COVID-19 Kurallarına Uymanın ve Uymamanın Psikolojisi: İnsanları Önlem Tercihlerine İten Faktörler Nelerdir?
Pek çoğumuz için maske taşımak, takmak ve dostlarla sohbet ederken normalden iki adım ötede durmak gibi önlemler hayatımızın rutini haline geldi. Fakat görüyoruz ki herkes önlemlere aynı ölçüde uymuyor. Dahası, salgının bir laboratuvarca kasten çıkartıldığı, bütün bu olanların büyük güçlerin bir oyunu olup devletlerin halkları sıkı kontrol altında tutmak için geliştirdikleri bir sistem olduğu gibi düşünceler de gitgide popülerlik kazanmakta. Bir diğer yandaysa salgının gerçekliğine inanmalarına rağmen alınan önlemlerinin sebep olduğu ‘ikincil’, yani COVID-19 dışındaki alanlara olan, olumsuz etkilerden endişelenen ve belki sürekli diken üstünde durmaktan yorulmuş bir kesim mevcut. Peki bu karmaşayı nasıl çözeceğiz? Kime inanacak, nasıl hareket etmemiz gerektiğine neye göre karar vereceğiz?
Evrim Ağacı okurları hatırlayabilirler, Nisan 2020'de yüzlerce vatandaşın katıldığı bir çalışma başlatmıştık. Türkiye’den 1000’in üzerinde katılımcının da katkılarıyla, dünya çapında 114 ülke ve yaklaşık 7000 kişiden veri toplamış bulunmaktayız – katılan, destek olan herkese çok teşekkürler!
Analizlerimizi sonlandırıp sonuçları PsyArXiv sitesinde ön baskı olarak yayımladığımız bu aşamada, sizlere COVID-19 kurallarına uymayla ilgili başta belirttiğimiz soruları aydınlatacak iki mesajımız var.[1]
1. Mesaj: Yakın Sosyal Bağlar En Büyük Öneme Sahip!
Onlarca yıllık sosyal, bilişsel, evrimsel ve gelişimsel psikoloji araştırmalarının bize öğrettiği çok net bir şey var: İnsanlar yaşamlarının başlangıcından itibaren çok sosyal varlıklardır. Bu ne demek? Bu, insanların hem sürekli yakın sosyal ilişkilere ihtiyaç duyduğu hem de düşünce ve davranışlarının sosyal belirlenimli olduğu anlamına geliyor. COVID-19 salgını da bir istisna teşkil etmiyor.
Çalışmamız gösteriyor ki, insanların COVID-19 kurallarına ne derecede uyacaklarının en büyük belirleyicisi, en değer verdikleri kişilerin kurallara ne kadar uyduklarına dair olan fikirleri. Sizce aileniz ve dostlarınız kurallara uyuyorsa, sizin de uyma ihtimaliniz yüksek. Aksi takdirde, siz de kurallara uymamaya meyilli olursunuz. Bu mesaj, ilk başta zaten hepimizin pekâlâ bildiği bir durumu tanımlıyor gibi düşünülebilir. Ama işler o kadar basit değil!
İnsanları COVID-19’a karşı alınan önlemleri uygulamaya ikna etmek için devletler ve sağlık örgütleri aylardır iki temel yönteme başvurmaktalar – hastalığın ne kadar tehlikeli olduğunu göstermek ve yasal kısıtlamalar ve cezalara başvurmak. Eğer bunlar etkin yöntemler olsaydı, insanların kendilerini ne kadar tehdit altında hissettiklerinin ve ülkelerindeki önlemlerin sıkılık derecesinin, kişilerin kurallara ne kadar uyacağını belirlemesini beklerdik. Ancak görünen tablo hiç de öyle değil. Kendilerini ne kadar tehdit altında hissettiklerinden ve ülkenin COVID-19 politikalarının sıkılığından öte, insanlar sözüne güvendikleri, kara günlerinde yanlarında olacaklarını bildikleri aile ve dostlarının hareketlerini kendilerine örnek alıyorlar.
