Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

COVID-19 Sürecinde Ayrımcılık: Salgın, Herkesi Eşit Derecede Öldürmez!

COVID-19 Sürecinde Ayrımcılık: Salgın, Herkesi Eşit Derecede Öldürmez! EQUAL RIGHTS TRUST
12 dakika
1,716
Tüm Reklamları Kapat

İnsan Hakları sözleşmesinin imzalanmasının üstünden 71 yıl geçmesine rağmen, ayrımcı söylemler ve eylemler devam etmekte ve hatta katlanarak artmaktadır. Ayrımcılık, çok boyutlu bir sorundur; kişiye uyguladığı şiddet bakımından psikolojik, kişiye yapılan eşitsizlik bakımından etik ve politik sorunlardır. Bu makalede ayrımcılığın etik ve insan hakları boyutuna bakacağız.

Ayrımcılık Nedir?

Ayrımcılık, aynı değeri taşıdığı düşünülen şeylerden birine diğerlerinde farklı bir eylemde bulunulmasıdır.

Etnik dinsel ve cinsel ayrımlara baktığımızda hep bir grubun ya da cinsin – diğerlerine eşit olmasına veya öyle düşünülmesine karşın- eşit muamele görmediğini, en azından görmediğinin düşünüldüğünü görüyoruz (Tepe, 2016:186).

Bu bağlamda ayrımcılık, adaletsizliğe ve etik bir soruna işaret eder.

Tüm Reklamları Kapat

Ayrımcılığın nedenlerinden biri, değerlendirme hatasıdır. Değerlendirme hatası, aynı zamanda bir kimlik sorununu doğurur. İnsanı, "insan" kimliğiyle değerlendirmek yerine, onu alt kimliklerle değerlendirmek ayrımcılığı doğurur.

İnsanın Değeri

Değer bir şeyin değeridir hep, o şeyin bir çeşit özelliği, onun aynı türden şeyler arasındaki yeridir. (Tepe, 2016:122)

İnsanın değeri ise, diğer tüm varlıklar arasındaki özel yerinde yatmaktadır. Kişinin değeri ise; o kişiyi kişi yapan özellikleri ve taşıdığı olanaklardır. Kant’a göre insanın değeri akıl sahibi oluşunda yatmaktadır:

Şimdi insan, kendinde gerçekten bir yeti bulur - ki bununla kendini diğer her şeyden, nesnelerce uyarılan kendisinden bile ayırır; bu da akıldır (Kant, 1982:70).

Diğer tüm varlıklar doğa yasasına tabiidir, sadece insan aklı sayesinde düşünülen alana aittir, aklı sayesinde doğa yasasının dışına çıkabilir. İnsan, hem doğa yasasının belirlenimini taşır, hem de aklıyla kendine yasa koyup, bunun dışına çıkıp özgürleşir.

Diğer bir nokta da şudur: İnsan, aklıyla koyduğu yasayla ahlaklı eyleyebilme olanağı vardır; diğer insanları araç değil, amaç olarak eyleyebilme olanağı vardır. İnsan, ahlaklı olabilen tek canlı olarak da değerlidir.

Tüm Reklamları Kapat

Akıl sahibi bir varlığın kendisinin amaç olabilmesini sağlayan tek koşul ahlaklılıktır; çünkü ancak onunla bu varlık amaçlar krallığında yasa koyucu üye olabilir. Böylece ahlaklılık ve insanlık, aynı şeyi sağlayabildiklerine göre, değerli olan tek şeydirler (Kant, 1982:52).

İoanna Kuçuradi ise insanın değerinin, değerler ortaya koyabilmesinde yattığını söyler.

İnsanın değerinden kastedilen şey, cins olarak insanın bütün başarılarıdır; bilgi, bilimler, sanatlar, felsefe, teknik, moraller, kültürlerdir. (Kuçuradi, 1971:52)

Kant gibi insanı sadece akıllı yanıyla değil, aynı zamanda biyopsişik yanıyla da ele alır.

Kişinin değerleri, kişiler arası ilişkilerde doğrudan doğruya veya dolaylı olarak ortaya çıkan sevgi, dürüst olma, bağlılık, saygı, adil olma gibi ve açık düşünebilme, doğru bağlantılar kurabilme gibi kişi imkanlarıdır (Kuçuradi, 1971:58).

