Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

Fizik ve Matematiği, Edebiyat ile Birleştirmek: Bilim ve Sanat İlişkisi

14 dakika
8,139
Fizik ve Matematiği, Edebiyat ile Birleştirmek: Bilim ve Sanat İlişkisi
Tüm Reklamları Kapat

İnsan “uygarlığının” yüzyıllardan beri dişiyle tırnağıyla uğraşıp vücuda getirdiği sosyal ve sayısal bilimler günümüzde birbirinden her daim çok uzak ve birleştirilemeyecek alanlar olarak görülmüş ve bireylere verilen eğitim bu iki temel alan üzerinden şekillenmiştir. Verilen bu eğitimin iyi yanları olmasıyla beraber olumsuz taraflarının da bulunduğunu düşünüyoruz. Olumsuz tarafından bakmak belki kulağa hoş gelmiyor fakat büyük resmi görmek açısından bazen yararlı da olabiliyor. 

Sayısal-sözel ayrımına dayalı eğitimin özellikle Türkiye gibi ülkelerdeki öğrenci profiline yansıması "soyut matematiği ya da fiziği" somutlaştıramayan ya da öğrenince neye yarayacağı anlaşılamayan "edebiyat"’ derslerini geçmeye odaklı bir temele oturuyor. Olumsuz taraf dediğimiz durum ise işte tam burada başlıyor: Birey eğitim alırken bu iki alanın birbirine olan güçlü etkilerinden bihaber olduğu için büyük resmi kaçırıyor ve kendini tam geliştiremiyor.

Yazıyı yazmak ihtiyacının hasıl olmasının nedenlerinden biri de büyük resmi göstermek. Acaba İlkçağ evren anlayışlarının sonrasında ‘’Newton fiziği’’nin en sonunda Einstein’ın genel göreliliğinin edebiyat metnine etkisi var mıdır? Gelin ilk çağlardan başlayalım.

Tüm Reklamları Kapat

1. Antik Yunan, Ortaçağ Avrupası ve Osmanlı Örnekleri Üzerinden Dönemlerin Evren Anlayışının Edebî Metne Yansıması

Değişik gerçeklere değişik anlatı biçimleri denk düşer. (Butor, 1991)

İlkel insandan günümüz insanına toplumlar kozmolojik ya da kozmogonik tasavvurlarını zaman kavramı ile birleştirerek oluşturmaya çalışmışlardır. Zaman anlayışı ise bir bakıma bireyin gerçeklik algısını da belirlemiştir. Eski toplumların zamana bağlı evren telakkileri konusunun sayfalar sürecek bir derinliği olduğunun farkındayız fakat konumuzla alakalı olarak bireyin ya da toplumun ‘’gerçeklik anlayışının’’ dönemin evren anlayışıyla paralel gittiğini söyleyebiliriz.

Sanat yapıtı, içinde bulunduğu koşulların bir ürünüdür. Sanatçı bin yıllardır, içinde yaşadığı tarihsel kesitin, yaşama, doğaya, evrene/insana ilişkin sorulara verdiği doğal bilimsel ve düşünsel yanıtlara koşul olarak estetik değer ölçütleri çerçevesinde biçimlendirir yapıtını. (Ecevit, 2018)

Yıldız Ecevit’in sanat diyerek genelleştirdiği “gerçek” pek tabii olarak edebiyat metinleri için de geçerlidir. Edebiyat ürünü, içinde yazıldığı yüzyılın gerçekliğinden diğer çağlara ulaşır. Aslında edebiyat metninin yazım şekline bakarak hangi çağda, hangi evren anlayışıyla hatta hangi fizik kurallarını referans alarak yazıldığına dair bilgiler elde edilebilir.

Antik Yunan’dan başlayalım. Öncelikle Antik Yunan’ın evren anlayışının ipucunu Aristo’nun küre biçimindeki evren anlayışında bulduğumuzu belirtmemiz gerekir. Dairesel biçimde ele alınan evren sonlu bir evrendir ve yeryüzü evrenin merkezinde durur, hareketsizdir. 

