Demokrasinin 50 Tonu: Alternatif Oy Sistemleri Nelerdir?
Neden Yeryüzündeki En Kötü ve En İlkel Oy Sistemini Kullanmaya Devam Ediyoruz?
Demokrasi, halkın kendisini yönetecek kişileri seçme otoritesinin olduğu bir yönetim biçimidir. Kelime, Yunancadaki δημοκρατία (dēmokratiā) sözcüğünden gelir ve "dēmos", yani "insanlar" ile, "kratos", yani "yönetme" anlamındaki sözcüklerden türetilmiştir. Dolayısıyla halkın kendi yöneticilerini seçtiği bir yöntemin köşe başında, adil ve düzenli aralıklarla yerleştirilmiş seçimler olmalıdır.[1] Demokratik seçimlerde çok sayıda seçmen vardır ve ikiden fazla aday olmalıdır.
İyi ama... Yöneticileri nasıl seçeceğiz? Yani tam olarak hangi yöntemi kullanarak, bir kişinin yöneticimiz olmasını istediğimizi ilân edeceğiz? Genelde bu soru sorulduğunda, "E oylama yapılacak işte." gibi yanıtlar almaktayız. Bu doğru. Ancak oylamanın birçok farklı yöntemi olabileceği ve Dünya'nın büyük bir çoğunluğunda, olabilecek en kötü, en tehlikeli ve yönetilen-yönetici arasındaki ve farklı görüşlere sahip halk grupları arasındaki uçurumu en çok açmaya yönelik yöntemi uygulamakta ısrar edildiğini öğrenmek, birçoklarını şaşırtmaktadır. Oylamanın kaç farklı yöntemi olabilir ki? İşte bu sorunun cevabını arayan sosyal bilimler teorisine Oylama Teorisi veya Sosyal Tercih Teorisi adını vermekteyiz.
İlk olarak, bu oylamanın amacını, en azından (parlamenter) demokrasiden genel beklentilerle uyumlu olması gereken amacı anlamamız gerekiyor: Dürüst bir demokraside amaç, halkın beklentilerinin ya çoğunluğunu ya da ortalamasını karşılayacak bir lider ile, bu lidere eşlik edecek, onu sınırlandırıp yönlendirecek, halk içerisindeki fikirsel dağılımları temsil edebilecek ve bu çeşitlilik çerçevesinde kararlar alacak bir parlamento yönetimi belirlemektir. Aksi takdirde hep bir tarafın diğer tarafı ezdiği durumlar doğacaktır. Benzer şekilde, halk içerisinde var olan azınlık kesimlerin önemli bir bölümü, sadece küçük sayılarda ve ayrık bulundukları için, yönetimde asla temsil edilemeyecektir. Ayrıca demokratik seçimler:
- Gizli olmalıdır. Yani hangi seçmenin hangi adaya oy verdiği bilinmemeli ve dolayısıyla sosyal baskılara geçit verilmemelidir. Daha teknik tabiriyle, insanların attığı oy pusulalarının sırasını değiştirmek, sonucu değiştirmemelidir.
- Nötral olmalıdır. Bir seçim, belli bir adayın kazanma şansını arttıracak doğaya sahip olmamalıdır. Daha teknik tabiriyle, bir oy pusulasındaki adayların yerini/sırasını değiştirmek, sonucu değiştirmemelidir.
- Seçmen iradesine dayalı olmalıdır. Yani seçmenlerin hepsi bir adaya oy verecek olursa, o aday kazanabilmelidir. Bu, diğer niteliklerden doğal olarak çıkan bir sonuçtur; ancak kimi zaman diğer nitelikler üzerinde tartışmalar dönebilse de bu madde üzerinde tartışma daha az bulunur, bu yüzden ayrıca vurgulamakta fayda vardır.
- Parasız olmalıdır. Yani seçim sırasında adaylar ile seçmenler arasında para el değiştirmemelidir.
Kimi zaman demokrasinin yukarıda tanımladığımız amacında ve hatta saydığımız niteliklerinde hemfikir olmak konusunda da problemler yaşanabilmektedir. Bu ayrı bir tartışma konusu olduğu için detaylarına burada girmeyeceğiz. Ama iyi bir pratik olarak, tarafların her zaman kendisine şunu sormasını öneririz:
Bugün çoğunlukta olan benim, yarın azınlığa düşecek olsaydım, demokrasinin beni de kapsayacak şekilde, nasıl işlemesini isterdim?
Çünkü kimi zaman geçici olarak belli bir görüşe sahip kişiler çoğunluğa geçtiklerinde, nereden ve ne zorluklardan geçerek o noktaya geldiklerini unutabilmekte, bu nedenle demokrasilerde zorbalık ve "kan davasına" dönüşmüş karşılıklı rekabet kalıcı hale gelebilmektedir. Bu yazıda göstermeye çalışacağımız gibi, bunun ana sorumlularından birisi, yerleşik olarak kullanılan oylama yöntemidir.
Oylama Yöntemlerinin Ana Problemi
Modern demokraside kullanılan oylama yöntemlerinin hepsini ortak ve ana problemi, insan sosyolojisinin çok boyutlu doğasını, tek bir kategoriye indirme çabasıdır. Örneğin kendi politik ideolojinizi belirlemeye çalıştığınızda, çok yüzeysel bir şekilde "solcu", "merkezci" ve "sağcı" gibi tek boyutlu bir sisteme hapsolabilirsiniz.