Her insan birbirinden farklı olsa da kişinin asıl değeri farklılık gösterecek bir şey değildir. Tüm insanlar, insan olması bakımından birdir. Ne kadar ırk, din, dil ve cinsiyet olarak ayrı olsak da hepimiz insanız ve hepimiz akıl sahibi, değerler ortaya koyabilen varlıklarız ve bu yüzden değerliyiz. İnsan hakları da insanın bu türden değerlerini gerçekleştirirken, korunma ve desteklenme talebini içerir. Bu tür haklara insan olduğumuzdan dolayı sahibizdir, sahip olduğumuz kimlik her ne olursa olsun bu haklara sahip olma hakkımız engellenemez. Bildirgenin ikinci maddesi de bunu açıkça belirtmektedir:

Herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğuş veya herhangi başka bir ayrım gözetmeksizin bu Bildirge ile ilan olunan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir (İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi: 2. Madde).

Fakat ayrımcılık yüzünden ne yazık ki bu yasa, pratiğe çok az dönüştürülmektedir. Kişilerin kimlikleri yüzünden onlara farklı davranıldığı ve belli haklardan mahrum bırakıldıklarını görüyoruz.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Değerlendirme Hatası ve kimlik Sorunu

Değerlendirme hatası, değerlendirilen kişiyi hazır değer yargılarıyla (kurallar, normlar, ölçüler) değerlendirmekten dolayı oluşur:

Değerlendirmede, değerlendirilenin konuyla doğrudan ilgisi olmayan unsurları merkeze alınmakta ya da onların değerlendirmede belirleyici olmasına izin verilmektedir. (Tepe, 2016:187).

İoanna Kuçuradi, bu durum için değerlendirme kavramını değil “değer biçme” kavramını kullanır.

Bu bir şeye değer biçmektir, başka bir değişle ezbere değerlendirmedir. Çünkü bu niteleme, değerlendirilmesi söz konusu olan şeyin kendisi hesaba katılmadan yapılır; nitelendirilen şeyin kendisi değil, kausal görüşü veya bu kausal görüşüne göre ona verilen adıdır (Kuçuradi, 1971:42).

Değer biçme, değerlendirilenle ilgili değildir, değerlendirenle ilgilidir. Yani biçilen değer değerlendirilen kişinin asıl değeri değildir. Kişiyi insan kimliğiyle değerlendirmek yerine onu diğer kimlikleriyle, sözgelimi kadın oluşu, mülteci oluşu, müslüman oluşu, gibi ya da tam tersi zengin oluşu, belli bir mevkiye sahip oluşu gibi kimlikleriyle değerlendirerek, yanlış değerlendirme yaparak eylemde bulunmak kimlik sorunu doğurur. Küreselleşmeyle birlikte kimliklerden daha çok söz edilir oldu.

Kimlik sorununa geri dönmek gerekiyor, çünkü kimlik sorunu bize geri döndü (Tepe, 2004:89).

Her kişinin birçok kimliği bulunmaktadır. Hatta bu kimliklerin bazıları birbiriyle çelişkili bile olabilir fakat, kişi hangisini görünür kılmak isterse onu görünür kılar.

Kimlikler bizi konumlayan ve kendimizi konumladığımız farklı durumlara verdiğimiz isimlerdir, geçmişin öyküleridir (Tepe, 2004:91).

Fakat hangi kimliğe sahip olursak olalım ya da hangisini öne çıkarırsak çıkaralım diğerlerinden farklı bir eylemle karşılaşmayı hak etmeyiz.

Tüm bunların üzerinde yer alan ve tüm insan haklarıyla ilgili belge ve çalışmaların temelinde yatan en üst kimlik gözden kaçırılabilir (Tepe, 2004:92).

Bu üst kimlik bizim insan olmaklığımızdır. Sahip olduğumuz ya da öne çıkardığımız kimlikler bize ne dezavantaj yaratmalı ne de avantaj sağlamadır. Kişiler değerlendirilirken onun insan oluşundan yola çıkılmalıdır. Yukarıda da bahsettiğim gibi değerlendirmede bulunurken kişinin kimliğine değil de onun kişi olarak değerine yönelmeli ve onu bu şekilde değerlendirmeyiz, diğer türlü bir değerlendirme ancak ‘değer biçme’ yani ezbere değerlendirmek olur. Ayrımcılığın temel nedeni de bundan kaynaklanmaktadır.

