Çoklu Etnolekt: Göçler, Dili Nasıl Değiştiriyor?
Dillerin hikayesi, büyük oranda bir yok oluş hikayesidir. Şehirleşme, küreselleşme ve uluslararası medyanın her geçen gün daha fazla insana "büyük" dilleri öğrenmeye ittiğinden, bir asır içinde sadece birkaç yüz dilin varlığını sürdüreceği tahmin ediliyor. Yine de, dillerin kaybolmasına eğilim baskın olsa da, dünyanın her yanından şehirlerde ilginç yeni lehçeler ortaya çıkıyor ve bunun öncüleri genç insanlardır (özellikle de çocuk mülteciler). Avrupa’ya doğru gelen bu büyük göç dalgasının en şaşırtıcı sonuçlarından biri de aslında gelecekte ortaya çıkabilecek olan yeni konuşma yolları.
Bunu anlamak için, 2015 senesinde Suriye ve başka yerlerden 1.5 milyon sığınmacı başvurusu alacağı beklenilen ve ayrıca büyük ve yerleşmiş bir Türk göçmen popülasyonuna da ev sahipliği yapan Almanya’yı ele alalım. Eğer bir yetişkin Almanya’ya göç ederse, Almancası her zaman kusurlu kalacaktır. Sizi çatalların dişil, kaşıkların eril ve bıçakların nötr olduğunu hatırlamaya zorlayan Almanca gibi bir dil, gençliğinden sonra öğrenen kimselerin iyi konuşamayacağı şekilde tasarlanmıştır. Öte yandan o göçmenin çocuğu, anadili Almanca olanların arasında büyüyeceğinden, mükemmel bir şekilde Almanca konuşabilir. Ama başka bir şekilde de konuşabilir.
Sıklıkla, ailesi Arapça veya Türkçe konuşan göçmenler olan gençler, o dili konuşarak büyümüş birinin kulağına tuhaf gelen bir Almanca ile konuşurlar. Standart Almancada, "Yarın filme gidiyorum." cümlesi "Morgen gehe ich ins Kino." şeklinde söylenir - ki bunun kelime kelime karşılığı "yarın gidiyor ben içine sinemanın" şeklindedir.
Ama şehir içi göçmenlerinin çocukları genelde kendi aralarında, sanki neredeyse İngilizce konuşurmuş gibi, gizliden gizliye, Standart Almancanın dayattığı "Yarın gidiyorum ben" yerine "yarın ben gidiyorum" ve "filme" yerine "film" diyerek o çıkıntıları düzleyip, "Morgen ich geh Kino" (yani "Yarın ben gidiyorum film.") derler. Sonuç olarak, aileleri Türkçe, Arapça, Somalice veya herhangi bir dilden konuşsa da gençlerin oluşturmuş olduğu bu kendine özgü lehçeye Kiezdeutsch (Mahalle Almancası) denir.
Özellikle Kiezdeutsch’un "olmak" fiilini kullanmaya izin verdiği ve canlı bir argo içerdiği düşünülürse, bu bize Amerika’nın Siyahi İngilizcesini hatırlatır. Bu iki lehçe benzer yollarla oluşmuştur. Ne de olsa konuşma, fikirleri anlattığı kadar kimlikleri de anlatır: İnsanların konuşma tarzı toplumda kendilerini nasıl algıladıklarını yansıtır. Amerika'ya ilk getirildiklerinde Afrikalı köleler İngilizceyi tamamen öğrenmek istemiyorlardı. Onların çocukları, yerel İngilizceye daha aşinaydı; fakat ailelerinin onları yetiştirme dillerinin özelliklerini koruyarak kendi aralarında bir çeşit grup dili de geliştirdiler.