Kuşkusuz bu sınıflandırma, bu ideolojilerin her birinde bulunan muazzam çeşitliliği görmezden gelmektedir. Örneğin bir sağcı, sosyal yaşam politikaları konusunda özgürlükçü ama ekonomi politikaları konusunda muhafazakar olabilir. Benzer şekilde bir solcu, ekonomi politikaları konusunda liberal ama sosyal yaşam konusunda muhafazakar olabilir. Bu çeşitliliğin tamamının tek bir ideoloji etiketi ("solcu" veya "sağcı") ile sınıflandırılması oldukça güçtür.
Bu alt başlıkları düzenlemenin bir diğer yolu, sol-sağ spektrumunda bulundukları yere göre bu görüşleri kategorize etmektir. Bunun bugüne kadar birçok farklı denemesi yapılmıştır ve evrensel bir kategorizasyon konusunda görüş birliği bulunmamaktadır. Fakat basitleştirilmiş bir görsel, şu şekilde verilebilir (burada sadece sol spektrum detaylandırılmış, sağ spektrum tek kalıp bırakılmıştır):
Bu problemi gidermek adına, 2. bir boyut eklenebilir: Ekonomik sağ-sol ve sosyal sol-sağ (otoriteryen-liberteryen). Bu, şu şekilde gösterilebilir:
Belirttiğimiz gibi, bu tür çizelgelerin de geçerliliği konusunda bolca tartışma bulunmaktadır; en nihayetinde bunlar, birbiriyle karmaşık biçimlerde çatışan veya örtüşen politik görüşleri kategorize etmek amacıyla geliştirdiğimiz sınıflandırma araçlarından ibarettir.[2] Tüm bu grafikler, okura sadece literatürün genel olarak ne tür bir yayılım gösterdiğini betimlemek için verilmektedir. Aksi takdirde sadece bu grafiklerden yola çıkarak kapsamlı analizler yapmak mümkün olmayabilir.
Anlaşılması Gereken Önemli Noktalar
Burada önemli olan şudur: Her seçmen ve her aday, bu türden bir düzlemin (ama 1 veya 2 boyutlu değil, onlarca boyutu olabilen bir düzlemin) farklı noktalarına denk gelmektedir. Bir ülkenin karar vermesi gereken konular (IMF, faiz oranları, alkol yasakları, enflasyon, azınlık hakları ve diğer yüzlerce konu) hakkındaki görüşleriniz, sizi bu düzlemde bir yere koyar. Bu düzlem 2 boyutlu ise, bu yeri bulmak ve göstermek daha kolaydır. Ama bu düzlem 750 boyutlu ise, bunu 2 boyutlu ekrana çizmek ve sizin nereye düştüğünüzü göstermek imkânsızdır; ancak ne olursa olsun sizin bu 750 konunun her birindeki görüşleriniz, sizi o düzlemde bir koordinat atamakta ve yerinizi belirlemektedir. Benzer şekilde, her politik parti veya her lider de çeşitli görüşlerinden ötürü bu düzlemde bir yere sahiptir. Bu yerler sizin için de parti/aday için de zamanla değişebilir; ama düzlemde bir yerde olduğunuz gerçeği değişmez.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Demokrasinin en temel amacı, bu farklı sorunlar hakkında farklı fikirlere sahip olan adaylar ile seçmenleri buluşturabilmektir. Bir seçim sandığı kurulduğunda bunun amacı, o 750 farklı konuda farklı fikirlere sahip olan seçmenlerin, kendilerine bu konuların en fazla sayısında en çok yakın olan adaylara oy verebilmesidir.
Ancak sorun açıktır: Bu türden 2, 3, hatta 5 boyutlu bir politik düzlem bile yaratılsa, bireylerin tüm problemler konusundaki görüşlerini doğru bir şekilde yansıtabilecekleri bir çeşitliliğe ulaşmak çok zordur. Ancak bir yakınsama yapılabilir ve o yakınsama miktarından memnun olduğumuz konusunda hemfikir olmaya çalışabiliriz. Şu bir gerçektir: Seçim sandığına insanların politik çeşitliliğini ne düzeyde yansıtabilirsek, yani hem politikacıların hem de seçmenlerin çeşitliliğini ne düzeyde yansıtabilir ve bu ikisi arasındaki eşleştirmeyi ne düzeyde isabetli yapabilirsek, demokrasi o düzeyde iyi çalışmış olacak ve halk, o düzeyde doğru temsil edilmiş olacaktır.
Bu problemi, partilerin manifestolarından da görmek mümkündür: Partileri "solcu parti" veya "sağcı parti" olarak yaftalamak, onların politik duruşları hakkında genel bir fikir verebilir; ancak tıpkı bir seçmeni yaptığımızda olduğu gibi, bir partiyi de bu kadar genel bir şekilde kategorize etmek her türlü yanıltıcı olacaktır. Zaten hiçbir parti, bir kalıp olarak "Biz solcuyuz, dolayısıyla bu bizi tanımlamaya yetecektir, herhangi bir konuda ek fikir veya politika beyan etmek zorunda değiliz." demez. Her politik parti, çok sayıda mesela hakkında politik bir tavır takınır ve kendince bir çözüm önerisi sunar. Partiler arasındaki farkları yaratan, bu fikir farklılıklarıdır.
Aynı soruna getirilebilecek çözüm önerilerinin bile sayısı baş döndürücü olabilir ve her seçmen, bir sorun olarak gördüğü olguya yönelik her çözüm önerisiyle eşit derecede hemfikir olmayabilir - solcu/sağcı skalasında o partiyle aynı tarafta yer alsa bile! Ancak bu önemli farklar ve görüş birlikleri/ayrılıkları, seçim sandığında ölçülemediği müddetçe, demokrasi düzgün çalışmıyor demektir. İşte bu nedenle en basit ve akla ilk gelen oylama yönteminden uzaklaşıp, seçmen ile adayları var olan yöntemden daha isabetli bir şekilde buluşturan yöntemleri uygulamaya koymak, sağlıklı bir demokrasi için önemlidir.