Tüm Reklamları Kapat

COVID-19 Sürecinde Karşılaşılan Ayrımcılıklar

COVID-19 insanlarda ağır solunum yolu sorununa neden olan bulaşıcı bir hastalıktır. İlk olarak 2019 yılında Çin’in Vuhan şehrinde ortaya çıkmış ve şu an dünya çapına yayılarak pandemiye yol açmıştır. Hastalık yüksek ateş, öksürük ve nefes darlığına neden olmaktadır. Şu an dünya genelinde toplam; 15.784.287 vaka, 9.132.074 iyileşen ve 640.601 ölü sayısı vardır. Gün geçtikçe bu sayılar artmaktadır.

Bu virüsün, sağlık, politik ve ekonomik boyutlarda dünyaya pek çok etkileri olmuştur. Aslında bu sorunlarının hepsinin temelinde etik temelli bir sorun yatmaktadır. Makalenin bu bölümünde bu sorunların etik ve ayrımcı boyutlarını incelenecektir.

Virüs, yukarıda da değindiğimiz gibi, ağır solunum yollarına sebep olmaktadır. Virüse yakalanan kişiler yoğun bakımda, solunum cihazlarına bağlanarak tedavi görmektedir.

Tüm Reklamları Kapat

Fakat çoğu ülkenin günde 2000-3000 hastayı yoğun bakıma alıp, solunum cihazına bağlayacak sağlık imkânı yoktur. Bu bağlamda çoğu ülkede etik dışı uygulamalar yapılmıştır. İtalya, İspanya ve Hollanda gibi vaka sayısının artışıyla baş edemeyen ve sağlık sektörlerinin yavaş yavaş çökmeye başladığı ülkeler trajedik kararlar almaya başlamıştır.

Ölüm oranlarına baktığımızda, yaşlı kesimin virüse karşı daha savunmasız olmasından ötürü, en fazla ölümün yaşlı kesimde olduğunu görüyoruz. Bu ülkelerde doktorlar ölüm oranlarından hareketle, sınırlı sayıda olan oksijen makinelerini "zaten ölecek" mantığıyla yaşlılara değil de en azından kurtulma imkânı daha yüksek olan gençlere takmaya karar verdiler. Kısacası, yaşlıları ölüme terk ettiler. Huzurevlerini yok saydılar ve pek çok yaşlıyı ve çalışanı kaderlerine terk ettiler. The New York Times gazetesi “Huzur Evleri Bir Felaket Oldu” başlıklı yazısında şu verileri veriyor;

Kaiser Family Foundation'a göre , Perşembe günü, COVID-19 verilerini rapor eden 23 eyalette 10.000'den fazla yaşlıyı ve personelini öldürdü ve bu eyaletlerdeki COVID-19 ölümlerinin yaklaşık yüzde 27'sini temsil ediyor.

Devletler, masraf kısıntısına gitmek için iyileşme ihtimali düşük olan hastaların fişini çekiyor. İyi bir müdahale ile kurtulacak olan hastalar, devletler ekonomik olarak sıkıntıya girmesin diye ölüme terk ediliyor. Yapılan tüm bu eylemler ne kadar doğru? Bir kişinin, diğer kişiye göre önceliği kabul edilir mi? Devletin kendi çıkarları bağlamında, vatandaşı yok sayarak eylemde bulunması kabul edilebilir mi?

Bu sorunlar temelde etik sorunlardır. İnsanlar hangi durumda olursa olsun değerler bakımından eşittir. Birtakım verilere dayanarak insan hayatı üzerinden tahmin yürütüp, onları ölüme sürüklemek etik dışı bir eylemdir. Hiçbir doktor hastaları arasında ayrım yapamaz. Her hasta, her insan aynı değere sahiptir bundan dolayı aynı hizmeti hakkeder. Sağlık hakkı herkesin, insan olmasından dolayı sahip olduğu temel bir haktır.

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
Sex and Repression in Savage Society (Bronislaw Malinowski)

During the First World War the pioneer anthropologist Bronislaw Malinowski found himself stranded on the Trobriand Islands, off the eastern coast of New Guinea. By living among the people he studied there, speaking their language and participating in their activities, he invented what became known as ‘participant-observation’. This new type of ethnographic study was to have a huge impact on the emerging discipline of anthropology. In Sex and Repression in Savage Society Malinowski applied his experiences on the Trobriand Islands to the study of sexuality, and the attendant issues of eroticism, obscenity, incest, oppression, power and parenthood. In so doing, he both utilized and challenged the psychoanalytical methods being popularized at the time in Europe by Freud and others. The result is a unique and brilliant book that, though revolutionary when first published, has since become a standard work on the psychology of sex.

