Eskiden İnsanlar Olduklarından Daha Yaşlı mı Görünüyordu? Yoksa Bu Sadece Bir İllüzyon mu?
Sigara İçmek, Hava Kirliliği ve Ağır Çalışma Koşulları İnsanların Daha Yaşlı Görünmesine Sebep Oluyor!
Ebeveynlerinizin sizin yaşlarınızdayken çekilmiş fotoğraflarına bir bakın. Daha yaşlı durduklarını fark ettiğinizde şaşırabilirsiniz!
2019'un yılbaşı gecesinin birkaç gün evvelinde, dünyamızı alt üst eden pandemi sessiz sedasız serpilirken, eski beyzbol atıcılarından Brandon McCarthy şöyle bir paylaşım yaptı:[1]
Saçma gelecek ama geçmişte insanlar olduklarından daha mı yaşlı görünüyordu?
Böylece bir sürü X kullanıcısı, ana babalarının yetişkin görünümlü; ama aslında epey gençken çekilmiş fotoğraflarını paylaşmaya başladı. Sözgelimi, George Bush'un başkanlık yıllarını andırıyor diyemeyeceğimiz, kelleşmeye başlamış bir adam henüz 23 yaşındaydı. Şimdilerde yaşlılarla ilişkilendirilen saç stiline sahip bir kadın ise henüz 40 yaşlarındaydı. Kucağındaki çocuğa sarılmış bir başka adam bariz biçimde yetmişlerinde görünüyordu, oysaki 45 yaşındaydı ve çocuk da onun torunu değil, oğluydu.
Bu gözlem internette ikide bir tekrar ortaya çıkar. Öyle ki bazen Gelinin Babası 2 filminde, kırk beş yaşlarındaki karakterleri oynayan Steve Martin ile Diane Keaton'ın bir fotoğrafıyla sürekli karşılaşırsınız.[2] Burada karakterler sözde 45 yaşındadır; fakat günümüzün standartlarıyla baktığımızda çok daha yaşlı duruyorlar. Bazen de Cheers adlı televizyon dizisindeki oyuncuların aşağıdaki fotoğrafı bu konuya malzeme olur.[3] Fotoğraf, oyuncuların dizi çekiminde aslında kaç yaşında olduklarını gösteriyor. Hayat o zamanlar çetin geçmiş gibi görünüyor...
Peki gerçekten de insanlar geçmişte olduklarından daha mı yaşlı görünüyordu?
Eski Giyim Kuşam
Sosyal medyada paylaşılan ilgi çekici herhangi bir şey merakımızı harekete geçirdiğinde ilk olarak "Bu gerçeği yansıtıyor mu?" diye düşünmemiz icap eder. En hayrete düşüren ve uç derecedeki şeyler elbette en kuvvetli tepkileri üzerine çekecektir; hâliyle paylaşma isteğini de arttıracaktır. Dolayısıyla, Facebook'ta oyuncu Wallace Shawn'un Andre ile Akşam Yemeği filminde canlandırdığı; ortası dazlak, yanları ve arkası dağınık saçlarla kaplanmış başıyla âdeta emekliliği düşünen bir orta yaşlı müdür gibi görünen 36 yaşındaki karakteri gördüğünüzde bir sormak gerekir: Shawn'un görünüşü ortalamayı yansıtıyor mu, yoksa daha çok bir istisna mı?[4], [5]
Ve hazır bu önyargı mevzuuna değinmişken saç stillerinin, diğer insanları nasıl değerlendirdiğimiz üzerindeki etkisinin önemini belirtmek gerekir. Bugünün modası olan saç stilleri yarın geçmişte kalacaktır. 1960 ve 1970 yıllarından bir fotoğrafa baktığımızda dikkatimizi o zamanki saç stillerinin eskiliği çeker. Birtakım yaşlılar hâlen bunları tercih etse de modeller artık popülerliklerini yitirmişlerdir.