Aşağıda, tek bir adayı lider belirlemek için geliştirilmiş farklı sistemleri, bunları başarı ve kusurlarını bulacaksınız. Böylece geleneksel olandan çok daha iyi ve başarılı yöntemler olduğunu fark etmeniz mümkün olacaktır.
Oylama Yöntemleri
Bu kısımda, alternatif oy yönteminin kısaltılmış bir listesini bulabilirsiniz. Bunların bir kısmına aşağıda daha da detaylı gireceğiz; ancak uzunluk dolayısıyla tüm yöntemleri tüm detayları ve açılarıyla ele alamayacağız. Ancak yine de isimlerini bilmek bile, en basit ve ilkel oylama yönteminin ne kadar fazla sayıda alternatifi olduğunu görebilmenizi sağlayacak ve kaynaklar kısmımıza giderek daha ileri okumalar yapabilmenizi mümkün kılacaktır.
Çoğunluk Oylaması (Kazanan Her Şeyi Alır)
Dünya'nın hemen her yerinde kullanılan oylama yöntemi, aynı zamanda en antik ve bayağı olanıdır. Basamakları şu şekilde dizilenebilir:
- Adaylıklar ilan edilir.
- Her seçmen 1 adaya ve sadece 1 adaya oy atabilir.
- Her oy 1 puan değerindedir.
- Sayım sonucunda en çok oyu alan kazanır.
Örneğin A, B ve C şeklinde 3 adayın ve 100 seçmenin bulunduğu bir durumda, A adayı 38 oy, B adayı 32 oy, C adayı 30 oy aldıysa, A adayı kazanacaktır.
Mutlak Çoğunluk Oylaması
Bu yöntemin alternatif bir versiyonu mutlak çoğunluk oylaması olarak bilinir. Bu yöntemde yine en çok oyu alan kazanır; ancak bu kazananın ilân edilebilmesi için en çok oyu alan kişinin, geri kalan tüm adayların toplamından daha fazla oy alması gerekmektedir. Örneğin yukarıdaki durumda A adayı kazanamayacaktır; çünkü oyların mutlak çoğunluğunu alamamıştır. Böyle bir durumda kazanabilmek için A adayının 65 oy, B adayının 25 oy, C adayının 10 oy aldığı bir durum hayal edilebilir. Bu durumda A adayı, B ve C adaylarının oylarının toplamından (35) daha çok oy aldığı için kazanan ilân edilir.
Mutlak çoğunluk oylamalarında kimi zaman diğer adayların toplamından ziyade, sabit bir yüzde de belirlenebilir: Örneğin %66.66 veya %60 gibi oranların aşılması zorunluluğu yaygın olarak kullanılmaktadır.
Bu yöntemde eşitlikler tekrar oylamasıyla seçilir. Ayrıca ikiden fazla adayın olduğu durumlarda, her seferinde en az oy alan adayın elenmesi ve kalan adaylar arasında yeniden oylama yapılması şeklinde kademeli bir süreç de işletilebilir. Örneğin mutlak çoğunluk oylaması olan sistemlerde, bu çoğunluğa erişilene kadar bayağı çoğunluk ortalaması yapılıp, en düşük oyu alanlar elenip, o seçmenlerin kalan adaylar arasından yeniden tercihte bulunması istenebilir.
Çoğunluk Oylaması Yöntemin Sorunları
Görülebileceği gibi tüm bu modifikasyonlar, daha âdil bir seçim sistemi inşa edip, halkın iradesinin daha etkili bir şekilde seçim sandığına yansıtılabilmesi ihtiyacından doğmaktadır. 1 seçmenin 1 adaya 1 oy attığı sistemler, ikiden fazla adayın olduğu durumlarda, seçmenler ile doğru adayları buluşturmak konusunda başarısızdır.
Bir örnek verelim: A ve B adayları bir seçime girdiğinde, A adayı 65 oy, B adayı 35 oy alabilir ve bu yöntemde A adayı kazanır. Ancak eğer 3 aday varsa ve bu 3. aday (C adayı), A adayına B adayından biraz daha yakın bir politika izliyorsa (dolayısıyla A adayını sevenler, C adayını da sevmeye meyilliyse), 3 adayın olduğu durumda yapılan seçimde A adayı 32 oy, B adayı 38, C adayı 30 oy alabilir. Bu durumda, ne B adayı ne de seçmenler pozisyon değiştirmiş olmasına rağmen, sadece C adayının kendine benzer olan A adayından "oyları çalması" sonucunda B adayı aslen kaybettiği seçimden kazanan olarak çıkmaktadır. Bu durumda sıkıntı şudur:
- A partisi kaybettiği için, kendisinden çok da farklı olmayan C partisine ve seçmenlerine öfke duyacaktır. Bu, politik bir kutuplaşma ve öfke hali yaratacaktır.
- C partisi, kazanamadığı ve A'nın kaybetmesine neden olduğu gibi, B partisinin de liderliğini istememektedir. Aslında C partisi yarışa hiç girmemiş olsa, A partisinin liderliğini tercih ederdi. Dolayısıyla C partisinin adayları ve seçmenlerinin demokrasiye katılmayı seçmeleri, istenmedik ve beklenmedik bir sonuca hapsolmalarına neden olmaktadır ve demokrasiye olan inancı zayıflatmaktadır.