Warning: Unlike most of the books in our store, this book is in English.
Uyarı: Agora Bilim Pazarı’ndaki diğer birçok kitabın aksine, bu kitap İngilizcedir.

Devamını Göster
₺170.00
Sex and Repression in Savage Society (Bronislaw Malinowski)
  • Dış Sitelerde Paylaş

Herkesin kendisinin ve ailesinin sağlık ve refahı için beslenme, giyim, konut ve tıbbi bakım hakkı vardır (İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi: 25. Madde).

Bundan dolayı hiçbir insan yaşı, ırkı veya cinsiyeti dolayısıyla sağlık hakkından mahrum bırakılamaz.

Diğer bir sorun ise, sosyal adaletsizliktir. Teoride virüsün zengin, fakir, İtalyan, İngiliz ayırmadığı, herkesi hasta ettiği söylenir. Fakat görüyoruz ki pratik de durum hiç de böyle değildir. Devlet hastanelerindeki yoğunluk dolayısıyla çoğu hastanın zar zor tedavi olması fakat zengin ya da üst mevkideki vatandaşlara tedavilerde öncelik tanınması ya da para sayesinde kolayca kök hücre tedavisiyle iyileşebilmeleri büyük bir sorundur.

Ekonomik uçurumlar sağlık alanında kendini zaten gösteren bir etkendi fakat, COVID-19 ile birlikte bu uçurum daha da derinleşti. The New York Times gazetesinin “Coranavirüs Eşitsizliği Derinleştirdikçe Eşitsizlik de Koronavirüsün Yayılmasını Daha da Kötüleştiriyor” başlıklı yazısında, yaşlılık ve akut hastalıklarının dışında üçüncü bir risk faktörünün de olduğunu belirtiyor: sosyoekonomik durum. Çoğu ölümcül olmayan hastalığın bile (diyabet gibi) düşük gelirli vatandaşları ölüme sürüklediği görülüyor. Bundan dolayı ekonomik eşitsizlik koronavirüs için önemli bir faktör oluşturuyor. The New York Times şöyle yazıyor:

Sonuç olarak, toplumun alt uçlarındaki insanların yaklaşık yüzde 10'u kronik hastalıklara sahiptir. Çin Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezlerinden elde edilen son verilere göre, bu koşullar koronavirüsü 10 kat daha ölümcül hale getirebilir.

Koronavirüsü ve ekonomik eşitsizlik birlikte ele alındığında düşük gelir grubundaki vatandaşların iki kat daha tehlikede olduğunu görüyoruz. Düşük gelir gruplarındaki vatandaşların daha zor ve daha çok temas gerektiren işlerde çalışması, zaten virüs açısından iki kat tehlike içinde olan vatandaşların bir de çalışmak zorunda oldukları için riskleri daha da artmaktadır. Ülkelerde, eşit olmayan sağlık hizmetleri, yoksullar için hastalanmayı kaçınılmaz kılmaktadır.

Bu sorun, politik olduğu kadar etik bir sorundur ve aynı zamanda temel insan hakları ihlalidir. İnsan hakları kişinin yaşamını desteklemesi ve korunması için gerekenlerdir. Sağlık da bunlardan biridir. Bu hak tüm kişiler için geçerlidir. Yaşlı, genç, fakir, zengin, avukat, işçi, siyahi ya da beyaz tüm insanların hayatını devam ettirme ve bu bağlamda sağlık hizmeti görme hakkı vardır. Devletin de bu hakkı destekleme gibi bir sorumluluğu vardır. Eğer devlet bunu belli bir kesime sağlayıp belli bir kesime sağlayamazsa burada ayrımcılık olur ve sağlık imkânı sağlanamayan kesimin değeri harcanır.

Herkesin bu Bildirgede öngörülen hak ve özgürlüklerin gerçekleşeceği bir toplumsal ve uluslararası düzene hakkı vardır (İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi: 25. Madde).

Washington Üniversitesi Sağlık Uzmanı Nicole A. Errett bu konu hakkında şöyle diyor:

Halk sağlığı sadece kendi kişisel sağlığınızla değil, genel olarak halkın sağlığıyla ilgilidir. Tedavi alamayan bir kişi varsa, o kişi herkes için risk oluşturmaktadır.

