallara, çitlere, çöplere ve hatta Noel süslerine takılmış halde bulunurlar!
Geyikgiller için iyi haber ise başlarındaki o ihtişamlı süslerin tek kullanımlık olmasıdır. Günler kısaldıkça geyikgil erkeklerinin vücutları eskisi kadar testosteron üretmemeye başlar ve bunun sonucunda her boynuzun tabanında, pediselde (İng: "pedicle"), demineralizasyon baş gösterir. Magee, bu süreçten şöyle bahsediyor:
Ve böylece pediselin kavrama kabiliyeti yavaş yavaş yok olur ve geyiklerin zıplayıp tekrar yere inmeleri, kafalarını sallamaları ya da bir başka erkekle kavgaya tutuşmaları bile onları yerinden söküp atabilir. Sonraki yıl ise tüm bu süreç yeniden başlar.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 7
- 4
- 2
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- Çeviri Kaynağı: National Geographic | Arşiv Bağlantısı
- ^ T. Scott. Grad Student Awarded Moose Monitoring Money On Blackfeet Reservation - Flathead Beacon. (4 Kasım 2022). Alındığı Tarih: 27 Haziran 2024. Alındığı Yer: Flathead Beacon | Arşiv Bağlantısı
- ^ PubMed. (2009). Evolution Of Weaponry In Female Bovids. Proceedings. Biological sciences. doi: 10.1098/rspb.2009.1256. | Arşiv Bağlantısı
- ^ G. W. Records. Fastest-Growing Mammalian Tissue. Alındığı Tarih: 27 Haziran 2024. Alındığı Yer: Guinness World Records | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 16:39:35 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/17977
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.
This work is an exact translation of the article originally published in National Geographic. Evrim Ağacı is a popular science organization which seeks to increase scientific awareness and knowledge in Turkey, and this translation is a part of those efforts. If you are the author/owner of this article and if you choose it to be taken down, please contact us and we will immediately remove your content. Thank you for your cooperation and understanding.