Cezalar Ağırlaştıkça, Suçun Sıklığı Azalır mı?
Suç oranlarının arttığı durumlarda insanların bu duruma getirdiği çözüm, genellikle, cezaların ağırlaştırılmasıdır. Bu çözüm önerisinin temelinde bulunan varsayım, cezanın ağırlığı ile cezalandırılan davranışın sıklığı arasında sürekli bir ters orantı bulunduğudur. Oysa bazı araştırmalar bunun tam tersini işaret etmekte ve cezanın ağırlaştırılmasının suçu azaltma konusunda etkili olmayabileceğini göstermektedir. Hatta cezanın aşırı ağırlaştırıldığı ve şiddet içerdiği bazı durumlarda, suçların şiddetinde bir artışa sebep olabildiği de görülmektedir. Bu görüş ve bulgulara karşın, en uç cezalardan biri olarak görülen idam cezasının etkileri hakkında yapılan analizler, idamın kaldırılmasının veya yeniden yürürlüğe konulmasının (dolayısıyla cezanın ağırlaştırılmasının veya hafifletilmesinin), cinayet gibi vahşi davranışların sıklığını arttırma ya da azaltma yönünde hiçbir etkide bulunmadığını ortaya koymaktadır.[1]
Bu yazı, cezaların ağırlaştırılmasının suçun sıklığı üzerindeki etkilerini davranış bilimleri perspektifiyle inceleyerek, okuyucuya bu alanda farklı bakış açıları katmayı hedeflemektedir. Alan yazınında da bu konuda genel bir konsensüs bulunsa da cezaların ağırlığının suçun sıklığını etkili bir şekilde azalttığını savunan uzmanların, azınlıkta da olsa, bulunduğunu bilmekte fayda vardır.
Cezanın Amaçları
Cezanın ağırlaştırılmasının istenmeyen davranışın sıklığını azaltmada ne kadar etkili olduğunu değerlendirmeden önce, cezanın tek işlevinin bu olmadığını ve diğer işlevinin ne olduğunu hatırlamakta fayda vardır: Bu diğer işlev, cezanın misilleme (İng: "retribution") işlevidir. Misilleme, suçu somut olarak azaltmaktan çok, kurban, prensip ve kurallara verdiği zararı cezalandırma üstüne kuruludur.
Kişi boyutunda suç, suçlunun kendi değer ve inanç sistemini kurbana dayatmasını da içerir ve misillemenin telafi etmeye çalıştığı bir nokta da budur. Buna göre ceza, suçlunun ötekileştirilmesi ve statüsünün düşürülmesi aracılığıyla, suçlunun kurbana veya sosyal kurallara olan bakış açısını değiştirmeyi amaçlar. Cezanın suçlu üzerindeki etkileri, dolaylı olarak, kurbanın kendine bakışını normale döndürme ve haklılığını tescilleme hedefini de taşır.
Suç konusunda kurbana verilen zarar dışında önemli bir nokta da toplum kurallarının hiçe sayılmasıdır ve bu da misilleme ile telafi edilmelidir. Bu açıdan ceza, çiğnenen kanunların doğruluğu hakkındaki toplumsal fikir birliğini pekiştirir. Sonuç olarak cezanın ahlaki bir amacının da olduğu ceza verirken hesaba katılmalıdır.[2]
Cezanın Amacı ve Suçun Sıklığı
Cezanın 2 amacı olduğundan ve bunların suçun sıklığını azaltma ve misillemeden oluştuğundan bahsetmiştik. Bu yazıda, cezaların ağırlaştırılmasının misilleme açısından değil de suçun sıklığını azaltma açısından önemi vurgulanacak ve cezanın bu görevini ne kadar iyi yerine getirebildiğini etkileyen bazı faktörler incelenecektir.