Antik Yunan’daki dairesel biçimli evren algılayışının gerçek hayata tezahürü simetri, denge ve uyum olmuştur. Tam da bu noktada sonlu evren anlayışının edebiyata yansıması nasıl olmuştur sorusuna cevap vermemiz gerekir. 

Tüm Reklamları Kapat

Özellikle Homeros’un İlyada destanında kullandığı “Heksametron” vezni Antik Yunan’daki kozmolojik anlayışın edebî metne yansımasının bir göstergesi olmuştur. Yıldız Ecevit bu durumu şu şekilde izah etmiştir:

Çağın edebiyat yapıtında denge ve simetri ön plandadır. Homeros’un destanlarında yer alan ve daha sonra birçok ozanın kullandığı heksametron vezni de çağın estetik anlayışına uygundur, altı metrondan oluşur, her metrondaki kısa ve uzun hecelerin dengeli bir dağılımı vardır. (Ecevit, 2018)

Önemli olan nokta şudur: İnsanı sarıp sarmalayan evrenin algılanışının yaşadığımız her ana bir etkisi vardır. Antik Yunan’da evrenin sonlu olduğuna kanâat getiren toplumunun edebi ürünü de bu sınırlar içinde aşikâr olmuştur. Evren sonludur ve simetrik bir şekle (daireye) benzetilmiştir. Böylece simetrik anlayış sanata da yansımış ve şiirler bu anlayışa uygun olarak yazılmıştır. Simetrik ve uyumlu evren anlayışı Antik Yunan şiirinde etkilerini böyle bırakırken Ortaçağ Avrupası Antik Yunan evren anlayışının devamcısı olmuştur. Bu etkinin tipik bir örneği Dante’nin İlahi Komedyası’dır. İlahi Komedya, kendine ait algoritması olan bir eserdir ve Dante edebî söylemi simetrik bir matematik anlayışıyla birleştirerek ortaya “sistematik” bir eser çıkarmıştır.

Hıristiyanlığın üçlem (teslis) ilkesini belirttiği için 3 sayısı ortaçağda özel bir önem kazanmıştı. Bu sayı, bakışımlı bir yapısı olan İlahi Komedya’da da önemli bir işlev yüklenir. Her şeyden önce yapıtın tümü üçlüklerden oluşur. İlahi Komedya 3 ana bölüm içerir. Cehennem’in giriş kantosu dikkate alınmazsa, her bölümde 33 kanto vardır. Kantoların toplamı olan 100 sayısı, 1 + 33 + 33 + 33 olarak ayrışır. 33 sayısı 3’ün 10’la çarpımına yine kendisinin eklenmesiyle oluşur. 10 sayısı ise 3 x 3 + l’den oluşan kusursuz bir sayıdır, 100’ün de kare köküdür. Beatrice, Araf ın 30. kantosunun 73. dizesinde ortaya çıkar. Bu kanto 145 dize içerdiğine göre, Beatrice kantonun tam ortasında (72 + 1 + 72 = 145) ortaya çıkmış olur. 30 sayısı ise 10’un 3 katıdır. Bunun gibi Araf ın altıncı kantosunda Floransa ile İtalya’nın durumu ele alınırken, Cennet’in altıncı kantosunda Iustinianus’un ağzından Roma’nın tarihi özetlenir. İlahi Komedya’nın üç bölümü de yıldızlar sözcüğüyle sona erer. (Alıghıeri, 2011)

İlahi Komedya yukarıda da belirtildiği gibi üç ana bölüm içeren, her bölümünde 33 kanto bulunan, karakterlerin ortaya çıkışı bile ufak çaplı bir hesaplama krizine yol açabilecek bir algoritmaya bağlı olan bir eserdir. 

