Dr. Frankenstein, Canavarı ve Mary Shelley: Genç Bir Kız, Korku Edebiyatına Nasıl Yön Verdi?
Frankenstein ve Canavarı: Frankenstein, Canavarın Adı Değildir!
Karanlık ve fırtınalı bir gecede ortaya çıkan Frankenstein, ya da diğer adıyla Modern Prometheus, ateş başında anlatılan bir hayalet hikayesi olarak başlayan ve daha sonra ise dünyaca ünlü bir esere dönüşen, hakiki bir başyapıttır. Kitabın genç yazarı Mary Shelley, ürkütücü olduğu kadar da iddialı bir hikaye ortaya çıkarmak için kabuslarından faydalandı.
Hikaye, 1816'daki "yazsız yıl"da şekil almaya başladı. 1815'te, Sumbawa Adası'ndaki (Günümüz Endonezya'sındadır) Tambora Yanardağı'nın patlaması sonucunda havaya yüklü miktarda kül, kaya ve kükürt tozu salındı. Bu olay, sonraki yıl, dünyanın birçok bölgesinde sıcaklıkları önemli ölçüde azalttı. 1816 yılında, dünyanın her yerinde ilginç hava olayları görüldü: Kuzey Amerika'da yaz donları, İtalya'da kırmızı kar ve İrlanda'da sekiz hafta boyunca süren aralıksız yağmur...
1816'daki ilginç hava, aynı zamanda kültür ve edebiyat üzerinde de silinmez bir iz bıraktı. O yıl, İngiltere'den bir grup arkadaş, yaz aylarını, Cenevre Gölü yakınlarındaki Villa Diodati adlı büyük bir evde birlikte geçirmeyi dört gözle bekliyordu. Bu arkadaş grubunun içinde ise şair Lord Byron, onun kişisel doktoru John Polidori, şair Percy Bysshe Shelley ve onun genç sevgilisi Mary Wollstonecraft Godwin vardı.
Mary, 1812'de İngiltere'de, romantik şair Percy Bysshe Shelley ile tanışmıştı. Mary, onlu yaşlarının ortasındaydı; Shelley ise evli birisiydi ve iki çocuk babasıydı. İkili birbirlerine aşık oldu ve 1814'te, Mary'nin babasının ilişkilerine karşı çıkması sebebiyle çift, Avrupa’ya kaçtı. 1818'de, Shelley'nin ilk karısının intiharından sonra evleneceklerdi.
Kabustan, Romana...
O yıl İsviçre'deki şiddetli sağanak yağmurlar sebebiyle, hevesle bekledikleri açık hava etkinliklerini gerçekleştiremediler. Mary, yıllar sonra şöyle yazmıştı:
Islak, keyifsiz bir yaz oldu ve aralıksız yağmur, bizi günlerce eve hapsetti.
Grubun tümü, 18. yüzyılın sonlarında, Aydınlanma hareketinin duygusuzluk anlayışına yanıt olarak ortaya çıkan Romantizm akımının destekçileri idi. Romantikler; doğayı, tutkuyu ve bireyin tecrübesini ön planda tutardı.
Grup, ev içinde vakit geçirmek için güncel bilimsel teoriler hakkında heyecanlı münazaralar gerçekleştirdiler. Özellikle, bir elektrik akımının ölü kurbağaların bacaklarını nasıl kıpırdattığını gözlemleyen Luigi Galvani'nin, yüzyıl önce elektrikle yaptığı deneylerden etkilendiler.
1770'lerde İtalyan bilim insanı Luigi Galvani, elektrik yükleriyle ölü kurbağalarda kas kasılmalarına neden olan deneyler yapmıştı. Galvanist deneyler, Galvani'nin yeğeni ve öğrencisi Giovanni Aldini sayesinde Avrupa'da popüler hâle gelmişti. 1803'te Aldini, Londra'da idam edilmiş bir suçlunun vücudunda muhteşem bir ustalık göstermişti. Elektriksel uyarımın etkilerini anlatan bir tarihçi, "gerçekten de sol gözün açıldığını" yazmıştı. Galvanizm, Mary Shelley'nin kurgusal eserini doğrudan etkilemişti ve "harekete geçirmek" anlamına gelen "galvanize" fiili, kısa sürede İngilizceye geçmişti.