Ceza, cezayı alan kişinin suçu tekrar işlemesini önleyerek ya da suçu henüz işlememiş kişilerin gözlerini korkutarak suçun sıklığını azaltabilir. Bu konuda suç işleyen kişilerin önemli bir kısmının daha önce de suç işlemiş bireyler olduklarını hatırlamak önemlidir. ABD Adalet Bakanlığına bağlı Adalet Programları Ofisi'nin Adalet İstatistikleri Bürosu'nun 2018 yılında yayınladığı ve 30 eyalette 2005 yılında serbest bırakılan 401.288 eski mahkumu inceleyen rapora göre, bahsedilen mahkumların %83'ü 9 yıl içinde yeniden tutuklanmıştır.[3] Bu durum, cezalandırılan suçluların suçu tekrar işlemelerinin önlenmesini genel suçu azaltmada büyük bir faktör haline getirmektedir. Yani suçu azaltırken, cezanın masum insanları suç işlemekten yıldırmanın yanında, zaten suç işlemiş olan vatandaşları tekrar suç işlemekten alıkoyması da çok önemlidir. Zaten cezaların ağırlığının arttırılmasını destekleyenlerin birçoğu da, bunu, cezayı alan kişinin ceza sonrasında daha az suç işleyeceği inancıyla yapar.
Cezanın göz korkutma amacı, ceza verilmeden önce kimin suç işlemeyi planladığı ve kimin cezaların ağırlığından dolayı bu tarz planlarından vazgeçtiği gibi değişkenler, güvenilir ve günlük hayat içinde geçerli koşullarda test edilemediği için deneysel yöntemlerle incelenmesi zor bir amaçtır. Bu konuyla ilgili yapılan farklı korelasyonel araştırmalar da zıt sonuçlara varmıştır. Örneğin ABD'de yürütülen ve Federal Araştırma Bürosunun 1976-1987 yıllarına ait verilerini inceleyen bir araştırmada idamın kasıtsız cinayet (İng. "felony murder") üzerinde yıldırıcı etkisi araştırılmıştır. Bu araştırmada aylık kasıtsız insan öldürme sayılarının, aylık idam sayıları ve idamın televizyon kanallarında yayın süresinden nasıl etkilendiği incelenmiş ve idamın kasıtsız cinayet üzerinde beklenen yıldırıcı etkiyi göstermediği sonucuna varılmıştır.[4]
Ne var ki tartışmayı noktalandırmamıza engel olan biçimde, aksi yönde kanıtlar da bulunmaktadır: Örneğin yine ABD'de, 1977-2002 arasındaki idam cezası ve farklı türden cinayet sayıları arasındaki ilişkiyi inceleyen başka bir araştırmada, idam cezasının arttığı aylarda hem tutku suçlarının (İng: "crime of passion") hem de önceden planlanan suçların eşit şekilde önlendiği bulunmuştur.[5]
Cezanın deneysel olarak incelenebilen en belirgin etkisi, bu cezayı alan ve ceza sonrası tekrar suç işleme kararını verecek olan bireyler üzerinde bulunanıdır. Bunun sebebi de değişkenlerin güvenilir olarak ölçümlenebilir ve değişimlenebilir olmasıdır, ancak biz bütüncül bir bakış açısını korumak için cezaların ağırlaştırılmasının kimin tarafından işlendiğine bakmadan suçun sıklığını ne kadar azalttığını inceleyeceğiz.
Cezanın Ağırlığının Suçlu-Denetleyici Etkileşimi Üzerindeki Etkileri
Cezanın ağırlığının suçun işlenmesi üzerinde etkileri incelenirken, suçluların verdiği kararı, denetleyicilerin nasıl kararlar aldığı da etkileyebilir. Bu başlık altında cezanın sadece suç işleyenlerden ibaret olmadığını gösteren ve suçu denetlemekle ilgili görevlilerin (bundan sonra "polis" olarak adlandırılacak) de cezanın boyutlarından etkilenebileceklerini vurgulayan bu bakış açısını inceleyeceğiz.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Bu bakış açısında polis, suçu arama eylemini sıklaştırırsa, suçlular yakalanmamak için daha az suç işlemeye başlar, bunun sonucunda daha az suç gözlemleyen polis kaynaklarını boşa harcamamak adına daha az suç arar, sonuçta da yakalanma ihtimali düşeceğinden suçlular daha çok suç işlemeye başlar, döngüyü tamamlayacak şekilde polis de daha fazla suç arar.