Dünyada kozmoloji ve kozmogoni perspektifi henüz tam olarak gelişmemişken ve hâkim olan “evrenin merkezinde olan” dünya anlayışını değiştirmeye çalışan insanlar giyotin ile tehdit edilirken sözünü ettiğimiz bu dengeli, simetrik ve uyumlu edebi yapıt perspektifinin, edebî yapıtlarda coğrafya gözetmeksizin aynı şekilde kristalize olduğunu iddia edebiliriz. Bu iddiayı ispatlamak için Osmanlı döneminde yapılan edebiyatı incelememiz gerekmektedir. Bu dönemde yapılan edebiyatın şekil olarak düzgün ve simetrik bir yapı üzerine kurgulandığını belirtmemiz ve divan edebiyatına ayrı bir parantez açmamız gerekir. 

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.

Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.

Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Divan şiiri için, gerek içindeki konular, gerekse şiirin altyapısını oluşturan aruz vezinleri göz önüne alındığında, birbiriyle uyumlu bütünlerin birleşimi sonucunda oluşmuş bir şiir anlayışıdır diyebiliriz. Bu şiir 1000 yılı aşkın bir süre boyunca şekil olarak 8 ana kalıba bağlı kalarak (1. fa’ûlün(fe’ûlün), 2. fâilün, fâilâtün, 3. mefâ’ilün, 4. fâ’ilâtün, 5. müstef’ilün, 6. mef’ûlatü, 7. müfâ’aletün, 8. mütefâ’ilün) yazılmıştır. 

Her şairin kullandığı kalıplaşmış sözler(mazmun) vardır. Şiirde şairler hep aynı konuları işlemiştir. Bu konuların en bilinenleri İslam mitolojisi, klasik aşk öyküleri, kadın, şarap, din ve tasavvufdur. Tüm bu noktalardan baktığımızda şiirin konusunun ve şeklinin sistematik bir düzeneğe oturtulduğunu belirtebiliriz. 

Divan şiirini yazıldığı çağın simetrik evren anlayışına yakınlaştıran ögeleri anlatmaya geçersek bu şiirin geometrisinden bahsetmemiz gerekir. Şiirde kullanılan müselles(üçgen), murabba(dörtgen), muhammes (beşgen) gibi nazım biçimleri aynı zamanda birer geometrik terimdir. Saadet Karaköse “Divan şiirinin matematiği” (Karaköse, 2016) adlı makalesinde divan şiirinde en çok kullanılan şeklin doğrusal ve dairesel çizgiler olduğunu belirtir. Karaköse’ye göre divan şiirinde meclis tasvir edilirken okuyucunun zihninde yuvarlak ve dairesel çizgiler belirir. Yine aynı makaleden aldığımız Baki’nin bir şiiri bu durumun en büyük ispatıdır.

Pür olup devr idicek meclis-i mestânı kadeh

Çarh olur halka-ı rindân meh-i tâbânı kadeh / Bâkî 

(Kadeh dolu olarak sarhoşlar meclisinde dönünce, felek rintler halkası, kadeh dolunay olur.)

Tüm Reklamları Kapat

Görüldüğü gibi şiir okunduğunda zihnimizde yuvarlak ve simetrik şekillerin canlanması için dolunay, kadeh ve çarh (halka) gibi kelimeler kullanılmıştır. Dante’nin İlahi Komedya’da sayılarla yaptığı simetri oyununu Baki divan edebiyatında geometrik şekillerle yapmıştır. Bu iki oyunun altyapısındaki ortaklık şüphesiz çağın kabul gören evren telakkisinden ileri gelmektedir.

Verdiğimiz örnekler üzerinden aralarında tarihsel ve coğrafi olarak fark bulunan üç dönemin edebî şekil olarak ortaklaştıran unsurun simetrik evren anlayışı olduğunu gönül rahatlığıyla belirtip edebî zaman yolculuğumuzu yakın tarihimize ve günümüze getirebiliriz.