Öte yandan, bugünün tarzları insanları genç göstermeye yönelik iken geçmişin tarzları olgun görünmeyi amaçlıyordu. Kuaför Gwenda Harmon'ın Dazed Digital'da söylediklerini hatırlayalım:[6]
Seksenlerdeki bazı saç stilleri kalın ve daha karmaşık şekillerinden dolayı gençlerin bir kısmını olduklarından yaşlı gösteriyordu.
Örneğin bugün erkeklerin sıkça tercih ettiği "fade kesim" saçlar da şimdilik yeni görünebilir; ama bugün doğanların bunları ileride nasıl değerlendireceğini bilmiyoruz.
Giyim kuşam da aynı izlenimi verebilir. Texas'ın Dallas şehrinde beden eğitimi öğretmenliği yapan Dale Irby, okul fotoğraflarında kırk yıl boyunca hep aynı kıyafetleri giymiş: Yetmişlerden kalma yakalı bir gömlek ve üstüne kahverengi, yünden bir süveter.[7] 1973'ten başlayıp Irby gittikçe yaşlanırken kıyafetlerinin aynı kaldığı bu etkileyici portre dizisine baktığınızda modası geçmiş şeylerin de değerlendirmelerimizde bizi yanıltabileceği gayet açıkça görünüyor. Kısacası, eski akımları yaşlı insanlarla ilişkilendiriyoruz.
Fakat bu kalıp yargıları bir tarafa koyacak olursak insanların o zamanlarda hakikaten de daha yaşlı göründüğünü düşünmek için mantıklı nedenler de var. Bunlar, insan vücudunun o dönemlerde maruz kaldığı sıkıntılar ve zorlu koşullarla yakından ilgili.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Cildin Yaşlanması
1965 yılında tüm Kanada ve Amerika halkının kabaca yarısının, nihayetinde bağımlık haline gelecek şekilde sigara içtiği rapor edilmiş. Birkaç yıl önce bu oran, Amerika'da her yedi kişiden biri ve Kanada'da her on kişiden biri olacak şekilde düştü.[8], [9] Sigara bağımlılığının görünüşümüz üzerindeki etkileri, âdeta bununla yüzleşmemizi isteyen "Does cigarette smoking make you ugly and old?" (Tr: "Sigara sizi çirkin ve yaşlı mı yapar?") başlıklı bilimsel bir makalenin konusu olmuştu.[10]
Nitekim, sigara içmek "sigara cildi" denen, griye çalan ve kırışık bir cilt görünümüne sebep olabilir. Bu olgu üzerine yapılan çalışmaların bazı sıkıntıları olsa da sigara tüketiminin kırışıklık oluşumuna yol açtığını tutarlı biçimde göstermeye devam ediyorlar. Nasıl mı? Çünkü cilde giden kan miktarında azalma, düzensiz kolajen üretimi ve oksidatif stresin verdiği zarar gibi durumlar söz konusu. Ayrıca ilginç bir varsayımda, sigaranın göz ve burun delikleri üzerindeki tahriş edici etkisi yüzünden sigara içenlerin belli aralıklarla şaşı bakabildikleri belirtiliyor. Diğer yandan yıllardır düşüşte olan sigara tüketimi, erken cilt yaşlanmalarının azalması anlamına gelmeli.
Ek olarak, kirli havalar da cilde zarar verir. Polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAH), ozon ve partikül maddelerin (PM) cilt hücrelerinin içinde reaktif oksijen türevlerinin ortaya çıkmasına neden olan bir zincir reaksiyonla bağlantılı olduğu gösterilmiştir.[11] Bu reaktif moleküller, mevcut dengeyi bozduklarında ise hasar verdikleri hücrelerin iltihaplanmasına ve cildimizin bir süre sonra yıpranmış bir görünüm almasına yol açabilir.[10] Hava kirliliği bir sorun olarak hâlen karşımızda dursa da kömürün aşırı kullanıldığı günlerden bugüne kadar kayda değer ilerlemeler elde edilmiştir.[12] Bugün yaşlanan akrabalarımızın ciltleri; o zamanlar havada bulunan, görünmez fakat etkisi sert bir molekül kokteylinin darbelerine maruz kalıyordu. Bizim ciltlerimiz ise bundan daha az mustarip.