Bunun daha iyi anlaşılması için örnek olarak, futbolda penaltı durumunda topu kaleye sokmaya çalışan oyuncu ile kaleci arasındaki ilişki örnek verilebilir. Kaleci topun atıldığı tarafa atlarken, şut çeken kişi topu kalecinin olmadığı tarafa göndermeye çalışır. Bu durumda şut çeken kişi topu sağa atacağını gösterirse, kaleci de o tarafa atlayacak; ancak bu sefer de topu atacak kişi için en mantıklı hareket topu sola atmak olacaktır ve o kişi topu sola atarsa kaleci de bu tarafa atlamak için harekette bulunacaktır.
Oyun teorisini temel alarak incelendiğinde, bu döngüde cezanın ağırlaştırılması suçun daha az işleneceğini düşündürdüğü için polislerin suçu arama davranışını azaltmasına sebep olabilir ve bunun döngü içerisinde suçun artmasıyla sonuçlanacağı söylenebilir. Buna spekülatif bir örnek olarak, salgın sürecinde maske kullanımı ile ilgili kısıtlamalar verilebilir. Maske kullanımının cezası çok yüksek olduğu için, denetleyiciler kimsenin maske takmak gibi basit bir suç için bu kadar ceza almayı göze almayacağını düşünmüş ve bu konudaki denetleme faaliyetlerini azaltmış olabilir ve bunun sonucunda suçu gerçekleştirdiğinde ceza almadığını gören suçlular davranışı gerçekleştirmeyi sıklaştırabilir.
Bu hipotezle yola çıkan Heiko Rauhut, 2009 yılında yayınlanan araştırmasında genel olarak karışık sonuçlara ulaşsa da ağırlaştırılan cezanın suç işleme davranışını ve suçu arama davranışını birlikte azalttığını göstermiştir.[6] Bu bakış açısında polislerin suçu arama davranışını azaltması, cezanın caydırıcılığının tersine çalışan ve suçu arttıracak bir etki olarak görülebilir. Bu etki, cezaların ağırlaştırılmasının neden toplumsal seviyede bir suç düşüşüne etkili bir şekilde sebep olamadığını açıklamaya yardımcı olabilir.
Suçun Sıklığı ve Cezaların Miktarı Arasındaki İlişki
Cezayı suçu önleyiciliği açısından ele alan araştırmaların birlikte incelenmesi ile birçok derleme aynı sonuca varmaktadır. Cezaların ağırlaştırılması suçun sıklığını azaltmada başarılı olamamaktadır.[7]
Sonuçların bizim bu konudaki sağduyumuza bu kadar ters çıkmasıyla ilgili birçok etken ortaya atılmıştır. Örneğin bir cezanın ağırlaştırılmasının suçun işlenmesini önlemede etkili olması için; kişi, makul bir yakalanma ihtimali olduğuna inanmalı, cezanın göreceli olarak arttığının yani bir önceki seviyeden farklılaştığının farkında olmalı, suçu işlerken bu kar-zarar hesabını yapmalı ve son olarak da suçu işleme kararının cezanın bir önceki miktarı için makul olduğu ancak güncel miktarı için mantıksız olduğu kararını vermelidir. Bu etkenlerin karşılanmaması, cezanın ağırlaştırılmasının suçun sıklığını azaltmada neden bu kadar etkisiz olduğunu açıklamaya yardımcı olabilir. Daha önce bahsedildiği gibi bu konuda denetleyici-suçlu etkileşimi de suçun neden cezaların artmasıyla anlamlı derecede azalmadığına ek bir açıklama sunmaktadır.
Bunlar haricinde yine cezaların artırılması ile ilgili yürütülen diğer bir sistematik derleme makalesinde (meta-analiz), "cezaların daha fazla veya daha az verilmesinin incelendiği bütün meta-analizlerde cezaların ağırlaştırılmasının suçu azaltmada en iyi ihtimalle vasat sonuçlar verdiği, en kötü ihtimalle ise suçun tekrarını arttırdığı sonucuna varıldığı" belirtilmektedir.[8] Bu noktada ayrıca yine bütün meta-analizlerde "rehabilitasyon merkezli ceza alanların almayanlara göre her zaman daha düşük tekrar suç işleme ihtimaline sahip olduğu" ve rehabilitasyon konusunda meta analizlerde "rehabilitasyon merkezli cezaların en düşük güçte sonuç bulanının bile diğer her türlü ceza yaptırımının en yüksek güçte sonuç bulanından daha etkili olduğu" sonuçlarına ulaşılmıştır.