2. Newton’dan Einstein’a Edebiyatta Zamanın Kırılması 

Newton’un zaman algısının edebî metindeki işi ne? sorusu belki çok yabancı gelebilir ama bu algı Alman şair Friedrich Schiller’ın “Konfüçyüs’ün Deyişleri” başlıklı şiirine konu olmuştur.

Tüm Reklamları Kapat

Üçtür adımı zamanın

Gelecek yaklaşır kuşkulu

Ok gibi uçar şimdi,

Geçmiş sessizliğinde sonsuzun

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
Şeyden Sayılara
Devamını Göster
₺470.00
Şeyden Sayılara
  • Dış Sitelerde Paylaş

(…)

Üçtür Ölçüsü uzamın

Yorulmaksızın çabalar uzunluk (…) (Ecevit, 2018)

Şiirin Newton fiziğinin geçmişten geleceğe doğru akan mutlak zamanını konu ettiğini belirten Yıldız Ecevit eserin üç boyutlu uzam anlayışını yansıttığını aktarmıştır. Şiir bu bakımdan fizik biliminin edebiyatı etkilediğinin en açık kanıtlarından biridir.

Newton’un mutlak zaman anlayışı sadece şiiri etkilememiş aynı zamanda romanda da kendini göstermiştir. Özellikle 18.- 19. yüzyıl romanına baktığımızda Balzac, Stendhal, Zola, Flaubert gibi isimlerin dilinin gerçekçi ve sadece dış dünyayı tüm çıplaklığıyla aktaran yazarlar olduğunu görüyoruz. Burada yukarıda bahsettiğimiz gerçeklik anlayışına dönmemiz gerekir, 18.-19. yüzyıl, Newton fiziğini temel alan rasyonel bir dünya görüşünün hâkim olduğu zaman dilimine denk gelir. Bu bakımdan çağın edebi metninin zaman anlayışı mutlak zaman üzerine kuruluyken dış dünya saydam olarak gerçekçi bir şekilde aktarılmıştır.

Time is Not Absolute

Var olup olmadığı bile hâlâ tartışılan bir olgu olan zaman, 20. yüzyılı gösterdiğinde yukarıdaki sözün hışmına uğramıştır. Albert Einstein, Lorentz ile beraber zamanın mutlak olmadığını ispat ediyorken aynı zamanda dünyayı artık önü alınamayacak bir gelişim evresinin içine sokuyordu. Zamanın bile değişken olduğunun ispatlandığı bir yaşamın edebiyatı artık Homeros’un İlyada’sı gibi heksametronlara, Dante’nin İlahi Komedyası gibi kantonlara, Baki’nin gazelleri gibi kalıplara yada ayrılan bir çizgide ilerleyemezdi.  

Daha yumuşacık olan kökleri ana toprakta sert taşlardan başka bir şeyle karşılaşmayan, ilk yaprakları kindar ellerde parçalanan, çiçekleri açar açmaz donan ruhların sessizce çektiği sıkıntıların tablosunu, en dokunaklı ağıdını gözyaşlarıyla beslenmiş hangi yetenek verecek bize? (Balzac, 2013)

20. yüzyıldaki gerçeklik anlayışı, yukarıda Vadideki Zambak eserinden alıntı yaptığımız Balzac’ın 19. yüzyılındaki gibi gerçek dünyayı tüm çıplaklığıyla anlatmaya sebebiyet verecek bir gerçeklik anlayışı değildir. Dünyadaki gerçeklik anlayışı 19. yüzyılda hâkim olan mutlak ve tekdüze akan zaman anlayışından uzaklaşmış, zamanın yegâne gerçeklik olmadığının anlaşıldığı 20. yüzyılla tanışmıştır. Elbette bu tanışma edebî yazım için de yeni bir sınır çizmiştir. Edebiyat bu yüzyılda yukarıda alıntıladığımız pasajdaki gibi maddeyi tüm çıplaklığıyla aktaran dilden sıyrılıp kendine ayrı bir yol bulmak durumunda kalmıştır.

