Doğayı Nasıl Kurtaracağız: Ülkeler Tarafından Alınan Önlemler ve Koyulan Hedefler, Gezegendeki Azalan Biyoçeşitliliği Korumak İçin Yeterli mi?
Doğanın Korunması Gerekiyor ve Bilim İnsanları da Aynı Fikirde, Ancak Bunun En İyi Nasıl Yapılacağı Tartışmaya Açık Bir Konu…
Milyonlarca yıl, devasa hayvanlar Çin’in Yangtze Nehri'nin karanlık derinliklerini süsledi. 7 metre uzunluğa ulaşabilen Çin kaşık balıkları (Psephurus gladius), kılıç benzeri burunları ile daha küçük avların elektriksel değişimlerini algıladı ve karanlıkta avlamak için kullandı. Ama artık yoklar... Bu balık türü, aşırı avlanma ve habitat kaybının kurbanı oldu ve 2019 yılında soyu tükenmiş ilan edildi.
Bu üzücü hikaye tüm dünyayı sarmış durumda; yabani nehirlerden rüzgârlı tundraya, Borneo'nun yoğun tropikal ormanlarına kadar doğanın başı dertte. Bitkiler ve hayvanlar, insan faaliyetleri ve habitat ihlali nedeniyle giderek daha fazla tehdit altında. Bir çalışmaya göre; bir milyon türün birkaç on yıl içinde yokoluşla karşı karşıya olacağı tahmin ediliyor.
Bu potansiyel kaybın ölçeği birçok ülkeyi endişelendiriyor. Doğal dünya; havayı temizlemek, suyu filtrelemek, karbondioksit döngüsünü yapmak ve bitkileri tozlaştırmak gibi süreçlerle gezegeni yaşanabilir kılar. Bu biyoçeşitlilik kaybını ortadan kaldırmak için, hükümetler artık doğal yaşam alanlarına daha fazla alan ayırmak için iddialı planlar hazırlamak için çalışıyorlar. Sonuçta, doğanın gelişmesi için alana ihtiyacı var.
BM Biyoçeşitlilik Konvansiyonu'ndaki anlaşmanın taslak metnine göre, ekosistemleri canlandırmak ve yeryüzündeki türlerin çeşitliliğini kurtarmak için, 2030 yılına kadar kara ve denizlerin yüzde 30'unun korunması öngörülüyor.
Fakat yüzde 30, hatta yüzde 50 yeterli mi? Tam olarak ne için yeterli; yok olma oranlarını yavaşlatmak için mi veya korumanın mümkün olduğu her şey için mi yeterli?
Temel hedeflerden biri geride kalanları korumak. 2016 yılında Current Biology'de yayınlanan bir araştırmaya göre; insanlar Dünya'nın yüzeyinin dörtte üçünden fazlasını değiştirdi ve tropikal yağmur ormanları, tundra veya çöl gibi 14 karasal biyomdan 8'inde % 10'dan daha az yaban hayat kaldı. Çin kaşık balığı ve parlak mavi papağan Spix's macaw gibi birçok tür 2000'den beri Brezilya’nın ormanlarında görülmedi.
En azından, deniz ekosistemleri için başlangıç noktası olarak yüzde 30 korunma hedefini destekleyen araştırmalar vardır. Toprak ekosistemleri için ise daha az kesin kanıt var. Prince George'daki Kuzey İngiliz Kolombiya Üniversitesi'nde koruma bilimcisi olan Oscar Venter şöyle diyor:
Bilimsel fikir birliği bize daha iddialı hedeflere ihtiyacımız olduğunu söylüyor.
2030 yılına kadar Dünya'nın karasal bölgelerinin yüzde 30'unu koruma amacıyla hedeflenmesi için de şunları ekliyor:
Bilimin söylediklerinden ziyade siyasi olarak mümkün olan şeyin bir yansıması.
Hedefler Nelerdir?