Peki bu bulgunun sosyal bağlarla ilgili olduğunu ne malum? Sonuçta insanlar aile ve dostlarının ne yaptıklarını en iyi bilecekleri için onları en çok örnek oluyor olamazlar mı? Çalışmamızın bir diğer bulgusuna göre, aile ve dostlara olan güvene benzer bir ilişki, ülkesine sıkı sıkı bağlı olan kişilerde diğer vatandaşlara güven şeklinde de kendini gösteriyor. Yani, kendisini ülkesiyle bir bütün olarak gören kişiler, aile ve dostlarının yanı sıra, ülkedeki diğer vatandaşların kurallara ne derece uyduğuna bakıyor ve kendi davranışlarını ona göre yönlendiriyorlar. Kendisini ülkesiyle bir bütün olarak görmeyen, ülkesiyle daha zayıf bağlara sahip olan kişiler için ise diğer vatandaşların ne yaptığının pek bir önemi yok – onlar, kendi davranışlarını kendi güvendikleri insanların davranışlarına göre ayarlıyorlar.
Dolayısıyla, birinci mesajımız açık: COVID-19 kuralları yeni bir sosyal normun başlangıcına işaret ediyor. Eğer insanların kurallara daha çok uymasını istiyorsanız, onların güvendikleri sosyal bağların gücünden faydalanmanız gerekir.
Her ne kadar yakın sosyal bağlarımız yapbozun büyük bir parçası olsa da durum bundan ibaret değil. Salgın kapsamında olduğu türden büyük çaplı davranış değişikliklerini gerektiren durumlarda, soruların yanıtları da elbette karmaşık oluyor.
2. Mesaj: Ortakça Kurgulanan Bir "Doğru" Oluşturmak Gerekli!
İnsanların sosyal varlıklar olduğu düşüncesini hemen herkes kolaylıkla kavrayıp özümsese de insan davranışının sosyal belirlenimli olduğunu söylediğinizde bazen “Ne yani, biz koyun sürüsü müyüz, kendi aklımız irademiz yok mu?” türünden tepkilerle karşılaşabiliyorsunuz.
Çalışmamızın ikinci bulgusu tam da burada devreye giriyor: İnsanların COVID-19 kurallarına ne kadar uyacağını en çok belirleyen ikinci etmen, kişilerin bu kurallara uymanın yapılması gereken, ‘doğru’ olan şey olduğuna olan inançları. Yani, eğer siz COVID-19 kurallarına uymayı etik ve ahlaki açıdan daha doğru buluyorsanız, bu kurallara uyma ihtimaliniz yüksek. Yok eğer salgınının bir safsatadan ibaret olduğunu veya alınan önlemlerin etkisiz olduğunu düşünüyorsanız, bu kurallara uyma ihtimaliniz çok düşük.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Bir ülke yöneticisi olduğumuzu hayal edelim. İnsanları COVID-19 salgınından korumak istiyoruz ve bunun için herkesin günlük davranışlarında büyük değişikliklere gitmesi gerektiğini biliyoruz. Peki, biz bu yeni kuralların ‘doğruluğuna’ inansak da halk olarak ortak bir doğru etrafında nasıl birleşeceğiz? Elbette bu sorunun cevabı ülkeden ülkeye değişiklik gösterecek, o toplumun kültürel değerleri ve hareket alışkanlıklarınca belirlenecektir. Yine de bazı genellemeler yapmak mümkün.
Neyin doğru neyin yanlış olduğuna dair toplumsal değerler, yıllar boyunca yapılan tartışmalar ve deneyimlerden çıkartılan dersler sayesinde şekillenir. Şu an karşı karşıya olduğumuz değer ortaklaştırma süreciyse bu normal gidişattan farklı – hem tartışma yapmak için zamanımız kısıtlı hem de hatalı deneyimlerle halkın güvenini yitirebiliriz. Böyle durumlarda akla gelen ilk yöntemlerden biri tepeden inmeci bir şekilde kural ihlallerine karşı ceza uygulaması getirip insanları korkutarak kurallara uymaya ikna etmektir. Uygulaması görece kolay olan bu yöntem ne yazık ki sanıldığı gibi etkin bir yöntem değildir.