Görüldüğü gibi her ne kadar cezaların ağırlaştırılması ahlaki başka sebeplerle meşrulaştırılabilse de, bu tür bir önlemin suçun sıklığında etkili bir sonuca ulaşamadığı konusunda araştırmalar ve uzmanlar genel olarak hemfikir görünmektedir.
Bu noktada yapılması gereken, suçu oluşturan kaynakları daha iyi anlamak ve bu kaynaklardan doğan suçu yok etmeye çalışmak yerine, kaynağı engelleyerek suçun ortaya çıkmasına engel olmaktır. Bunun tıptaki karşılığı, bir nehir gibi aşağı akan hastalıklarla, nehrin tabanında tek tek mücadele etmek yerine, nehrin kaynağında ana kökenle mücadele ederek, akışı yavaşlatmak veya durdurmaktır. Bunu yapmadığımız sürece, aşağıda ne kadar güçlü önlemler alırsak alalım, nehir akmaya devam edecektir. Biz, aldığımız önlemlerle akışın bir kısmına belki engel olabiliriz; ancak amaç akışı tamamen durdurmaksa, nehrin dibinde mücadele vermek ve buradaki akışın önüne çektiğimiz sete daha fazla taş eklemek, uzun vadede boşa çaba olacaktır.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 18
- 5
- 4
- 2
- 2
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ W. C. Bailey. (1983). The Deterrent Effect Of Capital Punishment During The 1950S. Suicide and Life‐Threatening Behavior, sf: 95-108. doi: 10.1111/j.1943-278X.1983.tb00008.x. | Arşiv Bağlantısı
- ^ N. Vidmar, et al. (2006). Socialpsychological Processes Underlying Attitudes Toward Legal Punishment. JSTOR, sf: 565. doi: 10.2307/3053193. | Arşiv Bağlantısı
- ^ M. Alper, et al. 2018 Update On Prisoner Recidivism: A 9-Year Follow-Up Period (2005-2014). (1 Mayıs 2018). Alındığı Tarih: 26 Kasım 2020. Alındığı Yer: Bureau of Justice Statistics | Arşiv Bağlantısı
- ^ R. D. Peterson, et al. (1991). Felony Murder And Capital Punishment: An Examination Of The Deterrence Question. Criminology, sf: 367-395. doi: 10.1111/j.1745-9125.1991.tb01071.x. | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. Shepherd. (2015). Murders Of Passion, Execution Delays, And The Deterrence Of Capital Punishment. The Journal of Legal Studies, sf: 283-321. doi: 10.1086/421571. | Arşiv Bağlantısı
- ^ H. Rauhut. (2009). Higher Punishment, Less Control?. SAGE Publications, sf: 359-392. doi: 10.1177/1043463109337876. | Arşiv Bağlantısı
- ^ A. N. Doob, et al. (2015). Sentence Severity And Crime: Accepting The Null Hypothesis. Crime and Justice, sf: 143-195. doi: 10.1086/652230. | Arşiv Bağlantısı
- ^ M. W. Lipsey, et al. (2007). The Effectiveness Of Correctional Rehabilitation: A Review Of Systematic Reviews. Annual Reviews, sf: 297-320. doi: 10.1146/annurev.lawsocsci.3.081806.112833. | Arşiv Bağlantısı
- G. Tsebelis. (2007). Penalty Has No Impact On Crime:. SAGE Publications, sf: 255-286. doi: 10.1177/1043463190002003002. | Arşiv Bağlantısı
- M. P. Domjan. (2014). The Principles Of Learning And Behavior. ISBN: 9781305142671. Yayınevi: Cengage Learning.
- Morton D. Davis, et al. Game Theory. (6 Ağustos 2020). Alındığı Tarih: 21 Kasım 2020. Alındığı Yer: Encyclopedia Britannica | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 14:43:01 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/9124
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.