Böyle bir fikir benzeri görülmemiş bir fikir değil. 2011 yılında 190'dan fazla ülke, BM Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi'nin bir parçası olarak toplu olarak Aichi Biyoçeşitlilik Hedefleri olarak anılan 20 koruma hedefini kabul etti. Bu hedefler, biyoçeşitlilik bilincinin artırılması ve yerli insan gruplarının geleneksel bilgilerinin koruma planlarına dahil edilmesi gibi çabaları içermekte. Hükümetler bu sözleşmeye göre 2020 yılına kadar her birinin arazilerinin yüzde 17'sini ve kıyı ülkeleri için denizlerinin yüzde 10'unu korunan alanlar olarak ayırdı. (Amerika Birleşik Devletleri anlaşmayı onaylamayan tek ülkedir. )
Aichi Hedefleri gezegeni korumak için iki temel nedeni kabul etti. Corvallis'deki Oregon Eyalet Üniversitesi'ndeki deniz ekoloğu ve Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi eski direktörü Jane Lubchenco şunları söylüyor:
Gezegeni koruma sorumluluğumuz var, çünkü doğa kendi içinde kendisi için önemli. Fakat aynı zamanda insanlar doğrudan sağlıklı, üretken ve esnek ekosistemlerden ve bol biyoçeşitlilikten yararlanıyorlar.
Lubchenco, koruma çabalarınının motive etmede yararlı olsalar da, hedefler hala “yeterli değil” diyor. Bilim insanları, hükümet yetkilileri ve çiftlikler ya da balıkçılık endüstrisi gibi diğer önemli aktörler arasındaki eşitsiz koordinasyon sayesinde hedefler belirlemenin çoğu zaman bu hedeflere ulaşmak anlamına gelmediğini söylüyor. Anlaşma, ülkelerin eylem planları yayınlamasını gerektirse de, Aichi Hedeflerine ulaşmak için ilerlemeler hakkında rapor talep etmiyor.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Hedef zamanı yaklaştıkça, birçok hedef karşılanmıyor. ABD Çevre Programı Dünya Koruma İzleme Merkezi'ne göre, şu anda karaların yaklaşık yüzde 15'i ve denizlerin yüzde 7,4'ü bir şekilde korunuyor ya da korunmaya uygun durumda. Buna rağmen, mevcut yok olma oranlarının tarihsel seviyelerden 1000 kat daha yüksek olduğu tahmin edilmekte.
Amerikan serçeleri gibi yaygın hayvanların bile son yıllarda sayılarının düştüğünü görülüyor. Bu, bilim insanlarını ve hükümetleri 2011 hedeflerinin yeterince ileri gitmediği sonucuna götürüyor.
Ne Kadarını Korumak Yeterli?
Doğanın ne kadarının korunması gerektiğine karar vermek, belirli bir hayvanın soyunun tükenmesini önlemek, benzersiz bir ekosistemi korumak veya ticari balıkçılık stoklarının geleceğini sağlamak hedeflenen amaçlara bağlıdır. Farklı hedefler farklı türde korunan alanları gerektirir.
San Diego'daki Kaliforniya Üniversitesi Scripps Oşinografi Enstitüsü'nde okyanus hukuku ve politika uzmanı olan Samantha Murray şöyle diyor:
Korunan bir alanın büyüklüğü önemlidir ancak önemli olan tek şey bu değildir.
Belirli bir hayvanın soyunun tükenmesini önlemeye çalışırken, biyologlar önce türlerin devam etmesi gereken minimum yaşam alanını bulmaya çalışırlar. Kuzey Amerika ren geyiği gibi türleri korumak için, ayrılacak yaşam alanı yaklaşık yüzde 10'dur. Venter, tek bir vadi ya da belirli bir ada gibi mikro yaşam alanlarındaki daha nadir türler için şunları söylüyor:
Tipik olarak çok daha fazlasına ihtiyaç duyarlar; potansiyel olarak yüzde 100'ü kadar.
Bu sayıları bulmak, özellikle üzerinde az çalışılan türler için zordur. Ayrıca, içindeki tüm türlerin çeşitli gereksinimlerini karşılayan korumalı bir alan tasarlamak zor olabilir.