Yönettiğimiz ülkede kapalı alanlarda maske takmamaya ciddi bir para cezası getirdiğimizi düşünelim. Bu cezayı ödeyecek ekonomik durumu olmayan kişiler, yakalanabileceklerini düşündükleri yerlerde daha çok maske takmaya başlayacaklardır. Tamam işte, kazandık değil mi? Hayır. Yalnızca korku üzerinden gelişen bu davranış değişikliği, başka alanlara genellemeyecektir. Eğer bu kişi içten içe kuralları uygulamanın ‘doğru’ olduğunu düşünmüyorsa, pekâlâ geniş ailesini bayramda evine davet edip yakalanma riskinin düşük olduğu bir yerde, pek çok kişiyle kapalı ve hava dolaşım sistemi iyi olmayan bir ortamda buluşacaktır.
Yukarıda sözünü ettiğimiz birinci mesaj, yani yakın ilişkide bulunduğumuz kişilerin bizim davranışımız üzerindeki etkisi, ile birlikte değerlendirildiğinde tablonun vahameti daha da açık bir şekilde gözler önüne seriliyor. İkna etmeden, ortak değerler etrafında buluşmadan davranışını değiştirmeye çalıştığımız kişiler, sadece kendi davranışlarını değiştirmemekle kalmayıp etraflarında onları sevip sayanları da etkileyecek, böylelikle kurallara uymayan kişi sayımız üstel bir şekilde büyüyecektir!
Peki ne yapmalı? Onlarca yılın sosyal-bilişsel psikoloji bulguları ve son altı ayın salgın deneyim gösteriyor ki, ortak bir ‘doğru’ etrafında birleşmek için anahtar, etkin eylem ve iletişimde. Etkin eylem ve iletişimin üç ana unsuru olmalı: kararlılık, dürüstlük ve empati. Kararlılık, çünkü belirsizliklerle dolu bu süreçte en güncel bilimsel bilgiye ulaşmaya, sorun ortadan kalkana kadar mücadele etmeye baş koymuş bir liderlik gerekli. Dürüstlük, çünkü hatalar yapabiliriz, ama eğer hatalarımızı cesaretle sahiplenmezsek, insanların COVID-19’un bir safsata olduğuna inanmaları, bizim niyetimizi sorgulamaları gibi daha feci ve tamir etmesi zor sonuçlara sebep veririz. Empati, çünkü kurallara uymak ve günlük davranış tarzını değiştirmek kolay bir iş değil. Ekonomik durumu nedeniyle kendini evinde izole edebilecek olanaklara sahip olmayan pek çok kişi var. Destek olmak için kaynaklarımız kısıtlı olsa bile anlayışlı yaklaşımımızla karşılıklı güven ve dayanışmaya dayanan bir toplum oluşumuna örnek teşkil etmemiz gerekir.
Öyleyse, ikinci mesajımız net: İnsanları, yeni COVID-19 kurallarının doğru olduğu düşüncesi etrafında birleştirmek ve bunun için de dürüst, kararlı ve empati sahibi bir eylem ve iletişim tarzı benimsemek gerekiyor.
Unutmamamız gereken önemli bir nokta şu ki, her ne kadar COVID-19’un etkileri aylarca, hatta belki yıllarca hissedilecek olsa da bu, en nihayetinde, geçici bir krizdir. Bu tür kriz dönemlerinde ortak değerler etrafında birleşip eyleme geçen bireyler, ileride karşılaşabilecekleri diğer toplumsal ve küresel sorunlarda da daha dirençli olacaklardır.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 5
- 4
- 3
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ B. Tuncgenc. (2020). We Distance Most When We Believe Our Social Circle Does. PsyArXiV. doi: 10.31234/osf.io/u74wc. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 05/11/2024 15:43:07 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/9363
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.