Bitmedi: ultraviyole ışınlar da cilt yaşlanmasına sebep olur! Özellikle bir önceki nesil, daha çabuk bronzlaşmak için üzerlerine yağ sürermiş. Ancak şu an UV ışınlarının gerek cilt kanseri gerek foto-yaşlanma bakımından zararları hakkında daha bilinçliyiz. Güneş kremlerini artık daha çok kullanıyor olmamız kanserin önüne geçmekten fazlasını yapıyor: Cildimizi genç tutuyor.
Sürekli bir kriz içinde bulunan dünyada yaşamanın verdiği kaygılar, hayat koşullarının bu son birkaç yılda kötüye gittiğini düşünmemize neden olabilir. Ancak hatırlamak gerekir ki yarım asır öncesine kadar çok genç yaşlarda fiziksel olarak ağır işlerde çalışmak olağandışı görülmüyordu. Üniversiteye gitmek kısıtlı bir imtiyaz gibiydi ve çalışmak demek fiziksel külfet demekti. Günümüzdeyse gençlerin, McDonald's gibi yerlerde tezgâhın arkasında ayakta ya da bilgisayar başında oturur vaziyette çalışması daha muhtemel. Hâliyle ağır işlerin bedenimizde bıraktığı izler de azalıyor. Benzer biçimde, ortalama çocuk sahibi olma yaşı yukarı çıkıyor ve aileler günbegün küçülüyor. Stresimizin kaynağı fiziksel olmaktan uzaklaşıp psikolojik bir hâle bürünüyor. Dolayısıyla vücudumuz artık daha genç, ancak külfet ve zahmetlerimizin stresi zihnimize taşındı.
Aslında beslenme düzenimiz de bir bakıma iyiye gitmiş denebilir. Yiyeceğe erişim imkanlarının kısıtlılığından, yetersiz gıda takviyelerinden ve fakirlikten ötürü vitamin yetersizliği geçmişte daha yaygındı. Beslenme ve cilt yaşlanmasının birbiriyle olan ilişkisi henüz tamamıyla açıklığa kavuşturulamamış olsa da vitaminler dahil olmak üzere besinlerin vücutta yaşlanma belirtilerine yol açabilecek oksidatif strese karşı koyabileceğini biliyoruz.[13]
Ancak mevzubahis olan oksidatif stresi ve antioksidanları daha net bir şekilde anlamamız için henüz erkendir. Reaktif oksijen türevleri her zaman kötü değildir ve antioksidanlar da aşırı miktarlarda tüketilmemelidir. İkisi bir dengede olmalıdır.[14] Özetle, eğer beslenme düzenimiz genç kalmamıza katkıda bulunuyorsa bunun bizim önemli besinleri yeteri kadar almamızla alakası olmalıdır; sözde bizim "sağlığımızı koruduğu" söylenen gıda koruyucularıyla değil.
Belirtmek gerekir ki, tıp ve kozmetik camiası da bizim genç görünüşümüzü muhafaza etmede yardım ellerini uzatmaktan geri kalmıyor. Modern kültürümüzün gençlik ve güzellik takıntısı nedeniyle pek çoğumuz, önceki nesillerin zamanında bulunmayan botoks, yüz gerdirme, bişektomi, diş beyazlatma ve ortodonti çeşitli operasyonlardan geçiyor.