Fizik bilimindeki üst düzey buluşlarla kavramlar değişmeye başlarken edebiyat bu değişimden “roman” üzerinden nasibini almıştır. Kavramların içeriğinin değişmesi ya da bazı kavramların geçerliliğini yitirmesi bireyi konu alan roman ürününü de derinden etkilemiştir. Özellikle Newton’un fizik anlayışına bağlı olan somut gerçekliğin Einstein’ın yeni fizik öğretilerine bağlı olarak değişmesi, insanlığın zaman mefhumunu yeniden tartışmasına neden olmuştur. Dolayısıyla bireyi sarmalayan dünya artık bambaşka bir yerdir. En önemlisi birey geçmişe göre “farklı bir zamanda” yaşamaktadır. Dolayısıyla bireyin en yüksek edebî yaratısı olan romanda zaman ve estetik telakkisi artık değişmeye başlamıştır. Bu değişimin en net görülebileceği yazarlar Joyce, Proust ve Kafka gibi yazarlardır. 

Kekeme Teşkilatının Böykustası, farmasolman duvarcı Finnengan, (…) Harun Childeric Egbert gibi caligula hesabına girişip, liköründen sızan ışık huzmesinde, herbişeyin ve herbikesin nerde doğduklarına varana kadar boyunun ölçüsünü mölçüsünü alır,başka günlerde eyfalan kadar göğüdelen, kuytularından sarmaşık salınan,nerdeyse hiçten dik varolmuş ve himaliyesiyle ve dahası ilahiye yükselen, ulvimimarisilsilestilduthaliyle babilininde en tepesinde yanan çalısı ve keskilerden salınan hırlı hırsız vızıltılar ile pıhtılaşmış kova sağanağının tangırtıları arasında kubbettülarz(üç kıtanın merkezi) kulesinin çırılçıplak nasıl da yükseldiğine bakardı. (Joyce, 2016)

Zamanı belirsiz, dili karmakarışık, konusu bile tam olarak anlaşılmayan bu alıntıyı James Joyce’un Finnengan Uyanması adlı eserinden yaptık. Pasajın çözümlenmesinin bizi 20. yüzyılda yazılmış bu romanın kurgusunun Einstein’ın göreceli zaman anlayışından nasıl etkilendiğini gösterecek bir noktaya götüreceğini düşünüyoruz.

Bahsini ettiğimiz kitaptaki başkahramanımız Finnengan bir duvar ustasıdırve bir duvar örmektedir fakat Finnengan’ın ördüğü duvar dünya üzerinde hiçbir duvara benzememektedir. Finnengan bu duvarı örerken “aynı zamanda” zalimliliğiyle ün salmış bir Roma İmparatoru olan Caligula gibi davranır. Ayrıca bu duvar Eyfel gibi bir duvardır ve neredeyse hiçlikten yani “zamansızlıktan” ilahiye uzanır ve en çarpıcısı da Finnegan’ın duvarı Babil kulesinin bile en tepesindedir. 

Tüm Reklamları Kapat

Caligula, Eyfel, Babil kulesi ve duvar ustası Finnengan... 

Joyce alıntıladığımız bu pasajda mutlak zaman olgusunu parçalayıp birbirleri arasında yüzyıllar tarihi mimarileri ve bir Roma imparatorunu Finnengan’ın zamanın üstündeki duvarına sıkıştırmıştır. Burada şunu söyleyelim ki Joyce bilinen zaman ögelerini birbiriyle bütünleştirilip bilinmeyen bir zaman yaratmış bu zamanın yönetimini de Finnengan’a bırakmıştır yani romandaki zaman mutlak bir zaman anlayışından çıkmış ve göreceli bir zaman anlayışı oluşmuştur.