Bu, çok partili sistemlerin olduğu her ülkede tartışma ve kavgaları getiren, daha zayıf olan partinin veya adayın suçlanmasıyla sonuçlanan, yani sırf matematiksel bir problemden ötürü demokrasinin altını oyup, seçmen iradesinin yerine kazanma hırsını koyan bir durum yaratmaktadır.
Çoğunluk Oylamasının Sorunlarının Doğurduğu Durumlar
Bu durumda oluşabilecek 4 durum vardır:
- Demokratik çok sesliliğe izin verilmeyecek ve C adayının yarışa girmesine engel olunacaktır.
- C adayının seçmenleri, nasılsa kazanamayacaklarını bilerek/düşünerek, favori adayları olan C adayına değil, ikinci favori adayları olan A adayına vereceklerdir (dürüst olmayan bir oy atacaklardır). Dahası, bu seçmenler bu oylamayı birbirlerinden habersiz olarak koordine etmek zorunda kalacaklardır (ve buna rağmen, C'ye oy verenler nedeniyle istemedikleri bir sonuç alma riskiyle yüzleşeceklerdir).
- 3. ve sonraki partilere demokraside izin verilse de bunların rolü son derece zayıf olacaktır; çünkü seçmenler daha en başından bu adaylara şans tanımadıkları için, politik görüşleri aslen onlarla daha uyumlu olsa bile popüler adaya oy vereceklerdir. Bu, farklı seslerin demokrasiye katılımını pratik olarak imkansızlaştıracak ve iki-partili bir sisteme evrimleşecektir (hatta o iki partiden biri de daha zayıfsa tek-partili, otokratik sistemler doğacaktır).
- Daha iyi bir oy sistemine geçilmesi gerekecektir.
Alternatif Çoğunluk Oylaması Yöntemleri
- Tekil Transfer Edilemez Oylama: Her seçmen 1 oy atar ve doldurulması gereken pozisyonlar, en çok oy alandan en az oy alana doğru doldurulur. Bu, normal çoğunluk oylamasının çoklu versiyonudur.
- Kısıtlı Oylama: Bu yöntemde adaylar, sadece 1 oy atmak zorunda değildir, ancak aday sayısından daha az sayıda oy atabilirler. Örneğin 5 adayın olduğu bir yarışta herkes 2 kişiye oy atabilir; fakat kazananı belirleyen yine en çok oyu almaktır.
- Çoklu Transfer Edilemez Oylama (Blok Oylama): Tek bir oy ile birden fazla kazananın belirlendiği sistemdir. Yine en çok oy alan blok ("ittifak") kazanır; ancak o ittifak altında 2 veya daha fazla kişi vardır.
- Genel Pusula: Bir çeşit blok oylama yöntemi olan genel pusula yönteminde bir parti veya takıma oy verilir ve en çok oyu alan takım/parti, bütün pozisyonları doldurur. Bu tür seçimlerde kazanan parti, yarışılan koltukların %100'ünü kazanır.
Sıralı Tercih Oylaması (Anlık Balotaj Sistemi)
Bu yöntemde 1 seçmen 1 adaya 1 oy atmaz. Bunun yerine 1 seçmen, birden fazla adaya oy atar. Bu sistem, şu basamaklarla işler:
- Adaylıklar ilan edilir.
- Her seçmen adayları bir tercih sırasına koyar.
- Her oy 1 puan değerindedir.
- İlk sayım yapılır.
- Eğer %50+ oy alan bir aday varsa, seçimi kazanır.
- Yoksa, ilk sayım sonucunda en az oyu alan elenir.
- Elenen kişi çıkarılıp, tekrar sayım yapılır.
- Bu defa seçmenlerin 2. sıraya yazdıkları adayların oylarına bakılır.
- En az oyu alan elenir.
- Geriye tek bir aday kalana veya herhangi bir adayın oy oranı %50'yi aşana kadar tekrar sayımlar devam eder ve seçmenlerin sıralı tercih listede aşağı doğru inilir.
Sıralı Tercih Oylaması Örneği
Sadece C adayının girmesiyle A'nın seçim kaybettiği duruma tekrar bakalım. Eğer oylama sistemi sıralı tercihe dayanıyor olsaydı, seçmenler tek bir adaya oy vermek zorunda kalmayacaktı. İlk sayım yapıldığında, bir önceki sefer olduğu gibi A adayı 32 oy, B adayı 38, C adayı 30 oy almış olsun (unutmayın: eğer C adayı seçime girmemiş olsaydı A adayı 65 oy ile kazanacaktı).
Sıralı tercih yönteminde, bu sonuçlara bakarak B adayı kazanan ilan edilmez. Bunun yerine, en az oyu C adayı aldığı için, C adayı elenir. Sonrasında, seçmenlerin 2. sıraya yazdıkları adaylara bakılır:
- A adayının seçmenlerinin ezici çoğunun 2. sıra tercihi C adayı olacaktır (A ve C'nin politikalarının daha yakın olduğunu hatırlayın).
- B adaylarının seçmenleri, A ve C arasında eşit olarak dağılacaktır ama belki C'ye biraz daha fazla verecektir.
- C adayının seçmenlerinin ezici çoğunun 2. sıra tercihi A adayı olacaktır (A ve C'nin politikalarının daha yakın olduğunu hatırlayın).