Bir zamanlar "kadın işi" olarak etiketlenen kozmetikler; artık kalıpları yıkarak saçlarını boyatmaya, saç ekimine ve minoksidil ile finasteride gibi saç kaybı tedavisinde kullanılan, etkinliği kanıtlanmış ürünlere günbegün daha çok rağbet eden erkekleri de cezbetmiş durumda. Artık makyaj da cinsiyet beklentilerini aşabiliyor. Dijital makyaj efektlerini de elbette es geçmemeli. Yarım asır önceki filmli kameralarla çekilenlere kıyasla fotoğraflarımız artık çok daha yüksek çözünürlükte olmalarına rağmen cildimizi temizleyip akıl almaz bir pürüzsüzlüğe kavuşturabilen güzellik filtrelerini açmadan edemiyoruz, hele de prestijli bir dergi için poz veren ünlülerden biriyseniz.
Tüm bu etkenler, geçmiş nesillere kıyasla ortalamada daha genç görünmemizde rol oynuyor. Ancak düşüncelerimizi derindeki ölçütlere yönlendirecek olursak bu genç zindeliğin yüzeysel cephesinin aslında çok daha fazlasını barındırdığını görürüz.
Takvimi Geriye Alalım!
2018'de yayınlanan bir çalışmada, Yale Üniversitesi ve Güney Kaliforniya Üniversitesinden bilim insanları "biyolojik yaş" denen olguyu masaya yatırdılar.[15] Doğum günlerimizde kutladığımız kronolojik yaşımız; fakat araştırmacıların asıl meşgul olduğu konu vücudumuzun biyolojik açıdan kaç yaşında olduğu. Çünkü davranışlarımızdan ve alışkanlıklarımızdan (sigara içip içmemek gibi) ve de ilaç alımımızdan (tansiyon hapları alıp almamak gibi) ötürü kimimiz daha yavaş yaşlanıyor olabilir.
Bu çalışma kapsamında Amerikalı vatandaşlardan oluşan iki grubun karşılaştırması yapıldı. Gruplardan biri 1988-1994, diğeri ise 2007-2010 yılları arasında incelendi. Karşılaştırmalarda vücudun gerçek yaşını gösterdiği düşünülen birtakım ölçütler kullanıldı: Bunların bazıları kolesterol düzeyi, tansiyon, akciğer kapasitesi ve kanda bulunan bir dizi moleküldü.
Elde edilen sonuçlara göre 2007-2010 yılları arasında incelenen grup, biyolojik olarak 1988-1994 grubuna kıyasla birazcık daha gençti. Yirmili ve otuzlu yaşlarındaki kadınlar birkaç ay daha gençken erkekler 15 ay kadar daha gençti. Bu fark, altmışlı ve yetmişli yaşlardaki insanlarda en uç halini almıştı. Günümüze daha yakın olan gruptaki kadınlar, 1988-1994 grubundaki akranlarına kıyasla üç yıl sekiz ay kadar daha gençti; erkekler ise dört yıl üç aydan bir tık daha gençti. Kronolojik yaş aynıydı; ama biyolojik olarak daha genç oldukları görülebiliyordu.
Ancak çalışmada kullanılan ölçütler, ileri sürülen biyolojik saat türlerinden yalnızca birini oluşturuyor. Birçok bilim insanının, genlerimizin ne zaman aktif ve ne zaman pasif kalacağını söyleyen epigenetik işaretleri yorumlama çabasıyla başka türler de öne sürüldü.[16] Bu işaretler de bir kod misali vücudumuzun asıl yaşını söyleyebilir. Fakat bunların hiçbiri büyük çaplı bir fikir birliği için yeterli değil. Yani farklı biyolojik saatlerin, yaşlanma sürecini farklı açılardan değerlendirmeye aldığı söylenebilir.[17] Bu durum da teşkil ettiği güvenilmezlik nedeniyle klinik gibi ortamlarda doktorlar tarafından kullanılmalarını çok riskli kılıyor.[18]
Özet ve Sonuç
Kronolojik yaşımız ile biyolojik yaşımız arasında farklar var; ama bunları ölçmemizi sağlayacak güvenilir ve standart bir yöntem henüz bulamadık.
