Dişi Aslanlar, Yele Çıkarıp Erkek Aslanlar Gibi Davranıyorlar!
Yeleli Dişileri Barındıran Aslan Grupları, Diğer Sürülerle Rekabette Daha Avantajlı!
Bu haber 8 yıl öncesine aittir. Haber güncelliğini yitirmiş olabilir; ancak arşivsel değeri ve bilimsel gelişme/ilerleme anlamındaki önemi dolayısıyla yayında tutulmaktadır. Ayrıca konuyla ilgili gelişmeler yaşandıkça bu içerik de güncellenebilir.
Fotoğrafta gördüğünüz bu yeleli "aslan kral", aslında bir "aslan kraliçe". Yani bir dişi! Ancak bu özelliğe sahip tek dişi o değil. Botswana'daki 5 dişi aslanda yeleler çıktı ve erkek-benzeri davranışlar sergilemeye başladılar. Hatta bunlardan bir tanesi, dişilerde hiç görülmeyen bir şekilde, kükremeye benzer sesler çıkarıp, diğer dişileri döllemeye çalışıyor!
Erkek aslanlar yeleleriyle ayırt edilirler. Bu yelelerle dişileri üzerlerine çekerler ve kükreyerek alanlarını korurlar. Kükreme davranışı, sürüdeki diğer bireyleri çağırmak için de kullanılır. Dişilerde ise yele bulunmaz ve sesleri neredeyse hiç çıkmaz.
Ancak kimi zaman dişilerde yeleler görülebilir ve birazcık da olsa erkek gibi davranışlar sergilemeye başlayabilirler. Ancak dişi aslanlarda yelelerin çıkabileceğine dair raporlar bugüne kadar aşırı nadirdi ve çoğu zaman kulaktan dolma iddialara ve şahsi yaşanmışlıklara dayanıyordu. Var olduklarını biliyorduk; ancak nasıl davrandıklarına dair pek bir fikrimiz yoktu.
Şimdiyse, Sussex Üniversitesi'nden Geoffrey D. Gilfillan ve arkadaşları, Botswana'nın Okavango deltasındaki Moremi Av Rezervi'ndeki 5 dişi aslanda yele gelişimini bilimsel olarak raporlamayı başardılar. Gilfillan bu aslanlar üzerinde çalışmaya Mart 2014'te başladı ve sonraki 2 yıl boyunca SaF05 adı verdiği bir tanesinin davranışlarını kaydetti. Bu dişide az gelişmiş olsa da diğer dişilerinkinden büyük bir yele bulunuyordu. Gilfillan şöyle söylüyor:
Her ne kadar SaF05, sürüyle kalma, erkeklerle çiftleşme gibi davranışları bakımından büyük oranda bir dişi olsa da, yine de erkeksi davranışları da bulunuyor. Örneğin dişilerin ortalamasından daha fazla koku bırakıyor ve kükrüyor. Üstelik diğer dişilere olmayan penisini sokmaya çalışıyor. Her ne kadar dişiler de erkekler gibi kükrese ve koku izi bıraksa da, bunu erkeklere göre daha az yaparlar. Öte yandan SaF05, davranışları bakımından çok daha erkeksiydi ve sıklıkla iz bırakıp kükrüyordu.
Panthera isimli küresel vahşi kedi koruma organizasyonunun başkanı ve baş koruma müdürü Luke Hunter, bu durumun en olası açıklamasının yükselmiş testosteron oranları olduğunu düşünüyor. Aslanlarda testosteron, yelenin gelişimini doğrudan etkilemektedir. Örneğin hadım edilmiş aslanlarda testosteron üretilemez ve hemen ardından yeleleri dökülür.
2011 yılında, Güney Afrika'daki Ulusal Zoolojik Bahçeleri'ndeki Emma isimli dişi aslanda yele oluşumu gözlenmiştir. Üzerinde yapılan incelemelerde, yumurtalıklarında meydana gelen bir sorun dolayısıyla yüksek testosteron oranlarına rastlanmıştır. Ameliyatla yumurtalıkları alınan aslanın testosteronu azalmış ve eski haline dönmüştür. Botswana'daki aslanlarda da testosteronun etkisi olduğu gözlemlerle de desteklenmektedir. Blacksburg'da bulunan Virginia Tech'ten Kathleen Alexander, aslanların üreme başarılarıyla ilgili şöyle söylüyor:
Her ne kadar gözlediğimiz bazı yeleli dişi aslanlarda üreme gördüysek de, hiçbiri hamile kalmadı. Bu da, kısır oldukları olasılığını doğuruyor. Kısırlık, dişilerde testosteron gibi androjenlerin oranının artması durumunda sıklıkla görülen bir durumdur. Aslanlarda gördüğümüz davranışsal değişimler bunun en olası olduğunu gösteriyor.
Hunter ise bu açıklamanın Gilfillan ve arkadaşlarının çalıştığı aslanlar için geçerli olduğuna dair şüphelere sahip:
5 yeleli dişi aslanın da Okavango bölgesinden olduğu düşünülecek olursa, bu işte mutlaka genetik bir faktörün olması gerektiğini düşünüyorum. Bana kalırsa bu, hiç de endişelenilecek bir durum değil. Her ne kadar dişiler kısır gibi gözükseler de, bunun haricinde normal şekilde uzun ve sağlıklı yaşamlar sürebiliyorlar. Korumacı bir yaklaşımla düşünülecek olursa, bu örüntünün yaygınlaştığına veya aşırı nadir bir olay olmaktan öteye geçeceğine dair hiçbir bulgu yok.
Şu anda bu olayın arkasında yatan genetik ve hormonal nedenleri araştıran kimse yok gibi gözüküyor. Öğrencilerinden birisi kısa bir süreliğine de olsa bu olayın olası nedenleri üzerine çalışmış olan, Imperial College London'dan Vincent Savolainen şöyle söylüyor:
Tahminimce sadece bir veya birkaç gen değişime uğradı. Sanıyorum ki evcil kedilerde de maskülinleştirici genlere rastlanmıştı. Bu konuya eğilmek faydalı olabilir, özellikle de kedi genomu bir referans olarak halihazırda dizilenmiş olduğu için.
Peki bu erkeksileşmiş dişilerin diğer aslan sürüleriyle mücadelede avantaj sağlaması olası mı? Öyle gözüküyor! Gilfillan, bir seferinde SaF05'in bir zebrayı yere indirmeyi başardığını söylüyor:
Komşu sürü ondan zebrayı çaldı; ancak karşılığında SaF05 de onların 2 yavrusunu öldürdü.
Yavruları öldürme davranışı dişilerde neredeyse hiç görülmese de, erkeklerde son derece yaygındır.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 27
- 13
- 7
- 7
- 6
- 5
- 3
- 2
- 1
- 1
- 1
- 0
- Çeviri Kaynağı: New Scientist | Arşiv Bağlantısı
- G. D. Gilfillan. (2016). Rare Observation Of The Existence And Masculine Behaviour Of Maned Lionesses In The Okavango Delta, Botswana. African Journal of Ecology, sf: 383-385. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 31/10/2024 09:19:42 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/4549
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.
This work is an exact translation of the article originally published in New Scientist. Evrim Ağacı is a popular science organization which seeks to increase scientific awareness and knowledge in Turkey, and this translation is a part of those efforts. If you are the author/owner of this article and if you choose it to be taken down, please contact us and we will immediately remove your content. Thank you for your cooperation and understanding.