İşte Cenevre'deki şair ve yazar grubu, elektriksel impulslar kullanarak ölüyü hayata döndürme olasılığı üzerine tahminler yürüttüler. Mary daha sonra şunları söyledi:
Belki bir ceset yeniden canlandırılabilir, galvanizm böyle şeylere işaret ederdi. Belki bir yaratığın bileşen parçaları üretilebilir, bir araya getirilebilir ve yaşamsal bir sıcaklık bahşedilebilirdi.
Tüm bu bilimsel sohbetlerden sonra Lord Byron, grubun dikkatini farklı bir yöne çekti ve herkesin bir korku hikayesi yazmasını önerdi. Bu salon oyunundan (İng: "Parlor Game"), Mary Shelley'nin korkutucu ve yeni bir türde yazılmış olan romanı Frankenstein ortaya çıktı.
O zamanlar 18 yaşında olan Mary'nin çok az yazma deneyimi vardı. Annesi daha bebekken ölmüş olan Mary, hassas ve oldukça kültürlü bir kadındı. Sıklıkla geçirdiği depresif nöbetler sonucunda, ölüme karşı rahatsız edici bir hayranlık beslemeye başladı. Sonraki yıllarda, İsviçre'deki o yaz tatilindeyken, alışılmışın çok ötesindeki gerçeklikte bir kâbusvarî hayal gördüğünü anımsayacaktı. Gördüklerini şöyle tarif etti:
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Ahlâka aykırı sanatların soluk yüzlü öğrencisini, oluşturduğu o şeyin yanında diz çökerken gördüm. Uzanmış bir adamın çirkin hayaletini ve daha sonra ise, güçlü bir makinede işleyişini gördüm. Yaşam belirtileri gösteriyordu ve huzursuz, kısmî bir canlılık içinde kıpraşıyordu.
Byron'ın hayalet hikayesi oyunu için Mary, kabusunu, canavarımsı bir yaratık meydana getiren bilim insanını anlatan bir hikayeye çevirdi. Daha sonra İngiltere'ye döndüğünde, bu taslağını derinleştirerek bir roman hâline getirdi. Daha sonra ise şöyle yazdı:
İlk başta birkaç sayfalık kısa bir hikaye olmasını düşündüm, ama Shelley [o zamanki kocası lan Percy Bysshe Shelley] bu fikri daha uzun uzadıya geliştirmem için beni teşvik etti.
İlk olarak 1818'de anonim olarak yayınlanan eserin adını Frankenstein, ya da Modern Prometheus koydu. Kendi adı, 1823'teki ikinci baskıda yer aldı. 1831'de, bazı önemli bölümlerini değiştirerek ve 1822'de boğulan merhum kocasına bir övgü içeren önsöz ekleyerek kitabını yeniden yayınladı. Günümüzdeki en iyi bilinen versiyonu budur.
Dr. Frankenstein'ın Canavarı!
Mary Shelley'nin romanı, İsviçreli bilim insanı Dr. Victor Frankenstein'ın hikayesini anlatıyor. Bavyera’da yer alan Ingolstadt Üniversitesi'ndeki derslere katılıyor. Burada bilimdeki son gelişmelerden etkileniyor ve "yeni bir yola öncülük etmeye, bilinmeyen güçleri keşfetmeye ve yaratılışın en derin gizemlerini açığa çıkarmaya" karar veriyor. Bu amaç doğrultusunda çalışmaya koyulur. Büyük bir merakla, anatomiyi ve insan dokusunun oluştuğu ve çürüdüğü evreleri inceler. Sonra bir gün aniden gelen bir ilhamla, "neslin ve yaşamın gayesini" keşfettiğine ve "ölüye hayat bahşedebilecek" hâle geldiğine inanır.
Frankenstein, esrarengiz deneyler yürütür ve devasa, iri yarı bir vücut yapar.
Ayağımın dibinde duran cansız şeye bir hayat kırıntısı aşılamak için çevremdeki cerrahi aletleri bir araya getirdim.
Canavar, hayat bulur ve Frankenstein, yarattığı şey karşısında dehşete düşer. Trajik olaylar birbirini izler ve hikayenin sonunda, Frankenstein'ın sevdiği her şey, yarattığı canavar tarafından yok edilir.
Frankenstein, o dönemdeki din ve bilim arasında gerçekleşen ikilemle beraber yaşanılan derin endişeleri yansıtmaktadır. Roman, yaşam ve ölüm arasındaki çizgiye ve Tanrı'yı oynamaya çalışırken insan kibrinin sebep olabileceği potansiyel tehlikelere ışık tutuyor.