Bu nedenle "Why she say he the only one?" ("Neden kız erkeğin tek olduğunu söylemek?") gibi bir Siyahi İngilizce cümlesinde, "Why does she say he is the only one?" ("Neden kız, o erkekten başkası olmadığını söylüyor?") cümlesindeki "does" ve "is" atılır. Bunlar gibi düzensiz fiiller, herhangi bir dilde öğrenmesi zor olduğu için dili öğrenen yetişkinler tarafından göz ardı edilmeye müsaittir. Yine de genel olarak İngilizce konuşan Siyahiler, Standart İngilizcenin küçük bir kısmı hariç tüm detayları ve düzensizliklerini kullanırlar. Buna düzensiz isimler de dahildir. Hiçbir Siyahi Amerikan "mice" (Tr: "fare" sözcüğünün çoğulu) yerine "mouses" demez. Yani Siyahiler sadece Siyah Amerikan nüfusunun öncülerinin geleneklerini devam ettirerek, adeta onları selamlarlar.
Çoklu Etnolekt Nedir?
Kiezdeutsch da Almanya’da görece yeni oluşan, aynı bunun gibi bir topluluk. Ve aynı Siyahi İngilizcesinin Afrika dilleri ve İngilizce dilbilgisinin karışımı olmadığı gibi, Kiezdeutsch da cümleyi nasıl kurduğuna bakılırsa Arapça Türkçe ve Almanca karışımı değil. "I go movies" (Tr: "Ben filme gider.") cümlesinin Arapça ve Türkçenin işleyişiyle alakası yoktur. Mükemmel bir şekilde Almanca konuşmaya yetkin olan kişiler, tıpkı ailelerinin yaptığı gibi gereksiz karmaşık şeyleri kırparak, kendi aralarında özel bir dil kullanırlar. Diller gerektiğinden daha detaylılardır, bu yüzden akıcılık, konuşan kişiyi ifade gücünden mahrum bırakmaz. Almanların çatal bıçak takımlarına cinsiyetler vermeleri bir anlam ifade etmiyor; aynı zamanda dünya çapında Rusça da dahil olmak üzere birçok dil de varlık kavramını anlatmak için bir kelime kullanmıyor ve bu da bir sorun yaratmıyor. Mesela "She my sister" ("O benim kız kardeş") cümlesinin Rusçası yanlış ya da eksik bir cümle değil.
Siyahi İngilizcesi gösteriyor ki Kiezdeutsch gibi lehçeler sadece Almanya’nın koşullarında bir durumun ürünü olmayabilir. İsveç, Danimarka, Norveç ve Hollanda’da da benzer örnekler oluşmuştu. Uzmanlar, Avrupa’daki eski dillerin bu yeni versiyonlarına "multiethnolects" (Tr: "Çoklu Etnolekt") diyorlar. Tabii bu kavram, Avrupa’nın dışında da aynen geçerli.
Çoklu etnolektin nasıl geliştiği, yoğun göçmen alan şehirlerde neredeyse tahmin edilebilir. Örneğin Senegal’de, Wolof dili, isimleri anlaşılmaz bir şekilde sekiz cinsiyete ayırıyor. Ve tahmin edersiniz ki sadece şehre göç edenler değil, onların çocukları bile her şey için tek cinsiyet takısı kullanıyorlar. Yaklaşık dört Endonezyaca konuşandan sadece biri Endonezyacayı ilk dili olarak öğrenmiştir. Ve sosyal hayatta bu dili gerçekten kullanabilmek için ders kitaplarında öğretilen detaylı dilbilgisinin çoğunu unutmak gerekiyor. Yerliler bu kuralları basitleştirme veya da yutma eğilimindeler. Endonezyaca, yüzlerce farklı dilden insana evrensel dil (İng: "lingua franca") olarak dayatıldı ve şimdi geniş Endonezya takımadaları boyunca sayısız çoklu etnolekt yorumlaması varlığını sürdürüyor. Bunlar, dili öğrenen yetişkinlerin bir versiyonu olarak başladı ama sonra yeni nesillerin ilk dilleri Endonezyaca olsa bile bu konuşma tarzı dillerinde yer etti.