Sosyal medyada çok paylaşılanların ekstrem örnekler olması ile dünün saç stilleri ve moda akımlarının beynimizde "eski" olarak kodlanması gerçeğini bir kenara bıraksak dahi geçmiş nesillerden daha genç görünme eğiliminde olmamızın pek çok nedeniyle baş başa kalıyoruz. Cildimiz, saçlarımız ve dişlerimiz; sigara dumanı ve ağır iş yüklerinden daha az etkileniyor. Diğer bir yandan da dur durak bilmeksizin çoğalan kozmetik işlemler bizi genç tutmaya devam ediyor.
Ebeveynlerimiz ile onların ebeveynlerinin içinde bulunduğu nesil arasındaki bu yüzeysel zıtlık bariz biçimde perçinlenmeye devam ediyor: Youtuber Michael "Vsauce" Stevens'ın 2022'de bu konuya ilişkin yaptığı 23 dakikalık video 16 milyon izlenmeye erişti ve bu yazı dahil olmak üzere bir sürü yazıya esin kaynağı oldu.[19]
Cevaplanmayan soruysa bu olgunun devam edip etmeyeceği olarak karşımıza çıkıyor. 40 yıl sonra da insanlar fotoğraflarımıza bakıp hayretler içinde bir zamanlar ne kadar da "yaşlı" göründüğümüzü düşünecekler mi?
Gelin bu yazıda anlatılanları özetleyelim:
- Olduklarından daha yaşlı görünen insanların yıllar önceki fotoğraflarına bakarken giyim kuşamlarının, saç stillerinin algımızı yanıltabileceğini ve ekstrem örneklerin internet ortamında sıradan olanlardan daha çok paylaşılacağını göz önünde bulundurmalıyız.
- Ortalamada, gerek düşüşte olan sigara tüketimi gerek güneş koruyucularının kullanımındaki artış gerek gençliğimizi korumaya yönelik tıbbi ve kozmetik işlemlerden ötürü geçmiş nesillerden daha genç görünme eğiliminde olduğumuz doğrudur.
- Biyolojik ölçütlerin de gösterdiği üzere insan vücudu herhangi bir yaşta birkaç on yıl öncesine kıyasla daha genç olma eğilimindedir; ancak "biyolojik saatlerin" verdiği sonuçların güvenilir olması ve standart olarak geçerlilik kazanabilmesi için çözülmesi gereken sorunlar vardır.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 7
- 2
- 2
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- Çeviri Kaynağı: McGill | Arşiv Bağlantısı
- ^ C. Toureille. Did People Age Faster In The Past? People Offer Up Pictures Of Their Relatives Looking Decades Older Than Their Years In Hilarious Twitter Thread. (2 Ocak 2024). Alındığı Tarih: 3 Mayıs 2024. Alındığı Yer: DailyMail | Arşiv Bağlantısı
- ^ R. Smith. Throwback Pic Sparks Debate About What 45-Year-Olds Looked Like In The 90S. (21 Aralık 2022). Alındığı Tarih: 3 Mayıs 2024. Alındığı Yer: Newsweek | Arşiv Bağlantısı
- ^ Facebook. The Ages Of The Actors In “Cheers” Season One. Thoughts?. (6 Nisan 2022). Alındığı Tarih: 3 Mayıs 2024. Alındığı Yer: Facebook | Arşiv Bağlantısı
- ^ IMDb. My Dinner With Andre, Wallace Shawn. Alındığı Tarih: 3 Mayıs 2024. Alındığı Yer: IMDb | Arşiv Bağlantısı
- ^ IMDb. My Dinner With Andre, Quotes. Alındığı Tarih: 3 Mayıs 2024. Alındığı Yer: IMDb | Arşiv Bağlantısı
- ^ K. Balugo. Why Did People In The Past Look So Much Older?. (15 Ağustos 2023). Alındığı Tarih: 3 Mayıs 2024. Alındığı Yer: Dazeddigital | Arşiv Bağlantısı