Bir diğer koruma yaklaşımı, nadir görülen kara ve deniz parçalarını nadir olağanüstü türlerle korumaya odaklanmaktadır. Buna biyolojik çeşitlilik sıcak noktaları deniyor ve Avustralya'nın Büyük Set Resifi, Amazon Nehri Havzası ve ABD Büyük Dumanlı Dağları'nın bölümlerini içeriyor. Bu alanların korunması, birçok farklı hayvanın ve bitkinin aynı anda korunması anlamına geliyor.
Son olarak, bazı koruma biyologları, henüz insan faaliyetleri tarafından değiştirilmemiş yabani alanları korumak için tartışıyorlar. Kanada ve Rusya'nın geniş boreal ormanları, Amazon kadar fazla türü barındırmıyor ancak karasal karbonunun üçte birini tutuyor ve bu nedenle Dünya'nın ısınmasından sorumlu karbondioksiti çıkarma sürecinin önemli bir parçasıdır. Washington DC'de bulunan bir koruma sivil toplum kuruluşu olan RESOLVE'da koruma biyoloğu olan Eric Dinerstein, bu alanların diğer büyük yabani alanlarla birlikte korunmasının hem iklim krizini hem de biyolojik çeşitlilik krizini çözmek için çok önemli olduğunu söylüyor.
Dinerstein ve arkadaşları, durumun artık çok korkunç olduğunu, geriye kalanları kurtarmak için tüm yaklaşımlara ihtiyaç duyulduğunu savunuyor ve ekliyorlar:
Değişmez bir koruma biyolojisi kanunu yoktur, doğayı kurtarmak için bir paradigmanın diğer paradigmadan daha iyi olduğunu söyleyen hiçbir şey yoktur. Her şeyi yapmalıyız.
Aynı aciliyet, bilim insanları tarafından yapılan kısa vadeli tekliflere ve analizlere de yansıyor. Biyolog E.O. Wilson, 2016 Half-Earth kitabında, gezegenin biyolojik çeşitliliğinin yüzde 80'inin gezegenin yarısını koruyarak kurtarılabileceğini söylüyor. Dinerstein ve arkadaşları, Haziran 2017 BioScience'da, gezegenin yarısını çeşitli ekosistemleri kapsayacak şekilde korumak için bir plan hazırladılar.
Venter ve meslektaşları hedeflenen alanın bundan biraz daha az olduğunu tahmin ediyor; yaklaşık yüzde 44 ile biyolojik çeşitlilik korunabilir. Ekip, Kasım 2019'da bioRxiv.org'da yayınlanan bir çalışmada mevcut korunan alanların sınırlarını değiştirerek bu sayıya ulaştı. Sonuç, araştırmacıların verileri olan, 28.594 memeli, kuş, amfibi, sürüngen, yusufçuk ve kabuklu hayvan türü için yeterli alana sahip küresel bir koruma alanı ve dünyanın en zengin biyoçeşitlilik alanlarından bazılarını içeriyor.
2030 yılına kadar yüzde 30'u korumak gibi geniş ve iddialı hedefler, uluslararası eylemi canlandırmak için önemli. Venter sözlerine devam ediyor:
Ancak iddialı hedefler; ülkeler korunan alanların bulunduğu yerlerde stratejik ise iyidir.
Büyük Hedeflerle İlgili Sorunlar
Gerçekten, tüm biyologlar bu tür hedefleri belirlemenin en iyi strateji olduğu konusunda hemfikir değil. Duke Üniversitesi'nde koruma biyoloğu olan Stuart Pimm, en çok tehdit altındaki biyolojik çeşitlilik sıcak noktalarına odaklanmanın daha önemli olduğunu söylüyor ve ekliyor:
Tek başına büyük bir sayı bize yardımcı olmayacak ve biyoçeşitliliği korumak için yapmamız gereken şeyi kaçırıyoruz.
Pimm’in çalışmalarının çoğu, orman alanlarını doğal koridorlarla birleştirmeye odaklanıyor ve bu da daha fazla arazi alanını korumak mümkün olmasa bile bir hayvanın yaşam alanını işlevsel olarak artırabiliyor. Son araştırmalar, parçalanmış habitatların birleştirilmesinin hem hayvanlar hem de bitkiler için biyolojik çeşitliliği artırabildiğini göstermektedir.