Bu konuda İngiltere Başbakanı Boris Johnson’ın sürecin en başında izlediği yolu örnek gösterebiliriz. Boris Johnson, önlem alınmayacağını herkesin kendi başının çaresine bakması gerektiğini söyledi. Bu söylemden sonra çok tepki aldığı için geri adım atıp önlem alma yoluna gitti. Fakat bu virüse karşı mücadelede saatlerin bile çok büyük bir önemi var. Sırf bu geç önlemler yüzünden pek çok kişi hayatını kaybetti ve virüsün yayılım alanı genişledi.

Herkesin kendi başının çaresine bakması sözü, zengin insanların kendi yaşamını güvenceye alması fakat gelir düzeyi düşük insanların çalışmak zorunda olduğu için yine kendini tehlikeye atması demekti. Bu durumda bize güvence sağlayacak ve sağlımızı koruyacak kurum devlettir. Bunu vatandaşın kendi kendine yapması beklenemez. Devletin amacı budur. Böyle bir durumda devlet merkezli değil, insan merkezli bir anlayış benimsenmelidir ve bireysellik anlayışından uzaklaşılmalıdır. Devletin insan haklarını korumada ve sosyal adaletsizliği engellemede bir araç olduğu unutulmamalıdır.

Kurulan ve işleyen bir devletin bugün iki amacından söz edilebilir: yurttaşlarının temel haklarının güvence altına alınması ve yaşanabilmesini sağlamak (Kuçuradi, 2018:170).

Bu süreç sosyal adaletsizliğin yanı sıra ırkçılığı da gözler önüne sermektedir. Araştırmalarda göstermektedir ki Amerika’da siyahi vatandaşlarda ölme oranları daha da yüksektir. Pek çok siyahi vatandaş iş bulamamaktadır ve daha zor ve tercih edilmeyen işlerde (temizlik, yaşlı bakımı, taksi şoförü…) çalışmaktadır. Bu işler de virüse kapılma riskini arttırmaktadır, çünkü bu mesleklerde çalışan siyahi vatandaşlar ya da gelir düzeyi düşük insanlar pek çok insanla temas halindedir ve virüse daha açık bir konumdadır.

Bunun yanı sıra bu düzeyde bulunan vatandaşların düzenli bir hayatı ve düzenli sağlık kontrolleri yoktur. Bundan dolayı biyolojik olarak da virüse karşı dayanıksızlardır. Bu durum da vaka sayılarının büyük bir çoğunluğunun toplumdan dışlanan farklı ırka mensup insanlardan ve gelir düzeyi düşük insanlardan oluşmasına sebep olmuştur. The Washington Post gazetesinde, Stacey Patton’un bu konuda yaptığı çıkarım gerçekten korkutucu: “Siyah insanlar virüsün yüzü haline gelirse, COVID-19 ile savaşmak daha az öncelikli olur mu?”

Tüm Reklamları Kapat

İlerleyen süreçlerde diğer kesimden vatandaşlar vaka sayılarına bakarak gelir düzeyi düşük kişileri ya da siyahi vatandaşları suçlarlar mı? Bu gerçekten büyük bir sorun. Şimdiden görülüyor ki evlerine stok yapacak kadar zengin olan insanlar, stok yapacak paraya sahip olmadığı için markete gitmek zorunda olan insanları dışarı çıkmakla ve virüsü yaymakla suçluyor. Charles M. Blow bundan dolayı pek çok vatandaşın sokaklarda linçlendiğini ve sözlü tacize maruz kaldığını söylüyor. Seçim yapacak konumda olmayan insanlar ne yazık ki isteklerinin dışında dışarı çıkmak zorunda kalabiliyor. Bu yüzden suçlamadan önce, eylemin arkasına bakılması gerekiyor. Çıkmak zorunda olduğu için mi çıkıyor yoksa keyfi olarak mı?

Sonuç olarak; bu süreç, zaten varolan ayrımcılıkları daha da derinleştirmiş ve görünür kılmıştır. Ayrımcılık yeni bir olgu değildir, bu olguyla hep beraber savaşmalıyız

Bu Makaleyi Alıntıla
Okundu Olarak İşaretle
10
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla

İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.