Bu durumda ikinci tercih olarak B'yi seçenlerin sayısı A'dan çok daha az olacağı için, A adayı kazanacaktır. Bu durum, seçmenlerin gerçek görüşlerini ve politik tercihlerini çok daha doğru bir şekilde yansıtmaktadır. Ayrıca seçmenleri tuhaf davranışlar ve stratejik oy atma çabasına yönlendirmemekte, dürüst bir şekilde tercihlerini sıralayabilmelerini sağlamaktadır.
Sıralı Tercih Oylaması Yönteminin Sorunları
Her ne kadar sıralı tercih oylaması, çoğunluk oylamasından kat kat başarılı olsa da sorunsuz değildir. Ancak sıralı tercih oylamasının sorun yaratabilmesi için oluşması gereken durum oldukça özel ve sıra dışı bir durumdur: Örneğin, 3 adayın 3'ü de birbirine ve merkeze çok yakınlarsa, ancak yine de aralarındaki farklar onları (en azından 2 tanesini) farklı "taraflara" koymaya yetiyorsa, sıralı tercih oylaması sıkıntı yaratabilmektedir.
Daha net anlayabilmeniz için, B ve C adaylarının olduğu durumda B'nin 60 oy, C'nin 40 oy alacağı bir durum düşünelim. Yani seçmenlerin gerçek dağılımı bu şekilde olsun ve B adayı kazansın. B adayı daha "merkez" bir aday, C adayı daha "merkez-sağ" bir aday olsun; ancak aralarındaki farklar çok büyük olmasın.
Şimdi seçime "merkez-sol" bir aday olan A adayı girsin. Bu adayın da B adayından çok büyük farkları olmasın; ancak aslen kazandığı %60'lık oyun bir kısmını alabilecek olsun. Bu durumda sıralı tercih oylamasıyla ilk tercihleri saydığımızda, A adayı 38 oy, B adayı 29 oy, C adayı 33 oy alsın. Az önce kazanan B adayı, şimdi elenmiş oldu - ve problem de bu: İkinci turda ne olduğu çok önemli değil, A veya C'den biri kazanacak. Ama aslen çoğunluğun tercih edeceği aday, diğer iki adayın her ikisinin de kendisinden yeterince oy çalabilmesi nedeniyle ilk turda elenmiş oldu. Eğer A adayı veya C adayı yarışa hiç girmemiş olsaydı, B adayı en iyi aday olacaktı. Ancak bu diğer adayların varlığı, en çok tercih edilecek adayın ilk turdan elenmesine neden oldu. Buna merkez sıkışması adı verilmektedir.
Sıralı Tercih Oylamasının Sorunlarının Doğurduğu Durumlar
Bu durumda, yapılabilecek şeyler şunlardır:
- Partiler, ayrıştıkları noktaları daha belirgin hale getirerek seçmenlerle daha doğru bir eşleşme sağlamaya çalışabilirler.
- Daha zayıf partilerin demokrasiye katılması engellenir.
- Birbirine yakın 3 adaydan, merkez-haricinde kalan adayın seçmenleri, stratejik oy atarak, sevmedikleri (diğer kutup) adayın ilk turda elenmesi için ilk tercihleri olmayan B adayına oy verebilirler. Böylece A adayının yarışa girişi, B'den yeterince oy çalamaz ve A en az oyu alarak elenir. İkinci sıraya yazdıkları ise gerçek tercihleri olur, böylece sorun çözülür.
- Daha iyi bir oylama sistemine geçilir.
Görülebileceği gibi bu sistemin yaratabileceği durumlar daha nadiren problem çıkarsa da halen stratejik oy atma ihtiyacını doğurabilmektedir. Demokrasinin amacı matematiksel oyunlar değil, halkın politik görüşlerini en iyi yansıtan adayların en adil ve doğru şekilde seçilebilmesidir.
Alternatif Sayım Metotları
Kimi zaman yukarıdaki algoritma biraz uzun gelebildiği için, alternatif sayım yöntemleri de geliştirilmiştir.
Borda Sayımı
Golf gibi oyunlarda da kullanılan bu yöntemde, seçmenlerin sıralı oyları tur tur sayılmaz, sadece hangi sıraya kimin yazıldığına bakılır. 1. sıradaki kişiye 1 puan, 2. sıradaki kişiye 2 puan, 3. sıradaki kişiye 3 puan verilir ve sonraki oya geçilir. Bu sayım sonucunda en düşük puanı alan kazanır (çünkü en çok 1. sırada olan kişi o olacaktır).
Bu metodun yaratabildiği bir problemi şöyle düşünelim: A, B ve C partileri, birbirlerine eşit uzaklıkta bulunan 3 parti olsun. En güçlü aday A, sonra B, sonra C olsun. Eğer C partisi, politikalarını kaybetmekte olan B partisine yaklaştırırsa, sadece sıralama tercihinden ötürü A partisinin kaybetmesi mümkün olabilmektedir. Şöyle ki: C adayının politikalarını değiştirmeden önce oyları çok düşüktü (yarışta olmadığı bile varsayılabilir). Dolayısıyla C'nin politika değiştirmesinden (veya yarışa girişinden) önce B adayının 1. sıraya yazanların 2. tercihi A adayıydı.
Ama C'nin girişi ve politik olarak B'ye yakınlığı dolayısıyla seçmenler, B adayından sonra C adayını yazmaya başladılar. A adayının ikinci tercih olma oranı azalıp, üçüncü tercih olma oranı arttıkça, aslında çoğu seçmenin daha öncelikli tercihi A olmasına rağmen B'nin kazanması mümkün olmaktadır. Çünkü C'nin ikinci tercihi çalması sayesinde ilk turda A elendiği anda, halihazırda daha zayıf olan C'ye karşı B rahatlıkla kazanacak ve seçimden galip çıkacaktır.