3. Kırılan Zamanın İzinde Bir Yaklaşım: Postmodernizm

20. yüzyıldaki bilimsel gelişmelerin edebiyatı derinden etkilediğini hatta bu etkileşimin yeni bir edebiyat kuramının ortaya çıkmasında çok etkili olduğunu belirtebiliriz. Postmodernizm olarak adlandırılan bu anlayışın yazarının edebi metni kurarken başvurduğu zaman anlayışının “Köye süt anaya verilmiştim, ailem üç yıl boyunca unutmuştu beni, babaevine döndüğümde öylesine küçümseniyordum ki, görenler acıyorlardı” (Balzac, 2013) diyen Balzac’ın belirli ve düzgün aktığı belli olan bir zaman anlayışına sahip olduğunu anladığımız 19. yüzyıl roman kurgusuyla derin bir farklılık gösterir. Bu farklılık yukarıda Finnengan örneğinde de olduğu gibi yazarın karakteri “tek bir zaman çizgisinde” değil birçok zaman çizgisinde “görünür” kılmasıdır. İsmet Emre’de “Postmodernizm ve Edebiyat kitabında” zamansızlık veya postmodern metinde parçalanan zaman konusunu Max Frisch’in “İnsan Nedir ki” kitabından yaptığı alıntıyla örneklendiriyor:

Bir ara pencereden, bütün arazi boyunca gerçekten bir karış eninde bir yarık varmış gibi göründü. Köyün arkasında bulutlara doğru âdeta dikey yükselen kayadaki o koskoca yarık,bugüne ya da düne ait değil; içinde çamlar yetişmiş. Karanlık tarihöncesinden bir yarık... (Emre, 2006)

Kitabın kahramanı Herr Geiser tek başına yaşadığı kulübesinden dışarı baktığında bugüne ya da düne ait olmayan bir yarık görüyor. Herr Geiser kulübesinden dünyaya baktığı zaman derin bir zamansızlıkla karşılaşıyor. Çünkü Geiser’in kurmaca dünyasının bağlı bulunduğu gerçek dünya artık çok başka bir yer oluyor. Evreni geçmiş yüzyıllara oranla daha iyi anlayan insanın edebi yaratısı olan romanın yazarı, yaşadığı evrenin yasalarına göre eserini vücuda getiriyor. Einstein’ın göreceliliğinin kabul edildiği dünyada, Frisch’in kurmaca karakteri Geiser dışarı baktığında tarih öncesi ve hiçbir zamana ait ol(a)mayan bir yarık görüyor yani romandaki zaman karakter özelinde “göreceleşmiş” oluyor. 

Tüm Reklamları Kapat

Bilimsel gelişmelerin ışığında dönüşen edebî metindeki zaman telakkisinin dışında  üzerinde durulması ve bu yazıda yer alması gereken bir diğer unsurun da “romandaki mekân unsuru” olduğunu belirtmemiz gerekir. 

Joyce’dan alıntıladığımız metindeki duvara geri dönersek “birçok zamanın üzerine/üzerinde işlendiği” bir duvar olan Finnengan’ın zaman üstü olan duvarı(mekânı) sayesinde okur zamandan zamana hatta mekândan mekâna geçmektedir. Anlattığımız bu “postmodern” durumu Pauline Marie Rosenau “ Karakterler düşlerin işgal ettiği mekânın uyanık geçen saatler kadar gerçek olduğu kültürler ve yüzyıllar arasında serbestçe gezinirler” (Rosenau, 1992) şeklinde aktarır ki Finnengan bütün bir eser boyunca bunu yapmaktadır.

4. Sonuç Yerine...

İnsanlık olarak, içinde yaşadığımız evrenin altyapısını hâlâ tam olarak çözümleyemedik, düne göre çok ileri bir yerde konumlanmış olabiliriz fakat görünen o ki hâlâ yolun başındayız. Kazandıklarımızı hafife almadan, öğreneceğimiz daha çok şey olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Fakat ulaştığımız bir sonuç var, o da içinde yaşadığımız kozmosun sayısal ya da sözel fark etmeksizin hayatımızın bütün alanlarında belirleyici bir yapısı vardır. 