Soru & Cevap Platformuna Git
Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?
  • Tebrikler! 8
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 5
  • Muhteşem! 2
  • Bilim Budur! 2
  • Merak Uyandırıcı! 2
  • İnanılmaz 1
  • Umut Verici! 1
  • Üzücü! 1
  • Grrr... *@$# 1
  • Korkutucu! 1
  • Güldürdü 0
  • İğrenç! 0
Kaynaklar ve İleri Okuma
  • C. M. Blow. Social Distancing Is A Privilege. (5 Nisan 2020). Alındığı Tarih: 26 Temmuz 2020. Alındığı Yer: | Arşiv Bağlantısı
  • M. L. Coleman. Coronavirus Is Inspiring Anti-Asian Racism. This Is Our Political A Wakening. (26 Mart 2020). Alındığı Tarih: 26 Temmuz 2020. Alındığı Yer: | Arşiv Bağlantısı
  • M. Fisher, et al. As Coronavirus Deepens Inequality, Inequality Worsens Its Spread. (15 Mart 2020). Alındığı Tarih: 26 Temmuz 2020. Alındığı Yer: | Arşiv Bağlantısı
  • I. Kant. (1981). Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi. Yayınevi: Hacettepe Üniversitesi Yayınları.
  • İ. Kuçuradi. (2018). İnsan Hakları: Kavramları Ve Sorunları. Yayınevi: Türkiye Felsefe Kurumu yayınları.
  • İ. Kuçuradi. (1971). İnsan Ve Değerleri. Yayınevi: Yankı Yayınları.
  • S. Patton. The Pathology Of American Racism Is Making The Pathology Of The Coronavirus Worse. (11 Nisan 2020). Alındığı Tarih: 26 Temmuz 2020. Alındığı Yer: | Arşiv Bağlantısı
  • H. Tepe. (2016). Teorik Etik. Yayınevi: BilgeSu.
  • H. Tepe. (2016). Pratik Etik. Yayınevi: BilgeSu.
  • H. Tepe. (2004). Kimlik, Kimlikler Ve İnsan Hakları. Yayınevi: Türkiye Felsefe Kurumu yayınları.
  • V. Williams. What White Americans Can Learn About Racism From The Coronavirus. (8 Mayıs 2020). Alındığı Tarih: 26 Temmuz 2020. Alındığı Yer: | Arşiv Bağlantısı
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 27/04/2024 22:41:43 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/9041

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Keşfet
Akış
İçerikler
Gündem
Canlılık Ve Cansızlık Arasındaki Farklar
Kas
Yumurta
Matematik
İspat Yükü
Doğa Olayları
Hız
Kilo
Viroloji
Biyocoğrafya
Sahte
Evrimsel Süreç
Dil
Gıda Güvenliği
Optik
Şiddet
Algı
Boyut
Epidemik
Yıldızlar
Fizyoloji
Doğum
Nörobilim
Maske Takmak
Renk
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Gündem
Kafana takılan neler var?
Bağlantı
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Bu platformda cevap veya yorum sistemi bulunmamaktadır. Dolayısıyla aklınızdan geçenlerin, tespit edilebilir kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Ekle
Soru Sor
Sosyal
Yeniler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
Bu Makaleyi Alıntıla
Evrim Ağacı Formatı
APA7
MLA9
Chicago
A. Tanyıldız, et al. COVID-19 Sürecinde Ayrımcılık: Salgın, Herkesi Eşit Derecede Öldürmez!. (29 Temmuz 2020). Alındığı Tarih: 27 Nisan 2024. Alındığı Yer: https://evrimagaci.org/s/9041
Tanyıldız, A., Bakırcı, Ç. M. (2020, July 29). COVID-19 Sürecinde Ayrımcılık: Salgın, Herkesi Eşit Derecede Öldürmez!. Evrim Ağacı. Retrieved April 27, 2024. from https://evrimagaci.org/s/9041
A. Tanyıldız, et al. “COVID-19 Sürecinde Ayrımcılık: Salgın, Herkesi Eşit Derecede Öldürmez!.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, 29 Jul. 2020, https://evrimagaci.org/s/9041.
Tanyıldız, Ayşenur. Bakırcı, Çağrı Mert. “COVID-19 Sürecinde Ayrımcılık: Salgın, Herkesi Eşit Derecede Öldürmez!.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, July 29, 2020. https://evrimagaci.org/s/9041.
ve seni takip ediyor

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close