Borda sayımının bir alternatifi Dowdall Sistemi olarak bilinmektedir. Bu sistemde adaylar sıralanır, 1. sıraya yazılan 1 puan, 2. sıraya yazılan 1/2 puan, 3. sıraya yazılan 1/3 puan alır. Bu yöntem, Borda Yöntemi'ne nazaran çok sayıda 1. sıra tercihi olan durumlarda avantajlıdır. Çoğunluk oyu ile Borda sayımı arasında bir yerdedir; ancak çoğunluk oyuna daha yakın görülmektedir. Dowdall sistemiyle yapılan oylamaların %30'u, Borda yöntemiyle sayımdan farklı sonuç vermektedir.[8]
Condorcet Sayım Metodu
Oy pusulalarında yapılan sıralamaları kullanarak, bir bilgisayar simülasyonunda tüm adayları 2'li olarak birbiriyle yarıştırıp, kimin kazandığına bakılır. Eğer bu türden birebir olacak seçim simülasyonlarında, atılan oy sıralamalarına bağlı olarak diğer tüm adaylara karşı kazanan bir aday varsa, o aday gerçekten seçimi kazanır. Bu yöntemle tespit edilen kazanan, teorik olarak da seçimi kazanabilecek en iyi adaydır. Ne var ki nadiren bir aday, diğer tüm adaylara karşı kazanabildiği için, bu sayım yöntemi de her zaman kullanışlı olmamaktadır.
Bugüne kadar çok sayıda alternatif Condorcet sayım metotları geliştirilmiştir:
- Copeland Yöntemi
- Dodgson Yöntemi
- Kemeny-Young Yöntemi
- Minimax
- Nanson Yöntemi
- Sıralı Çiftler Yöntemi
- Schulze Yöntemi
- Alternatif Smith Yöntemi
Alternatif Sıralı Tercih Oylaması Yöntemleri
- Bağlı Oylama: Seçmenler adaylarını sıraladıktan sonra sayım yapılır ve %50'yi geçen olmaması hâlinde, en çok oyu alan iki kişi hariç herkes elenir. Elenenlerin oyları, o kişilere oy verenlerin tercih sırasına bağlı olarak geri kalan 2 adaya dağıtılır. Bu yöntemde kesin olarak bir kazanan belirlenebilir.
- Coomb Yöntemi: Her seçmen adaylarını sıralar. Elenmemiş adaylar arasından 1. sıraya yazılan aday oyların çoğunu alırsa kazanır. Alamazsa, elenmemiş adaylar arasından en çok kişi tarafından son sıraya yazılan elenir. Yani bu, anlık balotajın tersi yönde işler.
Kardinal / Puanlı Oylama
Bu oylama sisteminin en yaygın versiyonu olan onay oylaması yönteminde, 1 seçmen 1 adaya 1 oy atmaz. Bunun yerine, 1 seçmen istediği kadar adaya "onay" verir. Basamakları şu şekilde dizilenebilir:
- Adaylıklar ilan edilir.
- Her seçmen, politikalarına onay verdiği tüm adaylara "onay oyu" verir.
- Her oy 1 puan değerindedir.
- Sayım sonucunda en çok onayı alan kazanır.
Bu oylama, çoğunluk oylaması ile sıralı tercih oylamasının bir karışımı gibidir. Çoğunluk oylamasında olduğu gibi en çok oyu alan kazanır; ancak çoğunluk oylamasının aksine, her seçmen tek bir adaya oy vermek zorunda değildir.
Bu yöntem, ilginç bir varsayıma dayanır: Her ne kadar politik düzlemde her seçmenin ve adayın tek bir noktada bulunduğunu söylesek de aslında birçok durumda ve konuda insanların tek ve kesin bir görüşü yoktur, daha ziyade belli bir aralıktaki görüşleri onaylarlar. Yani örneğin bütçeyle ilgili bir konuda kimse tam olarak 3.47 milyar dolarlık bir bütçeye göre oy vermez, kimi 3-4 milyar doları uygun bulacaktır, kimi 2-4 milyar dolar arasında memnun olacaktır, kimi 1-2 milyar doların aşılmasını istemeyecektir. Bu basit örneği, diğer tüm konulara genişletmek mümkündür.
Onay oylaması, her seçmenin ve adayın aslında bir "tercih aralığına" sahip olduğunu varsayar. Bu, o seçmenin ve adayın politik düzlemde bulunmaktan rahatsız olmayacağı bir alana işaret eder (buna "onay alanı" diyebiliriz). Bir seçmenin onay aralığıyla bir adayın onay aralığının çakışması, onların yeterince fazla konuda hemfikir olduğuna işaret eder. Dolayısıyla o seçmen, o adayın liderliğinden büyük oranda memnun olacaktır.
Onay Oylaması Yöntemin Sorunları
Diğer yöntemler gibi, bu yöntem de kusursuz değildir ve bazı "stratejik oylama" davranışlarını pekiştirebilir: Örneğin eğer bir grup seçmen tüm adayları onaylıyorsa, hepsini onaylamaları ile hiç kimseye oy vermemeleri aynı kapıya çıkmaktadır. Bu nedenle her seçmeni uygun bulan seçmenler, oy vermek yerine en sevmediklerini eleyecek biçimde oy vermeye kalkabilirler. Bu, çok büyük bir problem yaratmaz; çünkü kişiler bu elemeyi, kendi en favorilerini onaylayıp diğer adayı onaylamayarak yapacakları için yine dürüstçe oy vermiş olurlar.