Yazımızın başında, günümüzde sayısal ve sözel alanların birbirinden çok ayrı ve birleştirilemeyecek alanlar olarak nitelendirilmesinin yanlışlığı üzerinde durmuştuk. Bu ihtiyaç üzerinden, amacımız birbirinden uzak gibi görünen bu iki alanın en bilinen saçakları olan fizik, matematik ve edebiyatın aslında aynı kozmolojik çizgi üzerinde olduğunu, bu alanları birbirinden uzakta görmenin ya da göstermenin yanlış olduğunu belirtmekti. 

Tüm Reklamları Kapat

Yeni doğan bireylerin okul yaşamlarında matematikten ya da fizikten korkmasının ya da edebiyatın gereksiz olduğuna kanaat getirmesinin önüne geçilmesi için sayısal ve sözel disiplinlerin birbiriyle kesişen ve etkileşen yanlarının daha fazla ön plana çıkartılması gerektiğini düşünüyoruz.

Sonuç olarak, içeriği bir tez konusu olabilecek bir başlığı özetleyerek vermeye çalıştık.. Evren hakkında bildiklerimiz arttıkça, zamanı ve maddeyi daha detaylı bir biçimde keşfettikçe tüm alanlar gibi edebiyatta da birçok değişim olacak ve bu değişimler gelecekteki edebî türlerin oluşumuna büyük katkı sağlayacaktır. Kim bilir belki yakın bir gelecekte “okuyunca izleyebileceğimiz romanlar” “kitaplıklarımızda” yerini alacaktır. Belki de Bakhtin’in de dediği gibi tamamlanmayan bir tür olan roman kabuk değiştirip içinden yepyeni bir edebi yaratıyı türetecektir.

Hep birlikte izleyelim ve görelim.

Bu Makaleyi Alıntıla
Okundu Olarak İşaretle
20
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla

İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.

Soru & Cevap Platformuna Git
Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?
  • Tebrikler! 10
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 6
  • Muhteşem! 5
  • Bilim Budur! 3
  • İnanılmaz 2
  • Umut Verici! 2
  • Merak Uyandırıcı! 2
  • Güldürdü 0
  • Üzücü! 0
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
  • Korkutucu! 0
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 19/12/2024 02:14:42 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/7970

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Keşfet
Akış
İçerikler
Gündem
Gebelik
Yumurta
Veri Bilimi
İspat Yükü
Işık Yılı
Ölüm
Çeviri
Diş Hekimliği
Dilbilim
Dinozorlar
Kanser Tedavisi
Kara Delik
Geometri
Taklit
Hayatta Kalma
Nörobiyoloji
Şempanzeler
Radyasyon
Burun
Arı
Depresyon
Atom
Primat
Sağlık Örgütü
Beslenme Davranışı
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Kafana takılan neler var?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Sosyal
Yeniler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
Bu Makaleyi Alıntıla
Evrim Ağacı Formatı
APA7
MLA9
Chicago
C. Keser, et al. Fizik ve Matematiği, Edebiyat ile Birleştirmek: Bilim ve Sanat İlişkisi. (3 Kasım 2019). Alındığı Tarih: 19 Aralık 2024. Alındığı Yer: https://evrimagaci.org/s/7970
Keser, C., Bakırcı, Ç. M. (2019, November 03). Fizik ve Matematiği, Edebiyat ile Birleştirmek: Bilim ve Sanat İlişkisi. Evrim Ağacı. Retrieved December 19, 2024. from https://evrimagaci.org/s/7970
C. Keser, et al. “Fizik ve Matematiği, Edebiyat ile Birleştirmek: Bilim ve Sanat İlişkisi.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, 03 Nov. 2019, https://evrimagaci.org/s/7970.
Keser, Cem. Bakırcı, Çağrı Mert. “Fizik ve Matematiği, Edebiyat ile Birleştirmek: Bilim ve Sanat İlişkisi.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, November 03, 2019. https://evrimagaci.org/s/7970.
ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close