Biyoçeşitlilik ayrıca dünyanın her yerine eşit olarak dağılmamıştır; mercan kayalıkları, okyanus tabanının yüzde 1'inden daha azını oluşturur ancak deniz yaşamının yüzde 25'inden fazlasını barındırır. Dolayısıyla, tüm ülkelerin aynı hedefleri alması verimsiz olabilir. Bazı ülkelerin bölgelerinin yüzde 30'undan fazlasını korumaları gerekebilir; diğerlerinin daha az. Pimm devam ediyor:
Örneğin, Amazon'a baktığınızda Amazon'un muhtemelen yüzde 80 ila 90'ının korunmaya ihtiyaç duyulduğunu gösterdi.
Aksi takdirde, yağmur ormanlarından kuru savanaya hızlı bir şekilde dönüşme yaşanabilir ve tüm kıta için su döngüsünü tehlikeye atabilir.
Pimm’e göre; herhangi bir tarımsal veya ticari vaatte bulunamayacak kadar soğuk, çok sıcak veya çok uzak bölgeler kolay hedeflerdir ancak korumaya en çok ihtiyaç duyulan alanlar olmak zorunda değildir.
Amerika Birleşik Devletleri, seyrek nüfuslu batı çöllerini veya yüksek ovalarını koruyarak nispeten yüzde 30'a ulaşabilir ancak ülkenin biyolojik çeşitliliğinin çoğu güneydoğudadır. Örneğin, Appalachian akarsuları ve gölleri etrafında dünyanın herhangi bir yerinden daha fazla endemik salamander türü vardır ancak bu türlerin çoğu korunmasız kalıyor. Benzer şekilde, buzlu Grönland'ın çoğunun korunması Avrupa Birliği'nin yüzde 30'luk yükümlülüğünü etkili bir şekilde karşılayacaktır. Primm devam ediyor:
Geniş alan hedefleri ülkeleri biyolojik çeşitlilik için fazla bir şey yapmayacak alanları korumaya teşvik edebilir. Gezegeni daha fazla korumamız gerekiyor mu? Elbette ama bunu akıllı ve hedeflenmiş bir şekilde yapmalıyız.
Koruma Ne Anlama Geliyor?
Korunan bir alanı belirlemek sadece bir başlangıç. Korumalar arasında; yasadışı balıkçılık, ağaç kesimi, avcılığı veya hava kirliliğini engellemek var. Aksi takdirde koruma çabaları işe yaramaz. Environmental Management'da yayınlanan bir 2010 analizi, korunan alanların sadece yüzde 24'ünün sağlıklı bir şekilde yönetildiğini buldu.
Scripps okyanus kanunu ve politika uzmanı Murray, yalnızca kağıtta kalan korumalı alanlar için şöyle diyor:
Gerçekte hiç olmadığı halde, koruma yanılsaması verebilir. Dünyanın en büyük deniz koruma alanını yaratabiliriz ama bunu yarıda bırakırsak hiç kimseye faydası olmaz.
Çevreciler, dünyanın yüzde 30'unda tamamen milli parkları korumanın muhtemelen mümkün olmadığını söylüyor. Ancak koruma hedeflerine ulaşmak için kara ve deniz yönetiminin başka yolları da var.
Venter, Kanada'daki yerli toprakların iyi bir örnek olduğunu söylüyor. Bu topraklar avlanma ve toplama faaliyetlerine izin verir ancak büyük ölçekli habitat temizliğine izin vermez. Böyle bir yaklaşımın işe yaradığına dair kanıtlar var. Araştırmacılar, Kasım 2019'da Environmental Science & Policy'de yer alan raporlara göre; Kanada, Brezilya ve Avustralya'daki yerli toprakların, aynı ülkelerdeki yerli olmayan korunan alanlardan benzer veya biraz daha yüksek omurgalı çeşitliliğine sahip.
2008 World Bank raporuna göre, Dünya'nın yerli topluluklar tarafından sahip olunan, kullanılan veya işgal edilen topraklarının dörtte biri Dünya'nın biyolojik çeşitliliğinin yaklaşık yüzde 80'ine sahip. Bu nedenle, bu grupların topraklarını yönetmeleri için güçlendirilmesi, ülkelerin hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olabilir.