Daha büyük bir problem, eğer adaylardan 2'si birbirine çok yakın politikalar güdüyor ve oyları da birbirine yakınsa, 3. bir aday ise düşük oy alıp da farklı bir politika güdüyorsa ortaya çıkmaktadır. Diyelim ki A adayı 49 oy ("onay oyu"), B adayı 48 oy, C adayı ise 36 oy almış olsun. A ve B, birbirine çok yakın adaylar olsun, C ise onlardan zıt kutupta bulunuyor olsun. Onay oylamasında seçmenler hem A'ya hem B'ye oy verebilirler, bu konuda bir sorun yoktur. Ancak bazı seçmenler A'yı B'ye tercih edeceklerdir, diğerleri ise B'yi A'ya tercih edeceklerdir. Her iki grup da C yerine A veya B'nin kazanmasını yeğlerler, evet; ancak A ve B arasında kalınacak olduğunda, kendi taraflarının kazanmasını yeğlerler. İşte bu, stabil olmayan bir oy dengesi yaratmaktadır. İzah edelim:
- A adayının seçmeni, C'nin kazanmasını hiç istemiyor olsa da B'yi de yenmek isteyecektir. Dolayısıyla onay oyu verirken, B'yi de C ile birlikte onaylamamayı seçebilirler ve sadece A adayına onay oyu verirler. Bu durumda az önceki oy dağılımı, A'ya 49 oy, B'ye 45 oy, C'ye 36 oy olacak şekilde azalır.
- Bu durumu fark eden B seçmeni, C'yi istemese de A'nın bu hamlesini bozmak için (ve B'nin kazanmasını istedikleri için) A'ya onay oyu vermemeyi seçerler. Böylece oy dağılımı A'ya 43 oy, B'ye 45 oy, C'ye 36 oy olacak şekilde değişir.
- Bu sorunu fark eden A seçmeni, B'ye daha da az onay oyu verir ve A etrafında kamplaşır: A'ya 43 oy, B'ye 30 oy, C'ye 36 oy.
- Bunu kabul edilemez bulan B seçmeni A'ya verdiği oyları daha da kısar (görüşleri büyük oranda örtüşse bile!): A'ya 33 oy, B'ye 30 oy, C'ye 36 oy.
Görülebileceği gibi bu durumda C adayı, kılını bile kıpırdatmadan, sadece A ve B arasındaki çatışmadan faydalanarak, çok daha az seçmene sahip olmasına rağmen galip çıkar (buna Korkak İkilemi denir; çünkü hangi tarafın önce korkup pes edecek olmasına bağlı olarak sonuçlanır). A ve B seçmeni, birbirlerine duydukları güvensizlikten ötürü seçimi kaybederler ve hiç istemedikleri bir azınlık liderini kabullenmek zorunda kalırlar. Elbette A ve B seçmeni süreç boyunca birbiriyle iletişim kurarak bu şekilde bir oy azaltmasına gitmemektedir. Oyların verildiği sırada A ve B seçmenleri arasındaki güvensizlik, A'ya oy vereceklerin B'yi onaylama, B'ye oy vereceklerin A'yı onaylama oranlarını düşürür. Bu düşme miktarı, C'yi üste çıkaracak düzeye ulaşacak olursa, C seçmeni ek bir çaba sarf etmeksizin seçimi kazanabilir.
Skor Oylaması
Bir diğer kardinal/puan oylaması yöntemi olan Skor Oylaması yönteminde adayları sıralamak veya onay vermek yerine, onlara 1'den 5'e kadar (veya 0'dan 100'e kadar veya A'dan F'ye kadar) değişen puanlarda bir skor verilir. Sonrasında bu puanlar toplanarak, en çok puanı kazanan seçilir.
Bu yöntem, diğer tüm yöntemlerin en iyi taraflarını bir araya getirerek en etkili yöntemi ortaya koymaktadır:
- Çoğunluk oylamasında olduğu gibi en çok oyu alan kazanmaktaadır.
- Sıralı tercih oylamasında olduğu gibi seçmen, farklı adayları birbirine göre sıralayabilmektedir. Ancak bir fark, seçmenlerin iki veya daha fazla adaya aynı puanı verebilecek olmasıdır. Sıralı tercihte böyle bir yöntem yoktur.
- Onay oylamasında olduğu gibi seçmenler, birden fazla adayla görüş birliğinde olduklarını belirtebilirler. Üstelik bunu sadece 0 ile 1 arasında değil, daha geniş bir spektrumda yapabilirler.
Alternatif Kardinal / Puan Oylaması Yöntemleri
- Olağan Yargı Yöntemi: Bu yöntemde adaylar sayısal bir oylama yerine, sözel bir oylamaysa tabi tutulurlar: "Kötü", "Yetersiz", "Olabilir", "Ortalama", "İyi", "Çok İyi" ve "Mükemmel" gibi oylar verilir. Bu yöntem, adaylar arasında eşitlik olan durumlarda eşitliği bozmak konusunda daha etkilidir.
- Memnuniyet Onayı Yöntemi: Bu yöntemde seçmenler, 1 adet oylarını nn sayıda aday arasında 1/n1/n oranında dağıtırlar. Amacı, seçmen memnuniyetini maksimize etmektir.
- Çoğunluk Yargısı Yöntemi: Seçmenler, belli bir pozisyon için uygun gördükleri adayların tamamına Olağan Yargı Yöntemi'ndeki gibi sözel bir oy verirler (birden fazla kişiye aynı oy verilebilir). En yüksek medyan oyu alan kazanır.