Mary Shelley’nin zaman içinde popülerliğini arttırmasındaki başlıca sebep, toplumu endişelendirmesi mümkün olan önemli bilimsel olayların hala devam etmesidir. Kitap, ilk baskısından bu yana halen basılmaya devam etmektedir. Hikayenin sahnelenmesi, 1822 gibi erken bir tarihte başladı. 20. yüzyılda düzinelerce film, Frankenstein'ın hikayesini anlattı ve yorumladı. En akılda kalıcı olanı, Universal Pictures tarafından 1931'de çekildi ve filmin başrolündeyse, kendisiyle özdeşleşen rolüyle Boris Karloff vardı.
Frankenstein'ın Laneti
Her ne kadar edebi yönden başarılara imza atmış olsa da, yaşadığı trajik olaylar, Mary Shelley'in hayatının diğer kısımlarını arka plana atmıştır. Shelley, kocasını 1822 yılında kaybetti. Birkaç kez düşük yaptı ve çocuklarından sadece bir tanesi yetişkinliği görebildi.
Dul ve kederli Mary Shelley; hayatının devamında, dünya görüşü açısından, Frankenstein'ı bir genç olarak kaleme aldığı yıllara nazaran çok daha az radikal hale geldi. 1831 baskısı için çalışmayı gözden geçirirken, olay örgüsünün altında yatan fikirlerde önemli değişiklikler yaptı. İlk baskıda Dr. Frankenstein, canavarı; özgür ve bilimsel bir merak doğrultusunda yaratıyor. Günahı ise, canavar hayata bulduktan sonra onu sevmeyi ve beslemeyi reddetmesidir. Sonraki baskı, Dr. Frankenstein'ı kaderin bir kurbanıymış gibi tasvir ediyor. Bu baskıda, canavarın yaratılmasını sağlayan bilimin çoğu, tesadüfen gerçekleşiyor.
Bazı noktalardan, Mary Shelley'nin eseri de bir nevi kendi yaratığı gibi: gençliğe ait fikirlerin ürünü ama hayatının ileriki yıllarında bu fikirlerin yerini, kaderin bahşettiği daha geleneksel kavramlar alıyor. Tıpkı 1827'de kaleme aldığı bir mektupta yazdığı gibi:
Hissediyorum kaderin gücünü... beni gittikçe daha da boğuyor ve kendimi, onun kollarına köle misali bırakıyorum.
Sonuç
Frankenstein, İngiliz yazar Mary Wollstonecraft Shelley tarafından 1818 yılında basılmış olan, 280 sayfalık gotik bir bilimkurgu/korku romanıdır. Shelley, kitabında, Victor Frankenstein isimli genç bir bilim insanının hikayesini anlatmaktadır.
Mary Shelley yaşadığı dönem, bulunduğu çevre ve geldiği aile sebebiyle edebiyat tarihinin nevi şahsına münhasır yazarlarından biri olsa da ona ölümsüzlüğü getiren şey "yaratıcılığı"dır. Shelley’nin iki asır önce kaleme aldığı Frankenstein pek çoklarınca ilk bilimkurgu eseri olmasının yanı sıra gotiğin, korkunun hatta romansın bir araya geldiği gerçek bir edebiyat klasiğidir.
Eserden daha büyük popülariteye ulaşan, kişinin kendi yaratımı tarafından yok edildiği "Frankenstein Teması" ise hem kültürümüzün önemli bir parçası hem de Shelley’nin izlerini takip eden pek çok yazarın çıkış noktasıdır.
Doğanın sınırlarını zorlamaya kararlı olan genç bilim insanı Victor Frankenstein ceset parçalarını birleştirip uzun çalışmaları sonucunda yaratığına can verir. Başlangıçta nezaket ve iyilik dolu olan canavar, toplumun zulmünden dolayı gün geçtikçe acımasızlaşır ve onu terk eden yaratıcısından intikam almaya karar verir.
Yaratıcının, yaratımına karşı bir sorumluluğu var mı? Yoksa canavar dünyada yalnız bırakıldığı için intikam aramakta haklı mı?
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 26
- 10
- 7
- 5
- 3
- 3
- 3
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- Türev İçerik Kaynağı: National Geographic | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 13:36:53 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/10871
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.