Fikir Birliğine Yönelmek Gerekiyor
Yine de birçok biyolog, yüzde hedeflerin önemli bir rol oynadığını söylüyor. Avustralya'nın Brisbane'deki Doğa Koruma baş bilimcisi Hugh Possingham'a göre; bazı ülkeler Aichi hedeflerine ulaşmaktan büyük gurur duyuyorlar ve bu da ülkelerin doğayı ne kadar iyi koruduğunun bir işareti olabilir. Tabii hikayenin tamamı bu değil.
Possingham şöyle diyor:
Yalnızca hedeflere güvenmek, sağlıklı olduğunu göstermek için sadece kan basıncına güvenmek gibidir.
Possingham nihai anlaşmanın daha basit ama anlamlı metrikler içermesini umuyor. Örneğin, bir ülkenin biyolojik çeşitliliğinin mevcut korunan alanlar tarafından ne kadar ele geçirildiğine dair bir tahmin olabilir. Possingham devam ediyor:
Bu, ne kadar iyi olduğumuza dair daha kapsamlı bir tablo verir.
Ülkeler yeni bir anlaşmaya varmaktan hala çok uzaklar. Çerçevenin geniş bir taslağı, bir sonraki ABD Biyoçeşitlilik Sözleşmesi öncesinde aylarca süren tartışmalar için Ocak ayında yayınlandı. Bu tartışmaların zaman çizelgesi, devam eden koronavirüs pandemisi nedeniyle uzatıldı. Başlangıçta Çin'in Kunming kentinde 15-29 Ekim tarihlerinde yapılması planlanan toplantı 2021'e ertelendi.
Paris'teki Sürdürülebilir Kalkınma ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'nde kıdemli bir araştırma görevlisi olan Aleksandar Rankoviç, taslağın bazı kısımlarında Aichi Hedeflerinin bazı başarısızlıklarına değineceğini söylüyor. Rankoviç şöyle başlıyor:
Güçlü bir işbirliği ruhu var. Çoğu delegasyon anlaşmayı iyileştirmek istiyor gibi görünüyor.
Örneğin taslak, her ülkenin korunan olarak belirlediği kara ve deniz parçaları ne olursa olsun, bunun yüzde 60'ının “biyolojik çeşitlilik için özel bir önem taşıması” gerektiğini öngörmekte. Özel öneme sahip bir alan olarak kabul edilen şey henüz belirlenmemiş ancak Rankovic bu tür bir dilin belgeye dönüştürülmesinin, ülkelerin koruma ihtiyacı alanları korumasını sağlama yolunda önemli bir adım olduğunu söylüyor.
Rankovic, COVID-19 pandemisinin yaban alanlarını korumanın önemi hakkında bir uyarıcı olduğunu düşünüyor çünkü son araştırmalar, COVID-19 gibi zoonotik hastalıkların ortaya çıkmasıyla ormansızlaşmayı ilişkilendiriyor. Rankovic devam ediyor:
Biyoçeşitlilik krizini çözmenin yollarını önermek için bir araya gelmemiz gereken yerde, başlayan biyolojik çeşitlilikle ilgili küresel bir pandemiye sahip olmamız bir sembol olarak oldukça güçlü.
Küresel bir yok olma krizinin önlenmesinde bir anlaşmaya varmak “büyük bir an olabilir” diyor Rankovic ve devam ediyor:
Ama daha bölünmüş olursak, bu krizi çözmek için zemin hazırlamak daha zor olacaktır.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 13
- 6
- 5
- 4
- 2
- 2
- 2
- 2
- 2
- 1
- 1
- 0
- Çeviri Kaynağı: Science News | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/12/2024 16:56:20 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/8660
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.
This work is an exact translation of the article originally published in Science News. Evrim Ağacı is a popular science organization which seeks to increase scientific awareness and knowledge in Turkey, and this translation is a part of those efforts. If you are the author/owner of this article and if you choose it to be taken down, please contact us and we will immediately remove your content. Thank you for your cooperation and understanding.