Çoklu etnolektler, insanların kelimelerini sömürgecilerden, dilbilgisini de anadillerinden aldıkları; ve önce geçici bir argo (İng: "pidgin"), sonra ise bunu tamamen yeni bir dile genişlettikleri (Tr: "kreyol", İng: "creole") melez veya kırma bir dil değildir. Bunlarda, orjinal ve yeni dil arasındaki uçurum çoklu etnolektlerde oluşandan çok daha geniştir. Örneğin Haitice Kırma dili, Fransızca'nın gelişigüzel cinsiyetlemelerini, fiillerin çekimleri ve düzensizliklerinin listesini, "y" ve "en" zarf zamirleri gibi tüm dünyada öğrenenlere işkence eden sinir bozucu özelliklerini içermez ve dilbilgisi, Afrika'ya çok şey borçludur. Fransızca konuşabilen birisi, Haitice'yi tamamen, apayrı bir dil olarak öğrenmesi gerekir. Kişinin kendi dilinin bir çoklu etnolekt versiyonunu öğrenmesi için bir Rosetta Stone'a (Başlangıç Dil Eğitimi'ne) ihtiyacı yoktur. Yine de, çoklu etnolektler günümüzde dilsel yenilenmenin en bereketli kaynaklarıdır.
Çoklu Etnolektler, Ana Akım Olacak!
Yine de, Siyahi İngilizce konuşan nesillerin kanıtlayacağı üzere, yalnızca gençler arasında bir argo olan çoklu etnolektler yok olmayacaktır. Argo, sürekli değişen ve dilin temelini -yalın kelimeler ve dilbilgisi yapıları- bozmadan bırakan dil için bir süslemeden başka bir şey değildir. 50 yıl içinde, göçmen soyundan, saçları ağarmış, çoklu etnolekt varyantlarını gündelik dilleri olarak benimsemiş Avrupalılar olacaktır. Bu durum, Avrupa'nın ötesindeki çoklu etnolektlerden dolayı gayet açıktır. Örneğin, çalışma kitaplarında anlatılmayan, yani Endonezyaca'nın bir nevi argo halini her yaştan insan konuşmaktadır. Kongo Demokratik Cumhuriyetinin güneydoğu bölgesindeki göçmen işçi çocuklar, 20. yüzyılın başlarında Svahili dilinin "kullanışlı" bir versiyonunu yarattı. Bugün "Shaba Svahili" adı verilen bu dili, ana dili olarak konuşan milyonlarca insan var.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Daha önemlisi, İtalya gibi ülkelerin yaşadığı yoğun göç, argo bakımından zengin ama standarttan daha az detaylı yeni İtalyanca çeşitlerini doğurması kuvvetle muhtemeldir. Bu da aynı Kiezdeutsch, Siyahi İngilizcesi ve diğer çoklu etnolektlerde olduğu gibi, "orijinal" standart bir dilin olmayacağı bir geleceğin habercisi olan bir dil bozunumunun işaretleridir. Avrupa'da daha çok ülke büyük göçler aldıkça, farklı yerlerde de aynı böyle yeni lehçelerin oluşmasını -ve bundan doğan telaşı- bekleyebiliriz.
Fakat bu telaşa, "gereksiz telaş" desek daha iyi olur. Bir gündelik dil, kurallaştırılmış standart dilden gayet bağımsız bir şekilde gelişebilir. Araplar, Rabat'ta oturan Fas birisinin, aynı İspanyolcanın Latinceden farklı olduğu gibi, onun da dilinin modern standart Arapçadan farklı olduğunu rahatlıkla anlar ve bunu da kimse bir tehdit olarak algılamaz. Faslılar, kişiliklerinin iki yönüne bağlı olmak üzere iki şekilde konuşur: resmi ve gündelik. Çoklu etnolektler de aynı bu şekilde insanların dağarcığını dallandırır.
Dünya dillerinin ne yazık ki doğasında bulunan en baskın durum olan ölümün karşısında, çoklu etnolektlerin olgusu kısaca bir doğum hikayesidir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 7
- 3
- 2
- 2
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- Çeviri Kaynağı: The Atlantic | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/12/2024 18:39:43 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/10963
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.
This work is an exact translation of the article originally published in The Atlantic. Evrim Ağacı is a popular science organization which seeks to increase scientific awareness and knowledge in Turkey, and this translation is a part of those efforts. If you are the author/owner of this article and if you choose it to be taken down, please contact us and we will immediately remove your content. Thank you for your cooperation and understanding.