- ^ S. Blow. Richardson Teacher's Retirement Ends One Last Echo Of Disco Fashion. (29 Haziran 2013). Alındığı Tarih: 3 Mayıs 2024. Alındığı Yer: Dallasnews | Arşiv Bağlantısı
- ^ Statista. Percentage Of Cigarette Smokers In The U.s. Between 1965 And 2019. (1 Eylül 2022). Alındığı Tarih: 3 Mayıs 2024. Alındığı Yer: Statista | Arşiv Bağlantısı
- ^ University of Waterloo. Historical Trends In Smoking Prevalence. Alındığı Tarih: 3 Mayıs 2024. Alındığı Yer: uwaterloo | Arşiv Bağlantısı
- ^ a b D. McDaniel. Atmospheric Skin Aging—Contributors And Inhibitors. (25 Mart 2018). Alındığı Tarih: 3 Mayıs 2024. Alındığı Yer: WileyOnlineLibrary | Arşiv Bağlantısı
- ^ S. Kathuria, et al. (2017). Effects Of Air Pollution On The Skin: A Review. Indian Journal of Dermatology, Venereology and Leprology, sf: 415. doi: 10.4103/0378-6323.199579. | Arşiv Bağlantısı
- ^ D. Fowler, et al. A Chronology Of Global Air Quality. (28 Eylül 2020). Alındığı Tarih: 3 Mayıs 2024. Alındığı Yer: The Royal Society Publishing | Arşiv Bağlantısı
- ^ S. K. Schagen, et al. (2013). Discovering The Link Between Nutrition And Skin Aging. Informa UK Limited, sf: 298-307. doi: 10.4161/derm.22876. | Arşiv Bağlantısı
- ^ S. Novella. More Trouble For Antioxidants. (27 Ocak 2016). Alındığı Tarih: 11 Mayıs 2024. Alındığı Yer: Science-Based Medicine | Arşiv Bağlantısı
- ^ M. E. Levine, et al. Is 60 The New 50? Examining Changes In Biological Age Over The Past Two Decades. (6 Mart 2018). Alındığı Tarih: 3 Mayıs 2024. Alındığı Yer: Duke University Press | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. Jarry. Direct-To-Consumer 2: Epigenetic Boogaloo. (13 Ağustos 2020). Alındığı Tarih: 3 Mayıs 2024. Alındığı Yer: McGill | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. Jylhävä, et al. Biological Age Predictors. (21 Temmuz 2017). Alındığı Tarih: 3 Mayıs 2024. Alındığı Yer: ScienceDirect | Arşiv Bağlantısı
- ^ V. V. Erema, et al. Biological Age Predictors: The Status Quo And Future Trends. (1 Aralık 2022). Alındığı Tarih: 3 Mayıs 2024. Alındığı Yer: MDPI | Arşiv Bağlantısı
- ^ VSauce. Did People Used To Look Older?. (11 Temmuz 2022). Alındığı Tarih: 3 Mayıs 2024. Alındığı Yer: YouTube | Arşiv Bağlantısı
- D. Grady, V. Ernster, et al. Does Cigarette Smoking Make You Ugly And Old?. (15 Nisan 1992). Alındığı Tarih: 3 Mayıs 2024. Alındığı Yer: Oxford Academic | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 22/12/2024 04:27:58 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/17489
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.
This work is an exact translation of the article originally published in McGill. Evrim Ağacı is a popular science organization which seeks to increase scientific awareness and knowledge in Turkey, and this translation is a part of those efforts. If you are the author/owner of this article and if you choose it to be taken down, please contact us and we will immediately remove your content. Thank you for your cooperation and understanding.