Arrow'un İmkansızlık Teoremi
Aslına bakarsanız Arrow'un İmkansızlık Teoremi, 2 veya daha fazla alternatifin olduğu seçimlerde, sıralı oylama sistemlerinden hiçbirinin mutlak bir adilliğe erişemeyeceğini söylemektedir. Kimileri, bu teoremi kullanarak en basit oylama yönteminin en iyisi olduğunu savunsa da bu tamamen hatalı bir yaklaşımdır; çünkü teoremi ekstrem bir şekilde yorumlayarak bir saman adam yaratılmakta ve bu safsata üzerinden argüman geliştirilmeye çalışılmaktadır. Teoremi geliştiren matematikçi Kenneth Arrow, bunu şöyle ifade etmektedir:[3]
Hiçbir oylama sistemi her zaman berbat çalışmaz; benim tek gösterdiğim, her oylama sistemin bazen kötü çalışabileceğidir.
Bu metin boyunca gördüğümüz de budur: Her sistemin açıkları vardır; ancak bazı sistemler diğerlerinden bariz olarak daha iyi ve isabetli çalışır ve daha az hataya açıktır. Var olan tüm oylama sistemleri arasında hataya ve kötüye kullanmaya en açık olanı, en yaygın olarak kullanılan çoğunluk oyu yöntemidir. Bu nedenle alternatifler, kusursuz olmasalar bile değerlendirilmeli ve uygulamaya konmalıdır.
Ayrıca Arrow'un İmkansızlık Teoremi, sadece sıralı oylama sistemlerine uygulanabilmektedir; fakat bu yazıda, sıralamanın olmadığı iki diğer yöntemden bahsettik. Bu sıralamasız oylama yöntemlerinde de stratejik oylamaya açık durumlar oluşabilmektedir; fakat yine de o kötü durumda bile stratejik oy kullananlar, en favori tercihleri konusunda dürüst oy kullanmaktadırlar - dolayısıyla demokratik adalet beklentisi daha başarılı bir şekilde tatmin edilebilmektedir. Çoğunluk oylaması ise ilk tercihinizi dürüst bir şekilde bildirdiğiniz için sizi cezalandırabilmektedir.
Sonuç
Görülebileceği gibi, hiçbir seçim sistemi kusursuz değildir; ancak çoğunluk sistemi olabilecek bütün sistemler arasında neredeyse kesin olarak ve açık ara farkla en kötü olan sistemdir - ve demokrasilerin ezici çoğunluğunda bu bozuk ve eski sistemin halen kullanılıyor olması kabul edilemezdir.[9]
Diğer oy sistemlerinin hiçbiri, oylama problemlerini tamamen çözememekte veya absürt stratejilerin geliştirilebileceği durumları dışlamamaktadır; fakat en azından bu alternatif oylama yöntemleri, çoğunluk oyunun bariz hatalarının hepsini çözebilmekte ve çok daha belirgin bir güven ortamı yaratabilmektedir.
Burada saydığımız ve çoğunluk oyundan bariz olarak daha iyi olan sistemler arasından hangisinin en iyi olduğunu belirlemek biraz zordur; çünkü her biriyle ilgili pozitif ve negatif yönler vardır ve bunlar gözetilmelidir.[4] Ne var ki bu tartışmaların hiçbiri, çoğunluk oyundan çok daha iyi yöntemler olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Önemli olan bu konuda kafa yormaya devam etmek, demokrasiden beklentinin ne olduğunu açıkça konuşabilmek ve bu hedeflerimize en etkili ve âdil şekilde nasıl ulaşabileceğimize karar verebilmektir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 11
- 4
- 2
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ W. H. Riker. (1988). Liberalism Against Populism: A Confrontation Between The Theory Of Democracy And The Theory Of Social Choice. ISBN: 9780881333671. Yayınevi: Waveland Press.
- ^ B. P. Mitchell. (2006). Eight Ways To Run The Country: A New And Revealing Look At Left And Right. ISBN: 9780275993580. Yayınevi: Praeger.
- ^ P. McKenna. (2008). Vote Of No Confidence. New Scientist, sf: 30-33. doi: 10.1016/S0262-4079(08)60914-8. | Arşiv Bağlantısı
- ^ FairVote. Why Approval Voting Is Unworkable In Contested Elections. (1 Temmuz 2011). Alındığı Tarih: 2 Temmuz 2021. Alındığı Yer: FairVote | Arşiv Bağlantısı
- N. Case. To Build A Better Ballot. (1 Aralık 2016). Alındığı Tarih: 2 Temmuz 2021. Alındığı Yer: ncaase | Arşiv Bağlantısı
- Paretoman, et al. An Explorable Guide To Group Decision Making. (1 Mayıs 2020). Alındığı Tarih: 2 Temmuz 2021. Alındığı Yer: Smart Voting Simulator | Arşiv Bağlantısı
- Primer. Simulating Alternate Voting Systems. (1 Kasım 2020). Alındığı Tarih: 2 Temmuz 2021. Alındığı Yer: YouTube | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. Fraenkel, et al. (2014). The Borda Count And Its Real-World Alternatives: Comparing Scoring Rules In Nauru And Slovenia. Australian Journal of Political Science, sf: 186-205. doi: 10.1080/10361146.2014.900530. | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. Quinn. A Voting Theory Primer For Rationalists. (12 Nisan 2018). Alındığı Tarih: 2 Temmuz 2021. Alındığı Yer: Less Wrong | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/12/2024 20:12:18 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/9951
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.